Sağlık, sağlıklı yaşam için bakımla görevli çalışanlar; hastalığı yalnızca iyileştirmezler, hastalığa neden olan etmenleri de göz önünde bulundurarak, hastalık başlamadan engel olmaya çalışırlar. Bunu etkili bir şekilde yapabilmek için yalnızca sağlığın ve hastalığın biyolojik açıklamalarına dayandırmazlar; çünkü sağlığın ve hastalığın öncesi sadece vücut yapısına bağlı değildir, bunun dışında toplumsal yaşama biçimine, yaşam alışkanlıklarına, toplumsal ekonomik koşullara, çevre ve çevreyi ilgilendiren fiziksel etmenlere de bağlıdır. Bu düşünceden yola çıkarak; hastalıkların oluşumu ve gelişimi yalnızca biyolojik etmenlerle değil, diğer toplumsal, ekonomik koşullarında varlığı düşünülerek açıklanmalıdır. Bu koşullara bağlı olarak, hastalık önlemeye ve sağlığı iyileştirmeye yönelik toplum sağlığı çözümleri, giderek artan değerlerde bireysel yaşam biçimlerini hedeflemekte, toplumsal, ekonomik ve çevresel yaşamın değişimine olan gereksinimi öncelikle düşünülmelidir. Bu nedenle sağlık bakım hizmetleri ve sağlıkla iligili meslek çalışanları, sadece hastalık ve hastalığın iyileştirilmesiyle değil, sağlıklı yaşam ortamlarının ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ile de ilgilenmelidir. Sonuç olarak, eczacılığın içinde yeraldığı uzmanlığın içeriği olarak, yaşama ait teknolojik gelişmeler değiştikçe eczacılığında görünümü, içeriği ve doğası da değişmektedir, ve eczacılar giderek artan bir biçimde, sağlık ve sağlıklı yaşam bakımının yerine getirilmesinde kilit görevler üstlenmektedir. Eczacıların görevi, salt ilaçların insanların önüne koymakla değil, hastalara kullandığı ilaçlarla ilgili bilgileri sunmayı, önerilerde bulunabilmeyi, ilgili diğer sağlık çalışanları ile ilaç ve ilaçla iyileştirme üzerinde görüşmeler yapmayı, daha etkili bir sağlık hizmeti üretebilmek için katkıda bulunmayı içermektedir. Eczacılığın üstlendiği sağlık hizmeti alım-satım döngüsü olarak kısır bir düşünceyle tanımlanamaz. Ekonomik politikaların baskın çıkması karşısında, sosyal güvenlik sistemleri, buna bağlı sosyal güvenlik politikaları, bu politikaların uzantısı ilaç uygulamaları, eczacıların işleri giderek artan bir biçimde çoğalmış ve toplumsal anlamda karmaşık bir işlev haline gelmiştir. Günümüz koşullarında, eczacıların sosyal, ekonomik ve siyasal çerçevede nasıl çalışacağı, ilkeleri, kuralları ile ortaya konulamamıştır. “Toplumsal eczacılığın temeli”ni oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılamamış, toplum ve eczacılık kavramlarına sağlık alanında göreceli biçimde ilgi gösterilmemiş açık bir alan olarak ortada durmaktadır.
Özellikle gelişmiş ülkelerde uygulama çabaları olsa da, toplumsal ezcacılık ülkemiz için oldukça yeni bir deyimdir, genellikle benzeşik bir görüş olarak ülkemizde “Eczanede Yaşananlar ve Yaşanmış Deneyimlerin Topluma Yansıması” olarak da kullanılabilir. İlk bakışta, ilaçların kullanımının toplum içinde değişkenliği, ilaç teknolojisinde ilerlemeler, çağdaş gelişmeler ve eczacılıkla çevre sağlığı ile eş anlamlıyken şimdi içeriği sadece ilaç kullanımının gözlemlenmesinden, etkileşimlerinden daha ileri boyutlara varmaktadır. Toplumsal eczacılık, ilaç, kullanımı, etkileşimleri ile ilgili farklı toplumsal davranış karışımları olarak gelişebilir: toplum ve davranış bilimlerindeki yöntemler ve teorilere dayanarak, eczacılık mesleğine ilişkin bir çok çeşitli konuyu ele alabilme olasılığı vardır. Toplumsal eczacılığı nelerin oluşturduğu, nelerin ilgi alanına girdiği, amaçları ve konularına bağlı olacaktır, böylece konunun sınırları düzenli olarak değişecek ve gelişmeye açık olacaktır. Bu bağlamda toplumsal eczacılığı, eczacılık mesleğine uygun konuları araştıran, diğer bilim dallarıyla da bütünleştiren ve anlatan farklı bilimlere dayanan bir çalışma alanı olarak görmek en doğru yöntem olacaktır.
Sonuç olarak, toplumsal eczacılık ona katkıda bulunan diğer bilimsel disiplinlerden (sosyoloji, siyaset, psikoloji ve ekonomi vb.) farklı olma işlevselliğine sahiptir. Toplumsal eczacılığın en önemli amacı eczalığı birebir ilgilendiren konular içerisinde anlamak, sonuçlar çıkararak, çözümler üreterek aydınlatmaktır. Bu nedenle toplumsal eczacılığın içeriği ve yaşadığımız ortamlar içinde toplumsal eczacılık uygulanılırlığı arasında bir ayırıma gidebiliriz. Bu açıdan toplumsal eczacılık diğer toplum, siyaset ya da sağlık bilimleri gibi çalışma konularına benzerlik gösterebilir. Bunların açık bir şekilde tanımlanabilen ve birbirinden ayrı disiplinler olmasının yanısıra, bunlar köken olarak birlikteliğe ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için diğer ilgili bilimsel disiplinlere kökten bağımlıdırlar.
Toplumsal eczacılığın bu disipliner arası yapısı gözönüne alındığında, uygulayıcıları olan eczacılar için diğer ilintili disiplenlere alışık olmak ve onların yöntemlerini kabullenmek, sonuçlar elde etmek, bu doğrultuda çözümler üretmek bir zorunluluk haline gelmektedir. Aslında bu gerekliliğin anlaşılması bu derleme çalışmanın hazırlanmasında en önemli neden olmuştur. Çalışma; tanımlayıcı çalışmaları kullanarak toplumsal eczacılık için değerli birçok bilimsel disiplini hem genel, hem de derinlemesine bir bakış açısıyla açıklamayı amaçlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, gelecekte birçok disiplinden gelen araştırmacıların çalışmalarından yararlanılmalıdır: Toplum bilim, siyaset bilimi, eğitim çalışmaları, iletişim teknolojileri ve eczane deneyimleri. Bu toplumsal eczacılık ile ilgili tam bir liste değildir, ekonomi, tarih ve antropoloji gibi diğer bilimsel disiplinlerinde toplumsal eczacılığa katkıları gözardı edilmemelidir.
Bu çalışmada yeralan konular farklı bir bakış açısından ele alınmıştır, ancak hepsi çağdaş toplum için eczacılık mesleğinin uygulamaları için önem taşıyan konuları aydınlatmaktadır. Bu çalışmada yer alan çeşitli araştırma başlıkları ve sorulara çeşitli yöntemlerle, sorunlara yanıt bulabilmek içindir. Araştırma yöntemlerinin çalışmanın yanıtlamaya çalıştığı sorulara bağlı olarak belirlenmesi bu durumu kaçınılmaz kılmaktadır. Bu nedenle eczacılık mesleğiyle ilgilenenlerin ileriye yönelik zaman aşamalarında yapılabilecek araştırmaları, bu araştırmalardan çıkarılabilecek sonuçların, bilgilendirici, eğitici olması umut edilmektedir.
Bu çalışmada yer alan nitelikli ve nicelikli araştırma yöntemleri, sağlık bakım hizmeti ve onun toplumsal içeriği, yaşam alışkanlıklarının sağlığa etkisi bakımından çok önemlidir. Yöntem, araştırma konusunun hedeflerine ve amaçlarına bağlı olarak seçilecektir ve seçilen yöntem konuya uygun olmalıdır. Eğer araştırma yapmak isteyen birisi, algılamalar, açıklamalar ve deneyimlerini anlatmak istiyorsa nitelikli yaklaşımlar, gereklidir. Ancak, eğer amaç ulusal düzeyde değişen reçeteleme örneklerini göstermek, ya da eczacılık mesleğinde değişen toplumsal kişilik yapısını tarif etmekse nicelikli analizlere olan gereksinim daha uygun hale gelecektir. Genellikle iyi bir araştırmacı ele aldığı konuyu daha iyi analatabilmek için her iki yaklaşımı da birleştirmek yoluyla analizlerini sunması gerekir.
Toplumsal eczacılık, oluşumunu hızlandıran ve bu bilimler arası disiplinin gerekliliğini yaratan önemli toplumsal gelişmelerin olduğu bir zamanda ortaya çıkması gerekir. Batıda, özellikle sanayileşmiş ülkelerde oluşan önemli toplumsal, ekonomik değişiklikler sağlık hizmetinin doğasını, içeriğini ve uygulanış biçimlerini etkilemesi doğal bir sonuçtur. Özellikle sağlık alanında yapısal değişimler, sağlık ve toplumsal bakımın farklı biçimlerine sahip olan yaşlanan toplumlarda ortaya çıkmaktadır. Yine uygun sağlık hizmetinin üzerine etkisi olan hastalık sorunu, geçici olandan, kalıcı olana doğru artış ve değişim göstermektedir. Toplumsal ve ekonomik değişimlerin de sağlık üzerinde dramatik bir etkisi olmuştur ve geçen yıllar içinde bu olumsuz ortam yaşanmıştır. Bu durum sağlık harcamalarının enflansyonist politikaların baskısı altında kalmasına ve ekonomik değişimlerden etkilenmesine neden olmuştur. Ekonomik ve siyasi değişimler, mali politikaların tüketici bakışlarına ve sağlık bakımı alanlarında uygulanmak istenen tedavide daha fazla söz sahibi olma isteğine tanık oldular. Sağlık ve ilaç ile igili olarak, çağın gereği olarak biomedical teknolojiler de büyük bir değişim ve ilerlemeler yaşandı. Gelişmiş ülkelerin sağlık alanını uzun süre egemenliği altına alan biomedical modelin sınırları net bir şekilde belgelendi, ve şimdi sağlık bakımı için sosyo-ekonomik ve çevresel bir yaklaşıma olan gerekliliği yaygın bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Elbette ki toplum sağlığına, sosyo-ekonomik ve çevresel unsurların katkısı 19. yüzyıldan beri bilinmekteydi, ancak o zamanlar toplum sağlığı su, hijyen ve sağlıklı yaşam şartları gibi konularla ilgilenilmekteydi. Çevresel gelişimlerin destekleyicileri sağlık çalışanları değildi, toplum sağlığı da yakın zamana kadar sağlık bilimleri için önem verilmeyen bir konu olarak kalmıştır. Ayrıca toplumsal sağlık disiplini Avrupa’da 1940’larda kuruldu.
Ancak bugün eczacının işlevi ve eczanelerde mesleki konumumuz biraz daha farklılıklar göstermektedir. “Yeni Toplum Sağlığı”nın sağlık ve iyi yaşam üzerinde toplumsal ve davranışsal etkisi, politik unsurlar ve sağlık alanındaki uzmanlar tarafından da ulusal düzeyde sağlık konumunu geliştirmesi yüzünden üzerinde durulmuştur. Sadece hastalığın tedavisinin basitleştirilmesinden öte sağlığın iyileştirilmesi artık hem sağlık politikalarının hem de sağlık çalışanlarının günlük eylemlerinin vazgeçilmez biçimi olarak kabul edilmektedir. Mali politikalar ile sağlıkta uygulanmak istenen kısıtlamalar, kısıntılar ile ucuza getirme düşünceleri bırakılarak, sürdürülebilir sağlıklı yaşam koşulunu gerçekleştiren toplumlarda sağlık maliyetleri düşürülebilir.
Farklı alanlardaki sağlık uzmanlarının çalışma programları bu değişim ve ilerlemelere bağlı olarak yıllar içinde artış göstermiştir. Sağlığın psikolojik ve toplumsal yönleri 1970’lerden bu yana sağlık bilimi ile ilgili eğitim kuruluşlarında öğretilmektedir. Bugün sağlık alanında dal eğitimleri, toplum ve davranışsal bilimlerin çalışmalarını da içermekte ve örneğin dal eğitimlerinde sağlığının sosyolojik ve psikolojik boyutu giderek artan bir biçimde eğitim programlarına girmektedir. Her ne kadar toplum ve davranış bilimi yasal anlamda eczacılık eğitim programında yok sayılsa da, günlük iş yaşamı içerisinde eczanelerinin konumuna bağlı olarak toplum ve toplumsal koşullara bağlı davranış biçimleriyle iş yaşamları içinde karşılaşmaktadırlar. Bu alanda çıkarılacak deneyimler ve buna bağlı sonuçlar eczacılığın geleceği üzerinde önemli bir yer tutacaktır . Bu nedenle sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasi etmenlere günümüzde hiç olmadığı kadar sağlık uzmanlarının eğitiminde diğer konular kadar önem verilmektedir. Sağlıklı toplumlarda bu etmenlerin önemine üniversite düzeyindeki eczacılık eğitim programlarında yer verilmelidir ve toplumsal eczacılığın temelini oluşturulmalıdır.
Eczacılık ve toplumsal eczacılık alanında düşünülen yenilikler ve gelişmeler bu kitabın önemli yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bölümler, kendi içerikleri, toplumsal bakış açıları ve konuları açısından farklılaşmış olabilir ancak genel çerçevede düşünülürse faydalı olacaktır. Kitabın içeriği olan konu başlıkları: bilimler arası çok disiplinlilik; uzmanlaşma; eğitim ve iletişim ve sağlık hizmetinin sağlanmasında verimlilik ve etkilerinin tartışılması. Ayrıca, kitaptaki birçok konu ulusal olduğu kadar, uluslarası koşullar da düşünülerek incelenmeye çalışılmıştır.
Toplum ve eczacılık bakış açısıyla, farklı disiplinlerin özgül konularını uygulamada tek yönüyle ele alınmamalıdır. Daha önce de belirtildiği gibi, toplumsal eczacılığın yöntemleri ve felsefesi toplum ve davranış bilimlerine dayandırılmalıdır ve yöntemlerin seçimleri ilgili konuya göre kendine özgü özellikler taşıması gerekir. Örneğin, siyaset bilimi yaklaşımı, siyasi erk’lerin sağlık üzerine oluşturdukları politikalardan, üretici ilaç şirketlerinin ilaç eylemliliklerinde, ilaç pazarlamalarındaki çevresel seçenekler ve hekimlerin reçete yazma yaklaşımlarının sağlık üzerindeki olası etkisi araştırılmalıdır. Bu açıdan siyasi erk ve ilaç endüstrisi arasındaki ortak politik yaşamsal ilişkiyi ve herbirinin pazarlama taktiklerini, sağlığın, ilacın topluma sunumunun ve siyaset yapmanın zorluklarını güç ve çıkarlar arasındaki karşılıklı etkileşimleri analiz edilmelidir. İlaç tüketen bireylerin, bu bireylerin oluşturduğu toplumun, tüketim davranışları, ilaç tüketim alışkanlıkları üzerindeki çalışmalar, ne koşullarda sağlıklı bir yaşam seçtikleri ise farklı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Örneğin, insanların yaşamlarını sürdürdükleri toplumsal alanlar esas alınarak, annelerin çocuklarının veya bireylerin küçük hastalık belirtilerine, eczacılık ve eczane hizmetlerinde ilacın kullanım, sorunların giderilme detaylarını inceleyen günlük çalışmalar, birebir yüzyüze görüşmeler ve sağlık günlüklerini de içine alacak nitelikli bir yöntem saptanarak üzerinde çalışılmalıdır.
Çoklu bilimsel disiplinlilik, uzmanlıklar arasındaki ilişkilere, ve bir arada çözüm üretme, araştırma yapabilme koşullarını yaratabilmelidir. Toplumsal bir yaklaşım ve uygulanması gereği, sağlık bakım uzmanları arasındaki takım çalışmalarıda, aralarındaki ilişkilerinde her anlamda sorunsuz olması gerekir. Gerçekte de, birbirleriyle yakın çalışan uzmanlar arasında genellikle ayrımlar, gerilimler ve güçlükler yaşanabilir. Bu nedenle sağlık bakım ve sağlık bakımına katılan üyelerin birbirlerini algılama biçimi eğer, zorlukların doğasını analiz etmek istiyorlarsa çok önemlidir. İnsanların sağlıklarıyla ilgili ne düşündükleri, kendi yaşamlarında ne oranda sağlık bilinci oluşturdukları, sağlık durumlarını nasıl algıladıkları, sağlıklı yaşam beklentilerini ancak bilimsel tabanlı ortak çalışmalar ve nitelikli yöntemler kullanılarak anlaşılabilir.
mesleki yeterlilik;
Eczacılık, eğitimi sürecinde biyolojik, kimyasal teknik deneyim, toplum sağlığı hizmetine bağlılık, ayrıca eczaneler nedeniyle kendi işinde bağımsız olmayı da içeren toplumda önceliklilik ve iyi bir mesleki konum sahibi olmayı, buna bağlı olarak mutlak mesleki yeterlilik gerektirir. Çalışma alanı olarak eczane eczacılığı; toplum içindeki farklı kesimlerin sağlıklı yaşamlarının amaçlandığı ve sağlıkta uzmanlık konumlarını sürdürebilme amacı taşıyan stratejileri, uzmanlıklarının sürdürülebilmesi için hedef olarak yeterlilik koşullarını önlerine koymalıdırlar. Eczacının, toplumsal anlamda işlevindeki değişmenin mesleki olgunluğunu nasıl etkilediğini gözlemlemelidir. İlaç hazırlamada, sunumunda bilgi ve becerilerinden gelen geleneksel eczacı olgunluğu ve konumu, önceden sunuma hazır hale getirilmiş ilaçlar yüzünden zarar gördüğü için, iş tatmini için eczacılar başka alanlara yönelmelidirler. Gerek mesleki alanda değişimlere ve yeni gelişmelere, gerekse mesleki yaşamda kullandıkları teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilmeleri, mesleki alanda bunları kullanabilmeleri için sürekli meslek içi eğitimlere öncelik vermelidirler.
Ülkemiz koşullarında ve son yıllarda eczacılık mesleğine giren kadın oranında düzenli bir atış vardır. Artan kadın eczacı oranının mesleğin konumunun azalmasına bağlıyan öngörüye karşı çıkılmalı ve son yıllarda mesleğin konumunun yükseldiğinin göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda, eczacılığın azalan mesleksel konumu ile ilgili olarak güncel tartışmaların daha çok ilaç hazırlama yeteneklerinin terkedilmesi gibi konulara odaklanarak, diğer daha olumlu unsurların, toplumsal sağlık için yaratılan ortamlar tartışma dışında bırakıldığı gözlenebilir. Eczacıların mesleksel konumunun başka unsurlarla desteklenerek arttırılması gereklidir, eğitim düzeyinin derecesi; eczacılık okullarına girmek için gereken üstün yetenekler; ve kayıt olan kişilerin giderek artan biçimde iyi, yaşanabilir ekonomik seviyelere getirilmesi düşünülmelidir. Eczacılık mesleğinin yaşam içinde sürdürülebilmesi, mesleki kalitenin artırılabilmesi yeni koşulların varlığının gerekliliğine inanan eğitim programları geliştirilmelidir.
Eczacıların çalıştığı yeni alanlardan biri, bilgisayar ortamında (patientmedication records-PMRs) “Hasta İlaç Kayıtları”nın ve ilaç bilgilerindeki değişimlerin, günlük yaşamda eczanelerde kullanılan otomasyon yazılımları ile gelişmesidir. “Hasta İlaç Kayıtları”nın sağladığı tıbbi bilgilerle ve hastanın ilaç kayıtlarının izlenmesinin kolaylaşması, yaşadığımız bilgi işlem, iletişim teknolojisine bağlı deneyimler, sadece hastanın kayıtlarına değil, ilaç kullanım bilgilerine de ulaşılabilmesi eczacıların mesleki konumunun iyileştirelebileceği kanıtlanmıştır. İstenirse, “Hasta İlaç Kayıtları” ile hastaların sağlık geçmişleriyle, ilaç kullanımlarıyla ilgili bilgiye erişimin sağlanması ve eczacıların bu bilgiler doğrultusunda doktorların reçetelendirme alışkanlıklarını izleme olanağına kavuşabilirler. “Hasta İlaç Kayıtları”nın ayrıca, ek yazılım olanaklarıyla, eczacıların klinik bilgilerini genişletiyor, yeni ilaç teknolojilerine, ilaç alanındaki değişimleri izleyerek eczacıların hastalarına ilaç sunumunda daha sağlıklı önerilerde bulunmalarını sağlayabilir.
Başında da belirtildiği gibi, sağlık alanındaki uzmanların oldukça önemli bir bölümü giderek artan biçimde sağlık eğitiminin gelişmesine, bilgilerinin güncelleşmesine ve toplumsal sağlığın iyileştirilmesine çalışmaktadırlar. Sağlık iyileştirme, yaşam kalitesinin artırılması, bazı uzmanlık dalları tarafından uzmanlaşma konumlarını arttırmada bir araç olarak kullanılmaktadır. Ayrıca eczacılar, sağlık eğitimi ve sağlığı iyileştirme konularında gelişme ve yayılma eğilimi gösteren hastalıklar, bu hastalıklarla ilgili yanlış ilaç kullanımı gibi özellikli sağlık konularında anahtar rol oynamaktadırlar. Genel olarak sağlıklı yaşam, daha kaliteli bir yaşam için hastalara danışmanlık yaparken sağlık için uygun bir ortamın sağlanması eczacının görevleri arasındadır.
verimlilik ve maliyet etkisi
Dünyanın gelişmiş toplumlarında sağlık bakımının verimliliği ve etkisine, ekonomik anlamda mali politikalarla kısıntı uygulama çabaları konusunda artan ölçüde bir eğilim vardır. Son günlerde, yaşanan uluslararası ekonomik gelişmeler sonucunda, sosyal güvenliğe ve sosyal güvenliğe bağlı sağlık bakım harcamalarında kısıntılara gitmek isteyen mali politikalar eczacılık mesleğini ve eczane işletmeciliğini oldukça olumsuz etkilemektedir. Yanlış bir bakış açısıyla toplumsal sağlığın ekonomik baskıyla, kısıtlamalarla sağlık bütçelerinde kısıntıya gidilmek istenmektedir. Oysa sağlıklı bir toplumda, sağlık bilinci gelişmiş toplumlarda sağlık harcamalarının daha düşük olacağı düşünülemektedir. Siyasi erklerin uygulamak istediği mali politikalar gereği, ilaç, ilaca bağlı sağlık harcamalarını sınırlandırmak, baskı altında tutma konusunda, toplum sağlığını geriletecek, insan yaşamını zora sokacak çok tehlikeli önlemler almaktadırlar. Bir anlamda bireylerin ve hastaların dolayısyla toplumun ilaca ulaşımı bilinçsizce engellenmektedir. Sonuç olarak, hekimlerin ilacı reçetelendirme biçim ve yöntemleri bilimsel anlamda araştırılmalı, ilacın reçetelendirme aşamasından, tüketimine kadar olan süreçte izlenmesi gereklidir. İlacın reçetelendirme biçimlerinin analizinin yapılması ve reçetelendirilme aşamasında önemli olan bazı belirgin değişkenlerin nedenlerini belirlenmelidir. Bu konuda gerçekçi denetleme aracı olarak hasta-hekim-hastane(sağlık ünitesi)-eczane-kurum arasında merkeze bağlı tek bir elektronik ortam yaratılıp; bunun sonucu, e-reçete uygulamasına geçilerek, sağlık karnesi, sevk kağıdı, rapor, bireyin hak sahibi sorgulaması, hekimin hangi ilaçtan sorumlu olduğu sanal ortamda denetlenerek, tüm bu aşamaların ve reçetenin kağıt üzerinden belgelendirilmesine son verilmelidir. Siyasi erk’in ve ilaç üreticilerinin birbirlerine bağımlı olduğu ve ancak çok uluslu ilaç üreticilerinin yapılan görüşmeler sırasında genellikle sağlık politikalarındaki öncelikleri elinde tuttuğu gözlenmektedir. Ancak, sosyal güvenlik kurumlarının ilaca ulaşımda zorlukları ortaya çıkaran “sınırlandırılmış ilaç listesi” gibi kısıtlandırılmış koşullara bağlı uygulamalar detaylı olarak araştırıldığında siyasal gücün, sürekli değişen sosyal ve siyasi bir konuda nasıl rastgele kararlar alabileceğini ve bu kararların zorlamalarla uygullatırdığı, eczanelerde yaşadıklarımızla ortaya çıkmıştır. İlaçta ve sağlık harcamalarında yapılacak kısıtlamaların, ilintili tek tarafı ilaç ve eczaneler değildir. İlacın reçetelendirilmesinden, hangi koşullarda iyileştirme detayına girdiği, sunumuna ve tüketilmesine kadar her aşamada denetlenebilmesi de önemlidir.
İlaç harcamalarının denetimi, sağlık çalışanlarının gittikçe artan hizmetleri, mali açıdan geçerli ve gerekli olarak sağlanması bakımından denetime bağlı olmaları verimiliğini artıracak olumlu bir başka boyutudur. Sağlık hizmetinin giderek artan özelleştirilme çabaları ile eczacıların çalışmalarının toplumsal anlamda etkilerinin öneminin daha da artırarak izlenmesine, ilaç ve sağlıkla ilgili politikalarda eczacılığın gerekliliği değerlendirilmesine yol açacaktır. İlaç harcamaları, buna bağlı sağlık hizmetlerinde gerçek kısıtlama yapabilmenin tek ve geçerli yöntemi ilaç kullanma sürecinden tümüyle eczacıyı yetkili kılarak, sorumluluğu sadece eczacının elinde toplamaktır. Eczacının yer almadığı, mesleki yetkinliğini, etkisini ortaya koymadığı her tür kısıtlama yöntemi bir şekliyle beklenenin tersine ilaç harcamalarının artması ile sonuçlanacaktır. Şu anda ülkemizde en belirgin örneklemeleri ile eczanelerin yok edilerek, ilacı zincir marketlerde raf üstünde bilinçsizce satışına soyunan sermaye gruplarının çabası ile bu yaşanmaktadır.
eğitim ve iletişim
Eczacılar, iş ortamının değişimlerine bağlı olarak yeni görünüm ve işlevler benimsemeye başladıkça, bu bağlamda eczacılık eğitimine uygun yeni gelişmeler, meslek öncesi ve sonrası yeni eğitim programlarını meslek kuruluşlarının önderliği ile ortaya koymalıdır. Günümüz iletişim araçlarının öğretilmesi, eczacılık eğitiminin önemli bir unsuru haline gelmiştir, ancak iletişim araçlarının eczacılık mesleği, günlük eczane uygulamalarına, iş içinde kullanımına yönelik iletişim önceliğini göz önünde bulunduran bir eğitim programı amaçlanmalıdır. İş arkadaşları veya hastalarla iletişim kurabilme, özellikleri, becerileri ve diğer unsurları farkında olmayı hedefleyen eczacılık mesleğine yönelik bir iletişim eğitimi gerektirir. Bu durum, ilaçların hazırlanması için gerekli olan eğitimden farklı bir biçimde eğitim programlarını gerektirebilir. Eczacılıkla ilgili farklı iletişim becerileriyle ilgili olarak hem genel, hem de ilaç detaylarının araştırılmasına, ilaçla ilgili ağ veya ağlar üzerinden ortak bilgi paylaşımının öne çıkarılacağı, bir bakış açısı yaratılmalıdır. Bunun yanında eczacı-hasta iletişiminin toplumsal yapıda etkisini artırabilecek, eczacı ile hasta arasında kurulacak sağlıklı ilişkilerinin detayları araştırılıp değerlendirilmedir.
Eczacılar, eczanelerinde giderek artan biçimde çeşitli sağlık ve yaşam sorunlarının yanısıra bireylerin ilaca ulaşımı konusunda çeşitli bürokratik engellemeler ile karşılaşan ve bu yaşamsal önemi olan sağlık sorunlarına çözüm üretmesi gereken bir işlev üstlenmeye başlamıştır. Meslekteki bu değişiklikleri yansıtmak için eczacılık eğitiminde yeni değişikliklere, yeni düzenlemelere gidilmesi, bu doğrultuda eğitim programların düzenlenmesi ve yaratılması kaçınılmazdır. Bu değişimler içinde: sorun çözümü işlevselliğinin tanıtılması; bu çözümlemeler üzerine alınan meslek ağırlıklı teorik derslerin yaşam içerisinde denenmiş örnekleri ile birleştirilmeli, öğrencilerin sınavları için öğrendikleri detaylı bilgi yerine öğrencilerin kendileri için çözüm üretme yeteneklerinin artırabilecek kurum ve meslek kuruluşları ile işbirliği yapmaları sağlanmalıdır. Eğitim ve bilgi edinmenin sonucu bilgiyi aktarabilmenin değerlendilmesi eğitim içinde yapılmalıdır.
SONUÇ OLARAK;
Bu bölümde toplumsal eczacılığın, büyük toplumsal değişikliklere tepki olarak ayrı bir çalışma alanı olarak oluşabilmesini tartıştık. Bu değişimler, hastalığı sadece basit olarak tedavi etmenin ötesinde sağlığı iyileştirmek, yaşam kalitesini artırmak ve de hastalara, bireylere verimli ve etkili bir sağlık hizmeti sunmak şeklindeki sağlık bakım hizmetinin yeni biçimleri ve uygulanabilirlikleri olarak kendini yaşam içinde göstermiştir. Dönüşümlerle, yeniliklerle, ilerlemelerle birlikte gelen değişimler eczacıların günlük iş yaşamlarında engelleyici ve olumsuz etkilere neden olmuştur. Ne yazık ki; eczacılar, eczaneler bu yeni düzenlemeler ve değişimler içerisinde, kendi işini, işlevini tanımlayabilecek nitelikte taraf olamamıştır. Bugün eczacılar hastalarıyla ve insanlarla iletişim kurmak için daha çok zaman harcamalı, yerel olarak bulundukları alanlarda hasta gruplarıyla daha yapıcı çalışmalar içinde bulunmalı, oluşturacakları çalışma programlarını izleyerek, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yeniliklerinin önemli kullanıcısı olmalıdırlar. Eczacılık kimliği, eczacılığın tanımı çağa uygun koşullarda yeniden oluşturulmalıdır ve konunun uygulayıcıları olarak yeni beceriler kazanması ve bu yeni işlevselliğin sonuçları değerlendirilmelidir, araştırılmalıdır. Devamı olarak, eczacıların iş alanı olan eczanelerin, tanımı ve işlevselliği çağa uygun tanımlanmalıdır. Bu konuların incelenmesi ve uygulanabilirliğinin tartışılması ise toplumsal eczacılığın içeriğini oluşturmaktadır.