1953 Tarihli 6197 sayılı yasa ile bu yasanın bazı maddelerini değiştiren 2006 tarihli yasa tasarısı  İstanbul eczacı odasının web sayfasında yayınlandı. Bu yasa tasarısı hükümetin önerisi olarak millet meclisine sunulmak üzere, bakanların imzasına açılmış.

 

Takribi 2 ay kadar önce, tüm odaların ve TEB yönetiminin birlikte Sağlık Bakanını ziyaretleri gerçekleşti. Hatırlarsınız ne merkez heyeti ne de eczacı odaları bu toplantı ile ilgili bizleri doyurucu açıklamalarını bir türlü yapamamışlardı. Sonraları ki o da azar azar toplantıda konuşulanları bizlere aktardılar.

 

Ne demişler oda yöneticileri o toplantıda ve Bakanı niye alkışlamışlar?

 

Bu sorunun yanıtını doyurucu bir şekilde bilen var mı?

 

Her oda yöneticisi kendine göre anlatıyor….

 

Bakan, eczacı odalarının muvazaa ile ilgili mücadelesi için  oda uygunluk belgesi verilmesini zorunlu kılan bir maddeyi tasarıya ilave  edeceğim diye söz vermiş. Sonra da bu sözünü tutmamış.

 

Onca   ssk ağırlıklı protokol derdi, teşhis derdi arasında şakır şakır muvazaalı eczaneler de açılacak demektir. Bundan da en fazla zararı bize bir şey olmaz diyen hastane civarı eczaneler görecek tabiiki..

 

Şimdi sorun Domaç’a bu durumu, ne diyecek biliyor musunuz?

 

“Eski yasada da bu düzenleme yoktu, yönetmelikle Sağlık Bakanları bu yetkiyi odalara veriyordu, bundan sonra da bu yetki yine Bakanların iki dudağı arasında olacak, devlet elinde ki yetkiyi vermiyor, ben ne yapayım.”

 

Bakanın, bakanların sözüyle hareket edilemeyeceğini ve hele ki eczacılar için hayati öneme haiz konularda hiç hareket edilemeyeceğini, politikadan biraz anlayan lise talebesi bile bilir.

 

2004 yılında TEB başkanı Domaç, bakanların sözüne ve ilaç sanayinin  kuru sözlerine güvenerek   SSK’yı devreye sokan   Kamu İlaç alım Protokolünü imzaladı ve Hukuku bir çırpıda defterinden sildi. Bu tavrıyla, ben artık AKP ile birlikteyim, hükümetin  ilaç politikalarını sonuna kadar destekleyeceğim diyordu bir anlamda.

 

Bu tavrını hala devam ettiriyor ve kendisini kayıtsız şartsız ve/veya  öz çıkarları içinde destekleyen eczacı odası başkanlarına da bu tavrı benimsetiyor.

 

İstanbul eczacı odası delegeleri olarak 6197 sayılı yasada ki değişiklikler, 2007 yılı ilaç alım protokolü başta olmak üzere eczacılar için geleceklerini yani var veya yok olma süreçlerini belirleyecek konularda seçim  kutuplaşması olmadan, sadece eczacının meselelerinin uzun uzun 2-3 günlük sürede konuşulacağı, tartışılacağı ve kamuoyuna da güç gösterisi olarak yansıyacak bir olağanüstü büyük kongre isteğimizi açıkladık.

 

Bu isteğimiz, diğer odalarca 2 günlük başkanlar danışma toplantısı olsun manevrasıyla Domaç’ın o malum tavrı hakim kılındı.

 

Yani hiçbir bağlayıcı karar olmasın ve alınan kararlar  öneri olsun, tavsiye niteliğinde olsun.

Bu  danışma toplantısına İstanbul’dan Oda Başkanı ile bir adet delege katılmış.

 

Danışma toplantısından çıkan karar, tavsiye niteliğindeydi ve bu karar Sağlık Bakanına  aktarılacak şeklindeydi.

 

Bu nitelikte ki kararla Bakana gidildi ve Bakandan SÖZ alındı.

 

                          ***                     ***                       ***                         ***

 

Şimdi, 6197’yi değiştiren tasarıda neler aleyhimizde neler lehimizde bunlardan hiç bahsetmedin diyenleriniz olacaktır.

 

6197 sayılı yasayı 1996-1997 yıllarında 1.5 seneye yakın sürede çalışarak 63 maddeli, hiçbir detayı kaçırmadan, eczacının tüm ihtiyaçlarına cevap veren(emekli yaşı hariç), eczacının yetkilerini, eczanelerin ne olduğunu bir bir açıklayan, eczacıya  en az 30-40 yıl hizmet edecek o zamanki Sağlık Bakanlığının hukuk işlerinden onay da alan taslağı TEB yasa  komisyonunun ve o zaman ki TEB merkez heyetinin bir üyesi de olarak hazırlayan birisi olarak bu 2006 tarihli Hükümet tasarısı, bizim taslaktan minik minik alıntılar içeriyor. Ama bu alıntıların içi boş.

 

Eczacının yetkileri ciddi tırpanlanmış, çalışma alanları daraltılmış, mesul müdürlük hakları bile eczane dışında elinden alınmış. Yardımcı eczacılık tanımlaması 2. eczacılık yapılarak hiçbir yetki, sorumluluk, görev ve çalışma koşul ve şartları belirlenmeden kupkuru bir şekilde yasa tasarısına konmuş. Yine nüfusa göre eczane açımının kriterleri eksik, fakat eczane kapatma eylemi düşünülerek mazeretsiz eczane kapatanlara 2 milyar ceza öngörülmüş, serbest eczane, hastane eczaneleri ile muvazaa eczane tanımlarımız, muvazaa ile mücadele yöntemleri, çalışma, açılma, görev, yetki, sorumluluk  koşullarımızın  hiçbiri bu tasarıda yok.

 

Anlayacağınız bu tasarının tartışılacak ciddi bir yanı yok ve  bu tasarı yasalaşırsa, bu halinden bile çok değişik olarak ve bizlerin de aleyhine yasalaşacaktır.

 

                      ***                     ***                          ***                             ***

 

Bakan, bürokrat, iş adamı ile tabanının onaylamamasına rağmen hukuku çiğneyip sözlü anlaşmalar yaparak yola çıkarsan ve bunu da tavır olarak benimsersen artık kendine ben meslek odası yöneticisiyim  ama “sarı” meslek odası yöneticisiyim demen gerekir.

 

Tabanına güvenmeyen, bunlar beni fil hikayesinde ki gibi terk eder diyenler, tabanına güven vererek, onun önüne geçerek  yürüyemiyenler, bu işlere yüreği, becerisi, bilgisi yetmeyenler niye yönetici olurlar, bizler niye bunları yönetici seçeriz ve de sonra niye bunları başımızdan bir türlü indiremeyiz?

 

Bu sorulara, herkesin  samimi olarak cevap verebildiği gün, sadece eczacılar değil, halklar da özlediği yönetimlere kavuşacaktır.

 

                    ***                      ***                      ***                         ***

 

Şu anda yapılacak bir şey gözükmüyor.

 

Yöneticilerden beklerseniz her şeyi, görüyorsunuz olmuyor…

 

Taban olarak bizlerin bir şey yapması için, örgütlü olmak gerekiyor.

 

Örgütlü olmak ise örgütler tarafından engelleniyor ve aforoz edilircesine yasaklanıyor.

 

Tek tek karşı çıkışlar, insanları gaza getirmek artık kolay değil. Koyunlar, yıllardır illa da nasıl çoban istiyorlarsa, insanlar da mutlaka örgütlü bir yapının içinde önder beklerler yıllardır.

 

Devir, namuslu, dürüst, vicdanlı,hukuka saygılı  insan devri değil.

 

Devir, hırsızlık, sahtekarlık, yalancılık, ikiyüzlülük, hilekarlık, her türlü ahlaksızlık ve değer yoksunluğu, yüzsüzlük, vicdansızlık, ne yapıp edip parayı (malı götürmek de diyorlar) hamuduyla götürmek devri.

 

Tüm bu özellikleri de gizlemek veya kimsenin açık etmemesi içinde ya çok paran olacak, ya  para ile birlikte iyi bir mevkiin olacak, ya  çok çok iyi bir mevkiin olacak, ya da  tüm bu sahtekarlıkları, hırsızlıkları yaparken herkesi suç ortağı yapacaksın.

 

                                ***                 ***                      ***                     ***

 

Teslim mi olalım diyeceklere, dağa çıkın diyemiyorum. Bunu demek sistemi değiştirin demek ile eşanlamlıdır.

 

Brezilyalı papazın  sözlerini hatırlayalım;

Brezilyalı Başpiskopos Helder Passoa Camara;

"Yoksullara yiyecek verdiğimde, bana aziz diyorlar. Yoksullara neden yiyecekleri olmadığını sorduğumda, bana komünist diyorlar."

 

                     ***                   ***                        ***                        ***

 

Ancak ve ancak eczacıların içinde, bu tüm yaşananlardan sıkıntı duyan, namuslu, dürüst, vicdan sahibi, kamu yararı ve kamu sağlığını gözeten, kurallara saygılı ve uyarak sağlık hizmeti yapmak isteyenler, mesleğini adam gibi yapmak isteyenler  şunu yapabilir;

 

Diğerleri gibi, diğer meslektaşları gibi  hırsız, sahtekar, ahlaksız, ikiyüzlü, para canlısı, vicdansız, hukuksuz v.b. olurlar.

 

Kapitalizmde herkes hırsız olamaz, herkes yoksul olamaz, herkes zengin olamaz, paylaşım olamaz.

 

Kapitalizmde zengin azdır, yoksul çoktur. Sistemin çalışması böyle.

 

Belki herkes hırsız, vurguncu, kan emici olmaya kalkınca diğerleri durun bakalım bizim pazara el atmayın ne istiyorsanız  konuşalım  derler ve bizlerde onlarla pazarlığa ancak  böyle oturabiliriz değil mi?

 

Yok biz hırsız falan olmayız derseniz, elinizdeki gücü kullanmak için ve örgütlerinizi hareketlendirmek için  lütfen örgütlenin ve biz ne anlarız örgütlenmeden , büyüklerimiz bilir  falan demeyin.

 

Bunları dediğiniz müddetçe önünüzde, hırsızlık seçeneğinden başka bir seçenek olan yoksulluk içinde yok olma seçeneği kalır.

 

Diğer seçenek olan,  Papaz seçeneğinde ki gibi  “neden yoksuluz, yoksulsunuz ” sorgulamasına  gelirseniz kendiniz gelin, ben o işe karışamam.

 

Karar sizlerin.

 

Saygılar.

 

Can Yetişen

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat