KAPANAN DEVİRLER…

 

AKP hükümeti gitti gidiyor.

 

Milyonlarca vatandaş meydanlarda bağırıyor.

 

Artık, AKP hükümetini istemiyorlar.

 

Vatandaşların bu tepkisini, 14-Nisan-2007 öncesi göremeyenler, görmek istemeyenler çeşitli bahanelerle Tandoğan’ı engellemek istediler. Katılmak isteyenleri darbecilikle, demokrasi karşıtlığıyla suçladılar.

 

Bu suçlamaları yaparken, AKP’nin orta çağı anımsatan dinci siyasetini, ABD ve AB  emperyalizmine hizmet etmesini, insanları fakirleştirdiğini, tekelci sermayenin her sektörde egemenliğini savunduğunu, faşist yanını, ayrılıkçılara yeşil ışık yakan yanını, dayatmacı yanını, ortak aklı hiç önemsemeyen yanını, dar kadrocu yanını bilmiyorlar mıydılar?

 

Yoksa, AKP’nin birçok  tavrını aynen kendilerimi de uyguluyordu?

 

AKP’nin  bazı politikaları da  işlerine mi geliyordu?

 

14-Nisan-2007  öncesi, vatandaşları önemsemeyen birçok örgüt yöneticisi, Tandoğan’dan sonra “biz ne yaptık, bindiğimiz dalı kestik” diyerek ve “ya tutarsa” diyerek hemen çark ettiler, meydanlarda vatandaşların arasına sızıverdiler. Takiyye yaptıklarını ise taban biliyor.

 

14-Nisan-2007 birçok örgüt yöneticisi için milad idi.

 

14-Nisan’ın bedelini hepsi ödeyecek.

 

14-Nisan ile, AKP zihniyetinin, bu zihniyeti pazarlayanların ve bu zihniyetten  kendi çıkarlarına göre çeşitli medetler umanların sonu gelmiştir.

 

Uzun yıllardır vatandaşın tepkisini almadan, tabanlarının tepkisini almadan, küçücük dar yapılarda birbirleri ile didişerek  yöneticilik yapan tabandan kopuk ve tabanı ciddiye almayan yöneticilerin  devri  artık kapanmıştır.

 

***

 

AKP hükümetinden, eczacılar olarak en küçük sermayeli eczanenin 70 milyar TL alacağı var.

 

Bedelsiz kamulaştırma, olanca hızıyla her hafta sonu otomatiğe bağlanmış bir şekilde sürüyor.

 

Eczacı odalarının web sitelerine bakıyorum, hiçbirisinde bu konuda tık yok. Herkes kabullenmiş bedelsiz kamulaştırmaları.

 

Eczacı tabanının da kendi örgüt yöneticilerine karşı illâ birçok ilde miting mi yapması gerekiyor yoksa 22-Temmuz da AKP’yi ve  2 ay sonra  da tabanın sesine kulak vermeyen bu tip yöneticileri sandığa mı gömmesi gerekiyor.

 

*** 

 

Manisa’da yapılan mitingde, artık klasik olmuş  ilacımızın parasını şu kadar aydır alamıyoruz  şikayetleri yerine, bedelsiz kamulaştırmanın hukuka, insan haklarına aykırı olduğunu, bu uygulamanın eşkiyalıkla, gasp ile aynı kategoride suç olduğunu ve bu suçu da pişkince işlemeye devam ettiklerini, başka hiçbir sektörde bu uygulamanın benzeri olmadığını açıklasalardı çok iyi olurdu.

 

13-Mayıs-İzmir veya 19-Mayıs Samsun mitinginde eczacılara kürsü verirlerse ilk sırada bedelsiz kamulaştırma ile eczacıların fakirleştirildiğini ve sağlığın özelleştirilerek  ilacın metalaştırıldığını,  parası olana sağlık hizmeti verilmesinin amaçlanarak sosyal hukuk devleti ilkesinin açıkça çiğnendiğini anlatırlar sanırım.

 

*** 

 

TEB merkez heyeti üyelerine bir çağrı yapmak istiyorum;

 

AKP’ye ve başkanı  R.T.E.’ye bir dakika bile tahammül edebilir misiniz?

 

AKP zihniyeti ile özdeşleşmiş TEB başkanına daha ne kadar ve nereye kadar ve de niçin tahammül ediyorsunuz?

 

TEB heyeti içinde  vatandaşın ve tabanının sesine kulak veren, mitinglere içtenlikle katılan  ve destekleyen, dürüst, içten, yürekli, vicdan sahibi ve tek amacı koltuk peşinde olan “odacılığı” ret eden 7 tane merkez heyet üyesi  yok mu?

 

Eğer varsa, derhal TEB başkanını görevden alsınlar. O kadar çok gerekçeleri var ki…

 

7 sayısına ulaşamayan heyet üyesi varsa, bu arkadaşlarında gerekçelerini yazılı olarak açıklayıp, toplantı gündemine taşıyıp başkanın düşürülmesini talep etsinler ve geri kalanları da vicdanları ve sorumlulukları ile baş başa bıraksınlar.

 

Böylece, Vatandaş kadar cesaretli olamayan, tabanında ki eczacının sesini dinleyip gereğini yapamayan kaç heyet üyesi  olduğunu tabanda ki eczacılarda görür ve somut bir şekilde anlar.

 

Zaman  hiçbir kişisel hesap kitap peşinde olmadan, kıvırtmadan   her türlü eylemi, her zeminde  yapmak ve en azından denemek zamanıdır.

 

Saygılarımla.

 

Ecz. Can Yetişen

 

 

Bir anı notu:

 

Yıllar önce heyet üyesi olduğum 29 uncu dönem merkez heyeti, Toplantılarından birini Diyarbakır’da yapmıştı.

 

Ülkemize ithali olmayan ilaçları yurt dışından getirmekle ilgili yapılması gereken işlerle ilgili aldığımız net ve kesin merkez heyeti kararını, o zamanda başkan olan şimdiki başkan açıkça, fütursuzca çiğnemişti ve bu çiğneme eylemini son anda tesadüfen öğrenip Ankara’lı üyelerle birlikte engel olmuştuk.

Bu hareketinin yeni olmaması, devamlı heyet kararlarına aykırı veya  heyete danışmadan, olurunu almadan bireysel davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getirmesi ve son eyleminin nitelik olarak çok ciddi ve kalıcı sonuçlar doğuracağı nedeniyle, bu eyleminin hemen  sonrasına denk gelen Diyarbakır toplantısında başkanı düşürme işini, Ankaralı 4 heyet

üyesinin son anda vazgeçmesi nedeniyle gerçekleştirememiştik.

 

Anı, işte. Aklıma geliverdi.

 

1-2 Haziran-2007’de Diyarbakır Bölgelerarası Toplantı öncesinde, 29 uncu dönemin yapamadığını 35 inci dönem merkez heyeti üyeleri başararak, başkanı düşürüp yeni başkanlarıyla Diyarbakır’a gelirler mi diye hayal ettim.

 

İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış derler değil mi?

 

Ecz. Can YETİŞEN

www.eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat