İSTANBUL’da, 32 ilçede resmi reçete yazabilen sağlık kuruluşlarının sayısı, İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre 694 adetmiş. Sağlık kuruluşu ve bunların hemen civarında ki oluşan eczane dağılımı ise, benim verilerime göre şöyledir; 100 devlet hastanesi ve semt polikliniklerinin civarında 800 eczane, 447 sağlık ocağı ve ana çocuk sağlığı merkezleri civarında 1270 eczane, 138 özel hastanenin civarında 690 eczane, 9 üniversite hastanesinin civarında 144 eczane olduğunu varsayarsak, Resmi reçete çıkan sağlık kuruluşları civarında odaklanmış 2904 eczane bulunuyor. Bu 2904 eczanenin 900 civarı çok yüksek cirolara ulaştılar. 900 eczanenin 150 sinin muvazaalı eczanelerden oluştuğunu tahmin ediyorum. Bu, 900 eczanenin kamu ciroları, aylık 75 milyar TL den başlayıp Trilyon TL lere varıyor. Bu katmanın içinde ki alt grup veya orta grup da diyebileceğimiz 2000 civarında ki eczanelerin kamu ciroları ise, 10 ila 50 milyar TL arasında değişiyor. Tüm İstanbul’da 4900 civarında serbest eczane olduğuna göre, geriye kalan 2000 eczane resmi reçete fabrikalarından uzakta bulunuyor. Bu en alt gruptaki eczanelerin kamu ciroları ise, 2 ila 6 milyar TL arasında değişiyor. Pratikte, 694 adet olan reçete fabrikalarının yanına 4900 eczanenin hepsinin konuşlanması mümkün olmadığına göre, 2000 eczane bilhassa serbest bırakılan SSK ilaçlarının Pazar payından yeterince veya çok çok minik ve hatta komik diyebileceğimiz bir eczanenin yaşaması için gerekli asgari miktardan çok uzak olarak nasiplerini almaktadırlar. Bu faydalanamamanın en önemli gerekçesi de, BUT denen uygulamaların bu eczanelere hastanın 2 inci defa gelmesini önlemesidir. BUT serbest piyasa kurallarına uygun şekilde kurgulanırken binlerce eczanenin reçete pazarından uzaklaştırılması amaçlanmış mıydı? sorusuna 3 senelik uygulama sonucu oluşan Pazar dağılımı çok net yanıt veriyor; Evet, kurgulanmıştı. Eczacıyı sıkıntıya sokan ve sıkça değişen kuralların her maddesinin amaçlarından biri de buydu. SSK ve diğer reçetelerin dağılımında ki korkunç boyuttaki eşitsizliği, daha uygulamanın başlamadığı 2004 yılında öngörmüştük ve kurumların elinde ki fatura verileri de bizleri haklı çıkarmıştır. Reçete dağılımında ki eşitsizlik sanki yeni bir olgu mu, zaten bu eşitsizlik hep vardı denilebilir. SSK’nın TEŞHİSE uyumlu ilaç verilmesine dayanan uygulama talimatının sonradan genel BUT kuralı haline gelerek yaygınlaşması ile, düşük cirolu eczaneler, kesintilere uğramaya dayanamayacaklarından kurallara titizlikle uydular ve kurallara uygun yazılmamış reçeteleri, düzeltmeleri için hastaları tekrar hekime göndermeye başlayınca, bir daha ne o reçeteler ne de hastalar kendilerine dönmedi. İşte, reçete dağılımında ki eşitsizliği artıran esas sebep BUT’la birlikte bunu kabul eden ilaç alım protokolü oldu. BUT ile ilaç satımında tasarruf amaçlanmadı. İlaçların satışında kutu bazında devamlı artış var. İlaçların veriliş kurallarında ağırlaştırmalar, serbest piyasaya uyum sağlayacak azınlık sayıdaki eczaneleri yaratmak ve bu eczanelerin pazara hakim olmasıyla, yok olması hedeflenen diğer eczaneleri ekonomi kuralları içerisinde oluşturmaktı. Yok olacak eczanelerin olası direnişlerinde ellerinin altında hizmet verecek eczaneleri de yaratmak hesap içindeydi. 8 bin eczane yeter diyorlardı ya, amaç bu hedefe ulaşmaktı. Bu planları yapacak kadar zeki ve tecrübeli mi, bu hükümet demeyin sakın. Çünkü, bu planları yapanlar yerli değil, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret örgütünün uzmanların uygulama talimatlarını tercüme etmek yeterlidir. Bu kuralların ağırlığını fırsat bilen fırsatçı yani serbest piyasacı bazı eczacılar yine bazı serbest piyasacı fırsatçı hekimlerle anlaşarak, reçeteleri bilhassa eksik yazdırdılar ve bu hekimler tekrar kendisine gelen hastaları anlaştıkları kurum yakını eczanelere yönlendirdiler. Artık, bu tip eczanelerde işin cıvığı çıkmış durumdadır.Serbest piyasanın rekabetçi tüm unsurları buralarda uygulanır, hem de BUTa falan aldırış edilmeden.Bu eczaneler reçeteleri akşamüstü ya topluca hekime götürerek, ya da hekim eczaneye gelerek eczacıyla veya uzman kalfasıyla kafa kafaya verilerek tüm reçeteler BUT’a uygun hale getirilir. Hükümetinde ilaç tekellerinin kutu bazında ilaç satışını artırıcı uygulamalarından biri olan, tek bir uzman hekimin rapor çıkartması sonucu, artık rapor çıkartmak için bu tip eczanelere gitmek yeterlidir.Yalnız raporunuzun aslı eczanede kalır ve ilacınız bitince eczaneye gidersiniz, ilaçlarınız verilir, reçete sonradan hekime yazdırılır.İlaç firmalarının elemanları her zamanki gibi ilaçlarını rahatça ve bolca satmak için bu eczacılara her türlü yardıma hazırdılar. Hatta temin edilen karnelere (bilhassa yeşil kartlılar tercihtir ve hele Anadolu da aşiretlerin eczanelerinde yüzlerce aşiret üyeleri her gün hastalanır) hasta bilgisi dışında sanal ilaçlar yazdırılır ve bedeli de gerçek olarak devletten alınır, küpür bastırılmamışsa küpürü kesilmiş olan ilaçlar tekrar satışa sunulmak üzere eczane raflarında yerlerini alırlar. Yani, eczacı-hekim-ilaç firması şer üçgeni çalışmalarına hızla devam etmektedir. Vatandaş halinden çok memnun. Reçete arkasına alınan adresler, telefon numaraları, yazılan isim soyadları, atılan imzalar, hasta yakınının T.C. no.sunu istemeler, kabil-i rücüların altına yazılan “okudum, kabul ediyorum” yazıları ve imzaların hiçbiri bu tip eczanelerde istenmiyor, hasta hiç yorulmuyor. Teşhis eksik, teşhis yok, protokol no.su yok, tarih yok, hekimin kaşesi okunmuyor veya kaşe yok, ilaç okunmuyor, ilacın adedi yazıyla yazılmamış gibi BUT uygulamaları bu tip eczanelerde geçerli değil. Öyle diğer eczanelerde ki gibi, oturup beklemek de yok, hastanın elinde ilaç varmış yokmuş bakılmadan hemen ilaçları verilir.Yoksa bir günde yüzlerce reçete nasıl karşılanır ki? Geceleri de eksiklikleri tamamlanmış reçeteler bilgisayarlara girilir. Reçete üreten fabrikalarının yanında, karşısında bu reçeteleri mamul haline getirerek paraya çeviren diğer fabrikalarda işte bu tip eczanelerdir. Hasta, bu eczaneye geldiği için çok memnun, tamamen müşteri memnuniyeti esas alınarak tam hizmet veriliyor bu eczanelerde. Serbest piyasa işte budur. Rekabet böyle yapılır serbest piyasada. Gerekirse, muayene ücreti, ufak tefek katılım payları, fiyat farkları da alınmaz bu eczanelerde!!! Vatandaşa, nasıl hizmet ama. Vatandaşımız genel sağlık sigortası tam olarak ortaya çıkınca yandım anam diyecekler ama nafile olacak. Hatta çoğu yine bu genel seçimlerde yine AKP’ye oy bile verecekler. Kurunun yanında yaşı yine yakacaklar. Serbest piyasanın gülleri olan bu eczanelerin sayıları 900 civarında, ama bu kesimin altında ki sağlık kurumu civarında ki 2000 eczanede, yukarıda ki üst katmana çıkmak için elinden gelen çabayı gösteriyor. Bu çabayı da yok olmamak için yaptığını sanıyor. Sağlık kurumları civarında olmayan alt katmanda ki 2000 eczane, böylece her geçen gün yok olma sürecine doğru hızla yol alıyor. Tüm eczaneler, kurum reçetelerinin karşılanmasından sıkıntı duyuyorlar gibi izlenimleri biliyoruz. Sıkıntıları 6 başlık halinde topladım. Sıkıntıların öncelik sıraları her eczane grubuna göre değişim göstermektedir. En alttaki 2000’lik grubun sıkıntılarını öncelikli olarak şöyle belirledim; 1- Eczanelerin teşhise dayalı ilaç verilmesini kontrol etme başta hekimi ilgilendiren diğer reçete yazım kurallarını kontrol etmesi ve reçete arkasına ve provizyon sistemine girilirken yapılan(zaten kuruma gönderilen reçetede ki bilgilerin sisteme tekrardan girilmesi gibi) gereksiz işlemler, 2- BUT’ta ki ilaç verilme kurallarının provizyon sistemine yüklenip, sık sık değişen bu kuralları eczacının ezberlemesine gerek olmadan provizyon alınırken kesin onayın verilmemesi, 3- Gittikçe azalan ciroları, 4- Artık alışkanlık haline gelene bedelsiz kamulaştırmalar, 5- Düşük kârlılık oranları ve ilave personel v.b. giderleriyle düşen kârlılık, 6- Ödeme gecikmeleri. Ortada ki 2000’lik grubun öncelikli sıkıntıları ise farklılık göstermektedir; Birinci ve İkinci sıradaki sıkıntılar bu eczaneler için neredeyse artık en son sıraya inmiştir. Bu grubun öncelikli sıkıntıları 4, 6 ve 5 inci sıradaki sıkıntılardır. 3 üncü sırada ki sıkıntıları kalmamıştır. Tepede ki 900 eczanenin sıkıntıları ise; Esasında ciddi hiçbir sıkıntıları yoktur ama bunların çözülürse iyi olur dediği sıkıntıları; 6 ve 5 sıradaki sıkıntılardır. Çok zorlarlarsa 4 sıradakini de eklerler. 1, 2 ve 3 üncü sıradaki sıkıntıları ise hiç yoktur. *** Çözüm üretme projelerini hazırlarken, her eczane grubuna has öncelikli sıkıntıların tüm eczaneleri kapsamasını düşünmek en iyi tabirle cahilliktir. Mesela 6, 5 ve 4 üncü sırada ki sıkıntıları öne çıkaran çözüm projeleri en alttaki binlerce eczaneyi artık yok saymakla eş anlamlı olur. Çözüm üretirken, öncelikli olarak en alt grupta ki eczanelerin sıkıntılarını ortadan kaldıracak çözümleri olmazsa olmaz kabul edip sırasıyla ( 1, 2,3,4,5,6 ) mücadelesi yapılamazsa, eczanelerin en alt gruptan başlayıp kısım kısım yok olup gitmeleri için kurgulanan senaryolara evet denmiş olunur. En alt grubu kurtarıcı çözüm içeren projeler, diğerlerinin de ileri tarihlerde yok olmalarına engel olacağı yadsınamaz. Günlük çıkarların peşinde gitmeden ve mutlaka paylaşımı içeren çözüm önerileri, şu anda ki 23.000 olduğu söylenen eczane sayısını fire vermeden koruyacaktır. Çözüm önerilerin içinde nüfus yoğunluğuna göre eczane açımının ve muvazaalı eczane açılımını yok edecek kuralların yasamıza ilave edilmesi, YÖK’ün eczacılık fakültesi kontenjanlarını kısıtlaması, üniversitelerin üretime dönük eğitime ağırlık vermeleri, reçetelerin kontrolünün her eczacının herkesin bilgisine ulaşabileceği bir şekilde şeffaf olarak yapılacağı şekilde meslek örgütlerince yapılması istekleri ve limitli olarak reçete paylaşımı mutlaka olmalıdır. Önerilerimizin de mutlaka paket proje şeklinde olması gereklidir. Bu yöntemi uygun görenler, tabii ki en önce en alttaki gruplar olacak. İleride ki felaketi görebilen ve vicdan sahibi orta ve üst gruplardan da bu yöntemi uygun görenlerin sayısı da bence 1700 civarındadır. Bu rakamlarda İstanbul’da ki tüm eczanelerin %75 idir. İşte, bu %75’lik eczacı grubu artık, tercih yaparken kendi sınıflarından yani kendi gruplarından olanları öncelikli tercih etmelidir.Diğer %25 lik grupta kalanlar da paylaşarak yaşamlarını yine de diğerlerine göre daha rahatça sürdürmeyi kabul ederek, çoluğuyla çocuğuyla, ailesiyle perişan olan, sadece yaşayanın bileceği korkunç ve insana yaraşmayacak sıkıntıları çeken meslektaşları ile birlikte yaşamanın güzelliğini tadabilirler. İstanbul endeksli saptamalarımı ve çözüm önerilerimi, tüm ülke için uyguladığımız zaman benzer sonuçlar çıkacaktır. Diğer illerde ki meslektaşlarımız da kendi saptamalarını yapıp, ona göre tercihlerini kullanırlarsa, birleşip el ele, omuz omuza verip yüreklerimizi de ortaya koyunca tüm sıkıntılarımızı rahatça halledebiliriz. Şu anda yönetici olan ve hatta bizim yanımızda olduğunu falan söyleyen çoğu yönetici için, imkansız gözüken, maceracı olan, gerçekçi olmayan seçimli olağanüstü büyük kongre isteklerimiz dahil tüm sıkıntılarımızın çözümü için önerdiklerimiz, gerçek dışı falan değildir. Sıkıntılarımızın istediğimiz doğrultuda çözümünü imkansız gören ağırbaşlı, oturaklı davranma özentili bazı yöneticilerimize Che Guevara’dan gönderme yapıyorum. Belki bundan sonra konuşurken mangalda biraz kül bırakırlar. “Gerçekçi olun, İmkansızı gerçekleştirin.” Che Guevara *** Hükümet Başkanı söyleyince içi boşalan, ama bizler ve sıkıntılarına çare arayanlar söyleyince müthiş anlamlı ve dolu olan Nazım Hikmet’in Davet isimli şiirinin son bölümü ile de yazımı sonlandırıyorum. Herkese sevgilerimi sunarım. Ecz. Can Yetişen “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...” www.eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat