İNSANLIĞIN SONU MU YOKSA İNSAN ÜSTÜ BİR VARLIĞIN BAŞLANGICI MI?
Ecz. Şeyma ŞAHİN
CRİSPR-CAS9
İster Lilit, ister Eva isterseniz de Havva, ne derseniz deyin “kadın” yine yapacağını yaptı!
1990 larda başlayan ADA hastalığı olan bir çocuk üzerinde yapılan gen tedavisi çok ilgi çekti. Yöntem geliştirildi ve 2020 de 2 kadın bilim insanına (Emmanuelle Charpentier ve Jennifer A. Doudna Nobel kimya ödülü) Nobel ödülü aldıran bir sistem haline geldi.
CRISPR-CAS9
CRISPR: clustered regularly interspaced short palindromic repeats (kümelenmiş düzenli aralıklı kısa palindromik tekrarlar)
Bakteriler, fajların (Bakteriyofaj (faj): bakterileri enfekte eden bir virüstür.) yıkıcı etkisinden korunmak için çok sayıda direnç mekanizması geliştirmişlerdir. Doğal olanların yanı sıra (adsorbsiyon inhibisyonu, faj genomunun alımının engellenmesi, restriksiyon modifikasyonu ve abortif enfeksiyonlar) küçük RNA temelli CRISPR/ Cas sistemi ile bakterilerin virüs ve plazmitlere karşı kazanılmış bağışıklık sistemi geliştirdikleri tespit edilmiştir.
CAS-9: CRISPR-associated protein 9 (CRISP e bağlı protein 9) (bir makas gibi düşünebilirsiniz nükleaz enzimi yani bir DNA parçalama enzimi)
Cas9 teknolojisi, endonukleaz Cas9 ve kılavuz RNA (gRNA) aracılığı ile genomun istenen bir bölgesinde çift zincir kırıklarının oluşumunu katalizler.
CRISPR-CAS-9: genom düzenleme projesi yani makasla bir DNA’ nın hatalı ve\veya istenmeyen parçasını keserek çıkarıp, yerine olması gereken ve\veya istediğin genomik yapıyı koyma ile,
Harikalar diyarı değil mi?
Belki siz ve çocuklarınız görmese de çocuklarınızın çocuklarının çocukları artık ölmez…
Genom teknolojisi alt yapısı: Maliyet açısından da uygundur çünkü kesme işlemi protein yerine bir RNA dizisi tarafından yönlendirilir.
Ama bu kadar harika bir teknoloji. Güven ve etik problemlerini de beraberinde getirmiştir
Hastalıklı, dayanıksız, ömür uzunluğu belli, zekâ ve fiziksel iş kapasitesi düşük, hatta fiziksel anlamda ucube bir eser ortaya çıkarabilirsiniz. Daha önemlisi bir genin birçok etki ettiği alan vardır. Bu nedenle iyilik yapayım derken insan ırkına bilmeden kötülük yapabilirsiniz. Nasıl mı?
Hemen örnek verelim: LULU ve NANA
Çin’ de dünyaya gelen 2 bebek…
CCR5 geni değiştirilmiş 2 bebeğin dünyaya getirilme amacı HIV bağılışıklığı olması istenmesi idi. Bu sayede hastalıkla mücadelede daha etkin olacağı düşünülüyordu.
Konuyu biraz daha açalım;
HIV virüsü bağışıklık sisteminde beyaz kan hücrelerinin hücre yüzeyindeki reseptörlere yapışır ve beyaz kan hücrelerini enfekte eder. 3. kromozomda bulunan CCR5 geni savunma sisteminde görev alan beyaz kan hücrelerinin reseptörlerini belirler ve bunda oluşacak bir mutasyon (Mutasyon ismi: Del-32: 32 nükleotite denk gelen silinme sayısı ve del: deletorious mutasyonu ifade eder), sizin bağışıklık sisteminizde HIV virüsünün bağlanmasını engelleyebilir çünkü reseptör proteininin üretilmesini engeller ve artık bağlanabileceği bir reseptör kalmaz. Bu evrim ile zamanla insanlarda HIV ye karşı bağışık hale gelmenin başka bir açıklaması da olabilir. Günümüzde HIV bağışık insan sayısı giderek artmaktadır.
Bu mutasyondan 2 sine sahipseniz yani homozigot olarak taşıyor iseniz hiç HIV olmazsınız, 1 ine sahipseniz yani heterozigot iseniz 3 yıl gibi bir süre hasta olmadan yaşarsınız ve HIV ilaçları daha çok işinize yarar.
(Avrupa insanlarında her 100 kişiden 10 unda bu mutasyondan 1 kopya, her 100 kişiden birinde 2 kopya evrimsel olarak şu anda vardır.)
CCR5 sadece reseptörler ile ilgili değildir, CCR5 geni susturulur ise, beyin gelişimine hız katıyor olabilir çünkü bu doğrultuda veriler gelmeye başlamıştır ve Lulu ve Nana büyüyene kadar bunun gerçekten insanda ne anlama geldiğini, neleri değiştirdiğini, iyileştirdiğini ya da kötüleştirdiğini bilemeyeceğiz.
Yani biz bugün mRNa gibi bunun yanında basit bir teknolojinin gen değişimini tartışıyor iken, aslında bir hastalıktan kurtulmak için bir genimizin hatasını değiştirmek istediğimizde ya da istediğiniz gibi gelecek nesiller doğurmak için bu işlemi sperm ve yumurtaya uyguladığımızda doğacak bebeğin ve gelecek nesillerin nelerinin iyi, nelerinin kötü olduğunu yaşamadıkça bilmeyeceğiz.
Hele bir de şu anda epigenetiğin üzerimizdeki etkisinin sandığımızdan daha büyük olduğunu düşünür isek, herkes kendi gemisini yapmaya başlasın derim…
CRISPR-CAS9 sisteminin hedef dışı etkilere, hücresel toksisiteye ve immünojeniteye yol açabileceği göz önüne alınır ise 2. Nuh tufanı çok uzakta değil….
KAYNAKLAR