İlaç İskontoları

 

Ecz.Ertan ÇİFTÇİ

 

Benim yaşadıklarımdan ilk hatırladığım, 1978’lerde eczacılık fakültesine girdiğim zaman eczacı karlılığına göz dikilmesine karşı uygulanan Roche, Atabay boykotu. Mutlaka öncesi de vardır. Eczanemi açtıktan sonra 1988’de de ecza depocuları birlikte karar alarak eczacı ek ıskontolarını ve mal fazlalarını vermemeye başladılar. AYEK ve İstanbul Ecza Kooperatifi’nin kurulması da bu yıllara rastlar.

Arada münferit girişimler olsa da asıl ciddi girişim 2002 yılında Dr. Osman Durmuş’un Sağlık Bakanı olduğu dönem ilaç fiyat kararnamesini değiştirmesi ile yaşandı. Yüzde 20’den sonra Yüzde 10 olarak uygulanan artı ıskonto oranı kaldırıldı.

Eczacılar, hala hafızalarımızda yer alan ve iki, üç il haricinde Türkiye genelinde uygulanan 15–16 Ocak kepenk indirme eylemini gerçekleştirdi. İki güne yakın süren eylem sonucu kamu kurumlarına yapılan ıskonto yüzde beşten, yüzde iki buçuk oranına düşürüldü. Artı ıskonto oranı da yerli ilaçlar için kararname harici, tamamen verilen söze dayanarak yüzde yedi oranına bağlandı. Bu kazanç mıydı, kayıp mıydı tartışılır. Akabinde kriz bahane edilerek ithal ilaçta eczacı karlılığı alıştan yüzde 20, satıştan yüzde 16,6 oranına düşürüldü. İstanbul olarak tepki göstermemize karşın diğer Oda yöneticileri “geçici bir uygulama, tekrar hükümetle kötü olmayalım. Zaten ithal ilaç, sattıklarımızın içinde ne kadar yer tutuyor ki” diyerek olayı kabullendi.

14.02.2004 tarihli resmi gazetede yayınlanan ilaç fiyat kararnamesi ile de eczacı karlılığı ilaçların perakende satış fiyatları oranında kademelendirildi. İlaçların perakende satış fiyatının 200 milyon TL üzerindeki kısmının brüt karlılığı yüzde 10 oranına düşürüldü. Başkanlar Kurulunda yaptığımız itirazlar T.E.B. Merkez Heyetince “ikiyüz milyon liranın üzerinde kaç tane ilaç satıyoruz ki, bu hesapla totalde daha çok kar edeceğiz” söylemi ile geçiştirildi. Oysaki, gelinen noktada bu pahalı ilaçların sayısı her geçen gün artmakta ve bizler bu ilaçları ekonomik açıdan veremez durumdayız.

2005 yılında SSK ayaktan tedavi reçetelerinin de serbest eczanelere açılması ile ilaç alımlarının yüzde 90’lara varan bölümü kamu tarafından alınmaya başladı. Eczacıların yaptığı ıskonto oranları yüzde 3,0 ile yüzde 4,5 arasında kategorize edildi. İlaç firmaları tarafından yapılan ve eczacı karı düştükten sonra kalan rakamdan hesaplanan firmaların kurum ıskontosu miktarını, bizler kurumlara ilaç verirken perakende satış fiyatı üzerinden yapmaktayız. Burada da hiç farkına varmadığımız yaklaşık yüzde iki oranında bir hak kaybına uğramaktayız. Bazı firmaların yapması gerektiği halde bazı ilaçlarında yapmadığı, ama bizim zorunlu olarak yaptığımız firma kurum ıskontolarını da işin içine katarsak kasamızdan çıkan hak kayıpları daha da çoğalmaktadır. Üstelik kasamıza girmeyen bu paraların vergilerini de devlete vermek zorunda bırakılıyoruz.

Dönem, dönem olduğu gibi şimdi de yerli ilaçların yüzde sekseninde uygulanan artı ıskontoların kaldırılması gündeme getirilmek istenmektedir.

IMS verilerine göre 01.01.2007 – 30.06.2007 tarihleri arasındaki altı aylık sürede tüketilen ilaç tutarı imalatçı fiyatı ile 8.435.570.706,00 YTL’dir.

Kaba bir hesapla bu miktarın yüzde 90’ının eczaneler tarafından alındığı, bu tutarın yüzde 45’inin ithal, yüzde 55’inin de yerli olduğunu varsayarsak artı ıskontolar karlılığımıza en az % 2,7 (satış bedeli üzerinden) oranında katkı sağlamaktadır.

Gelişmelere genel olarak baktığımızda yatan hasta reçeteleri elimizden alınmıştır, hastane zincir eczaneleri gündemdedir ve raporlu hastaların ilaçlarının kargo ile gönderilmesine niyetlenilmektedir. (Bunun da alt yapısı malum dağıtım kanalı tarafından tamamlanmıştır).

Bu gün bu konuda yapılması gereken mücadele, öncelikle artı ıskontolarımızın gasp edilmesine karşı var gücümüzle karşı olmak, artı iskontoyu kaldıran firmaların ürünlerini depolara iade ederek yerine eşdeğer ilaçları vermek olmalıdır.

Eczacı Odalarının yöneticilerine düşen görev de eczacının karlılığını ve meslek hakkını ayrı ayrı tanımlayan bir ilaç fiyat kararnamesini oluşturmak amacı ile 22 Temmuz seçimlerinden sonra kurulacak hükümet ve T.B.M.M.’ne giren siyasi partiler nezdinde hukuksal ve siyasi girişimlere başlamaktır. Bu konuda önyargılı olmanın, "en iyi ben bilirim" diye diretmenin zamanı değildir. Her biri çok değerli olan günler boş boş geçirilmemelidir.

Henüz iflas etmemiş eczanelerimizi de bir propaganda üssü gibi kullanarak hazırlanacak el broşürleri ile, afişler ile halkımızın ve eczacının yararına bir sosyal güvenlik uygulaması sağlanması  için kamuoyu oluşturmak amacı ile kullanmalıyız.

İnanın eczacının elini taşın altına koyduğu bu uygulama, içeriğini hala algılamakta güçlük çektiğim gazete ilanları vermekten daha etkili bir yöntemdir.

Yoksa üç, beş ayda bir, hadi daha iyi bir tahminle senede bir “yahu n’lacak bu ıskontoların hali” diye boş boş ağlaşırız.

Amma, Eczacı Odası yöneticilerinin başka hesapları varsa onu bilemem!!!!!!

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat