Ecz. Şeyma ŞAHİN

 

2. Bölüm

 

Doğurganlık çağı başlamıştır. Sonra gebelik ve doğum ile ilgili süreç ile devam eder. En sık karşılaşılan vajinal kandidiyazis, idrar yolu enfeksiyonu v.b. hastalıklar bu dönemdedir. Kadın yaşı ilerledikçe menopoz ve buna bağlı osteoporoz ile devam eder. Peki bu dönemlerde takviye olarak ne kullanılmalıdır?

 

GEBELİK VE DOĞUM

OMEGA-3

·         Beyin ve retinanın ana bileşinidir.

·         Gebelik sürecinde antiinflamatuvar etkinliği ile erken doğumun önlenmesinde yardımcı olur.

·         Doğum sonrası depresyonun önlenmesine de yardımcı olacağı için emzirme dönemi boyunca hem anne sağlığı hem de bebek sağlığı için kullanılması önerilmektedir.

·         Günümüz beslenmesinde omega 6’ yı çok fazla almaktayız. Omega6/omega 3 dengesinin doğru olması bebekteki egzema, atopik dermatit gibi cilt reaksiyonları da  azalmaktadır çünkü cildin nem dengesi ve pH’ı ile direkt ilgilidir.

DEMİR

·         Özellikle kan yapımı için gereklidir.

·         Gebelikte bebeğin gereksinimleri ve kan hacmindeki artış nedeniyle demir tüketimi artmaktadır. Demir gereksinimi gebeliğin 4. Ayından itibaren giderek artarak devam eder. Hatta emzirme dönemi boyunca da destek olarak kullanılmasında yarar vardır.

·         Annelere demir desteği yapılmadığı durumlarda demir depolarının gebelik  öncesi düzeye gelebilmesi için 2 yıldan fazla bir süre geçmesi gerekmektedir.

·         İyon formları yerine şelat formları tercih edilmelidir. (Fe+2 yerine demir bisglisinat gibi) Çünkü emilim daha yüksektir.

FOLİK ASİT

·         Nöraltüpdefekti, anne karnında büyüme ve gelişme ile doğrudan ilgilidir.

·         Gebelikte 400-800 mcg arası kullanımı uygundur. Eğer gebelikten önce kronik hastalığa bağlı ilaç kullanımı, doğum kontrol hapları kullanımı, sigara ve alkol tüketimi mevcut ise bu doz sağlık profesyoneli gözetiminde arttırılmalıdır.

·         Antiasitler emilimini azaltır.

·         Sülfasalazin kullanan kişilerde folat eksiliği görülür bu yüzden eklenmelidir.

·         Uzun süre NSAI kullanımı folik asit ihityacını artırır.

·         Anti-epileptik(fenobarbital, karbamazepin)  ilaçların eliminasyonunu artrırır. Beraber kullanımında dikkat etmek gerekir.

·         Anti –konvülsan (fenitoin ve valproik asit)  kullanan kişilerde eksiklik olabileceği için kullanımı yararlıdır.

·         5-fluorourasil (gastrointestinal yan etkileri artabilir) ve metotreksat (karşılıklı etkinlikleri düşer) gibi ilaçlarla kullanımında dikkatli olunmalıdır.

DİĞER

·         Bir multivitamin-mineral kombinasyonu örneğin B6 vitamini alfa linolenikasitin EPA ve DHA ‘  ya çevriminde görev alır. Vücutta kan yapımından tutunda birçok mekanizmada artış meydana geldiği için eklenmesi hem anne hem de bebek sağlığında yararlı olacak ürünlerdir.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

·         Kadınların %10-20 si yılda en az 1kere idrar yolu enfeksiyonuna tutulurlar.

·         Ağırlıklı bakteriyel enfeksiyonlardır ve %90 ın dan E. Coli sorumludur.

·         Enfeksiyona yakalanma riskleri;

Hamilelik

Cinsel birleşme

Eşcinsel aktivite

Mekanik darbe ya da tahriş

Yapısal bozukluk sebebi ile artar.

·         Geleneksel tedavide idrar asidikleştirilir bu C vitamini ile yapılabilir fakat şu anda potasyum, magnezyum veya sodyum sitrat alımı ile alkalileştirmek üzerinde daha çok durulmaktadır. Sebebi berberin ve hidrokinon gibi grupların bazik ortamda daha iyi işlev görmesidir.

·         İdrar yolu enfeksiyon riskini azaltmak için takviye dışında yapılması gerekenler;

Günde en az 2 lt sıvı tüketmek

Cinsel birleşme sonrası idrara çıkmak

Eğilimi yüksek kadınlarda hem birleşme öncesi hem de sonrasında dış cinsel organları ve idrar yolu girişini uygun ürünlerle dezenfekte (Po­li­vi­nil­pi­ro­li­do­n iyot) etmek yararlı olacaktır.

CRANBERRY(KIRMIZI AYI ÜZÜMÜ)

·         E. Coli’ nin idrar kesesi ve yolu civarında tutunabilirliğini azaltır.

·         İdrar pH’ ını düşürerek ortamı asidikleştirir.

UVA URSİ (AYI ÜZÜMÜ)

·         Diüretiktir

·         E. Coli’ ye karşı olumsuz bir ortam yaratır.

·         Alerjik reaksiyon yapabilirliği Cranberry’ e göre daha fazladır. (anaflaksiye kadar gidebilen tablo mevcuttur. )

·         İçeriğindeki arbutin vücutta hidrokinona dönerek etki gösterir.

HİDRASTİS

·         Sistit sebebi pek çok bakteriye karşı etkilidir.

·         İçerisindeki ana etken madde berberindir.

DİĞER

·         İntersistiyel sistiti olan kadınlarda yapılan çalışmalarda quercetin ve bromelain kombinasyonu kullanıldığında belirtilerde azalma gözlemlenmiştir.

·         Vajinit ve vajinal kandidiyazisin sistit sırasında gözlenebilme ihtimali çok fazla olduğu için tedaviye Laktobasil ağırlıklı probiyotik eklenmesi doğru olacaktır.

·         Böbrek hastalıklarında bromelain ile beraber rutin, E vitamini gibi antioksidanların kullanımı yararlı sonuç vermiştir. İlerlemiş idrar yolu enfeksiyonuna(kronikleşen) bağlı gelişen durumlarda tedaviye yardımcı olarak kullanılabilir.

 

VAJİNİT VE VAJİNAL KANDİDİYAZİS

PROBİYOTİK

·         Lactobacillus Acidophılus içeren ürünler ağızdan ve vajinal uygulama (vajinal kullanımlı ürünler) ile alınabilir.

MENOPOZ

·         Türkiye’ de aslında en önemli dönemine giren kadınların nedense hiç umursamadığı bir dönemdir. Tüm hastalıklara karşı risk artmaktadır. Kamu spotları gebelik ve emzirme dönemleri kadar bu dönem için de yapılmalıdır.

·         Adetin artık olmayacağı anlamına gelir. Menopoza girilmesi için 12 ay boyunca adet görmemek gerekir. Bu dönemden öncesine premenopoz, sonrasına postmenopoz denir. Yumurtlama dolayısı ile üreme işlemi tamamen yok olur. Hormon değişimine bağlı sıkıntılar başlar. Örneğin; sıcak basması, uyku bozukluğu, terleme v.b.

·         "Klimakterium" (perimenopoz da aynı anlamda kullanılmaktadır)premenopoz ile postmenopoz dönemlerini içine alan ve genelde menopoz şikayetlerinin yoğun olarak yaşandığı bir dönemi ifade eder.

·         Ana amaç hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir. Zira artık geriye dönüş yoktur, amaç sadece geçiş sürecinde ve sonrasında yaşanan sıkıntıları minimuma indirmektir. Menopozda HRT yerine kullanılabilecek etken madde fitoöstrojenlerdir. İnsan vücudundaki östrojen miktarına bağlı işlev yaptığı gibi, düşük dozda östrojenik, yüksek dozda antiöstrojenik etkileri vardır.

·         İlk olarak 1946 da Batı Avusturalya’ da izoflavonca zengin kızıl yonca yiyen koyunlardaki hormonal bozukluklardan sonra, 2. dünya savaşından sırasında ve sonrasında gıda kıtlığı nedeniyle bol miktarda soğan tüketen Alman kadınlarda gözlenen menstrüel bozukluklar dikkat çekmiştir.

 

                         

·         Kızıl yonca, blackcohosh, soya, keten tohumu, üzüm, alfalfa, meyan kökü, ravent(ışkın), kuzdu (japonsarmaşığı), nar en çok fitoöstrojen içeren bitkilerdir.

·         Fitoöstrojenler bağırsakta emilir ve enzimlerce aktif hale getirilir. Karaciğerde konjuge olup dolaşıma geçer ve idrarla atılır.

·         Fitoöstrojenlerin en göze çarpan özelliği 17 beta östradiol(memeli östrojeni) ve sentetik östrojen olan dietilstilbestrole benzemesidir. .

·         Hem östrojenik hem de antiöstrojenik etkileri nedeniyle kişiye de bağlı olarak değişken etki göstermektedir.

·         Fitoöstrojenler sadece östrojen reseptör yolağında rol almaz aynı zamanda bundan bağımsız olarak

Serotonerjikreseptörleri ve IGF-1 reseptörlerini aktive eder.

Serbest radikallere bağlanır

DNA metilasyonuna katılır

RNA ekspresyonuna katılır

·         Genistein düşük dozda meme kanseri hücrelerinde artış meydana getirirken, yüksek dozda hücrelerde azalma sağlamıştır. Ayrıca verilen fitoöstrojen çeşidine göre etkinlikte değişmektedir.

·         Daidzein kemik kaybını özellikle menopozda belirgin şekilde inhibe eder. Ayrıca tamoksifen ile kombinasyonunda meme kanserine karşı koruyuculuğu artmaktadır.

·         Prenilflavonoidler(şerbetçi otunda daha yoğundur) kemik erimesini yavaşlattığı ve sıcak basmalarını azalttığı görülür.

·         Kumestanlar genisteine göre daha güçlü östrojenik aktiviteye sahiptir . Kemik mineralizasyonunu uyarır.

·         Lignanlar (Keten tohumunda yüksek oranda vardır.) bağırsakta enterodiol ve enterolaktona dönüşerek östrojenik aktivite gösterir. Lignan içeren fitoöstrojenlerHRTkontendike olan kadınlarda pıhtılaşmayı arttırabileceği için kullanılmamalıdır.

·         Stilbentlerden(üzüm) resveratrolün sadece trans formu östrojenik özellik gösterir. Fermantasyon zamanı ne kadar artar ise trans-resveratrol içeriği de o kadar artar. Yerfıstığı, üzüm ve ananasta yüksek oranda bulunur. Yer fıstığı olgunlaştıkça resveratrol miktarı azalır. Resvetarol ER betaya daha çok bağlanır. (ER betaya bağlanma apoptozisin artışı demektir.)

·         Black Cohoshpremenopoz döneminde tercih edilmesi gereken üründür. 6 aylık kullanımından sonra devamda tercih edilmemeli soya izoflavonlarına geçilmelidir. Tercih süreci menopoza giren kadının sıkıntılarındaki şiddete ve sıklığa bağlı olarak değişmektedir.

·         Fitoöstrojenlerin diğer yararları şöyledir; özellikle menopoz sonrası gelişen hafıza ve konsantrasyon düşüklüğünü ters yönde etkiler, kullanan kadınlarda kardiyovasküler hastalıklar azalmış, kan lipid profilinde olumlu gelişmeler gözlenmiştir. ER alfa ve beta arter duvarında vardır. Elastikiyet arttırmanın yanı sıra plak oluşumunu engellemeye ve vazdodilatasyon sayesinde kan basıncını dolaylı yoldan etkilemeye yardımcı olur.

·         Antioksidan etkinliği ile ki bu konuda en iyi etkinlik gösteren genistein’ dir. Serbest radikalleri doğrudan veya antioksidan-süpürücü enzimleri etkileyerek, oksidatif DNA hasarını önleyebilir.

·         Menopozda görülen ateş basması, terleme, üşüme, uyku düzensizliği v.b.vazomotor semptomları azaltır. Bunu en iyi batılı ve Asyalı kadınların menopoz sıkıntıları gözlemlerinden belirlenebilir.

·         Yan etki: tiroid hormon üretiminde rol alan TPO enzimini inhibe ederek tiroid hastalıklarına sebep olabileceği  ileri sürülmüştür. Ama kesin kanıtlanmamıştır.

·         Östrojen deri fizyolojisini, keratinosit, fibroblast, melanosit, saç folikülleri oluşumuna katılır. Yara iyileşmesi ve immun yanıttan sorumludur ve bu doğrultuda Menopoza bağlı östrojen eksikliğinde atrofik cilt bozuklukları ve hızlı yaşlanma etkileri görülebilir.Fitoöstrojenlerantiaging etkisini serbest radikal oluşumunu azaltarak, hyaluronik asit ve kolajen sentezini arttırarak, ekstraselülermatrix yapımını arttırarak gösterir.

·         Nar içeriğindeki pusinik asit ve flavonoidler ile beraber antioksidan, fitoöstrojenik, antikarsinojenik ve antiinflamatuvar etki gösterir. Özellikle meme kanseri hücreleri üzerinde damar oluşumunu engelleyerek tümör büyümesi,çoğalması ve yayılmasını engeller. Menopozdan sonra sık görülen oksidatif hasara bağlı da gelişen kalp-damar hastalıkları, diyabet, Alzeimerv.b. hastalıklara karşı koruma sağlar. İçeriğindeki flavonoidler ile birlikte fitoöstrojenik etki ile ateş basması, terleme v.b. sıkıntıların giderilmesine yardımcı olur.

·         Menopoz döneminde görülen anksiyete ve depresyon için;

Sarı kantaron

Omega 3

Kişniş yağı

İncir çekirdeği yağı dönüşümlü olarak kullanılabilir.

·         Menopoz döneminde uykusuzluk problemleri;

Passiflora

Gelincik yaprağı tozu

Valerian (kedi otu)

Kişniş yağı dönüşümlü olarak kullanılabilir.

·         Menopoz dönemi kardiyovasküler sağlık

Omega 3

Çörek otu yağı (nigelin)

Keten tohumu yağı

Nar çekirdeği yağı

Ruşeym

Üzüm çekirdeği gibi yüksek antioksidanlar dönüşümlü olarak kullanılabilir.

·         Menopoz dönemi hafızakonsantrasyonalzeimer

Omega 3

Ginkgo Biloba

Hindistan cevizi yağı

Kişniş yağı dönüşümlü olarak tercih edilebilir.

 

 

Haftaya Osteoporoz...

 

 

Devam edecek...

 

1. Bölüm için linki TIKLAYINIZ

http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=8867


 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat