Doktorların Çığlığını İşitmeli...

Hekimler 18 Ekim'de Kadıköy'de yürüyecek; "yeterli, güvenceli ücret, şiddetsiz sağlık ortamı, saygılı yönetici, işletmeleşmemiş sağlık kurumu, nitelikli eğitim" isteyecek. Kendileri için istiyor gibi görünse de, bu haklar toplum için de çok önemli.

Mustafa SÜTLAŞ

Hakkını aramak ve talep etmek modern toplumlarda herkesin hem hakkı, hem de görevidir. Hak aramanın ve hakların gereklerine ulaşmanın çeşitli yolları vardır.

Toplum içinde bir "güç" olduğu düşüncesinde olanlar bunu bir arada ve toplu olarak yürüyüşlerle, mitinglerle de ifade ederler.

Bu tür ifade ediş yöntemleri, yalnız haklar için verilen mücadeleyi yükseltmez ve o mücadeleye katılanların kendilerini kuvvetli hissetmelerini sağlamaz, aynı zamanda o hakların anlamını, gereğini, o hakkın taraflarını da buluşturur, eğitir ve geliştirir.

Daha da önemlisi o hakkı talep edenlerin gerçekten bir "güç" olup olmadığını da ortaya koyar.

* * *

Hekimlerin 18 Ekim Pazar günü Kadıköy'de yapacakları miting bu açıdan önemli. Yıllarca önce tarihe önemli bir iz bırakmış olan "beyaz eylemler"den bu yana, sağlık ortamıyla ilgili sıkıntılar sürekli çoğalmasına karşın, bu oranda bir itiraz gündeme gelmemişti.

Hekimler ve sağlıkçılar örgütleri içinde toplumun ve bireylerin "sağlık hakkı"nı öne çıkararak çeşitli eylem ve etkinlikler düzenliyorlardı. Ancak bu kez temelde "kendileri" için bir şeyler istiyorlar.

Kendileri için talep ediyorlar gibi görünse de bu hakların onlara sağlanması, toplum açısından da çok önemli ve gerekli.

Çünkü onların arasında yer alan "mesleki bağımsızlık" talebi aynı zamanda sağlık hizmetinden yararlananların da temel haklarından en önemlisinin sağlanması anlamına geliyor.

* * *

Hekimler miting için yaptıkları çağrıda "mesleki bağımsızlıkları" dışında şu talepleri sıralıyorlar: "Yeterli, güvenceli, emekliliğe yansıyan ücret, şiddetsiz bir sağlık ortamı, saygılı yönetici tutumu, işletmeleşmemiş sağlık kurumları, nitelikli mesleki eğitim."

Hükümetin uyguladığı, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi uluslar üstü finans kurumlarının talep ve dayatmalarıyla gerçekleştirilen "sağlıkta dönüşüm programı" uygulamaları, giderek daha çok ve belirgin bir şekilde anlaşıldığı gibi toplumun sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkını ihlâl ediyor ve bu hakkın gereklerine ulaşma olanağını ortadan kaldırıyor. Bu uygulamalar aynı zamanda o sağlık çalışanlarını da "güvensiz, güvenliksiz, bilgisiz ve sonuçta da etkisiz" kılarak bir tür makine parçasına dönüştürüyor.

İşte bu çığlık o nedenle çok önemli. Sağlık hizmetini bir makine ya da robottan almak yerine bir insandan almak isteyenlerin bu çığlığı duymaları ve bu talepleri doğru anlamaları gerekir.

Çünkü hekim yalnızca hastasına, bilgisini ve o bilginin gerektirdiği hizmeti değil, aynı zamanda kendini, kimliğini, insanlığını da o ilişkinin içine katar.

* * *

Sağlık hizmetinden yararlanan toplum bu hakların anlam ve önemini anlayıp, talep edilmesini ve yerine getirilmesini isterken, aynı zamanda hekim ve sağlıkçıların bu haklara ulaşmalarını engelleyen tutum ve davranışlarının da değişmesini bekliyorlar.

Bireysel "kurtuluşu" hedeflemek, olumsuzlukların sorumlusunun "toplum" olduğu sanısı, hizmet sunumu sırasındaki "özensizlik", kendine ve mesleğine "saygısız" tutum ve davranışlar, salt itiraz ve tepkisellikle somutlaşan "etkisiz" mücadele yöntemleri, sonuç tüm tarafları etkilediği halde kendini "bir ve yalnız görerek", toplumla buluşma, birleşme ve birlikte davranmaktan kaçınmak gibi tutumların da bu haklara ulaşmayı zorlaştırdığı unutulmamalı.

Medya da bu gerçekleri anlamalı ve daha çok ve iyi ortaya koymalı. (MS/TK)



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat