Uzm. Ecz. Sevil Ağalar ALTINEL 

CİLT LEKENMELERİ, NEDENLERİ VE KULLANDIĞIMIZ İLAÇLAR …

Güneşli günler kapımızda... Özellikle Covid sonrası doğanın değeri daha çok anlaşıldı... doğa ve deniz özlemi arttı.  Herkes yaz aylarını verimli ve güzel geçirmek amacı ile tatil ve güneş planları yapmaya başladı bile...  

Güneş yaşamın olmazsa olmazdır. Müthiş bir enerji kaynağı olup yaşayan tüm canlıların biyolojik yaşamının devamlılığı için gereklidir. Güneşin bu özelliği dışarıya salınım yaptığı değişik dalga boylarındaki ışınlar yolu ile olmaktadır.  Bu vazgeçilemez enerji kaynağı, yaşamımızda önemli etkilere sahiptir.

Güneşin yaşamımızdaki önemli etkileri:

İnsan sağlığı için çok önemli bir vitamin olan D vitami %80-90 güneşin ultraviyole B (UVB) ışınları etkisiyle endojen olarak ciltte sentezlenir.  Az bir kısmı ise balık yağı, somon, uskumru ve ton balığı gibi D vitamini içeren gıdalarla alınır.

Ciltte sentezlenen vitamin D3’ten karaciğerde 25 hidroksivitamin D [25(OH)D] oluşur. Bu majör D vitamini formudur, yarı ömrü 2-3 hafta kadardır ve kişinin D vitamini düzeyini belirlemede kullanılır.

Ultraviole B ışığı, D vitamin sentezini sağlar.

D vitamini ise kemik sağlığı, otoimmun hastalıklar, sedef, vitiligo, egzema, astım ve kanser gibi pek çok hastalıkta olumlu etkilere sahiptir.

Ultraviole A, ciltte depolanmış olan nitrik oksidin (NO) salgılanmasını sağlar. NO damarlarımızı genişletir, tansiyonumuzu düşürür, bakteriler ve kanser ile savaşımı güçlendirir.

Güneş ışığının doğal antidepresan olduğu ve beyindeki serotonin döngüsünü artırdığı bilinmektedir.

Tüm bu olumlu etkilerin yanında güneş ışınları cildimiz üzerinde birçok zararlara neden olmaktadır.  Güneşin deri üzerine olan yan etkilerini, kısa ve uzun etkiler olarak ayrılabiliriz.

  • Kısa sürede oluşan etkiler:

Eritem (güneş yanığı), fotoallerji, pigmentasyon artışı ve pigment koyulaşması, imunosupresyon sayılabilir.

  • Uzun sürede oluşan etkiler: 

Deri dokusunun dejenerasyonuna bağlı olarak yaşlanma, gözde katarakt veya sarı nokta gelişimi ve deri kanseri şeklinde tanımlanabilmektedir.

Vücudumuzu dış etkenlerden koruyan bariyer görevi yapan cildimiz en büyük organımızdır. Ve dış görünüşümüzü doğrudan etkiler.

Dünyamız için olmazsa olmaz, ekolojik dengenin devamı ve yaşam için gerekli olan GÜNEŞ dünyamızdan 150 milyon km uzaktadır. Güneş dünyada yaşayan milyonlarca canlının yaşam kaynağı olan, ısı, ışık ve UV radyasyonu yayar.  Fakat yeryüzüne erişen güneş enerjisinin bir parçası olan ultraviyole radyasyonuna maruz kalma; kanser oluşumu, allerjik reaksiyonlar, immun sisteminin baskılanması, katarakt, fotoyaşlanma gibi zararlı etkilere yol açmaktadır. 

                           Güneşin Fayda ve Zararları

UV radyasyonu güneş ışınlarının %5'ini oluşturmasına rağmen çok tehlikelidir. Radyasyonu gözlerimizle göremeyiz ve hissedemeyiz ancak zararlı etkilerini gözlemleyebiliriz.

Güneşten Dünyamıza Ulaşan Ultraviyole Işınları

Ultraviole radyasyonu; ışıkta olduğu gibi, mor ve ötesi ışımada da, dalga boyu nanometre (nm) olarak tanımlanır. Metrenin milyarda biridir.

UV-A 290-320 nm arasında

UV-B 200-290nm arasında

UV-C 200-280 nm olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır.

  • UV-A, UV radyasyonun en az zararlı şeklidir ve yeryüzüne büyük oranda ulaşır.  Çoğu UV-A ışınları ozon tabakasının içerisinden doğrudan geçer.
  • UV-B radyasyon, potansiyel olarak çok zararlıdır. UV-B radyasyonunun çoğu, stratosferde ozon tabakası tarafından yutulur ancak %2-5 'i dünyaya ulaşır.
  • UV-C radyasyon çok enerjik olduğundan potansiyel olarak zararlıdır.   Stratosferde oksijen ve ozon tarafından yutulur ve asla dünya yüzeyine erişemez.


Yüzeyler UV radyasyonunu farklı derecelerde yansıtırlar:

  • UV radyasyon yüksek rakımlarda daha çoktur.
  • Kar, UV radyasyonunu %85'in üstünde yansıtır.
  • Dağcılarda tırmanma sırasında, güneşin sıcaklık etkisinin azalmasına rağmen güneş yanığı olma olasılığı daha fazladır. Dağa tırmananlar ve kayak yapanlar, UV radyasyona en fazla maruz kalanlardır.
  • Kuru kum ve beton UV radyasyonunu %12'nin üzerinde yansıtabilir.
  • Su ise sadece %5'ini yansıtabilir.
  • Kumlu sahillerde güneş banyosu yapanlar, bir parkta yeşil çimenler üzerinde güneşe maruz kalanlardan %10'un üzerinde daha fazla UV-B alırlar.
  • Güneşli bir günde hafif bir rüzgâr serinlemeye neden olabilir, fakat bu cilde ve göze etki eden UV miktarını değiştirmez. Bu nedenle uygun bir güneş korumalı krem ve gözlük kullanımı sağlığımız için çok önemlidir.

‘Cilt güzelliği dış görünüşümüz ile birebir bağlantılı ve sağlığımızın aynasıdır. ‘

Cildimizin kalitesi genetik mirasımız dışında, yüzde seksen yaşamımız boyunca maruz kaldığımız, UV ışınları, kullandığımız ilaçlar, yanlış kozmetik kullanımı, sigara –alkol tüketimi, hava kirliliği gibi faktörlerden etkilenir. Ayrıca yaş alma cildin bozulmasında ve lekelenme artışında önemli rol oynamaktadır.

Cilt Rengi

Cilt rengi her kişide farklıdır.  Karşılaştırma yaptığımızda ciltlerdeki ton farklılıklarını rahatça ayırt edebilmek mümkündür.  Peki cilt rengimizi etkileyen faktörler nelerdir?

Cilt rengini etkileyen faktörler:

  • Genetik faktörler
  • Deri pigmentleri
  • Ultraviyole (UV) ışınları
  • Çevresel faktörler

Epidermiste yer alan melanin cilt rengini etkileyen temel pigmenttir.   

Melanin :  Melanosit hücreleri içerisindeki melanozom adı verilen lizozom benzeri organellerde sentezlenir.

Feomelanin (sarı/kırmızı) ve Ömelanin (kahverengi/ siyah) olmak üzere iki tür melanin üretilir.

Bu iki melanin formunun göreceli miktarları, saç rengini ve cilt tonunu belirler.

Daha koyu cilt tonlarına sahip bireylerde büyük miktarda Ömelanin ve düşük düzeyde Feomelanin bulunurken açık ten renkli insanlarda bunun tersi geçerlidir.

Deride Pigmentasyon

Cilt leke problemleri –hiperpigmentasyon toplumda görülen çok genel bir sorundur ve dermatologlara en fazla başvuru nedenleri arasındadır.

Zor ve uzun olan hiperpigmentasyon tedavisinde başarıya ulaşmak için çok fazla sabır, düzenli kullanım ve güneşten korunma şarttır.

Hiperpigmentasyon ne kadar eski ise tedavi süreci o kadar uzundur.   Son 10 yılda çeşitli tedavi modaliteleri hiperpigmentasyon konusunda geliştirilmiş olduğu halde, tam etkili bir tedavi arayışı sürmektedir.

Deri pigmentasyonunda genetik faktörler dışında en önemli faktör UV ışınlarına maruz kalmadır.

UV ışınları ile derinin koyulaşması:

Deri, UV radyasyondan zarar görmeyi engellemek için melanini epidermisin üst kısımlarına transfer eder.

Güneş ışınları dışında pigmentasyon nedenleri:

  • Çeşitli kimyasal maddelere (ilaç, kozmetik vb.) maruz kalma
  • Hormonal aktivite
  • Mekanik travma, kimyasal soyma, lazer uygulamaları, akne veya bazı deri hastalıkları nedenleri ile oluşabilmektedir.

Hiperpigmentasyon özellikle yüz bölgesinde oluştuğunda bireyleri sosyal yönden olumsuz etkileyebilmektedir.

Edinsel hiperpigmentasyonda güneş ışınları, kimyasallar ve hormonlar en sık karşılaşılan nedenlerdir. Bunun dışında kimyasal peeling ve lazer epilasyonları sonrasında cilt lekelenmeleri ile çok sık karşılaşılmaktadır.  

Genel yaklaşım olarak; güneş ışınları ve UV kaynaklarından, oral kontraseptifler, cilt duyarlılığını arttıran kimyasallar/kozmetik ürünlerden kaçınılması ve güneşten koruyucu ürünlerin kullanılması önerilmektedir.

Cilt lekelenmeleri hormonal faktörlerden dolayı kadınlarda daha sık görülmektedir.

Cit lekelenmeleri aslında bir sağlık sorunu olmaktan çok kişinin genel görünüşünü etkileyen kozmetik bir problemdir. Özellikle yaz aylarında oluşmakta ve artmaktadır. Bu nedenle güneşten korunma çok önemlidir.

İnsanlarda iki tip melanin pigmentasyonu meydana gelir.

  1. Güneşe maruz kalma ve diğer etkilerin yokluğunda genetik olarak belirlenen melanin pigmentasyon miktarı olan yapısal cilt rengidir.
  2. İsteğe bağlı (uyarılabilir) ten rengi veya güneşe maruz kalma sonucu oluşan ‘ten rengi’dir.

Cilt rengini, deri hücreleri tarafından üretilen “melanin” pigmenti belirler. Bazen cilt rengini veren pigmentlerde sorunlar oluşabilir ve cildin bir bölgesi çok fazla melanin üreterek rengini koyulaştırır. Bunun tersi durumlarda da cildin bir bölümünde hiç melanin üretilmeyince cilt beyazlaşır.  

Ciltteki pigment sayısının fazlalaşması hiperpigmentasyon ,  pigmet sayısının azalması ise hipopigmentasyon bozukluğuna neden olmaktadır.

Cildin üst katmanlarında cilt renginin açık veya koyu renk olmasını, melaninin miktarı, kalitesi ve dağılımı belirlemektedir.  Genetik olarak belirlenen cildin doğal bir pigment derecesi vardır. Bronzlaşma ve pigment bozuklukları gibi yan faktörler de kişinin pigment derecesini etkiler.

Melanin üretimi; ultraviyole ışığı, östrojen, melanosit uyarıcı hormone, stress, enflasmasyon, yaralanma, kızılötesi ışık ve ısı gibi çeşitli faktörler tarafından uyarılır.

Cilt Lekeleri ve Türleri

Doğuştan ya da sonradan ortaya çıkabilen cilt lekelerinin farklı türleri bulunmaktadır.

Akne

Cildin fazla yağ üretmesi sonucu oluşan akneler, genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Aknelerin sıkılması veya doğru şekilde tedavi edilmemesi kalıcı lekelere yol açabilmektedir.

Melazma

Melazma; özellikle güneş gören bölgelerde ortaya çıkan siyah ya da kahverengi lekelere verilen isimdir. Genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda görülen ‘gebelik maskesi ‘olarak da bilinen çok yaygın bir durumdur.  Melazma kadınlarda daha sık görülür ve tüm olguların %90’ını oluşturur. Hamile kadınların %50-70’inde ve oral kontraseptif kullanan kadınların %10-20’sinde görülebilmektedir.

Güneş ışınlarının yanı sıra, gebelik,emzirme, oral kontraseptifler, hormon kullanımı, yanlış kozmetik kozmetik ürünler ve genetik faktörler de melazma oluşumuna neden olabilir.


Vitiligo

Melanosit hücrelerinin ölmesi ya da vücutta yeteri kadar üretilmemesi sonucu ciltte süt beyazı renkte lekeler oluşur. Vitiligo lekelerine genellikle yüz, kol, bacak ve genital bölgede rastlanır. Genetik faktörlerin vitiligo hastalığına yol açtığı düşünülse de nedeni kesin olarak bilinmemektedir.

Güneş Lekeleri

Yaz aylarında daha sık ortaya çıkan güneş lekeleri, vücudun güneşe maruz kalan kısımlarında görülür. Deride kalıcı hale gelen güneş lekelerinin rengi yazın daha da koyulaşabilir.

Çiller

Özellikle açık tenli kişilerde görülen çiller, melanosit hücrelerinin belirli bölgelerde yoğunlaşması sonucu ortaya çıkar. Sarı ya da kahverengi olabilen çiller, çocuklukta ortaya çıkabileceği gibi, yetişkinlik döneminde de oluşabilir.

Deri Döküntüleri

Egzama, sedef ve gül hastalığı gibi deri döküntülerine sebep olan cilt hastalıkları da lekelere yol açabilir.

Cilt Lekeleri  ve Nedenleri

Uzun süre güneşe maruz kalmanın yanı sıra, cilt lekelerine neden olan diğer etmenler şu şekilde sıralanabilir:

  • Yaz aylarında yaptırılan ağda, epilasyon, peeling gibi işlemler
  • Genetik yatkınlık
  • Yaşın ilerlermesi
  • Hamilelik ve Laktasyon
  • Oral kontraseptif kullanımı
  • Hormon replasman tedavileri
  • Fotosensitiviteye neden olan ilaçlar: Antibiyotikler (Tetrasikllin ve Doksisiklin türevleri), Non-Steroid antienflamatuvarlar (İbuprofen, Ketoprofen, Naproksen, Salisilik asit) Retinoidler ve bazı psikotrop ilaçlar Pigmentasyonun klinik özellikleri değişkendir ama güneş teması ile şiddeti artabilir.
  • Son kullanma tarihi geçmiş kozmetik ürün kullanımı
  • Güneşte kullanılmaması gereken kozmetik içeriğe sahip ürünler
  • Güneşe çıkmadan cilde parfüm, kolonya veya alkol içerikli ürünlerin uygulanması
  • Cilt enfeksiyonları

Güneşin ve İlaçların deride neden oldukları lekeler bir hastalık ya da hayatı tehdit eden bir problem olmaktan çok estetik bir problemdir.

Koyu tenlilerde ilaçlardan kaynaklanan leke problemleri daha sık gözlenmektedir.

 

Hiperpigmentasyona neden olan ilaçlar:

Hiperpigmentasyon vakalarının %10-20’sini ilaçlara bağlı olarak gelişmektedir.

İlaç kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan hiperpigmentasyon mekanizmaları: 

  • Dermal damarlardaki hasarı takiben gelişen demir gibi bir ilacın birikimi
  • İlaç-melanin kompleks depolanması
  • İlaç ya da metabolitlerinin depolanmasına bağlı şekilde ortaya çıkabilir.

Fotosensitivite reaksiyonları, ilaçla güneş ışınlarının etkileşmesi sonucu meydana gelir ve lezyonlar genellikle güneş gören yerlerde oluşur. Fotosensitivite reaksiyonu fotoalerjik veya fototoksik reaksiyon olarak ortaya çıkabilmektedir.

Fototoksik reaksiyonlar sık görülen ve öngörülebilir reaksiyonlardır.  Fototoksik reaksiyona sebep olan ilaçlar UVA ışığını absorbe ederek hastada ciddi bir güneş yanığına ve sonrasında hiperpigmentasyona neden olmaktadırlar.

Fototoksik reaksiyona neden olabilecek ilaçlar; tetrasiklin grubu (özellikle doksisiklin hem fototoksik hem fotoallerjik) ve florokinolon türevi antibiyotikler, nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar (ibuprofen , ketoprofen, naproksen ) , hidroklorotiazid gibi bazı idrar söktürücüler hem fototoksik hem fotoallerjikdir. 

Reaksiyon ilacın kesilmesinden sonra hiperpigmentasyon bırakarak geriler.

Fotoallerjik reaksiyonlar daha seyrek rastlanır. İmmünolojik bir cevabın sonucu olarak ortaya çıkarlar. Fotoallerji ilacın UVA ile alerjenlere dönüşmesi sonucu oluşur. Güneşe maruz kalan ya da kalmayan cilt bölgelerinde ilaç kullanıldığında 24-72 saat içinde, dermatit tarzı döküntüler oluşur.

  • Doğal ve sentetik östrojen ve progesteron melazma oluşumuna neden olmaktadır.  Gebelik, oral kontraseptif kullanımı, postmenapozal kadınlarda östrojen kullanımı ve prostat kanserli erkeklerde dietilstilbesterol kullanımı ile melazma oluşumu artmaktadır. Östrojen melazmayı tetikleyebilir.

​​Gebelikte, östrojen, progesteron ve melanosit stimulan hormonun artması melazma oluşumuna neden olabilmektedir.

  • Antimalaryal ilaçlar melanine bağlanmaktadır. Klorokin ve hidroksiklorokin gibi antimalaryal ilaçlar özellikle yüzde ve pretibial bölgede pigmentasyona neden olmaktadırlar.
  • Diltiazem gibi diğer bazı ilaçların hiperpigmentasyon mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte güneş ışıklarıyla temasın bu süreci tetiklediği bilinmektedir. 
  • Doksisiklin tetrasiklin grubundan bir antibiyotik olup akne vulgaris hastalarında sıklıkla tercih edilir.  İyi bilenen fotosensitif bir ajandır ve özellikle UVB ışınlarına hassasiyeti arttırır. 
  • Glokomun topikal tedavisinde kullanılan travoprost, bimatoprost, latanoprost gibi prostoglandin analogları ise göz etrafında hiperpigmentasyon yapabilir.
  • Bir serotonin geri alım inhibitörü olan sertralin’in alında pigmentasyona neden olduğu, citalopram’ın ise fotopigmentasyon yapabileceği bildirilmektedir.

Postenflamatuvar Hiperpigmentasyonlar :

Enfeksiyonlar, allerjik reaksiyonlar, vezikülobüllöz hastalıklar, fototoksik erüpsiyonlar, papuloskuamöz hastalıklar, lazer tedavileri, kimyasal peeling ve dermabrazyon sonrasında postenflamatuvar hiperpigmentasyonlar ortaya çıkabilmektedir.

Güneş ışınları, furokumarinler gibi kimyasallar ile tetrasiklin ve klorpromazin gibi ilaçlar postenflamatuvar pigmentasyonun şiddetini artırabilirler.


Hiperpigmentasyon Tedavisi:

  • Hiperpigmentasyon tedavisinde lekenin yerleşim yeri ve yerleşim süresi önemlidir.
  • Leke ne kadar yeni ise tedavi daha kolay ve kısa sürelidir.
  • Açık tenli kişilerde tedavi bazen lekeleri tamamen ortadan kaldırabilir ancak tekrarlama olasılığı vardır.
  • Koyu tenli kişiler daha az oranda tamamen tedavi olabilirler ve lekelerin tekrarlama olasılığı daha fazladır.
  • Açık tenli kişilerde sonuçlar haftalar içinde ortaya çıkarken, koyu tenli kişilerde aylarca tedavi gerekebilir.
  • Güneşten korunma tedavinin temelidir. Bu nedenle ister dışarda ister ev ortamında olsun en az 30 spf içerikli cilde uygun güneş kremlerinin uygulanması önemlidir.
  • Leke tedavisine başlanması genelde güneşli yaz aylarında tavsiye edilmez.
  • Leke açıcı kremler gece uygulanmalı gündüz ise güneş koruyucu kullanılmalıdır.

Hiperpigmentasyon Tedavisinde Sıklıkla Kullanılan Maddeler:

Aloesin:

Taze Aloe vera yapraklarından izole edilen ve depigmentasyon aktivitesi gösteren doğal bir bileşiktir.

Aloe vera jeli, yara izlerini önler. Cildin görünümünü düzenler, cilt hücrelerinin rejenerasyonunu uyarır. Ayrıca, yaraların iyileşmesinde fayda sağlayabilen fibroblast hücrelerinin oluşumunu teşvik eder. Kuru ciltleri nemlendirip rahatlatır, cildi yatıştırır ve korur.

Aloe vera’nın kozmetik etkisi 4 şekilde görülmektedir; nemlendirici rolü, kollajeni arttırması, pigment yapımını azaltması ve deri bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesidir.

Aloe vera antiinflamatuar ve UV filtre edici özellikleri nedeniyle serbest radikallerden ileri gelen yaşlanmayı geciktirebilir.

Arbutin:

Arbutin ayı üzümü, kızılcık, yaban mersini, buğday gibi bitkilerin kuru yapraklarında bulunan hidrokinonun doğal bir türevidir. 

Melanozomlardaki tirozinaz aktivitesini baskılayarak etki eder. Depigmente edici ve güneş koruyucu etkileri vardır.

Hidrokinon:

Benzenin hidrofenolik derivesi olan hidrokinon , sebzeler (soğan) meyveler (kızılcık , yaban mersini ve armut) tahıllar (buğday, buğday tohumu , pirinç), kahve ,çay ,bira , kırmızı şarap gibi çeşitli bitkisel yiyecek ve içeceklerde doğal içerik olarak bulunur. RNA ve DNA sentezini etkileyerek tirozin inhibisyonuna neden olur.

Hidrokinon yıllarca post enflamatuvar hiperpigmentasyon ve melasma için ilk seçenek tedavi olmuştur.  Melanogenezisin , en etkili inhibitörlerinden biri olduğu bilinmektedir.

Kojik Asit:

Kojik asit, Aspergillus spp ve Penicillum spp tarafından üretilen fungal bir metabolik üründür. Güçlü bir tirozinaz inhibitörüdür. Cilt irritasyonuna neden olabileceği için melazma için birinci basamak tedavi değildir.

C Vitamini- Askorbik Asit

Askorbik asit, melanin oluşumunu baskılar ve o-quinonun  dopaya dönüşümünü azaltarak okside melanini azaltır. Askorbik asit aynı zamanda tirozinazın fonksiyonu için gerekli bakır iyonlarıyla etkileşime girerek pigmentasyonu inhibe eder.

CİLT LEKELERİNİN AÇILMASINI SAĞLAYAN DOĞAL YAĞLAR:

Kayısı Çekirdeği Yağı- Prunus armeniaca

  • Hücre yenileyici, nemlendirici etkiye sahiptir.
  • Aktive edici özelliğinden her cilde, özellikle hassas, kuru ve kırışık ciltlere uygundur.
  • Cilt tonunu iyileştirmeye, cildin yumuşaklığını ve parlaklığını korumaya yardımcı olur.
  • Cilt kırışıklıklarının, ince çizgilerin ve lekelerin görünümünü hafifletir.
  • Saça parlaklık verir.

Buğday yağı-Triticum vulgare

  • Antiaging etkilidir.
  • Nemlendirici, besleyici, hücre yenileyici etkiye sahiptir.
  • Egzema, Sedef kullanılır.
  • Hamilelikte oluşan çatlaklarda, skar, lekelerde, göz altı morluklarına karşı karışımlarda kullanılır.
  • Kuru yaşlanmış, hassas ve enflamasyonlu cilde nem verir ve yatışmasını sağlar.

Kuşburnu yağı-Rosa rugosa

  • Hücre zarını güçlendirir. İçeriğindeki yüksek A vitamin ile yaşlanmayı önler.
  • Kuşburnu çekirdeği yağı “Yara izi yağı” olarak adlandırılır.
  • Eski doğum çatlaklarında kullanılabilir.
  • Yara ve morlukların iyileşmesini hızlandırır.
  • İçeriğindeki C ve A vitaminleri sayesinde cildin nem dengesini sağlar.


Nar çekirdeği yağı-Punica grantum

  • Ciltte kollojen ve elastin yıkımını, keratinositlerin yığılımını önler.
  • Skar, antiaging, yaşlılık izleri, deri kalınlaşmasında etkilidir.
  • Cildi UV-B hasarına karşı korur.
  • Leke açıcı özelliği vardır.

Aloe Vera – Aloe Barbadensis

  • Yara izlerini önler.
  • Cildin görünümünü düzenler.
  • Cilt hücrelerinin rejenerasyonunu uyarır.
  • Fibroblast hücrelerinin oluşumunu destekler.

Leke Tedavisi ve Güneş Eczanelerimizde Hazırlayabileceğimiz bir Majistral:

LEKE GİDERİCİ SERUM:

  • Kayısı çekirdeği yağı- Prunus armeniaca kernel oil 30ml
  • Kuşburnu yağı -Rosa canina fruit oil 30ml
  • Shea butter - Butyrospermum Parkii 20ml
  • Itır u.y- Pelargonium graveolens   1ml
  • Adaçayı u.y- Salvia triloba   1ml
  • Ardıç uy- Juniper communis   1ml
  • Lekelerin üzerine masaj yaparak tüm cilde gece uygulama.
  • Gündüz güneş kremi ile koruma

GÜNEŞ KORUYUCU AROMATİK KREM

  • Kakao yağı- Theobroma cacao 20gr
  • Shea butter- Butyrospermum parkii 20gr
  • Susam yağı – Sesamum indicum 10ml
  • Badem yağı- Purunus amygdalus dulcis 10ml
  • Avacado yağı- Persea gratissima 10ml
  • Çinko oksit – Zinc oxide 5gr
  • Balmumu – Beewax 7 gr
  • Itır u.y –Pelargonium graveolens u.y 10qqt
  • Mür u.y- Commiphora myrrh 10qqt
  • Lavanta u.y -Lavandula angustifolia u.y 20qqt
  • Biberiye u.y- Rosmarinus officinalis   u.y 10qqt

Kakao yağı, shea butter ve balmumu benmari usulü eritilir. Sıvı yağlar ve çinko oksit karışıma katılır. Tüm karışım aynı dereceye getirilir ve karıştırılarak soğutulur. En son uçucu yağlar katılır ve katılaşmaya bırakılır.

İçeriğindeki sabit yağların kendi kimyasallarında bulunan doğal spf etkisi ve çinko oksitin mineral koruyucu etkisi ile güneşe karşı koruma sağlar.

Cilt Lekelerine Karşı Alınacak Önlemler

Cilt lekelerine karşı yaş ve cinsiyet gözetmeksizin herkesin alması gereken önlemler;

Uzun süre güneşe maruz kalmaktan kaçınılmalıdır.

• Uygun güneş koruyucular kullanılmalıdır.

•  Solaryumdan uzak durulmalıdır.

•  Sadece yazın değil her mevsim en az 30 faktörlü güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır.

• Güneş kaynaklı oluşabilecek yanıklara karşı dikkat   edilmelidir.

• Parfüm, kolonya, alkol içerikli ürünler ve tonikler   vücudun güneş gören bölgelerinde kullanılmamalıdır.

• Lazer epilasyon, ağda, cilt bakımı gibi işlemlerden sonra cilt güneşten korumalı ve güneş koruyucu uygulanmalıdır.

• Sivilce, akne ve siyah noktalar sıkılmamalıdır.

• Hamilelik ve laktasyon dönemlerinde mutlaka güneş koruyucu kullanılmalı ve uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalmaktan kaçınılmalıdır.

•  Cilt nemli ve temiz tutulmalıdır. 

•Ter lekelenmelere neden olabilir bu nedenle yüz terli iken güneşten kaçınılmalıdır.

•Güvenilir olmayan kozmetik ürünler kullanılmamalıdır.

•  Güneş ışınlarının ciltte neden olabileceği zararlı etkileri en aza indirmek için koruyucu kıyafetler giyilmeli ve şapka kullanılmalıdır.

•  UV ışınlarını engelleyen güneş gözlükleri tercih edilmelidir.

• Güneşe karşı hassasiyet oluşturan bir ilaç kullanılıyor ise, güneş ışınlarından mümkün olduğunca kaçınılmalı ve koruyucu krem kullanılmalıdır.

CİLTTE LEKE  OLUŞUMU KOLAYCA GELİŞEBİLDİĞİ HALDE LEKE TEDAVİSİ OLDUKÇA ZAMAN VE SABIR GEREKTİRMEKTEDİR.  

BU NEDENLE LEKE OLUŞUMUNU ENGELLEMEK İÇİN GEREKLİ  ÖNLEMLERİN ALINMASI  EN DOĞRU YAKLAŞIMDIR.

LEKELERDEN UZAK GÜZEL BİR YAZ DİLİYORUM…

Uzm. Ecz.Sevil Ağalar Altınel

www.naturenurture.com.tr

Referanslar :

1. Trout CR, Levine N, Chang MW. Disorders of hyperpigmentation. Dermatology’de. Ed. Bolognia JL, Jorizzo JL, Rapini RP. 2. Baskı. Lon- don, Mosby, 2008; 975-976.

2. Shweta K, Khozema S, Meenu R, Anupama S, S. K. S, Neelima S. A Systemic Review on Melasma: A Review. Int J Cur Bio Med Sci 2011; 1: 63-68.

3. Nicolaidou E, Antoniou C, Katsambas AD. Origin, Clinical Presenta- tion, and Diagnosis of Facial Hypermelanoses. Dermatol Clin 2007; 25: 321-326.

4. Perez-Bernal A, Munoz-Perez MA, Camacho F. Management of facial hyperpigmentation. Am J Clin Dermatol. 2000; 1(5): 261-268.

5. Miot LD, Miot HA, Silva MG, Marques ME. Physiopathology of mel- asma. An Bras Dermatol. 2009; 84 (6) 623-635.

6. Plensdorf S, Martinez J. Common pigmentation disorders. Am Fam Physcian. 2009; 79 (2): 109-116.

7. Stulberg DL, Clark N, Tovey D. Common hyperpigmentation disorders in adults: Part I. Diagnostic approach, cafe au lait macules, diffuse hy- perpigmentation, sun exposure, phototoxic reactions. Am Fam Physcian. 2003; 68 (10): 1955-1960.

8. Rigopoulos D, Gregoriou S, Katsambas A. Hyperpigmentation and me- lasma. J Cosmet Dermatol. 2007; 6 (3): 195-202.

9. Nicolaidou E, Antoniou C, Katsambas AD. Origin, clinical presenta- tion and diagnoses of facial hypermelanoses. Dermatol Clin 2007; 25(3): 321-326.

7. Korkmaz S, Erturan I. Hiperpigmentasyon tedavisi ve yeni yaklaşımlar. Turkiye Klinikleri J Dermatol 2010; 20 (1): 14-22.

8- Yüzün hiperpigmentasyon hastalıkları ;Uzm. Dr. Fadime KILINÇ*, Prof. Dr. Ahmet METİN* *S.B. Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği

 9-An unexpected role: UVA-induced release of nitric oxide from skin may have unexpected health benefits ; Gary M 

10. Rigopoulos D, Gregoriou S, Katsambas A. Hyperpigmentation and melasma. J Cosmet Dermatol. 2007; 6 (3): 195-202.

11. Korkmaz S, Erturan I. Hiperpigmentasyon tedavisi ve yeni yaklaşımlar. Turkiye Klinikleri J Dermatol 2010; 20 (1): 14-22.

12. Shenoi SD, Rao R. Pigmented contact dermatitis. Indian J Dermatol Venereol Leprol. 2007; 73 (5): 285-287.

13. Katoulis AC, Stavrianeas NG, Georgala S et al. Poikiloderma of Civatte:a clinical and epidemiological study. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2005; 19 (4): 444-448.

14. Ertam I, Unal I, Alper S. Erythromelanosis follicularis faciei et colli:Report of involvement in two female patients. Dermatol Online J. 2005; 11 (2): 23.

15. Kanitakis J. Linea fusca in a male adolescent successfully treated with azelaic acid. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2008; 22 (12): 1497-1498.

16. Stratigos AJ, Katsambas AD. Optimal management of recalcitrant disorders of hyperpigmentation in dark- skinned patients. Am J Clin Dermatol 2004; 5 (3): 161-168.

17. Boyer M, Katta R, Markus R. Diltiazem induced photodistrubuted hyperpigmentation. Dermatol Online J. 2003; 9(5): 10.

18. Roberts G, Capell HA. The frequency and distrubution of minocyline induced hyperpigmentation in a rheumatoid arthritis population. J Rheumatol.

19. Yüzün Hiperpigmentasyon Hastalıkları Uzm. Dr. Fadime KILINÇ*, Prof. Dr. Ahmet METİN* *S.B. Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği

20. Phototoxic and Photoallergic Skin Reactions Liborija Lugovi}, Mirna [itum, Suzana O`ani}-Buli} and Ines Sjerobabski-Masnec Department of Dermatology and Venereology, University Hospital »Sestre milosrdnice«, Zagreb, Croatia

21-Kozmesötikler ve kozmetik içerikler, Leslie Baumann MD 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat