“YÜZ”ÜMÜZ VAR!
Geçen yılın ortalarından itibaren başlayan ve son aylarda hızla artan enflasyon nedeniyle eczanelerimizde hissedilir oranda bir gider artışı ve karlılık azalması yaşanıyor. 19 Şubatta ilaç fiyatlarına yapılan %36’lık artış daha ocak ayında eridiği için ciroya bağlı olarak kar elde eden bir meslek grubu olarak kaşıkla gelen artışın kepçelerle giden masrafları karşılayamamasının çaresizliği içinde şaşkın bir vaziyette bütçemizi denkleştirmek için çabalayıp duruyoruz.
Eskiden “Eee tabi, eczane işletiyoruz; bir nevi KOBİ burası, olacak o kadar masrafımız” diyen tanıdıklarım bile bakıyorum artık kullanılmış A4 arkasına reçete çıktısı alıyor, pahalı cafelerde “vayt çaklıt moka” içenler artık eczanede sallama poşetle yaptığı çaydan iki bardak çıkarmaya çalışıyor…
Ama bütün bu uğraşlar nafile!
2009 yılından bu yana güncellenmeyen İFK’nın yani bilinen adıyla İlaç Fiyat Kararnamesindeki eczacı kar oranları ve onları belirleyen baremlerin artık bir an önce güncellenmesi gerekiyor.
Acındırmak, duygu sömürüsü yapmak veya ilgi çekmek için söylemiyorum bunu, özellikle büyükşehirlerde eczanelerin işletme giderlerinin yüzde 15’in üzerine çıktığı bir dönemde maksimum yüzde 16’lık brüt kar ile eczanelerin ilaç ve eczacılık hizmetini sürdürmesi mümkün değil!
“Eczacılar çok kazanıyor, şöyle artı kazançları var, böyle ayrıcalıkları var “ diyecek kimse yok, çünkü böyle bir gerçeklik yok; hesap ortada…
Son fiyat değişikliği ile 4.üncü ve 5.inci kademeye yükselen ilaçlar yüzünden 14 bin kalem ilacın 4 bin kaleminde eczacı kar oranı düşmüş, oransal olarak tüm ilaçların üçte birinde eczacı kârı %9 ‘a kadar gerilemiş durumda. 4. ve 5.nci kademlerdeki ilaçlardan kutu bazında yüzde 10’luk satış yapsanız bile düşen karlılığınızı diğer 90 kalem ilaç yükseltemez, zira TL bazında oranlar nerdeyse tam tersi durumda…
Normal ilaçlarda bile karlılığımız yüzde yirminin altında ; %19,85…
1974 Yılında yürürlüğe giren ilk İlaç Fiyat Kararnamesinden bu yana eczacı karlılığı neredeyse tüm ilaçlarda tarihinde ilk defa yüzde yirminin altına düşmüş durumda…
Eczacılar olarak aldığımız eğitim ve mesleki terbiye gereği bıçak kemiğe dayanmadıktan sonra kimsenin kapısına yüz sürmeyiz, yüzümüzü yere eğmeyiz. Ancak 1974 ‘ten itibaren belirlenen alt sınır öyle tesadüfen belirlenmiş bir oran değildir. Bu oranın erozyona uğratılması ciddi bir sektörel sorun meydana getirir ki bugün yaşadığımız da tam olarak budur…
Yaşadığı ekonomik sorunun büyüklüğünü günlük koşuşturmaca içinde fark edemediği için “Ülkenin bunca derdi arasında bizim derdimizi kimse dinlemez, yüzümüze kimse bakmaz, hem bizim o kadar giderimiz var mı ki?” diyenler olabilir.
Sahi, eczanenizde ne kadar gideriniz var?
Kaç kalem?
Hiç saydınız mı?
Gelin isterseniz beraber sayalım:
…
Bunlar içinde kişisel giderleriniz, bakmakla yükümlü olduğunuz aile fertlerinizin eşinizin ve çocuğunuzun temel ihtiyaçları için olan giderler yok, çocuğunuzun okul masrafları dahi yok…
Fotosentezle beslenseler su masrafları olur…
Kaldı ki buraya sadece aklıma gelen eczane gider kalemlerini belirli bir sıralamaya tabi tutmadan yazdım. Bir de gruplandırıp detaylandırsam, vergi indiriminde yasal açıdan geçerli olan diğer gider kalemlerini yazsam bu yazının yüklendiği sayfa açılmayacak!
…
“Vatandaşın ilaç ve eczacılık hizmeti alamaz duruma gelmesine neden olacak kadar büyük olan bu sorunumuzu yine de görmezden gelirler. Neşet Ertaş “Garib’in yüzüne gülen bulunmaz” demiş, boşa uğraşma!” demesin hiç kimse;
Mehmet Akif’in “Kenar-ı Dicle’de Bir Kurt Aşırsa Koyunu, Gelir de Adl-i İlahi Sorar Ömer’den Onu ” sözünü bilenler görse yeter!
…
Ecz. Kadir Sedat Sofugil
basareczanesi@gmail.com