Başlığı görünce Napolyon’un “Para! Para! Para!” sözü aklınıza gelmiştir ama o sözüyle değil de yalan üzerine olan bir anekdotuyla konuya giriş yapacağım.

Napolyon bir gün generalleriyle sohbet ederken konu yalana gelince “Üç tür yalan vardır” demiş. “Hepinizin bildiği gibi bir âdi yalan, bir de kuyruklu yalan var. Herkesin bilmediği ve en büyük yalan olan üçüncüsüne ise istatistik diyorlar” demiş.

İşletme ve İktisat mezunu olan bu satırların yazarının bir pozitif bilim dalı olan istatistik için bu kadar ağır bir yoruma katılmasının pek mümkün olmadığını ancak,  “Rakamlar yalan söylemez!” tezini savunanlara karşı “ Evet rakamlar söylemez ama rakamlara yalan söyletilir!” tezinin ısrarlı bir savunucusu olduğunu belirtmek isterim.

İstatistiki veriler artık hayatımızın her alanına o kadar girdi ki hangi kanalı açsanız, hangi haberi ya da yorumu okusanız mutlaka savunulan tezi destekleyen bir istatistikle karşılaşıyorsunuz. Hatta öyle ki bazen karşıt görüşleri destekleyen istatistiklerle bile karşı karşıya kalıyorsunuz. Kimi zaman aynı rakamlar, aynı yüzdeler bile farklı algılara, toplumu yanlış yönlendirmelere neden olabiliyor. Size sunulan rakamların sizi nasıl manipüle ettiğine gelince, bunun çeşitli yöntemleri var. Hiç unutmadığım bir anımla örneklendireyim:

Akrabamız kadar sevdiğim bir kardeşimiz üniversiteyi bitirdikten sonra bir ilaç firmasında mümessil olarak çalışmaya başlamıştı. Çalıştığı ilaç; belirli ölçüm sonuçlarının olması, heyet raporu çıkarılması ve belirli yaş grubuna ilgili uzman doktor tarafından yazılması gereken piyasaya yeni çıkan bir ilaçtı. Yani kısaca reçete edilmesi çok zordu. Bir gün yolda karşılaştım, satışların nasıl gittiğini sordum, “Mükemmel gidiyor abi, geçen aya göre satışlarımı bu ay yüzde yüz arttırdım” dedi. Şaşırdım, “Helal olsun kardeşime“ dedim, hafiften gururlanarak... ”Peki dedim ne kadar sattın?”… Uzun uzun gülmemize neden olan şu cevabı verdi ; ”Geçen ay bir kutu satmıştım bu ay iki kutu sattım abi”…

Rakamlar istenen etkiyi yapmıyorsa yüzdeleri kullanmak veya karşılaştırmaları elmalarla armutlar gibi aslında karşılaştırılmaması gereken örneklemlerle yapmak gibi birçok yöntem manipülatif amaçla tüm dünyada kamuoyunu belirli yönlere kanalize etmek için kullanılmaktadır.

Bu konuya niye girdiğimi merak ediyorsunuzdur haliyle. Hemen izah edeyim; son dönemde artan oranda eczacılar ve eczaneler üzerinde negatif bir algı oluşturulmaya çalışıldığını düşündürecek söylemler, açıklamalar ve eylemlerle karşılaşıyorum. Örneğin resmi bir açıklama yapılmadı ama devam reçetesinde çok büyük yolsuzluklar yapıldığı gerekçesiyle uygulama sonlandırıldı.

Peki, gerçekten çok büyük yolsuzluk yapıldı mı? Rakamlara bakalım:

2020 Yılında sosyal güvenliğin ilaca ödediği para 50 birim iken 2021 yılında kendi açıkladığı rakamlara göre 60 birim olmuş. İlaca yüzde 20 civarı zam gelmiş olmasına ve reçete sayısı artmasına rağmen artış ilaç fiyatlarındaki artış oranı kadar kalmış.

Bu hesaba reçete sayısındaki artışın ve enflasyon oranının dâhil edilmediğine dikkatinizi çekerim. Yani eczaneler 2020 yılında sattıkları ilaçların aynısını 2021 yılında yine aynı hastalara aynı sayıda verseler en az 60 birim ödeme alacaklardı. Oysa; hasta artmış, kutu ve reçete sayısı artmış ama yine aynı tutarı almışlar. (Bu durum hangi sektörde olursa olsun ciddi bir ekonomik krizin belirtecidir ki zaten yaşıyoruz.)

Bazı il ve ilçelerde suistimal ayyuka çıkmış olabilir,  hastaların kullanmadığı ilaçları devam reçetesi olarak girenler olmuştur, hastanın haberi olmadan devam reçetesi girenler yüzünden şikâyetler tavan yapmış mıdır, yapmıştır…

Genele oranla yüzde bir ikiyi geçmez ama hepsi kabul…

Fakat günün sonunda bu küçük örneklem grubunu alıp, köpürterek bütün eczacı camiasını suçlayacak boyutta bir yolsuzluk, usulsüzlük var mı diye bakıyoruz?

Yok!

Rakamlar bunu söylüyor, biz rakamlara söyletmiyoruz…

Ama bir ilçedeki eczanelerden oradaki eczane sayısına yakın sayıda bir usulsüzlük tespit edildiğinde, örneğin 4 eczane olan bir yerde 3 eczanenin adının karıştığı bir olaydan yola çıkarak yüzde 75 oranında usulsüzlük var deyip, bu tespiti o ilçeden alarak tüm ülkeye alışkın olduğunuz örnekleme yöntemi ile uyarlamaya  kalkar, ülke genelinde yüzde 75 oranında usulsüzlük var derseniz, ülkede doğru dürüst çalışan eczane kalmamış gibi bir algı oluşur ki devam reçetesinde yaşanan da budur. 

Ödenen rakam ve reçete sayıları ortada çünkü.

Bir de “İlaca çok para harcıyoruz, ilaca bu kadar para harcanmamalı” söylemi var, sokakta röportaj yapılsa 10 kişiden en az 15’ i bu görüşü savunur ki yine rakamlara bakalım nedir durum diye:

İlaç fiyatı belirlenirken kullanılan güncel avro kuru 2004 yılında reel avro kurunun yüzde yüzüyken, 2008’de yüzde 92’sine, 2015’te yüzde 68’ine, 2022 yılındaysa yüzde 45’ine düşmüş durumda. Yani tüm Avrupa Birliği ülkeleri içinde en ucuz ülkedeki fiyatı esas alıyoruz ve o belirlenen fiyata göre ödenmesi gereken para 100 birim iken 45 birim ödüyoruz. Yılda yaklaşık iki buçuk milyar kutu ilaç tükettiğimizi baz alırsak kutu başı 24 TL ödüyoruz ki plastik kutudaki şekerli sakız büyük zincir marketlerde bile 27 TL. Bizden daha ucuza ilaç temin eden ülke bir tek Çin kaldı, ondan daha ucuza mal etmememiz de imkânsız!

İlaç harcamalarını ülkelerin kendi GSYİH’ları üzerinden oranlayarak karşılaştırma yapmaz, dolar avro bazında karşılaştırırsak OECD ülkelerinin olduğu listeye giremiyoruz bile, avro dolar bazında kişisel ilaç harcamalarında klasman dışıyız.

Ama ülke olarak hala sakızdan ucuza ilaç temin etmeye çalışıyoruz, eczacıları üstü kapalı şekilde itham ederek aslında raporlu hastaların randevu bulamaması, ilaçlarını yazdıramaması ve bu sayede ilaca ulaşamamasını umarak tasarruf etme planları yapıyoruz…

Sonra da bu ilaçlar niye yok, insanlar sağlık sisteminden neden şikâyetçi diye şaşırıyoruz!!!

İlaca erişim kısıtlandığı ve zorlaştığı sürece hepimizin sağlık hakkı tehdit altında. O yüzden vazgeçilemez ertelenemez bir ürün olan ilaç üzerinde ufak hesaplar yapmaktan vazgeçilmeli…

Çünkü ilaç, hepimiz için ilaçtır;

Düzenlemeleri yapanlar dâhil !!!

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat