Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
Depremi düz dünyayı sırtında taşıyan sarı öküzün kıpırtısı veya işlenen günahlar karşısında Allahın belası cezası olarak biliyorduk; okulda ise yuvarlak dünyanın merkezinde alev alev yanan ateş topunun yer kabuğunu çatlatan çökerten kıran sarsan baskısı olarak öğrendik.
Deprem ile nice krallıklar, uygarlıklar yok olmuş, kıtalar kaymıştır.
Başta deprem olmak üzere doğal afetlerin geleceği, oluşacağı son yüz yıldır sır değil. Bilim söyledi, yazdı, yol yordam gösterdi.
Güzel ama acılı, kederli, tasa yüklü coğrafyamızda coğrafyadan, jeolojiden, sosyolojiden, tarihten dersimizi alamadık, çalışamadık, sınıfta kaldık. Bilim, ciddiyet, her mesleğin kutsallığı inancı, kültürü olamadı. Özellikle son yirmi yıldır temiz pratik Türk Kültürü tarikatlar ile yozlaştırılmış İslam Kültürüne boğdurulmaya çalışıldı.
Savaştan çıkmış gibi, bilmem kaç bomba atılmış gibi hasar görmüş ülkemizde en geç bir saatte tam donanımlı doğal görevli asker olay başında olamadı. Afet planı, yönetim döngüsü, eşgüdüm mekanizması pratik olarak hazır ve çalışır olamadı. Hasarımız fazla oldu. Çeşitli oranlarda beceriksizlik, kusurluluk, suçluluk doğdu. Her zamanki gibi suçtan hisse alan, istifa bile eden olmadığı gibi en yapılmaması gereken zamanda toplu cenaze alanında yetki benimdi senindi tartışması da oldu.
Her zamanki gibi en çok zarar gören toplum oldu.
Toplum elbette açgözlü, açıkgöz, akılsız, arsız, avantacı, beleşci, barbar, dalavereci, eşkıya, hileci, hırsız, kaçakçı, küstah, kurnaz, sahteci, soysuz, stokçu, palavracı, rüşvetçi, vicdansız, vurguncu, yüzsüz dolu. Bunlar olumsuzluklardan oluşan avantayı güç kategorisine göre gözleriyle, hisleri ile anlaşarak pay ediyorlar.
Din, dua, tarikat, anlamadan Kuran okumak, tekbir getirmek, idamlar, kazığa oturtmalar, yüzlerine tükürmeler, çaldıklarını sırtlarına yükleyerek davul zurna ile meydanlarda gezdirmeler bu olumsuzlukları önleyemedi.
Akıl, bilim, demokrasi bunlardan korunma önlemini aldı; toplumumuz ise bu konuları ıskaladı.
Toplum olarak en büyük zafiyetimizin birincisi olumsuzluklara neden olanları biliyor, duyuyor, görüyor ama bilmezlikten, duymazlıktan, görmezlikten geliyoruz; kendimizi onlardan soyutlayamıyoruz; ikincisi de adaletli, ahlaklı, akıllı, bilimli, demokratik, yönetici seçemediğimiz gibi bu özelliklere karşı bir topluluk ve yöneticiler oluştu.
Ne Yapmalı?
Yaşam elbette sürecek.
Çinliler ve Japonlar zor yıllarında yüz yıl aile başına bir tas pirinç ile yaşamlarını sürdürmüşler.
2500 yıl önce Konfüçyüz: Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl için ise ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.
Durum böyle iken “Bir yılda evleri dikeceğiz.” Demenin alemi var mı?
1. Ülkemizde boş ev çok. Bir yıllık pirinci boş verelim; bulgur yiyelim. İnşaatı, toprağı ranttan soyutlayalım.
Bizi artık on yıllık ağaç da kurtarmaz; yüz yıllık plancıları belirleyelim.
Testi kırılınca, seçim öncesi sıkıştırılmış telaşlı kararlar hayır getirmez.
Birinci işimiz, akıl, bilim, eğitim, gençlik öne alınıp, örgütlenme ve davranış bütünlüğü sağlanıp “Acil Afet Eylem Planı” yapmak, çalıştırmak olmalı. Çalışmalar ordu ve belediye ile başlayıp, hükümet ile koordine edilmeli.
2. Bu günkü işimiz her yerel yönetimin toplanıp şarkılar türküler eşliğinde coşmak için, kötü günlerimizde ağlayıp birbirimize sarılmak, birbirimizi ısıtmak için duşlu tuvaletli at meydanı, güreş meydanı, top meydanı, mahşer meydanı gibi toplanma meydanları yapmak olmalı.
3. Yarınki işimiz adalet, ahlak, bilim, demokrasi, bağnaz olmayan, bir mezhebe, bir tarikata bağlı olmayan din eğitimi
Cenap Şahabettin “Güzel bir eskiyi, güzel bir yeni yap, bence dâhisin.” Demiş. Kılcal damarların bünyeyi sardığı gibi otuz bin eczane ile ülkemize dağılmış, konumlanmış, yayılmış eczanelerin eczacıları yaraları sarmakta, yön yol bulmakta birer dahi olabilir, tarihe geçebilir, teşekkürleri unutulsa bile çalışmaları kesintisiz sürebilir.
Dün ile bu gün arasında bir çatışma çıkarsa yarını kaybederiz (Churchill).
Dünü bu günü tükettik, yarın gerçekten ve cidden çok ciddi, çok önemli.
Gencimiz çok, toprağımız verimli, gönüller coşkulu, millet genç ve çalışkan. Eksiğimiz plan ve adaletli, akıllı, bilimli demokrat, eşgüdümlü yönetim.
Başımıza gelenlerle, kaderimizle, korktuklarımızla, korkularımızla, yüzsüzlerimizle yüzleşelim. Bizi korkutan, ürküten kötü huylular, gizli niyetliler zannettiğimiz kadar güçlü ve çok değiller; korkumuzu yenelim, kendimize gelelim, güvenelim.
Afetlerden doğal olaylardan korkalım, önlem alalım, korkutucu insanlardan korkmayalım, kurtulalım.
Çok para değil, adalet, ahlak, akıl, bilim, demokrasi arayalım.
Büyük felaketler büyük düşüşleri de büyük çıkışları da beraberinde getirebilir.
Bakalım hangi tarafa koşacağız.
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK