MİNOXİDİL ile FİNASTERİD’in birlikte kullanımı ve ANDROGENETİK ALOPESİ TEDAVİSİ.
Değerli meslektaşlarım,
bu makalemde daha önce iki kez yayınlamış olduğum MİNOXİDİL etken maddesinin FİNASTERİD ile birlikte formüle edildiği bir preparatı inceleyeceğiz. Özellikle en çok rastlanan bir alopesi türü olan Androgenetik kellikte bu formül çok etkilidir.
Minoxidil, finasterid ile birlikte kullanıldığında sinerjistik etki ile saç dökülmelerinin önüne daha güçlü bir şekilde set koyulmuş olur. Genellikle önerilen de bu iki FDA onaylı ilacın birlikte kullanımıdır.
MİNOXİDİL
Minoxidil saç kayıplarını önleme adına FDA onaylı ilk onaylı medikasyondur. Minoxidil saçlı deride kan akımını artırarak saç dökülmesini önleyici ve saç çıkmasını uyarıcı özelliğe sahiptir. Zayıf kıl foliküllerini aktive ederek ve saç döngüsünün büyüme (anagen) fazını uzatarak terapötik etki gösterdiği sanılmaktadır.
Minoxidil yeni saç folikülünü uyarmaktan çok, var olan küçük foliküllerin çap ve derinliğinde normale dönüş ve hipertrofi sağlayarak etki göstermektedir.
Minoksidil aslen kan basıncını düşüren vazodilatör (damarların genişlemesine neden olan) bir ilaçtır. İlacın ilk üretilme amacı hipertansiyon tedavisidir ve ağız yoluyla alınan tablet şeklinde üretilmiştir.
İlaç 1970’lerde ortaya çıktıktan bir süre sonra ilacın ilginç bir yan etkisi keşfedilmiştir. Minoksidil kullanan kişilerin vücudunda kıllanma, mevcut kıllarda siyahlaşma ve saç büyümesi gözlemlenmiştir. Bu yan etkiyi gören Amerikan Upjohn firması, 1986 yılında Rogain/Regain markasıyla içerisinde %2 oranında minoksidil bulunan topikal (dışarıdan uygulanan) solüsyonun üretimine başlamış, mucizevi ilaç olarak dünyaya sunmuştur. İlaç daha sonra (1993) erkekler için %5, kadınlar için ise %2 minoksidil ihtiva edecek şekilde üretime ve saç dökülmesi tedavisinde kullanılmaya devam etmiştir.
Minoksidilin saç büyümesine nasıl etki ettiği yaklaşık 30 yıldır tam olarak anlaşılamamıştır. Fakat ilacın çalışma mekanizması hakkında uzmanlar tarafından ortaya konulan çeşitli varsayımlar bulunmaktadır.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda minoksidilin kılların telogen evresini kısalttığı ve erken biçimde anagen evresine soktuğu görülmüştür. İlacın insanlarda da aynı etkiyi yaptığı sanılmaktadır. Ayrıca ilacın sülfat metoboliti etkisiyle kas zarlarını açarak damar kaslarını rahatlattığı ve kan basıncını düşürdüğü bilinmektedir. Aynı şekilde minoksidil sülfatın saç foliküllerindeki potasyum kanallarını açarak, saç büyümesine neden olduğunu savunan varsayımlar bulunmaktadır. Fakat bu varsayımın kanıtlanması hem zordur hem de saç foliküllerinde potasyum kanallarının varlığı hakkında günümüzde kesin bir kanıt bulunamamaktadır. Diğer olarak minoksidilin saç hücrelerinin çoğalmasında, kolajen sentezinin kısıtlanmasında ve prostaglandinin sentezlenmesinde rol oynadığı düşünülmektedir.
Belki bu varsayımların hepsi ya da birkaçı doğru olabilir. Fakat saç folikülünün karmaşık biyolojik yapısı nedeniyle günümüz imkanlarıyla minoksidilin saç büyümesine nasıl etki ettiğini kesin olarak ispatlanamamaktadır.
Minoksidil üzerinde yapılan araştırmalar saç dökülmesi türleri içerisinde en sık rastlanan androgenetik alopesi (erkek tipi saç dökülmesi) üzerinde yoğunlaşmıştır. Erkek tipi saç dökülmesinde saçın anagen ve telogen evresi arasındaki süre kısalmakta ve saç folikülleri küçülmektedir. Erkek tipi saç dökülmesi, erkeklerde daha sık olmakla birlikte kadınlarda da görülebilmektedir. Bu tip saç dökülmeleri için minoksidil kullanılarak yapılan testlerde, hem erkeklerde hem de kadınlarda saçlarda büyüme, saç sayısında artış ve dolgunlaşma gözlemlenmiştir. Bu durumun minoksidil kullanılmaya başlandığı tarihten itibaren 12-16 hafta içerisinde ortaya çıkmasından dolayı, ilacın etkisinin çok hızlı olduğu söylenebilmektedir. Bu hızlı etki küçülen saç foliküllerinin tersi harekete geçmesiyle açıklanabilir. Ayrıca mevcut saçların telogen evresinden çıkarak tekrar anagen evresine geçmesinden ötürü, saçlar güçlenmekte ve kalınlaşmaktadır.
Minoxidil kullanımında maksimum etkisi 6 ay ile 2 yıl arasında görülmektedir. Bu zamandan sonra etkisi yavaşça azalır. Devamlı kullanımlarda saçların dökülmesi yavaşlar ve özellikle tepe bölgesi başta olmak üzere ön ve yan kısımlarda saçların dökülmesine etkilidir.
Finasterid ise ilk başta 1992 yılında prostat büyümesini önleyici bir ilaç olarak Propecia adıyla ortaya çıkmış, 1997 yılında ise saç dökülmesi tedavisinde kullanılması FDA (Food and Drug Administration) tarafından onaylanmıştır. Propecia, Finasterid adlı ilacın piyasa ismidir. Aynı ilaç Proscar adıyla da satılmaktadır.
Testesteronun saç köklerine etki ederek dökülmesine neden olan dihidrotestersterona dönüşümünü sağlayan enzim 5 alfa redüktaz enzimidir. Bu enzimin aktivitesini durdurarak saç dökülmesini önleyen ilaç "finasterid"dir. Günde 1 miligram ORAL dozda alınan finasterid maddesi 5 yıl kullanıldığında , kullanıcıların % 48inde saç miktarında artış gözlenmiş, %42 sinde bazal saç miktarında değişim olmamıştır. Yani kullanıcıların %90 ında fayda sağlarken sadece %10 hastada saç miktarında azalma izlenmiştir. İki yıllık kullanımda ise saç hacminde %34 lük bir artış izlenmiştir.
Piyasada Proscar ve Propecia markaları altında Finasterid içerikli ilaçlar satılmaktadır.
Finasterid (Propecia ve Proscar), şu an tüm dünyada DHT bağlantılı saç dökülmelerinin tedavisinde en başarılı ilaç olarak kabul edilmektedir. Fakat Finasterid’in saç dökülmesi tedavisindeki büyük başarısının yanında önemli yan etkileri de bulunmaktadır.
Öte yandan, Propecia'nın "bilinen" yan etkileri arasında yer verilmese de, bazı kullanıcılar alınlarında siyah noktalar oluştuğunu ve yüz derilerinde genel olarak bir yağlanma farkettiklerini bildirmişler.
Finasterid’in bilinen bazı yan etkileri;
Bu yan etkiler vücuttaki DHT seviyesinin düşmesi nedeniyle görülmektedir. Çünkü DHT saç dökülmesine neden olsa bile insan vücudunda birçok faydalı görevi vardır.
DHT’nin insan vücudundaki bazı görevleri;
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz.
DHT bir virüs veya vücuda zararlı bir bakteri olmadığı için tedavi edilmesi gerekmez. Finasterid içeren ilaçlar vücudun normal çalışma şeklini değiştirerek, vücuda müdahalede bulunur. DHT’nin azaltılması çok sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. Ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceği hakkında örnek verirsek;
Finasterid maddesinin cilt vasıtasıyla emilebildiği görülmüştür. Bu nedenle hamile kadınlar bu ilaçlara temastan kesinlikle kaçınmalıdırlar. Eğer bir şekilde bu madde vücuda alınır ve DHT azaltılırsa anne karnındaki fetusun cinsel organları gelişmeyebilir.
Ergenlik döneminde bu ilaçların kullanılması ise erkeklerde erkeksi farklılıklarının oluşmasını engelleyebilir ve birçok kalıcı cinsel problemin meydana gelmesine neden olabilir.
Bu ilaçların alımı kesilmedikçe, vücuttaki DHT azalması ile oluşan yan etkiler ortadan kalkmaz.
Kellik (ANDROJENİK ALOPESİ) in uzun süreli tedavisinde saç dökülmesinin önlenmesi ve saç büyümesinin uyarılmasında bakın bu formül Avrupa’da nasıl hazırlıyorlar:
MİNOKSİDİL % 2 VE FINASTERIDE % 0.1 SCALP LOSYON
Rx
Minoxidil ……………….2 g
Finasterid………….100 mg
Propilen glikol……… 20 mL
Etanol % 95…… qs 100 Ml
Formülün hazırlanışı;
Eczanemizde mevcut finasterid içeren müstahzardan 100 mg’ı sağlayacak hesaplanan miktarda tableti havan içerisinde ezerek kapalı bir kapta formülde yer alan % 95 lik etanol’ün 75 ml’si ile zaman zaman çalkalayarak karıştırılır. Bir iki saat bekledikten sonra çözelti kağıt bir filtreden süzülerek tablet içerisinde yer alan katkı maddelerinden arındırılır.
Sıcak su banyosunda propilen glikol içerisinde eritilen Minoksidil ile karıştırılan çözelti yeterli miktara ulaşacak şekilde Etanol ilavesiyle preparat sonlandırılır.
Tel: (332) 3520657
Fax: (332) 3512816
http://www.majistralformul.com/