NÂZIM HİKMET RAN
15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi.
Hamidiye Kruvazörü'nde güverte subayı iken, sağlık nedeniyle askerlikten
ayrıldı, bu arada ilk şiirlerini yayımladı. 1921 başlarında Kurtuluş
Savaşı'na katılmak için Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmen olarak
görevlendirildi. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldı. Burada siyasal bilimler
ve iktisat okudu. 1924'te yurda döndü. Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı
ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği'ne
gitti. 1928 Af Kanunu'ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay
dergisinde çalışmaya başladı. 1932'de yeniden dört yıl hapse mahkûm olduysa
da, bu kez Onuncu Yıl Affı'ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film
stüdyolarında çalıştı. 1938'de orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği
iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı ve Bursa
cezaevlerinde yattı. 1950'de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak
izlenmekten kurtulamadı; kitaplarını yayınlatma, oyunlarını oynatma olanağı
bulamadı. Askere alınması kararlaştırılınca Romanya üzerinden tekrar
Moskova'ya gitti. 1951'de T.C. yurttaşlığından çıkarıldı. 3 Haziran 1963'te
bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Moskova'da Novodeviçye Mezarlığı'nda
toprağa verildi.
YAŞAMI
OTOBİYOGRAFİ
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben
ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettim anıt kabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söylemedim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam de şart değil
başbakan falan olacağım da yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir
(11.9.1961 - Doğu Berlin)