Dr. Ecz. Hilal Bardakcı

Farmakognozi Anabilim Dalı

Eczacılık Fakültesi

Acıbadem Üniversitesi

E-posta: hilal.bardakci@acibadem.edu.tr

 

Uyku Problemlerinde Kedi otu (Valeriana officinalis L.) Kullanımı

Hafif psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde fitoterapi oldukça yararlı bir destektir. Özellikle anksiyete, ruh hali ve uyku bozuklukları, antik çağlardan beri bitkisel kökenli ilaçlar ile tedavi edilmektedir. Depresyon ve anksiyete başta olmak üzere, ruh sağlığı sorunları yaklaşık olarak altı kişiden birinde görülür ve ruh sağlığı sorunları olanların %40’ında hem anksiyete hem de depresyon görülür. Uykuya dalış süresinin uzun olması, insomnia (uykusuzluk) ve erken uyanma gibi uyku bozuklukları, depresyon ve anksiyetenin karakteristik özelliklerinden olsa da psikiyatrik problemlerden bağımsız olarak da gözlenebilir. Stres ve çevresel değişkenlere bağlı olarak dönemsel uyku bozuklukları gözlenmesi normal olarak karşılanmakla beraber, kronik idiyopatik uykusuzluk, kişilere büyük bir sağlık yükü veren anormal bir durumdur. Yetişkinlerin yaklaşık 1/3’ü insomnia’dan yakınmakta ancak hekime görünmemektedir. İnsanların bir yıl içinde tecrübe ettiği genel uyku bozukluğu tanı konma sıklığının yaklaşık %85 olduğu tahmin edilirken, kronik uykusuzluk tanısı konma oranı yaklaşık %10 olarak tahmin edilmektedir.

Özellikle morfin gibi kuvvetli bir ilaç hammaddesinin bitkilerden izole edilmesinden sonra, psikoaktif bitkilere ilişkin bilimsel anlayış, son iki yüzyılda önemli ölçüde ilerlemiştir. Merkezi sinir sistemini etkileyebilecek, psikoaktif olduğu düşünülen bitkilerin geleneksel kullanımı onaylayan çalışmaların sayısı belirgin bir şekilde artmıştır. Morfin, kodein, arekolin gibi merkezi sinir sistemi üzerinde oldukça kuvvetli etkili olan bileşikler ve bunları taşıyan bitkilerin yanı sıra, sarı kantaron (Hypericum perforatum), valeryan (kedi otu) (Valeriana officinalis), şerbetçi otu (Humulus lupulus), çarkıfelek (Passiflora incarnata), kava kava (Piper methysticum) gibi daha hafif psikoaktif özellikteki bitkilerin de yararları gözlenmiştir. "Reçetesiz" psikotropik bitkisel ilaçlar çoğunlukla güvenlidir. Antidepresanlar (kolinerjik semptomlar, cinsel işlev bozukluğu, uykusuzluk ve yoksunluk sorunları) ve benzodiazepinler(uyku hali, bağımlılık ve geri çekilme sorunları)  gibi geleneksel farmakoterapilere kıyasla daha az yan etkiye sahiptir. Her ne kadar çoğunlukla güvenilirdir denilse de bu tüm fitoterapötikler için geçerli değildir. Örneğin H. perforatum kullanımı bipolar bozuklukta maniye geçiş riskine ve ciddi ilaç etkileşimlerine sebep olurken, Piper methysticum kullanımına bağlı karaciğer toksisitenin oluştuğu vaka raporları bulunmaktadır.

Tüm bu bitkisel sakinleştiriciler içerisinde bir tanesi vardır ki hem kuvvetli aktiviteye hem de oldukça güvenilir bir profile sahiptir. Yakın zamanda yapılan bir ankete göre, valeryan’ın ABD’deki yıllık satış rakamı 18 milyon dolardır, söz konusu bitki ABD'de en çok satan bitkiler arasında yer almakta ve uykuyu destekleyici olarak pazarlanmaktadır.

Valeryan yani kedi otu ismi, bazı Valeriana türlerinin kurutulmuş toprak altı organlarına verilen isimdir. Türkiye’de yaklaşık 10 kadar, dünyada ise 200’den fazla valeryan türü bulunmaktadır. İngiliz ve Avrupa farmakopesi Valeriana officinalis’e göre hazırlanmış olsa da, Hint valeryanı (V. wallichii DC.), Çin ve Japon valeryanı (V. angustifolia Tauch, V. fauriei Briq) da V. officinalis ile aynı amaçlar için kullanılmaktadır. "Valeriana" adı, iyi ya da mutlu olma durumu anlamına gelen latin "valere" kelimesinden gelmektedir.

V. officinalis bitkisi Dioscorides ve Galen tarafından hafif bir yatıştırıcı olarak tanımlanmıştır. Bitkinin kökleri I. Dünya Savaşı sırasında, cephe birliklerinde askerlerde mermi şokunu önlemek ve tedavi etmek için, II. Dünya Savaşı sırasında da hava saldırılarına maruz kalan sivilleri sakinleştirmek için kullanılmıştır. Geçmişte bu kadar yaygın olarak kullanılan bir drog olan valeryan, 19. yy’da kuvvetli reçeteli sakinleştiricilerden olan benzodiazepinlerin ortaya çıkmasıyla popülerliğini kaybetmiştir. Günümüzde ise, reçeteli yatıştırıcıların fiziksel ve psikolojik bağımlılığa yol açması nedeniyle ve ciddi yan etki profillerinden ötürü tekrar valeryan gündeme gelmiştir.

Valeryan köklerinin en belirgin özelliği uçucu yağında bulunan izovalerenik asit türevleri sebebiyle oldukça kökü bir kokuya sahip olmasıdır. Bu kötü koku satın alınan ürünün veya droğun bozuk olduğu anlamına gelmez. Hatta bu kötü kokudan dolayı eski Yunanlar bitkiye ilk kez bitki ile karşılaşan kişilerin çıkardığı ses olan "phu" ismini vermişlerdir. Her ne kadar bizler valeryan kokusunu sevmesekte de kediler çok sevmektedir . Kedilerin bu bitkiyi sevmelerinin bir diğer nedeni de bileşiminde bulunan alkaloitlerden bazılarının kedi feromonu özelliğinde olmasıdır. Ve insanların tersine bu bitki kedilerde merkezi sinir sistemi uyarılmasına neden olur. Bu arada kedi otu ile kedi nanesi (catnip) olarak bilinen Nepeta türleri karıştırılmamalıdır, tamamen farklı ailelere ait farklı bitkilerdir. Bu yüzden metin içinde karışıklık olmaması için kedi otu yerine "valeryan" ismi kullanılmıştır.

Valeryan (Kedi otu) Ne için kullanılır?

Valeryan sentetik sakinleştirici ilaçlar gibi bağımlılık yaratmayan güvenilir bir sedatiftir. Huzursuzluk, gerginlik ve uyku bozukluklarında etkilidir. Bitkinin uykuya dalma süresini kısalttığı, uyku kalitesini artırdığı, gece uyanmalarını azalttığı bilinmektedir. Bununla beraber sabah sersemliği, konsantrasyon bozukluğu ve baş ağrısı gibi istenmeyen etkilere yol açmaz. Bitkinin sakinleştirici etkisi çeşitli çift körlü, plasebo kontrollü çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Avrupa’da tablet ve tentür başta olmak üzere çeşitli farmasötik formlarda ilaçları hafif anksiyete ve uykuya yardımcı olmak üzere onaylanmıştır. Basit uyku sorunlarında akşam yemeğinden sonra ve yatmadan birer fincan içilebilir. Daha ciddi durumlarda istenilen etki için, günde 4 kez olmak üzere en az 2-3 hafta süre ile kullanılmalıdır. Belirli bir süre kullanıldıktan sonra etkisi giderek belirginleşir.  En yüksek etkiyi görmek için en az 20 gün süre ile kullanılmalıdır.

Valeryan, özellikle anksiyetenin neden olduğu uyku bozukluklarının tedavisinde, genellikle daha hafif bir alternatiftir ve benzodiazepinler gibi daha güçlü sentetik yatıştırıcıların olası bir ikamesi olarak olarak tercih edilmektedir. Ayrıca yapılan in vivo çalışmalar valepotriatların benzodiazepin yoksunluk semptomlarına da iyi geldiğini göstermiştir.

Kimyasal Bileşimi:

Valeryan köklerinin en belirgin özelliği oldukça kötü bir kokuya sahip olmasıdır. Bu kokunun sebebi uçucu yağında bulunan izovalerenik asit türevleridir.

Valeryan’ın toprak altı kısımları uçucu yağ (valerenik asit ve diğerleri) (2-20 ml/kg), valepotriat (08.-1.7%), lignan ve alkaloit taşır.

Avrupa Farmakopesi’ne göre tüm drogda uçucu yağ 5 ml/kg’dan, parçalanmış drogda ise 3 ml/kg’dan az olmamalıdır. Kuru drogda ortalama 2-20 ml/kg uçucu yağ bulunur. Uçucu yağ, monoterpenler ve seskiterpenlerden oluşur (ß-bisabolene, caryophyllene, valeranone, valerianol, valerenol, valerenal, valerenic asit ve türevleri). Yağ miktarı ve bileşimi toplanma zamanı, kültür koşulları ve hazırlama yöntemine göre farklılık gösterir.

Valeryandaki şeker taşımayan iridoitlere "valepotriatlar" [valtrat (%80), izovaltrat, acevaltrate vs.] denir. Valepotriatlar stabil bileşikler olmadığı için ısı (40°), nem ve asit (pH. 3.0) varlığında kolaylıkla bozunur. Bu yüzden bu bileşikler sadece taze bitkide ve bitkinin toprak altı kısımları 40°’nin altında kurutulduğunda bitkide görülür. 2 hafta 20°C’de saklanan valeryan tentüründe, valepotriat oranı ilk oranın 1/3’üdür. Valepotriatların degredasyon ürünlerinin (baldrinal) sedatif aktiviteden sorumlu olduğu düşünülmektedir.

Bitkideki uçucu yağ ve iridoitler su ile ekstre edilemez, en az %70’lik etanol ya da saf etanol ile ekstre edilirler.

Aynı zamanda bitkide alkaloitler (valerianine ve valerin) ve arjinin, GABA, glutamin ve tirozin gibi amino asitler de bulunur.

Etkili Bileşeni Hangisidir?

Temel ilaç geliştirme ve geleneksel farmakognozi genellikle bitki materyalinden izole edilmiş tek aktif bileşeni elde etmeyi hedefler. Söz konusu hedefe bazı durumlarda ulaşırken (örn. aspirin, opiat anestetikler, digitoksin ve taksolün geliştirilmesi), bazı durumlarda, bitkilerden aktif maddeleri saflaştırma girişimleri olumsuz sonuçlanabilir. Bunun nedeni bazen biyolojik aktivitenin bir değil, birden fazla bileşenin bir araya gelerek ortaya çıkarmasıdır, yani sinerjistik etkinin var olmasıdır.

Valeryan bir sakinleştirici olarak kabul edilmesine rağmen, bu etkiden sorumlu bileşenlerin kimliği tartışmalıdır. Sedatif aktivitenin uçucu yağ ve valepotriatlardan ileri geldiği düşünülmüştür. Özellikle valerenik asit, GABA katabolizması ve geri alımını engellerken, GABA salınımını artırır. Artan GABA da merkezi sinir sistemi aktivitesinin düşmesine, yani yatıştırıcı etkiye yol açar. İridoitlerle yapılan çalışmalarda farede lokomotor aktivitenin azaldığı, kedilerde spazmolitik aktivite ve agresyonun azaldığı görülmesine rağmen bazı çalışmalarda hiç aktivite bulunamamıştır. Daha sonra çalışmalar bitkinin seskiterpenleri (valeranone ve valerenik asit) üzerine yoğunlaşmıştır. Valerenone’un sedatif, hipotansif ve antikonvulsan, valerenik asitin ise, spazmolitik aktivitesi bulunmuştur. Japon valeryan kökünün sedatif etkisi olmasına rağmen bileşiminde seskiterpen bulunmaması yine kafaları karıştırmıştır. Sonuç olarak bugün bitkinin aktivitesinin bileşiminde bulunan uçucu yağ ve valepotriatların sinerjistik aktivitesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Etki Mekanizması:

Psikiyatrik bozuklukların (örn., depresyon, anksiyete veya uykusuzluk) tedavisinde kullanılan bitkisel ilaçlar için etki mekanizmaları, esas olarak nörotransmitter/nöromodülatör reseptörlerine bağlanan spesifik bitki metabolitleri aracılığıyla ve nörotransmitter sentezinin ve genel işlevin değiştirilmesi yoluyla nöronal iletişimin modülasyonunu içerir. GABA (Gama-Aminobütrik asit)  merkezi sinir sistemindeki başlıca nörotransmitterlerden bir tanesidir ve reseptörü olan GABA-A ise anksiyete ve uykusuzluğa karşı kullanılan pek çok ilacın hedefidir. Valeryan ektstresinin GABA-A reseptörüne bağlandığı, GABA sentezi ve salınımını artırdığı, geri alımı ve katabolizmasını engellediği bilinmektedir. Valeryan’ın bileşiminde yüksek miktarda bulunan GABA ve glutamin (GABA’ya metabolize olur) her ne kadar GABA geri alımını engellese de, kan beyin engelini (kan-beyin bariyeri) aşamadığı için sedatif etkisinden sorumlu olup olmadığı tartışılmaktadır. Bu yolağın dışında bitkinin bileşimindeki lignanların, benzodiazepin reseptörleri üzerine etki ettiği ve aynı zamanda 5-HT’nin reseptörüne bağlanmasını engellediği düşünülmektedir.

Nasıl Kullanılır?

Valeryan’ın etkili bileşenleri ısıya hassastır ve uçucudur, o yüzden çay olarak tüketilecekse dekoksiyonu yerine infüzyonu hazırlanır. Kaynatılmış ve ılıştırılmış su ile istenen lezzet ve etki kuvvetine göre 2-5 gram (1 çay kaşığı) parçalanmış kök eklenir ve 10-15 dk beklemeye bırakılır. Gün içinde 2-3 kez veya yatmadan 30-120 dk önce içilebilir. Etkiyi görmek için 2-4 hafta arasında düzenli kullanılması gerekmektedir.

1-2 gram ile hazırlanan 20% etanol ham drog tentürü günde 3 kez 1-3 ml kullanılabilir.

Valeryan preparatları temel olarak kurutulmuş kök veya kökten elde edilen çeşitli özlerden oluşan tablet, yumuşak jelatin kapsül, tentür gibi çok çeşitli formlarda gıda desteği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ekstresi için normal koşullarda önerilen günlük doz 300-400 mg (günde 2-3 kez), daha ciddi durumlarda ise 600-800 mg (günde 2-3 kez)’dır. Eczanelerde passiflora, oğul otu, şerbetçiotu ve kava kava ile beraber bulunduğu preparatları vardır. Ekstreleri 0.8% valerenik asit, üzerinden standardize edilir. Daha yüksek dozlarda uzun süreli kullanımda sabahları halsizlik ve baş ağrısına neden olabilir.

Yan Etkileri ve Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar!

Valeryan karşımıza son derece güvenli olması ile ön plana çıkar. Önerilen miktarlarda tüketildiğinde günümüze kadar bildirilen herhangi bir olumsuz vaka ve bağımlılık raporu bulunmamaktadır. Randomize klinik çalışmalar, kısa dönem yan etkilerinin çok az ve plasebo ile aynı olduğunu göstermiştir. Ancak çok yüksek dozda veya diğer sakinleştiriciler ve alkol ile alındığında beraberindeki ürünlerin etkinliğini artırabilir.  Hamileler ve karaciğer hastaları tarafından kullanımına dair veri bulunmamaktadır. Normal koşullarda güvenilirliğine kanıt olarak 18 yaşında bir genç kızın başarısız intihar girişimi gösterilmektedir. Önerilen dozun 20-30 katı dozda valeryan kökü aldıktan otuz dakika sonra yorgunluk, kramplı karın ağrısı, göğüste sıkışma, titreme ve baş dönmesi şikayetleri olmuştur. 3 saat sonra pişman olan genç kız hastaneye kaldırılmış, aktif kömür ile tedavi edilmiştir. Yapılan incelemelerde fizyolojik fonksiyonların normal olduğu, şikayetlerinde 24 saat içinde geçtiği görülmüştür.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat