Dr. Ecz. Hilal Bardakçı
Bağışıklık Sistemi Güçlendirici Doğal Ürünler Hakkında:
2. Bölüm
Üzüm Çekirdeği Proantosiyanidinleri (GSE):
Kuvvetli antioksidan, antienflamatuar, antikarsinojenik, kardiyoprotektif, hepatoprotetif bir üründür. Antioksidan etkisi en yüksek olan bileşik gruplarından bir tanesidir. Önerilen günlük doz 50-100 mg’dır.
Piknogenol:
Deniz çamı (Pinus maritima) kabuklarından elde edilen proantosiyanidin karışımı bir bileşiktir. Çok kuvvetli antioksidan etkilidir, bu etkisinden ötürü bazı damar hastalıklarının ve yaşlanmanın etkilerinin azaltılmasında, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde tercih edilmektedir. Aynı zamanda antienflamatuar ve antikanser etkileri de bulunmuştur. Önerilen günlük dozu 20-200 mg’dır.
Epigallokateşin gallat (EGCG):
Yeşil çay kateşinleri arasında en yüksek oranda bulunan proantosiyanidin türevidir. EGCG ile ilgili yapılan bir in silico çalışmada Covid-19’ a karşı etkili bulunduğu görülmüştür. Son zamanlarda covid-19’dan korunmak için bol bol siyah çay tüketilmesinin yararlı olacağı konuşulmaktadır. Oysa ki siyah çay elde edilirken fermentasyon sırasında EGCG büyük oranda oksitlenerek teaflavin ve tearubijen gibi pigmentlere dönüşür, dolayısıyla bu bileşiğin siyah çayda oranı eser miktardadır. EGCG çok kuvvetli antioksidan özelliğe sahiptir. Önerilen günlük doz 125-250 mg’dır. Bu tip bileşiklerin platalet agregasyonunu azaltması nedeniyle antiplatalet veya antitrombotik ilaç kullanan ya da kanama sorunu olan hastalarda dikkatli kullanılması önerilir. Ayrıca ameliyat öncesi yeşil çay kateşinleri kullanılmamalıdır. Yeşil çayın bileşiminde bulunan bir diğer bileşik olan kafein ile birlikte EGCG birlikte metabolizmayı hızlandırırlar. Kalp atım hızını artırdığı için tansiyon hastaları yeşil çayı dikkatli tüketmelidir.
Kuşburnu (Rosa canina):
Kuşburnu meyvesi A, C ve E vitamini, karotenoitler, proantosiyanidin ve flavonoitlerce oldukça zengindir. Bileşiminde bulunan yüksek orandaki C vitamini sayesinde soğuk algınlığına karşı koruyucu ve tedaviye yardımcı olarak kullanılır. Aynı zamanda kuşburnu meyvesinin antienflamatuar özelliğinin olduğu bulunmuştur. Osteoartrit ve romatizma ağrılarının giderilmesinde kullanılır. 2 gr parçalanmış meyve 100-150 ml (bir bardak) sıcak su ile karıştırılarak hazırlanır, günde 3 kez tüketilebilir.
Beta-glukan:
Son zamanlarda en popüler bağışıklık sistemi kuvvetlendiricidir. Yoğun iş temposu olanlar, kalabalık ve kapalı ofislerde çalışanlar için bağışıklıklarının güçlendirilmesi oldukça önemlidir. Beta-glukan bağışıklığın güçlendirilmesinin yanı sıra kanser, mikrobiyal enfeksiyonlar, diyabet ve yüksek kolesterolün kontrol edilmesinde oldukça önemlidir. Beta-glukan bitkilerde yaygın olarak bulunur. Tahıllarda bilhassa yulafta çok miktarda bulunur. Beta-glukan’ın suda çözünürlüğünün az olması dolayısı ile beta-glukan içeren ürünlerin çayından yeterli verim alınmaz. Bunu yerine hazır kapsüller tercih edilmelidir. Biyoyararlanımının düşük olması güvenilirlik aralığının geniş olmasına sebep olmaktadır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için önerilen günlük doz 10-50 mg’dır. Kolesterol düşürmek amacı ile kullanıldığında ise daha yüksek dozlara çıkılması gerekmektedir.
Zencefil (Zingiber officinale):
Bitkinin rizom adını verdiğimiz toprak altı gövdesi mutfaklarımızda baharat olarak yüzlerce yıldır kullanılmaktadır. Özellikle taşıt tutması, hamilelik bulantıları, kemoterapi ve anestezi sonrası bulantıların giderilmesinde kullanılmaktadır. Bunlar dışında enfektif hastalıkların tedavisinde, yüksek ateşte ve safra artırıcı özelliğinden ötürü hazımsızlıkta kullanılır. Zencefil ve rizomundan elde edilen bileşiklerin kuvvetli bağışıklık güçlendirici ve antienflamatuar etkileri tespit edilmiştir. Zencefil içeren preparatların lokal olarak kullanıldığında (pastil, sprey, çay) hava ile yayılan virüslerin alt solunum yollarına geçerek çoğalmasına engel olduğu düşünülmektedir.
Zencefilin tazesi alınıp gerektiğinde dilimlenerek infüzyonu hazırlanabilir, aynı zamanda alınan taze bitki kurutulup toz hale getirilip kullanılabilir. Zencefilin günlük kullanım dozu 1-1.5 g’dır. Bu dozlarda bir etkileşim ve yan etki görülmemiştir. Hamilelerde günlük 1 g üzeri düşük riskine yol açabilir. Kan sulandırıcı özelliği olduğu için bu tür ilaçları kullananlar dikkatli olmalıdır. Safra artırıcı özelliği nedeniyle safra taşını hareketlendirerek safra kanalının tıkanmasına yol açabilir.
Adaçayı (Salvia officinalis):
Uçucu bileşenleri ağız-boğaz enfeksiyonu ve yangılarında kullanılır. Bu nedenle soğuk algınlığı, grip ve bronşitte tercih edilir. %15’lik derişimde sprey halinde boğaza uygulanabilir. Antibakteriyel ve antiviral özelliği vardır.
Boğaz enfeksiyonları için gargara şeklinde kullanılır. İlk olarak infüzyonu hazırlanır (poşet olarak satın alınacak 3-4 poşet) 100-150 ml kaynatılmış suda 5-10 dk bekletilir. Boğazın dayanabileceği sıcaklığa geldiğinde ise gargara yapılır. Ancak hazırlanan bu form oldukça konsantre olduğu için çay olarak tüketilemez. Çay için günde 4-5 kez %2’lik infüzyonu hazırlanabilir. Hamilelik süresince kullanılması önerilmez.
S. officinalis ülkemizde doğal olarak yetişmez. Ülkemizde özellikle üç yapraklı adaçayı S. triloba yetişir. S. triloba, S. officinalis’e göre daha keskin kokuludur. S.triloba’nın yapraklarından elde edilen uçucu yağın ökaliptol oranı yüksek olup, thujon oranı düşük olduğundan kullanımı daha güvenlidir. Daha önce bahsettiğim üzere bitkilerin kimyasal bileşimleri çeşitli etkenlerden ötürü oldukça farklılık gösterebilir. Şu anda ekibimiz S. triloba’dan elde edilen uçucu yağın, inhalasyon yoluyla Alzheimer hastalığı üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Ülkemizde çeşitli tedarikçilerden S. triloba temin ettik. Ancak hepsinde etkili bileşik olan ökaliptol ve nörotoksik bileşen olan thujon oranların birbirinden farklı olduğunu gördük. Bu da bize tekrar bitkiler ve bitkisel ürünlerde standardizasyonun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Ekinezya (E. purpura, E. angustifolia, E. palldia):
Ekinezya’da dikkat edilmesi gereken nokta hangi türün kullanıldığıdır. E.angustifolia ve E.pallidanın kökleri üst solunum yolları enfeksiyonlarından korunma ve tedavisinde kullanılırken, E.purpurea’nın ise toprak üstü kısımları kullanılmaktadır. Ekinezya soğuk algınlığı ve nezleden korunmak için tüm dünyada en çok tercih edilen bitkilerdendir. Yapılan çalışmalar bitkinin soğuk algınlığı etkenlerine karşı vücudun bağışıklık sistemini desteklediğini ortaya koymaktadır. Bitkinin aynı zamanda influenza, solunum sinsityal virüs ve uçuk virüsüne karşı antiviral etkisi tespit edilmiştir. Familyasından ötürü, papatya alerjisi olan kişiler ile hamile ve emzirenlerde kullanımına dikkat edilmelidir
Pelargonium sidoides (Umckaloaba):
Güney Afrika’ya özgü bir bitkidir. Yerel ismi umckaloaba’dır. Ülkemizde standardize edilmiş kök özütü formülü tentür ve tablet formunda satılmaktadır. Bağışıklık destekleyici ve antimikrobiyal etkisi var. Özellikle soğuk algınlığında, üst solunum yolu enfeksiyonlarında etkilidir. Bağışıklık sistemini uyararak, antiviral ve antibakteriyel etki gösterir. Yan etkisi yok denecek kadar azdır, ancak yeterli veri olmadığı için 1 yaşın altıdaki bebekler, hamileler ve emziren kişilerde kullanılması önerilmez.
Ihlamur (Tilia cordata, T. platyphyllos):
İnatçı öksürükte kullanılır. Ekinezya gibi iltihap giderici etkisi mevcuttur. Kuvvetli antioksidan etkisi gösterilmiştir. Bileşiminde bulunan müsilajlar ile boğazı yumuşatırken, flavonoit tipi bileşenleri ile iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterir. Soğuk algınlığında ve öksürükte 1-5 g çiçek ve çiçek yapraklarından 100-150 ml su ile infüzyonu hazırlanır. Günde 2-4 kez kullanılabilir.
Kara mürver (Sambucus nigra):
Ülkemizde yaygın olarak yetişmektedir. Soğuk algınlığında ve eklem ağrılarının giderilmesinde tercih edilir. Meyveleri, influenza A ve B ile H1N1’e karşı antiviral etki göstermiştir. Ülkemizde eczanelerde çeşitli formları (şurup, pastil, efervesan, kapsül vb.) mevcuttur. Özütleri dikkatli ve özel bir şekilde hazırlanır. Aksi takdirde siyah meyvelerinde bulunan siyanogenetik glikozitlerin fazla tüketilmesi zehirlenmelere yol açabilir.
Astragalus (Astragalus membranaceus):
Bitkinin kökleri mineraller, fenolik asitler, polisakkaritler, saponinler açısından zengindir. Dahilen kullanımında soğuk algınlığına yakalanma olasılığını ve hastalık süresini azaltır. Kuvvetli antibakteriyel, antioksidan ve bağışıklık güçlendirici etkisi vardır.
Dikkat edilmesi gereken durumlar:
Tüm bu bahsedilen ürünler çeşitli mekanizmalarla bağışıklık sitemini güçlendirmekte ve etkilerini göstermektedir. Bağışıklık sistemi yetersizliği ve otoimmun hastalığı olan kişilerde bağışıklık sistemi ile ilgili tüm ürünler mutlaka doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
Bağışıklığımız çok güçlü olsun diye tüm bu ürünlerin aynı anda kullanılması fayda yerine zarara yol açacaktır. Son günlerde duyduğumuz sitokin fırtınasına yol açabilmektedir.
Bağışıklık güçlendirici ürünler iki aylık kürler şeklinde kullanılabilir, daha sonra 15 günlük ara verilip değiştirilebilir.
Bağışıklık güçlendirici takviyeleri, kişilerin kendi beslenme ve yaşam tarzına göre eczacı ve doktoruna danışarak kullanması gerekmektedir
Her bitkinin çay olarak kullanılamayacağını unutmamalıyız. Bir bitkiden çay olarak yararlanabilmemiz için öncelikle bitkideki bileşenlerin suda çözünebilir olması ve bu esnada bozulmaması gerekmektedir.
Taze bitkinin çayı her zaman istenen etkiyi göstermez çünkü etkili bileşenler hücreler içerisindedir. Ve kurutulduktan sonra hücre duvarı parçalanarak açığa çıkan etkili bileşenler suda çözünür. Fakat uçucu yağı etken olan bitkilerde zaten bu yağlar yüzeye yakın noktalarda bulunduklarından sıcak su içerisinde kolaylıkla parçalanarak dağılabilir.
Bitki çayları hafif şikayetlerin giderilmesine yardımcı, sağlığı ve vücut işlevlerini destekleyici, tedaviye yardımcı olarak kullanılır.
Bitki çaylarının tatlandırılması ve hazırlandığı materyal önemlidir. Ekibimin 2020 yılında yayınladığı çalışmada porselen materyal ile hazırlanan çayların antioksidan aktivitesinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Aynı çalışmada yine doğal bir molekül olan steviozit ile tatlandırılan çayın aktivitesinin diğer tatlandırıcılar ile hazırlanan çaylardan daha yüksek olduğu ancak hiçbir tatlandırıcı ilave edilmeyen çaydan daha düşük olduğu gözlenmiştir.
Bitki çaylarının hazırlanma konsantrasyonları oldukça önemlidir. Sağlığı korumak ve keyif için hazırlanıyorsa %2’lik hazırlanır ve gün içerisinde birkaç kez tüketilebilir. Ancak tedavi için kullanılacaksa daha yoğun olarak, %5-10’luk hazırlanır.
Bitki içerisinde bulunan bileşikler kolaylıkla yapısını kaybedebilir veya sıcak-soğuk farkından çözünürlüğü değişebilir o yüzden hazırlandığı an tüketilmesi gerekir.
Covid-19 ve Doğal Moleküller:
Dünya çapında çeşitli moleküller (remdesivir, lopinavir/ritonavir, interferon, hidroksiklorokin, klorokin, melatonin, kolşisin gibi) Covid-19’u tedavi edebilmek için denenmektedir. Şu ana kadar söz konusu virüs ile ilgili elimizde sitokin fırtınasına yani hiperenflamasyona yol açarak hipersitokinemi, akut solunum sıkıntısı ve çoklu organ yetmezliğine ve devamında da mortaliteye sebep olduğu bilgisi vardır. Bazı klinik çalışmalar doğal bileşiklerden ilham alınarak sentezlenen hidroksiklorokin ve klorokinin etkili olduğunu göstermiştir, kolşisin ile ilgili klinik çalışmalara ise yakında başlanacaktır. In-silico çalışmalar, kemferol, kersetin, luteolin-7-glikozit, demetoksikurkumin, naringenin, apigenin-7-glikozit, oleuropein, kurkumin, kateşin ve epikateşin gallatın etkili olabileceğini göstermiştir. Henüz elimizde yeterince veri olmadığı için Covid-19’a karşı korunmada ve tedavide kesin etkilidir diyebileceğimiz bir ilaçtan veya doğal kaynaklı üründen söz etmemiz mümkün değildir. Bu yüzden sosyal mesafeye ve beslenmemize dikkat etmeli, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız.
-SON-
Yazının 1. Bölümünü okumak için linki tıklayınız.
http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=dosya&id=951