Tıbbi araştırmalar özel sektöre mi emanet edilecek?

Sağlıkta dönüşüm diyerek yıllardır adım adım özelleştirmeyi hayata geçiren AKP hükümetinin son düzenlemesi, tıp eğitiminin niteliğini düşüreceği gibi, yetişmiş insan gücünün de özel sektöre kaymasına yol açacak.

Dünyanın ikinci kârlı sektörü olarak nitelenen sağlık alanında Türkiye’de yapılan yasal düzenlemeler, sermayenin hareket alanını artırmak amacıyla kamunun tasfiyesini içeriyor. Özel hastanelerin açtığı tıp fakültelerinin sayısının hızla arttığı bugünlerde, Kamu Hastane Birlikleri ve kamu-özel ortaklığı projeleri ile beraber Torba Kanun kapsamında hayata geçirilecek olan yeni bir uygulama, tıp eğitiminin geleceği konusunda endişe yaratıyor. 6009 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a eklenen son maddeye göre, mali sıkıntı içinde olan üniversite hastanelerine “belirlenecek tedbirleri uygulamayı kabul etmeleri ve fiilen uygulamaları” şartıyla para yardımı yapılacak.

Görünürde zor durumdaki tıp fakültesi hastanelerine yardım edileceği izlenimi yaratan madde uygulamaya geçerse, sonuçları, tıp eğitiminin niteliğinin düşmesi, özel tıp fakültesi ve hastanelere yetişmiş insan gücünün transfer edilmesi ve kamuda bilimsel çalışmalara ayrılacak kaynakların sınırlandırılması olacak.

Tıp fakültesi hastaneleri ne olacak?
Tıp fakültesi hastaneleri, bilimsel araştırmanın yanı sıra öğrenci eğitiminin de sürdürüldüğü kurumlar olmalarıyla, tedavi hizmetlerinin yürütüldüğü diğer hastanelerden farklılaşıyor. Üçüncü basamak hasta hizmetleri kapsamına giren araştırma ve öğrenci yetiştirme faaliyetleri, kamuda kâr getiren alanlar olarak işlev görmüyor. Yasa, kaynak aktarılmadığı takdirde zaten bu faaliyetleri yürütemeyecek olan hastanelerin bakanlığa devrini öngörüyor.

“Tıp Fakültelerine dönük uygulama, yetişmiş insan gücünün özel sektörün büyük hastanelerine kaymasına yol açacak. Tıpkı iyi yetişmiş beyinlerin yurt dışına gitmesi gibi. Hekim sayısı azalan Tıp Fakülteleri zor durumda kalacak. Hatta organ nakli, onkoloji gibi servislerin sağladığı tedavilerin kamu hastanelerinde bulunamaması noktasına gelinebilir.”

Şimdiden bina yetersizliği nedeniyle Sağlık Bakanlığı yönetimine geçirilmesi için anlaşmaya zorlanan dört tıp fakültesi hastanesi olduğu belirtiliyor. Sağlıkta dönüşümün sağlığı tehdit eder noktaya ulaştığının göstergelerinden biri olan uygulamayla ilgili riskler hakkında, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ortak açıklama yaptı. Konu hakkında görüşlerini aldığımız TTB Merkez Konseyi üyesi Hüseyin Demirdizen ve Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildere’nin söyledikleri, ülkemizde sağlık araştırmalarının ve tıp eğitiminin geleceğinin özel sektöre emanet edildiğini gözler önüne seriyor.

“Kamusal ağırlığın azaltılması ile beraber, teşviklerle desteklenen özel hastaneler tıp eğitimine de el attılar. Özel hastanelerin ya da üniversitelerin tıp fakültesi açması kar amaçlı olmasının yanı sıra, ilaç araştırmalarını da kendi ihtiyaçlarına göre yapmalarını sağlıyor. Böylece çok uluslu şirketlerle ortak araştırmalar yürütülebilecek.”

Üniversite hastanelerinin sadece hasta bakarak varlığını sürdüremeyeceğini belirten TTB Merkez Konseyi üyesi Hüseyin Demirdizen, “Bu hastanelerde tedavi edilen hastalar özellikli hastalar oldukları gibi, üniversiteler aynı zamanda tıp eğitimi de veriyor. Dolayısıyla her hekim sadece hasta bakmakla sınırlı bir faaliyet yürütmüyor. Üniversitelerdeki insan kaynağının bir kısmının eğitime ayrılması gerektiğinden, bir üniversite hastanesi, hizmet başına ödeme performansı ile ayakta kalamaz” dedi.

Demirdizen, yasada “zor durumdaki kamu kurumlarına yardım yapılması” gibi yuvarlak bir ifadenin bulunduğunu belirterek, parayı veren kurumun – Hükümet, Sağlık Bakanlığı- nasıl kullanılacağı ve harcanacağı kısmında yetkili olmasının, hizmete dönük yapılanmaya gidilmesiyle sonuçlanacağını söyledi. Demirdizen, “Üniversite hastanelerinde sadece hizmete dönük yapılanmaya gidilmesi, eğitimin geri planda kalması anlamına gelir. Bu Türkiye’deki tıp eğitimi açısından zorlu bir durum. Hekim niteliğinin aşağıya düşmesi gibi bir risk var” dedi.

Tahsin Yeşildere: Fakülte hastanelerinin işlevi farklı
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildere, yasanın Fakülte Hastanelerini tamamen Bakanlığın hizmete dayalı anlayışına tabi kılacağına vurgu yaparak, “Tıp Fakültesi Hastaneleri aslında birinci – ikinci derece sağlık hizmeti veren yerler değildir. Tıp öğrencisi yetiştiren kurumlardır. Ancak, diğer sağlık kurumlarının üstesinden gelemediği hizmetleri yerine getirir. 08.00 – 17.00 arasında mesai uygulayıp eğitim hizmetinin dışında tutarsanız nitelikli insan gücü yetiştiremezsiniz. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin uygulandığı bir alan olunca eğitim ve araştırma hastanesi özelliğini yitirir” dedi.

(soL- Haber Merkezi)



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat