TTB Genel Merkez Konsey üyesi Eriş Bilaloğlu ve SES Genel Sekreteri Kemal Yılmaz Kamu Hastaneleri Birliği Yasası'nı BirGün'e anlattı.
Serhat Boztaş
Plan ve Bütçe komisyonunda görüşülerek önümüzdeki günlerde Meclis gündemine sunulması amaçlanan Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı sağlık örgütlerinin başlattıkları, sağlık çalışanlarına yönelik referandumlara dönüştü. İlerleyen tarihlerde halka yönelik de referandumlar yapılacağı bildirildi. Sağlık örgütleri; halkı, emek örgütlerini, kitle örgütlerini, sendika ve konfederasyonları birleşik bir mücadele hattı oluşturmak için zorlayacaklarını duyuruyor. 1 Mayıs İşçi Bayramı ve 26 Mayıs'ta yapılacak 1 günlük hayatı durdurma eylemlerine Sağlıkta Dönüşüm'ün son perdesi olarak ifade edilen Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı'nın damgasını vuracağı belirtiliyor. Sağlık örgütlerinin başlatmış olduğu referandumlar ülkenin dört bir yanına yayılarak sürerken, TTB Genel Merkez Konsey üyesi, Eriş Bilaloğlu ve SES Genel Sekreteri Kemal Yılmaz konuya ilişkin fikirlerini BirGün ile paylaştı.
TTB GENEL MERKEZ KONSEY ÜYESİ ERİŞ BİLALOĞLU:
Paran varsa hizmet var
Meclis'e getirilen tasarıyla sağlık alanı tümüyle şirketleştirilecek. Tasarıyla sağlık hizmetine ulaşabilmek için 'paran varsa gel' anlayışı yerleştirilecek.
Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı değişen devlet anlayışının hastanecilik üzerindeki yansıması. 1980 sonrası gelişmeye başlayan "Devlet ayakkabı yapar mı, devlet süt satar mı, hayvancılıkla uğraşır mı?" ile başlayan 'Devletin eğitimde ne işi olur, sağlıkta ne işi olur? noktasına ulaşan bir süreç var. Eğitimde, devlet okullarında okumanın dışında, kişinin parası varsa dershaneye gitmeyi tercih ediyor. Şimdi sağlık hizmetlerine ulaşabilmek ve tatmin edici hizmet alabilmek için 'paran varsa gel' anlayışı yerleştirilmeye çalışılıyor.
FİNANSÇILAR YÖNETİME
Tasarıda "Devletin özelleştirme vizyonu çerçevesinde sağlık hizmetlerindeki işletmecilik rolü küçültülecek" ifadelerine yer veriliyor. Devlet bu alanlardaki kamusal sorumluluğundan çekiliyor. Yeni düzenlemede bir de yönetim kurulu var. Bu kurul finans, bankacılık ve işletme deneyimi olan kişilerden seçilmektedir. Çünkü Kamu Hastaneleri Birliği düzenlemesiyle hastaneler kâr etmesi gereken işletme mantığıyla çalıştırılmak isteniyor. Böyle çalışması demek; kâr getirmeyen, fazla emek harcanması gereken alanlardan ya çekilmek ya da buralarda sınırlı hizmet veren pozisyonda kalmak anlamına geliyor. Kaybeden, yurttaş olacak, bu kurumlar birbiriyle rekabet de edeceği için ya nitelikten ödün verilecek ya da çalışanların ücretlendirilmesinde ve sosyal haklarında kesinti yapılacak. Bu her durumda hizmetin kalitesini etkileyeceğinden sağlık hizmetlerinden faydalanmak isteyenleri birinci dereceden olumsuz etkileyecektir.
Kamu Hastaneleri Birlikleri, düzenlemeyle devletin bütçesinden para çıkmayacağı ve kendi gelirleriyle giderleri karşılama yoluna gidileceği için çalışanların ödentileri de aynı kaynaktan yapılmaya çalışılacaktır.
Tedavi edici hizmetlerin büyük bir kısmı bakanlık hastanelerinde veriliyor. Buralar çok büyük bir hizmeti karşıladığı için, uluslararası ölçekteki sermayenin de ilgisine mazhar oluyor. Zaten uluslararası tekellerin, ilaç tekellerinin pazarı olma pozisyonuyla 13'üncü sırada yer alan Türkiye, hizmet sunumunda da büyük bir potansiyel taşıyan kamu hastanelerinde öncelikle bu alanda doğabilecek muhalefetin önüne geçebilmek için çalışanları zaptetme yoluna gidildi. Tam Gün Yasası bunun için çıkarıldı. Kamu Hastane Birlikleri de sözleşmeli ve güvencesiz çalışmayı dayatan tamamlayıcı bir faktör oldu. Çalışanların sözleşmeli olması ise sendikal hak alma mücadelelerini daha da zayıflatma, hatta ülkemiz şartlarında tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir hamle. Yürürlüğe girerse hizmetler dışarıdan, taşeron kuruluşlarca sağlanmaya başlanacak. Gerektiğinde kamu hastanelerine ait araziler satılacak, devredilebilecek, yani kamu hastaneleri tam anlamıyla bir rant sahasına dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu gelişmelerin tümü uluslararası sermaye guruplarının arzu ettiği değişikliklerdir. Kamu-özel ortaklığı diye bilinen Türkiye'de 120'ye yakın projesinin olduğunu bildiğimiz girişimlerle tamamlanmaya çalışılan Kamu Hastaneleri Birliği Tasarısı uzun yıllar planlanan sağlıkta dönüşümde önemli merhale olacağa benziyor. Tümüyle sağlık alanını şirketleştirecek bir uygulamayla karşı karşıyayız.
BİRLEŞİK MÜCADELE ŞART
Sağlık hakkı savunucuları olarak bu mücadelenin içerisinde olmamız, sorunun sadece sağlık çalışanlarıyla ilgili olduğu yanlış algısını yaratıyor. Siyasi partiler, konfederasyonlar, kitle örgütleri, emek ve meslek grupları, dernekler ve halkla bu sorunları paylaşmak için öncelikle sağlık çalışanlarının tamamını kapsayacak bir referandum çalışması başlattık. Önümüzdeki haftalarda bu çalışmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacak ve referandumu halk içerisinde de sürdüreceğiz. Sorunları 1 Mayıs ve 26 Mayıs gibi önemli yakın tarihlerdeki eylemlerle bütünleştirme, fakat sağlık alanında farklı bir hareketlilik de yaratmanın kritik olduğu kanaatindeyim. Hem sağlıkçılar hem de toplumsal ayakları birleştirmenin çabası içerisindeyiz.
SES GENEL SEKRETERİ KEMAL YILMAZ:
Sosyal devlete tasfiye
Tek kelimeyle sosyal devletin tasfiyesi anlamına gelen tasarı, sağlıkta yıkım politikalarının son halkası olarak, sağlık hizmetlerini tamamen ticarileştirecek.
1980'lerle birlikte başlayan 'Sağlıkta Dönüşüm' Turgut Özal ile başlamakla birlikte tam olarak hayata geçirilmeye çalışıldığı dönem AKP iktidarı dönemidir. Sosyal devletin tasfiyesi anlamına gelen Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı hayata geçerse, sosyal devlet anlayışının en önemli sacayağı çökmüş olacak. Bunun sonuçları her hükümet döneminde göze alınamadığı için nicel gücü yüksek AKP iktidarıyla bu teşebbüs gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
HİZMETLER SINIFLANDIRILIYOR
Kamu Hastaneleri Birliği Tasarısı ile kamu hastanelerinin ticari şirketlere devri, çalışanlar açısından güvencesiz ve esnek çalışma, halk açısındansa 'Paran kadar sağlık hizmeti' uygulamasına geçiş anlamına geliyor. Kamu hastaneleri sınıflandırılarak A, B, C, D, E gibi gruplar şeklinde ayrıştırılıyor. Tıpkı bir otel işletmesinde hizmet kalitesinin otelin kaç yıldızlı olduğuyla izah edilmesi gibi. Getirdiği kâr oranına göre sınıflandırılan bu hastaneler, eğer zarar eder duruma gelirse işletmeci devredip, satabilme hürriyetine de sahip olacak.
ÇALIŞANLAR İŞTEN ATILABİLİR
Çalışanlar için ise ilk etapta 5 yıllık sözleşme ve bu sözleşmelerin süre dolunca yenilenmesi söz konusu. Kapatılması veya devredilmesi durumunda çalışanlar için öngörülen 5 yıllık güvencenin bitmesiyle bu çalışanlar da işsiz kalabilir. TEKEL işçilerindekine benzer bir durum söz konusu. Bundan yaklaşık 7 yıl önce aynı uygulamalarla muhalefetleri engellenen TEKEL işçileri bugün tamamen işsiz kalma tehlikesiyle baş başa kalmıştır. Zaten 'Eksik Sigorta Sistemi" ile yürüyen bir işleyişle zorlanan halk, bir de katkı-katılım payları, artı muayene ve ilaç ücretleriyle perişan edilmiş ve sağlık hizmetlerinden yararlanamaz duruma getirilmiştir. Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı ile işletmelere dönüştürülecek hastanelerin kârlı bölümleri büyütülecekken, zarar eden bölüm ve üniteleri ise küçültülerek kapatılabilecek. Koruyucu hizmetler ve diğer bölümlerde yaşandığı gibi yoksul halk açısından "Paran kadar sağlık hizmeti" dayatılıyor, zaten işletmelerin temel mantığı da budur.
AMERİKA ÇARPICI BİR ÖRNEK
Bu tasarımın en yakın örneği Amerika'dır. Bu sistem özel sigortacılık anlayışını dayattığı ve nüfusun önemli bir kısmı bu fırsatı değerlendiremediği için ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerini alamamışlardır. Öte taraftan yüksek sağlık girdileri ve harcamalarıyla iyi düzeyde gibi gözüken Amerika, aslında bebek ölümleri, doğumda bekleme ve yaşam süresi, anne ölümleri gibi sağlık göstergelerinde oldukça geri bir durumdaydı. Hastanelere giden yoksul insanlar tedavi ücretlerini ödemedikleri için, gece saatlerine kadar bekletildikten sonra taksilere bindirilerek başka hastanelerin avlularına bırakılıyor. Bu insanlık ayıbı uygulamalar zorunlu bir kamu hizmeti olması gereken sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesinin sonucudur. Dünyada denenmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış bu uygulamanın devletin varlık nedenlerini ortadan kaldıran bir gerçekliği var. Türkiye'de sağlık alanına ayrılan bütçe yüzde 4 gibi komik bir rakamken bu tasarıyla tam bir felaket yaratılacaktır.
REFERANDUM ÇALIŞMALARI
Başlattığımız referandum çalışmasıyla, Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı'nın gerçek yüzünü hem çalışanlara hem de halka anlatmaya çalışıyoruz. Bu tasarıyla kamu hastanelerinin yeni süreçte tek elden yönetileceği, yerelden yönetme kurullarıyla etkin bir şekilde organize edileceği yalanını anlatmaya çalışıyoruz. Bu tasarı, uzun yıllardır tamamlanamayan sağlıkta yıkım politikalarının son halkası olarak, sağlık hizmetlerini tamamen ticarileştireceği gibi, hizmeti sınıflandırarak hem çalışanlara hem de geniş yoksul yığınlara felaket getirecek.