Oda Başkanımız ve Hesap Uzmanları…

Ecz.Can YETİŞEN

Hakan Gençosmanoğlu, eczacının sesi e-gazetesindeki köşesinde yazmış;

“17 Kasım’da İstanbul Ecza-Koop. un 18.yılı etkinlikleri yapıldı.

İstanbul Eczacı Odası Başkanı, Sayın Ecz.Semih Güngör, orada ki konuşmasında söyledi.

Uzmanlardan oluşan bir heyet kuruyorlarmış.

Dileyen eczacı, bu uzman heyeti çağırıp, eczanesinin ekonomik röntgenini çektirebilecekmiş.

Yani, meslek örgütünüz, size, bilimsel olarak “neden battığınızı ya da batmak üzere olduğunuzu” yetkin ağızlardan söyleyecek…

Ne günlere kaldık…

Memleketin de mesleğin de çivisi iyice çıktı…

O ince sızı yüreğimi hiç bırakmıyor…”

*

Hakan’ın yüreğini sızlatan son icad hesap uzmanı kiralamak işi şaka gibi değil mi?

İstanbul, İstanbul olalı böylesine bir “çağdaş” yönetim ve “çağdaş” başkan görmedi.

Hep diyorum ya, bunlar İstanbul eczacı odasını hiçbir ideolojisi olmayan sıradan bir kulüp gibi yönetiyorlar.

Eczanelerin neden battığını bilmeyen bir yönetim kurulu sizleri yönetiyor desem hiç inandırıcı olmayacak.

Çünkü neden battığını bal gibi biliyorlar.

Biliyorlar da, uzman heyet oluşturarak batırılışa yani eczanelerin yok ediliş senaryosuna karşı teslimiyet içinde olduklarını kabul eder şekilde yok oluş sürecini durdurmaya gücümüz ve yüreğimiz ve isteğimiz yok, iş yapmış gibi görünmek istiyoruz demeye getiriyorlar.

Tamam, eczacıların çoğu hesap kitap işinden anlamıyor, işletmeciliği pek bilmiyor, ne kadar kazandığını, ne kadar zarar ettiğini bilmiyor, stok işinde depoların dolduruşuna gelip ödeme zamanı içinde tüketeceklerinden çok fazla ilaç alıyorlar gibisinden tespitleri yapıp, bu konularda ahkâm kesebilirsiniz, hatta akıl bile verebilirsiniz…

Bu heyet eczanenize gelecek, ilk olarak kabaca ne yapacak,

Stoklarınızın maliyetini hesap edecek. Depolara borcunuzu soracak. Kurumdan alacağınızı soracak. Borç, stok ve alacaktan fazla ise, size batmışsınız diyecek.

Siz, sayın hesap uzmanları diye başlayacaksınız zararınızın nedenini anlatmaya;

-Sayın uzman,

-2004 yılında TEB başkanı Domaç tarafından imzalanan ilaç alım protokolü ile ilaç firmalarının devlete yaptığı iskonto eczanenin üzerinden devlete verildi. Firma kurum iskontosunu bizlere ilacın maliyeti olan fabrika çıkış fiyatından verdi, devlet ise ilacın satış fiyatından hesaplayarak eczaneden tahsil etti ve etmeye devam ediyor.

-Bu kayıp için ne öneriyorsunuz?

-2002 yılında başlayan parası ödenmiş yani bizim olan ilaç stoklarımızdan devlet eliyle bedelsiz kamulaştırmalar 2007 yılının bu son günlerine kadar hızla devam ediyor. Bedelsiz kamulaştırma ile ilaç stoklarımızdan bu güne kadar ortalama %88-90 oranında zararımız vardır.

-Bu kayıp için ne öneriyorsunuz?

-2005 yılında SSK’nın da girmesi ile başlayan devlete ilaç satma oranı tüm ilaç pazarının takriben %85’ine ulaşmıştır. Her yıl ilaç alım-satımı için devlet ile üst birliğimiz olan TEB tarafından imzalanan protokollerin saçma sapan ve yolsuzluğa açık, yolsuzluğa teşvik edici kuralları sayesinde binlercemiz ciro kayıplarına uğradılar ve SSK reçeteleri adil dağılmadığı için bu kayıplarını telafi edecek kurum cirosu yapamadılar.

-Cirosu azalanlar veya artanlar haksız ve saçma sapan kesintilere uğradılar, küçük ambalaj büyük ambalaj diyerek, şöyle ödenir şöyle ödenmez diyerek stoklarımızın önemli kısmı elimizde patladı, miyadları geçti ve çöpe gitti sermayemiz. SSK’lılar ile başlayan stok çeşitliliği, kuralların sık sık değişmesi sayesinde satamadığımız ilaçların miyadı dolunca firmaların geri almaması nedeniyle;

-Çöpe atılan bu ilaçlardan uğradığımız kayıplar için ne öneriyorsunuz?

-2004 yılında çıkarılan ilaç fiyat kararnamesi ve devam eden yeni şekliyle ile ilaç fiyatı arttıkça düşen kârlılık ile ilaç firmalarının artık teamül olmuş ticari iskontolarını azaltmaları sonucu ortalama kârımız azaldı ve elde ettiğimiz gelir, masraflarımıza yetmez hale gelerek ciromuz ha bugün ha yarın artar umuduyla depolara ilaç borcumuzu ödemek için ya gecikme faizi verdik ya da bankalardan faizle kredi kullandık.

-Bu kayıplarımız için ne öneriyorsunuz?

-Kurum ciroları artan ve dürüst çalışan sağlık kurumu yakını eczaneler, hasta (sizce müşteri) kaybetmemek için reçeteleri hemencecik karşılayabilmek adına mecburen stoklarını arttırmak zorunda kaldılar. Geri ödemeleri geç alınca depolara ilaç borçları için yine gecikme faizi veya banka kredisi kullandılar. Artan stoklarından bedelsiz kamulaştırma ile daha fazla zarar ettiler. Kârlılıkları azalınca yüzlerce reçeteyi yapmak için istihdam ettikleri personelin maaşı, SSK primi gibi masrafları karşılayacak yeterli gelir elde edemediler ve depolara ilaç borçları nezdinde riskleri çok arttı ve daha fazla kredi kullanmaya başladılar.

-Bu kayıplarımız için ne öneriyorsunuz?

.

.

.

Daha da fazla sorunuz olacaktır.

*

Hangi hesap uzmanı bilgisi dahilinde bu sorulara cevap vererek eczacıya çare olabilecek çözüm önerebilir.

Hesap uzmanı dese dese; (tabii ki namuslu ve dürüst bir uzman varsayarak)

-Sevgili eczacı derhal bu işletmeyi(eczaneyi) kapatın ve başka ne iş yaparsanız yapın bu işletme kadar risk taşıyan ve devamlı siyasi kararlarla kayıp verdirilen başka hiçbir iş alanı, bırakın ülkemizi dünyada yok.

-Sizler ne kadar iyiniyetlisiniz, zarar ettiğinizi bile bile hala bu mesleği yapıyorsunuz, ticarette böyle bir şey yok, çoktan kapatmanız gerekirdi.

-Anladığım kadarıyla sizler direndikçe de sermaye ve hükümet yeni formüllerle üstünüze geliyor.Hemen kapatın eczanenizi…(fazla direnmeyin kapatın deyince, insanın aklına bu uzmanın da hükümetin adamı mı olduğu şüphesi geliyor)

-Çünkü tüm sorularınızın cevabı gibi ekonomik sorunlarınızın da çözümü siyasidir.

-İşletmecilik açısından ben size ufak tefek, stoklarınızı azaltın-çeşitliliğinizi azaltarak MF.li ilaçlara yönelin-kârı düşük pahalı ve ithal ilaçları pek satmayın-personel sayınızı azaltın-masraflarınızı azaltın-eviniz arabanız varsa satıp sermaye yapın gibi önerilerde bulunabilirim ancak bu bilinçli siyasi tavır karşısında bu öneriler falan hiç fayda sağlayamaz ve 1-2 yıl içinde satıp savıp sermaye yaptığınız para da elinizden gider”

Eczacı da sayın uzmana dese ki;

-Peki, siz oda başkanının teklifini belli bir ücret mukabilinde kabul ederken size oda başkanı kısaca da olsa eczacının şu şu sorunları var, bu nedenle sizlerle anlaşma yapmak istiyorum demedi mi?

Hesap uzmanı kıvrım kıvrım kıvranarak hık mık eder.

-Dedi de, sizin anlattığınız gibi demedi ki…

*

İstanbul oda başkanı Semih Güngör, bu sorulara cevap vererek eczacıya çare olabilecek çözüm önerecek hesap uzmanı tanıyorsa hemen koltuğunu o uzmana bırakıp, kendisi de muhasebeci yanında çıraklık yapmaya başlasın.

Bu soruların tüm cevabı siyasilerin ekonomi-politikasıdır.

Bu tercih edilen ekonomi-politikayı bozmak, durdurmak vazifesi hem görev olarak hem de siyaseten bu işe soyunduğunu açıklayan meslek örgütü yöneticilerinindir.

Semih paraya bitişik yani önce Şişli’de sonra Mecidiyeköy’de oda dekarasyonu, Mecidiyeköy’de daire satın alınması, sosyal tesis kurma projen, koliler için kargo şirketiyle anlaşman ve hesap uzmanlarıyla anlaşman gibi işlere harcadığın vakti yok olup giden eczacılığı kurtarmaya harcayabiliyorsan harca.

Çünkü eczacılık yok olunca yaptığın bu işlerin yok olan eczacılar için hiçbir anlamı olmayacak.

Yok ben giden gider, kalan eczacılar için bunları yapıyorum diyorsan o zaman sana “hayırlı işler” demekten başka bir şey kalmıyor.

Saygılarımla.

www.eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat