Halen Meclis'te olan Kamu Hastaneleri Yasa Tasarısı hakkında, daha önce CHP milletvekili Sayın Prof. Sacit Yıldız ile bir söyleşi yapmıştık.
Aynı tasarı hakkında bu kez İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen ile yaptığımız özel söyleşiyi yayınlıyoruz.
Sayın Dr. Hüseyin Demirdizen'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
1- İstanbul Tabip Odası, Meclis’teki Kanun Tasarısı hakkında ne düşünüyor? Medyada kamu hastaneleri sayısı hakkında çelişik bilgiler var. Bu konuda gerçek rakamlar neler?
Dr. Hüseyin Demirdizen: Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı 800’e yakın Kamu Hastanesi’nin 400 tanesini 40 Kamu hastaneleri Birliği (işletmesi) haline getirerek kamu sağlık hizmetlerinin önemli bir bölümünü özelleştirme ve / veya piyasalaştırma sürecine hazırlama tasarısıdır. Hükümetin gündeminde olan kamu özel ortaklığı ve uydu sağlık kentleri projeleri ile birlikte değerlendirildiğinde, kamu şirketlerinin, bloklar halinde ve/veya hastaneler bölümler halinde işletmelerinin ve/veya mülkiyetlerinin kiralanması ya da doğrudan satışı yoluyla piyasa aktörlerine devredilmesini hedeflemektedir.
3- Kaç kamu hastanesi var? Kaç özel hastane var?
Dr. H.D: Türkiye genelinde içerisinde Eğitim Hastaneleri ve Hizmet Hastanelerini de barındıran yaklaşık 800’e yakın kamu hastanesi vardır. Yine büyük çoğunluğu 3 büyük ilde yarıya yakını %40’ı İstanbul’da olmak üzere 350–400 civarında (sayılar her geçen gün değişmektedir) özel hastane bulunmaktadır.
4- Kamu hastanelerinde kaç hekim, kaç hemşire ve sağlık personeli çalışıyor?
Dr. H.D: Türkiye’deki yaklaşık 110.000 hekimin 20 bini asistan, 30 bini pratisyen hekim, 60 bin uzman hekim bulunmaktadır. Uzman hekimlerin %35’i özel sektörde, %45’i Sağlık Bakanlığı Hastaneleri’nde ve kurumlarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı hastane ve diğer sağlık kuruluşlarında yaklaşık 300 bin sağlık personeli çalışmaktadır. Bu sayının yaklaşık 110 bini sözleşmeli ve taşeron şirketler üzerinden istihdam edilmektedir.
5- Yeni tasarı yasalaşırsa, özlük haklarını kaybedecek olan sağlık personeli var mı? Kaç kişi?
Dr. H.D: Tasarı mevcut haliyle yasalaşırsa, piyasanın verimlilik ve maliyet rekabet ortamında diğer sektörlerde olduğu gibi daha az sayıda personelle daha çok iş anlayışı nedeniyle var olan sağlık personelinin iş ve ücret güvencesi sorunu olacağı beklenmektedir. Hali hazırda 657 sayılı devlet memuru kanununa tabii olarak çalışan hekimler, sözleşmeli statüde çalışma yönünde zorlanacaklar. Bu süreçte karlı olmayan alanların bölümler halinde ya da hastane ve hastanelerin kiralanması ya da satılması sürecinde, bu kuruluşlarda çalışan hekim ve diğer sağlık personelinin sözleşmeli çalışma koşulları nedeniyle gelecekleri ile ilgili belirsizlik ve işsizlik riski artacaktır. Sayı olarak bu süreçten mağdur olacakları kestirmek yasanın uygulanma biçim ve sürecine bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Görünen o ki tüm sağlık çalışanları için, Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nda yönetim kurulları, genel sekreter ve bu sekreterliğe bağlı olarak tarif edilen kadroların her bir yönetim değişikliği ile birlikte işlerini kaybetme durumu ortaya çıkabilecektir.
6- Doktorlar bu yen tasarıya neden karşı? Sakıncaları neler?
Dr. H.D: Temel karşı çıkış nedenlerinden bir tanesi kamu sağlık kuruluşlarının işletmeleştirilmesi veya özelleştirilmesinden kaynaklanan sağlık hizmetinin sunulması sırasında temel alınması gereken mesleki etik değerler yerine ticari kuralların hayata geçirilmesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek risklerdir. Bu riskleri sıralayacak olursak başlıca: Sağlık hakkı ihlali ve mesleki özerklik /bağımsızlığın zedelenmesi, iş ve gelir güvencesinin ortadan kalkması ve çalışma ortam ve koşullarındaki olumsuzluklardır.
Mesleki kararlar üzerinde, mesleki etik değerler yerine ekonomik, yönetsel ve rekabet, karlılık gibi piyasa unsurlarının baskısı, performans ve sözleşmeli çalışmaya bağlı iş ve gelir kaybı, maliyetin ucuzlatılması ve rekabet koşullarında iş gücünün ucuzlatılmasıdır. Bahsedilen bu anlayışa dönük tedbirler nedeniyle de daha uzun süre ve daha yoğun çalışma koşullarında mesleki hataların ve hasta mağduriyetlerinin artacak oluşudur.
7- Vatandaşın sağlık hizmeti alması bakımından yeni kanun tasarısı neler getirecek?
Dr. H.D: Piyasa koşullarında hizmet veren sağlık işletmeleri sağlık hizmetini vatandaş adına tek satın alıcı konumundaki sosyal güvenlik kurumunun harcamaları kısmaya dönük yaklaşımı ve geleneksel tasarruf penceresinden bakan uygulamaları nedeniyle geri ödeme birim fiyatlarını ve geri ödeme kapsamındaki hizmet kapsamını her geçen gün küçültürken işletmelerin talep ettiği ücretlerle arasındaki fark vatandaşın cebinden çıkacaktır.
Bunların bir bölümü zaten Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Genel Sağlık Sigortası kapsamında tanımlanan katkı katılım payları, fark ücretleri, eş değer ilaç ve tıbbi malzeme uygulaması, kapsam dışı hizmet uygulaması, istisnai sağlık hizmetleri ve otelcilik hizmetleri gibi giderek genişleyen listeler aracılıyla bugün de uygulanmaktadır.
Ancak ilgili yasa tasarısında Kamu Hastaneleri’nin kamu yönetimi ve maliyesi (genel bütçe) ile bağının koparılarak tam bir işletme modelinde kendi giderlerini, karlarını, kendi gelirleriyle karşılamak durumunda olduklarından her türlü hizmeti ve malı (kan, kan ürünleri, ilaç, ameliyatlar, diğer tıbbi işlemler, muayene, yatak vb) piyasa koşullarında satarak varlıklarını sürdüreceklerdir.
Dolayısıyla yasanın bu haliyle yürürlüğe girmesinden sonra vatandaşın cebinden çıkacak para daha da artacak ya da hizmet maliyetinin düşürülmesine dönük politikalar nedeniyle gerek sağlık çalışanlarının ücretlerinin düşürülmesi ve daha uzun süre çalıştırılması gerekse de tıbbi malzeme ve hizmetlerdeki kısıtlamaya koşut olarak sağlık hizmetinin niteliğinde ve niceliğinde azalma gündeme gelecektir. Bugün de özel sağlık kuruluşlarında da gündeme gelmiş olan sağlık kuruluşlarının sınıflandırılması, sağlık hizmetinin ve vatandaşın sınıflandırılması anlayışı ve uygulaması genişleyerek devam etmesine neden olacaktır.
8- Türkiye’de sağlık hizmetinin büyük bölümünü hala kamu hastaneleri veriyor. Yasa geçerse bu tablo nasıl etkilenecek?
Dr. H.D: Bu yasanın geçmesiyle birlikte mevcut kamu hastanelerinin önemli bir bölümü özel sektöre kiralama ya da satış yoluyla işletme ve mülkiyet değişikliğine uğrayacağından denge hızla değişecektir. Ayrıca hükümetin önümüzdeki yıllarda uygulamayı planladığı kamu özel ortaklığı ve uydu sağlık kentleri projeleri ve uluslararası sermayenin Türkiye’nin sağlık ortamına duyduğu ilginin artmasına koşut olarak süreç daha da hızlanacaktır.
9-Tabipler, bugünkü sistemde nasıl bir iyileştirme istiyor, bu yasa iyileştirme getirecek mi?
Sağlık örgütlerinin ve çalışanlarının büyük çoğunluğunun talebi, sağlık hizmetlerinin bir hak ve kamusal sorumluluk olarak geliştirilerek sürdürülmesi, sağlık hizmetlerinin finansmanını genel bütçe ağırlıklı olarak temin edilmesi, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının çalışırken de emeklilikte de insanca yaşayabilecekleri bir ücreti güvenli ve güvenceli ortamlarda çalışarak elde etmektir. Sağlık finansmanı için ayrılan kaynakların öncelikle sağlığın korunması, geliştirilmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde kullanılması olmalıdır.
10- kamuda sağlık harcaması 2010 bütçesinde 40 milyar liraya ulaşmış görünüyor. Bu da çok yüklü bir fatura. Tabip Odası olarak bu konuda ne düşünülüyor?
2010 yılında yaklaşık 40 milyarı aşması beklenen sağlık harcamasının miktarı azlığı çokluğu tartışılsa da bu bütçenin büyük bir bölümünün ilaç ve tıbbi teknolojiye gidiyor olması kaynaklarımızı verimli ve etkili kullanamadığımızın önemli bir göstergesidir.
2009 yılı itibariyle gelirlerinin %45’ini ilaç harcamalarına ayıran bir Sosyal Güvenlik Kurumu örneğine dünyanın herhangi bir ülkesinde rastlamak mümkün değildir.
Ancak bu durum Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın asıl mimarları olan Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası sermaye örgütlerinin reçeteleri ve yakın takipleri içerisinde uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın dönemsel hedefleriyle uyumlu bir tablodur.
Dönüştürülmeye çalışılan sağlık ortamında insan gücü ve sağlık alt yapı olanaklarının hemen hemen tamamının ( birinci basamaktan üçüncü basamağa, sağlık ocağından üniversiteye, özel kuruluşlardan kamu kuruluşlarında kadar) tanı ve tedavi merkezlerine ve laboratuar ve ilaç ünitelerine dönüştürülerek, sağlık hizmetlerine yatırım yapmak yerine hastalıklardan ticaret yapma ortamı hazırlanmıştır.
Bu nedenle yapılması gereken sağlık hizmetleri için yeterli kaynak ayırma yanında kaynaklarımızın tedavi süreçlerinden daha çok koruyucu, geliştirici sağlık hizmetlerine, ikinci üçüncü basamaktan çok birinci basamağa yönlendirilmesidir.
11- Bu kanun tasarısı görüşülürken, TTB, Tabip Odaları ve diğer STK’lar meclis komisyonlarına çağırıldı mı, görüş belirttiler mi?
Dr. H.D: Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bundan önceki yasal süreçlerinde olduğu gibi Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı’nın hazırlanması ve mecliste görüşmeleri sırasında TTB ve diğer meslek örgütleri ve sendikaların görüşleri sadece istenmiştir.
Yeterli süre ve uygun ortam olmamasına rağmen süreçlere müdahil olmak üzere pek çok çaba harcanmış, ancak hükümet gerek yönetim anlayışı gerekse de meclisteki sayısal çoğunluğun verdiği keyfiyet üslubu içerisinde önerileri dikkate almamıştır.
12- Bu kanun tasarısına karşı Tabip Odaları bir şey yapacak mı?
Dr. H.D: Aile Hekimliği yasası ve uygulaması, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık sigortası, Tam Gün Torba Yasası süreçlerinde olduğu gibi sağlığın piyasalaşması ve özelleşmesini hedefleyen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın tamamına ve bölümlerine karşın mücadele etmeye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.