Uzm.Ecz. Duygu Değirmen KIRBOĞA
BAĞIRSAK- AKCİĞER MİKROBİYOTASI ve COVİD-19 OLASI BAĞLANTISI
Covıd-19, SARS-COV-2 virüsünün sebep olduğu ve bugün tüm dünyayı etkileyen büyük bir salgındır. Virüsün, alveoler Ace-2 reseptörlerine bağlanması ve virüs spike proteininin (kanca) proteaz enzimince kesilmesi yoluyla akciğer enfeksiyonuna neden olduğu bilinmektedir. Yapılan son çalışmalar virüse ait RNA’nın enfekte bireylerin dışkısında da görüldüğünü bildirmektedir. Bağırsak mikrobiyotasındaki araştırmalar, kronik ve bulaşıcı hastalıklar alanındaki bilgilerimizi ilerletmiştir. Fekal-oral yolla bulaşma bildirilmemesine rağmen, yine de pek çok asemptomatik çocuk ve yetişkinin dışkıdan bulaşıcı virüs partiküllerini saçarak temas halinde olan bireylerde enfeksiyona yol açabileceği tezi düşündürücüdür.
Bağırsak mikrobiyota çeşitliliği ve bağırsaktaki yararlı mikroorganizmaların varlığı bu hastalığın seyrini belirlemede önemli bir rol oynayabilir. Yaşlı, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar ve tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar gibi diğer yandaş hastalıkları olan hastalar, Covid-19 ile mücadelede malesef ciddi sıkıntılara yaşamaktadır. Bu tür hastalarda ve yaşlılarda "disbiyoz" adı verilen genel bir bağırsak mikrobiyotası dengesizliği yaygın olarak görülmüştür. İlginç bir şekilde bazı bağırsak bakterilerinin antibiyotikle uzaklaştırılmasının akciğerlerde influenza virüsü enfeksiyonuna duyarlılığın artmasına yol açtığı yapılan çalışmalarda net bir şekilde ortaya konmustur. Bu nedenle, bağırsak disbiyozunun Covid-19'daki klinik yanıtı etkilemesi oldukça olasıdır. İshal ile seyredebilen vakalarda Bağırsak- Akciğer ekseninde belirgin bir tutulumun olduğu görülmüştür.
Nature Medicine dergisinde yayımlanan bir çalısmada araştırmacılar Sars-cov-2 virüsünün insan hücrelerine girişini aktifleştiren Ace-2 reseptörlerini ve virüse ait spike proteinini kesen proteaz enzimini kodlayan mRNAların hangi hücrelerde birlikte ve yoğun olarak üretildiğini araştırdılar. Bu iki parametreyi birlikte üreten ya da bulunduran Akciğer Tip 2 pnomositleri, ince bağırsak enterositleri ve nazal goblet hücrelerinin hedef hücre olduğunu ortaya çıkarmıştır. Böylelikle solunum yolundaki viral enfeksiyonların, bağırsak florasında birtakım değişikliklere sebep olduğu anlaşılmıştır.
Bağırsak mikrobiyotası çeşitliliği yaşlılarda azalmış durumdadır. Covid 19'un esas olarak yaşlılarda yaşamı tehdit ettiği bilinmektedir. Florayı çeşitlendirdiği ve güçlendirdiği bilinen beslenmedeki düzenlemelerinin ve probiyotik takviyelerinin bağışıklığı düşmüş bireylerde hastalığın olumsuz etkilerini en aza indirmek için profilaktik bir yol olabileceği araştırmacılar tarafından işaret edilmektedir.
Sağlıklı bir bireyin bağırsak bakterilerine 4 filum hakimdir. Bunlar Actinobacteria, Furmicutes, Protobacteria, Bacteroidetes'dir. Bağırsak mikrobiyotası koruyucu, trofik ve metabolik etkileri dolayısı ile önemli bir role sahiptir. Bakteriler konakçıdan yaşam alanı ve besin desteği alırken, besinsel sindirim de dahil olmak üzere konakçının fizyolojik fonksiyonlarını düzenler ve patojenlere karşı koruyucu etki sağlamak sureti ile bağışıklık sistemine destek olurlar. Tıpkı Bağırsak mikrobiyotası gibi farklı bakteri türlerinin akciğerlerde de varlığına işaret eden farklı kanıtlar mevcuttur.
Akciğerlerde Bacteroidetes, Furmicutes ve Proteobacteria'lar baskındır. Bağırsak mikrobiyotası ve Akciğerler arasında 'BAĞIRSAK-AKCİGER EKSENİ' olarak adlandırılan bu sistemin karşılıklı iletişim halinde olup akciğer fonksiyonları üzerinde etkileri olduğu gösterilmiştir. Çift yönlü olan bu eksende endotoksinler, mikrobiyal metabolitler kan yolu ile akciğerde birtakım değişikliklere neden olabildiği gibi, akciğer enfeksiyonları da bağırsak florasını etkilemektedir. Covid-19 enfeksiyonunun kritik belirtileri pnömoni ve özellikle bağışıklığı düşmüş yaşlı bireylerde akut solunum sıkıntısı sendromuna (ARDS) kadar ilerleyebilen tablodur. Çok sayıda klinik gözlem sonucu bağırsak mikrobiyotasının sepsis ve ARDS patogenezinde kilit bir rol oynadığı ileri sürülmektedir. Yaşlı bireylerde hastalığın hızlı ilerlemesinde Bifidobacterium gibi yararlı mikroorganizmaların sayısının ciddi düşüşünün etkisi olabilir.
MİKROBİYOTA VE BAĞIŞIKLIK
Bağırsak kommensalleri antimikrobiyal peptidler salgılarlar, besinler ve habitat alanı için rekabet ederler. Böylece immun homeostazise destek olurlar. Bulaşıcı hastalıklar ve mikrobiyota ilişkisi son yıllarda bilim insanları tarafından önemle araştırılan bir konudur. Mikrobiyotadan gönderilen sinyallerin bağışıklık hücrelerini proinflamatuvar ve inflamatuvar yanıtlar için modüle ettiği, böylece organizmanın hastalıklara karsı olan duyarlılığını etkilediği bilinmektedir. Coronavirüs enfeksiyonunda aşırı immun yanıt ve sitokin fırtınasının önlenmesinde sağlıklı bir bağırsak mikrobiyomu katkısı ile optimal bir bağışıklık sistemi çok önemlidir.
Birçok probiyotik bakterinin akciğer enfeksiyonları üzerinde tedaviyi destekleyici ve tabloyu hafifletici etkisi olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Bu probiyotikler, bağışıklık sistemini modüle ederek etkisini gösterir. 2017 yılında West ve arkadaşları tarafından yapılan fare modeli çalışmaları, Lactobacillus rhamnosus, Bifidobacterium lactis ve Bifidobacterium breve gibi probiyotik bakterilerin kullanılmasının alerjik yanıtı azaltabileceğini ifade etmektedir. Benzer şekilde, Lactobacillus casei, Lactobacillus rhamnosus GG'nin kistik fibroz hastalarında tedaviyi destekleyici olduğu görülmüştür. Bağırsak mikrobiyotası şekillendirilebilir olduğundan ve diyet tarafından modüle edildiğinden, kişiselleştirilmiş diyet stratejilerinin mevcut rutin tedavilere ek olarak uygulanması zorunludur. Özellikle yaşlılar ve SARS-Cov2 virüsü ile enfekte olan bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda iyileşmeyi ivmelendirbilir. Farklı bir pencereden bakacak olursak hastalıkla mücadelede ön saflarda yer alan sağlık profesyonelleri ve hasta yakınlarında prebiyotik ve probiyotik takviyeleri profilaktik olarak tercih edilebilir. Bu bağlamda, özel beslenme programları ve risk grubu bireylerde mikrobiyotayı hedefleyen spesifik fonksiyonel takviyeler, pandemi ile mücadelede etkili bir tamamlayıcı olabilir. Bağırsak ve Akciğer mikrobiyota korelasyonunun geniş perspektifte incelenip ele alınması, bulaşıcı hastalıkları anlamak için yeni boyutlar katarak gelecekte belirleyici önlemlerin alınmasına katkı sunacağı aşikardır.
KAYNAKLAR: