Son yıllarda anne olan kadınlar, anne sütünün bebek için en iyi besin olması gerçeğine rağmen yaşam biçimi, konforları, bilinçsizlikleri ya da sağlık problemleri nedeniyle, bebek mamalarına yönelim göstermektedirler. Üstelik bebek maması üreticilerinin pazarlama ve satış teknikleri de devreye girince kafa karışıklığı daha da artmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini, 6.ayın sonunda ek gıdaya başlanmasını ve en az 2 yaşına kadar anne sütüne devam edilmesini önerir. Buna rağmen bazı durumlar annelerin bebeklerine süt vermesine engel olurken bebek mamaları ile beslemeyi tercih etmelerini mecburi kılar.

Sık emzirmeye rağmen asemptomatik hipoglisemi, semptomatik hipoglisemi, ağır dehidratasyon, kilo kaybı, bebeğin emme işlemini gerçekleştirememesi, hiperbiluribinemi, metabolik hastalık tanısı almış olmak gibi bebeğe ilişkin durumlar ve gecikmiş laktogenez, primer glandular yetersizlik, Sheehan’s Sendromu, meme cerrahisi öyküsü nedeniyle süt salgılanmasının bozulmuş olması, ilaç kullanımı ya da herhangi bir tedavi nedeniyle emzirmesinin bırakılması ya da ara verilmesi gereken durumlar, emzirme sırasında katlanılamayacak kadar şiddetli ağrı gibi anneye ilişkin durumlar formülalarla beslenme için endikasyonlardır.

Bebeklerini formülalar ile beslemeyi tercih eden annelerin kararlarına saygı gösterilmeli ve yargılayıcı bir tutumla yaklaşılmamalıdır. Bebek mamalarının seçimi ve hazırlanması ve bebeğe verilmesi hususunda danışmanlık yapılmalıdır.

Formülalar arasından seçim yaparken, birtakım sorulara verilecek cevaplar anneye doğru öneride bulunulmasını sağlayacaktır; bebeğin ihtiyaç duyduğu günlük enerji miktarı ve gıda bileşenleri, bebeğin sağlık durumu, herhangi bir alerji durumunun varlığı, herhangi bir emilim bozukluğunun varlığı ve ailenin ekonomik durumu sorgulanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı onaylı bir bebek maması markasının tercih edildiğinden emin olunmalıdır. Bebeğin daha sonra anne sütünün tadını yadırgamaması açısından tatlandırıcı içeren mamalardan uzak durulmalıdır. Lactobasillus ve bifidobacterium gibi probiyotikleri içeren mamalar, bebeğin immün sistemini desteklemesi açısından bir seçenektir.

Bebeklerin mama ile beslenmesi esnasında anne ya da baba kucağında, göz teması kurularak, sakin bir ortamda bulunulması, başın yukarda tutulması ve bebeğin biberon ile yalnız bırakılmaması konusunda ebeveynler mutlaka uyarılmalıdır.

Termosta mama taşınmasının sakıncalı olduğu, kutu toz mamaların açıldıktan sonra 4 haftaya kadar kuru ve serin ortamda kontaminasyondan korunması kaydıyla kullanılabileceği, içime hazır mamaların ise açıldıktan sonra kapağı kapatılmış olarak en fazla 48 saat buzdolabında saklanabileceği, hazırlandıktan sonra kullanılan mamaların tüketilmeden saklanacaksa 4°C ve altında en fazla 24 saat muhafaza edilebileceği, önceden sulandırılarak buzdolabına konmuş toz mamaların 2 saatten fazla dış ortamda bekletilmesinin uygun olmayacağı anne ve babalara anlatılmalıdır.

Dünya Sağlık Örgütü, bebek mamalarının tanımını şu şekilde yapar ‘anne sütü yerine kullanılmak üzere bebeğin fizyolojik özelliklerine uyumlu olarak normal besinsel gereksinimlerini karşılayan, endüstriyel olarak formüllendirilmiş gıda standartlarına uygun ürün.’

Söz konusu ürünlerin anne sütüne en yakın özellikleri sağlaması amacıyla üretim aşamaları ve piyasaya sürülmeleri Codex Alimentarius’a göre düzenlenmiştir. Buna göre formülaların bileşimlerinde aranacak özellikler şunlardır;

  • -Whey/kazein oranı anne sütüne yakın olmalı, 100 ml’de en az 1,5 g protein içermelidir.
  • -Yağlar, toplam kalorinin en az %30’unu en fazla %50’sini karşılayacak miktarda olmalıdır.
  • -100 kcal başına 300 mg lineloik asit içermelidir.
  • -Ca/P oranı en az 1; en fazla 2 olmalıdır.
  • -Total elektrolit konsantrasyonu 50 mEq/L olmalıdır.
  • -100 kcal başına en az 35 mcg B6 vitamini içermelidir.
  • -Alfa tokoferol/doymamış yağ asitleri oranı en az 0,4 olmalıdır.
  • -Demir, ferro tuzları şeklinde, 100 kcal’da en az 1 mg bulunmalıdır.

Bebek mamaları tipleri yani formülalar içeriklerine göre; standart formül, prematüre formül, prematüre taburculuk sonrası formül ve özel formüller olarak sınıflandırılırlar.

Standart formüller, gastrointestinal sistem fonksiyonları normal olarak gelişmiş, 34 haftadan sonra doğmuş ve 2000 g üzerinde doğum ağırlığına sahip term bebekler için uygundur. Prematüre formüller 34 haftadan önce doğmuş ve 2000 g’dan daha düşük doğum ağırlığına sahip bebeklerde kullanılır. Bebeklerin büyüme ve gelişmesini desteklemek amacıyla daha zengin içerikle üretilirler. Prematüre taburculuk sonrası formüller standart formüllere göre zengin içeriğe sahiptir ancak prematüre formüller kadar fazla destek içermezler. Özel formüller, hastalıklarla ilişkili özel besin gereksinimlerini karşılamak üzere üretilmişlerdir.

0 ila 6 ay arası bebeklerde başlanıp 1 yaşa kadar devam edilen mamalar ‘başlangıç mamaları’ olarak da isimlendirilirler ve anne sütüyle beslenme imkânı olmadığı durumlarda, bebek tamamlayıcı gıdalarla beslenmeye başlayana kadar beslenme gereksinimlerini karşılamak üzere üretilmişlerdir. Whey/kazein oranı genellikle 60/40’tır, anne sütüne yakın miktarda protein içeriğine sahiptir. Karbonhidrat olarak laktoz bulundurur ve nişasta içermezler. Böbrek solut yükü düşüktür.

‘Devam mamaları’ 6 aylıkken kullanılmaya başlanıp 36 aya kadar kullanılan, diyetin sıvı bileşeni olmak üzere üretilmiş ve demirle zenginleştirilmiş ürünlerdir. Anne sütünden daha yüksek miktarda protein içerir, Whey/kazein oranı eşit veya kazeinden zengindir. Nişasta içerebilir. Laktozu azaltılıp yerine maltodekstrin veya başka karbonhidratlar ilave edilmiştir. Böbrek solut yükü başlangıç mamalarına kıyasla daha fazladır.

İnek sütü, çoğu bebek mamasının temelidir, standart formüllerin pek çoğu inek sütü bazlıdır. İnek sütü bazlı bebek mamaları, sağlıklı ve zamanında doğan bebeklerin tüketebileceği; bitkisel yağlar, vitaminler, mineraller ve demir içeriği açısından yeterli zenginliğe sahip mamalardır.

Amerikan Pediatri Akademisi'ne göre, bir yaşın altındaki çocuklar, insan sütü veya bebek maması yerine çiğ, değiştirilmemiş veya pastörize edilmemiş inek sütü ile beslenmemelidir. Değiştirilmemiş inek sütü yeterli E vitamini, demir veya esansiyel yağ asitleri sağlamaz. Dahası, bebek vücudu, değiştirilmemiş inek sütünün yüksek protein, sodyum ve potasyum düzeylerini tolere edemez.

Normal bebekler için protein içeriği 2–2,5 g/100 mL ve protein/enerji oranı 3 g/100 kcal’nin altında olan formüller kullanılırken, daha yüksek protein içeriği ve daha yüksek protein/enerji oranına sahip formüller, çok düşük doğum ağırlıklı veya prematüre bebekler için uygundur. Bebek mamalarındaki yüksek protein içeriğinin, bebeklik döneminde aşırı kilo alımı ile ilişkili olduğu ve bunun, yaşamın ilerleyen dönemlerinde obezite riskine yol açabileceği kanıtlanmıştır.

İnek sütü içeren mamalar, bir bebeğin diyetine giren ilk gıdalardan biridir ve gıda alerjisinin en yaygın nedenleri arasındadır. Emzirme döneminde semptomlar nadiren görülür; klinik reaksiyonlar emzirme durduktan ve diyete inek sütü dahil edildikten sonra, yaşamın çok erken dönemlerinde başlar. İnek sütü alerjisinin semptomları erken dönemde veya gecikmeli olabilir. Erken dönem semptomları inek sütü bünyeye girdikten 1 ila 2 saat sonra ortaya çıkar; cildi, solunum sistemini ve gastrointestinal sistemi etkileme eğilimindedir. Ciddi durumlarda, sistemik anafilaktik reaksiyonlara neden olabilir.

Geç dönem semptomları inek sütü tüketiminden yaklaşık 2 saat ila birkaç gün arasında gecikmiş başlangıç ​​ile karakterizedir. Klinik semptomlar esas olarak gastrointestinal sistemi etkiler ve enterokolit, proktokolit, enteropati ve eozinofilik özofajiti içerir. Geç dönem semptomlarının çoğu olumlu bir prognoza sahiptir ve bir ila beş yıl içinde ortadan kaybolur.

Özel formüllerin pek çok çeşidi bulunmaktadır ve farklı sebeplerden ötürü tercih edildikleri durumlar vardır:

Soya bazlı formüller konjenital laktaz eksikliği ve galaktozemi durumlarında kullanılabilir. Kolik ve süt alerjilerine yardımcı olurlar, ancak nadiren inek sütüne alerjisi olan bebeklerde soya sütüne de alerji gelişebilir. Soya bazlı ürünler gıda alerjisi olan altı aylıktan küçük bebeklerde kullanılmamalıdır. Soya proteini biyoyararlanımı düşük olması nedeniyle kodeks standartlarında belirtilenden daha yüksek oranda protein içerir. Metionin, dallanmış zincirli aminoasitler, lizin ve prolin düşük miktarda bulunur. L-karnitin içermez. Aspartat, glisin, arginin ve sistein ise yüksek miktarda bulunur. Soya bazlı formüllerde fitoöstrojenler bulunduğundan, kullanımları tartışmalı olmaya devam etse de bebek için potansiyel riskler açısından endişeler sınırlıdır. Ülkemizde bulunmamaktadır.

Proteinleri hidrolize edilmiş formüller, anne sütü sağlanamayan ve standart formüllerdeki inek sütü proteini veya soya bazlı formülleri tolere edemeyen bebekler ile kısa bağırsak sendromu, intestinal fistül gibi barsak disfonksiyonu durumlarında kullanılabilir. İnek sütü veya soya bazlı ürünlerde bulunanlardan daha küçük boyutlara hidrolize edilmiş protein içerirler. Protein alerjisi olan bebekler için kapsamlı hidrolize formüller tatmin edici bir alternatiftir.

Amino asit formülleri, uygun miktarlarda kapsamlı hidrolize mamalara reaksiyon gösteren veya almayı reddeden ciddi inek sütü alerjisi olan bebekler için başka bir seçenektir. Peptit içermeyen serbest amino asitler şeklinde protein sağlarlar.

Laktozsuz veya laktozu azaltılmış formüller, anne sütü alamayan bebeklerde laktoz intoleransı saptandığında kullanılabilir. Laktozsuz formüller galaktozemide ilk tercihtir. Çok az laktoz içeren ve glukoz polimerlerinin karbonhidrat kaynağı olarak sunulduğu formüller de laktoz intoleransı için denenebilir. Bu ürünler ülkemizde mevcuttur.

Orta zincirli trigliserid ve çok uzun zincirli yağ asitlerini içeren formüller, kolestaz ve kısa barsak sendromu gibi safra tuzlarının metabolizmasında sorun yaratan durumlarda tercih edilebilir.

Ayrıca metabolik hastalıklarda kullanılan formüller ve sıvı kısıtlamasıyla beraber yüksek enerji alması gereken bebekler için tercih edilen yüksek enerjili formüller de mevcuttur. 

Bebek ölümlerinin başlıca sebeplerinden birinin beslenme bozuklukları olduğu göz önünde bulundurulmalı; seçilen mamaların hijyenik olması, bebeğin gereksinmelerini karşılayabilmesi ve biyokimyasal bir bozukluğa yol açmaması gerektiği mutlaka akılda tutulmalıdır.

Emzirmenin hem bebek hem de anne sağlığı açısından faydaları olduğu, mamalar ile beslenen bebeklerin, obezite, diyabet, astım, diyare, otitis media gibi hastalıklar açısından daha yüksek risk altında olduğu kanıtlanmıştır. Bunun yanı sıra anne sütü alan bebeklerin zihinsel, duygusal ve fizyolojik gelişimlerinin olumlu yönde etkilendiği ortaya koyulmuş bir diğer gerçektir.

Bir bebek için tercih edilebilecek en mükemmel gıdanın anne sütü olduğu asla unutulmamalı ve zaruretler haricinde keyfi durumlar nedeniyle anneler bebeklerini bu şifa kaynağından mahrum bırakmamalıdır.

 

 

Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

ntaner@gmail.com

 

KAYNAKLAR

  • https://www.uptodate.com
  • Bebek mamaları analizleri. (n.d.).
  • Bertelsen, r. J., jensen, e. T., & ringel-kulka, t. (2016). Use of probiotics and prebiotics in infant feeding. Best practice & research clinical gastroenterology.
  • Bülbül, s. F. (2017). Formulas used in ınfant feeding. Turkish journal of pediatric disease.
  • Martin, c. R., ling, p. R., & blackburn, g. L. (2016). Review of infant feeding: key features of breast milk and infant formula. Nutrients, 8(5), 1–11.
  • Salminen, s., stahl, b., vinderola, g., & szajewska, h. (2020). Infant formula supplemented with biotics: current knowledge and future perspectives. Nutrients, 12(7), 1–20.
  • Uncuoğlu, a. (2018). Bebeklerde hangi formül mama, ne zaman verilmeli?


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat