Bir kuşatılmışlık duygusu hissediyorsunuz, değil mi?
Ya da teslim olmuşluk hali…
Sanki “canımızı sıkan” şey, yaşadığımız nesnel koşullardan çok, bu duygulanım durumu.
Yani, böyle hissetmek.
Oysa her ne olursa olsun bu şekilde hissetmezsek eğer, bu kadar canımız sıkılmayacakmış gibi... Koşullara daha dirençle hatta belki de güler yüzle yaklaşacakmışız gibi…
Bakın, adı bende saklı bir meslektaşımın gönderdiği e- posta (olduğu gibi, hiç dokunmadan yayınlıyorum):
“sevgili hakan bey..
aynı durum ve daha kötüsü bende mevcut..metabolizmam bozuldu..yemediğim halde kilo alıyorum..akşam eve gidince çocuklarıma bile sarılamıyorum..çok sevdiğim kuru fasulyenin bile tadını alamıyorum..gece uyuyamıyor,sabah uyanamıyorum..çok sevdiğim eczacılıktan artık zerre kadar zevk alamıyorum..harıl harıl başka ne iş yapabilirim diye yeni iş kolları inceliyorum..ki, bir an önce bu eczanemden ve bu zulümden kurtulayım diyorum..dünya kupası başladı,çok sevdiğim futbol maçı bile artık seyretmiyorum..hiç kimse hiçbir şey yapmıyor,yapamıyor,mesleğimiz elimizden gidiyor değil,maalesef gitti, en çok buna içerliyor ve de ÜZÜLÜYORUM...sevgiler ve de saygılar hepinize..”
Bir e- posta daha ( Bunu biraz keserek yayınlamak durumundayım):
“…………..Yazınızı okuduğumda içim titredi. Ne yaptılar bize dedim. O bölgelerarası toplantıda ben de vardım………..Oradaki havayı görünce umutsuzluğum iki kat arttı…………Mücade ettiğinizde çıkıntılık etmiş oluyorsunuz. Şikayet ettiğinizde "müşkülpesent" oluyorsunuz. Bir şeyler yapmalıyız, bu böyle yürümez dediğinizde, tamam da elimize ne geçecek sen anlamazsın diyorlar.
Gelgelelim benim umutsuzluğumun………. …………biz ne yaparsak yapalım, biz ne söylersek söyleyelim sonuç değişmiyor...
TEB Türkiyenin küçük verisyonu, eczacı odaları daha da küçük bir versiyonu... Balık hafızalıyız, üzerimize ölü toprağı serpilmiş, adam sen de ciyiz... Bir iki eczane batarsa, kapanırsa belki cirom daha da yükselir diye düşünüyoruz............”
Yazık ki, yukarıdaki e- postalardan bende çok var…
Bu kötü duygulanımların nedeni yalnızca koşullar mı?
Yoksa, dediğim gibi; teslim olmuşluk duygusu önemli etken mi?
***
Anlatmaya çalıştığım şey şudur: Koşullar ne denli ağır olursa olsun, o koşulları aşabilmek için “bir şeyler” yapıyor olmak insanı mutlu ve umutlu kılar.
Ama tabi ki, anlamlı bir şeyler…
Yararlı olabilme ihtimaline kendimizin de inandığı bir şeyler…
O umarsız beklemek var ya!
En fenası o işte.
***
Biz bütün bunları aşarız…
İnanın yaparız!
Gelin hep beraberce içinde bulunduğumuz bu kasvet durumdan arınmaya çalışalım.
Nasıl olacak bu?
Önce birbirimizle daha çok iletişim kurarak işe başlayalım.
Daha çok konuşma…
Daha çok yazma…
Daha çok faks, e- posta…
Aklımıza gelen tüm iletişim yollarını kullanarak bunu yapalım.
Ve her şeyden önce, şunu aklımıza iyice belletelim:
“Yalnız değilsin”
! Yukarıdaki yazım daha önce 27.06.2010 tarihinde yayınlanmıştır. Bir defa daha yayınladım. (H.G.)
İLETİŞİM
0533 218 16 80
Fax: 0216 574 72 69