Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın milletvekilleri, şimdi programa göre, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
28'inci maddeyi okutuyorum:
Tedavi hizmetleri için katılım payı uygulaması
MADDE 28 - (1) Kamu idarelerinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olarak istihdam edilenler (bunlardan aylıksız izinli olup, ilgili mevzuatı gereğince tedavi yardımı hakkı devam edenler dâhil) ile bunların bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin, 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin ve ilgili mevzuatında 3816 sayılı Kanun hükümlerine göre tedavilerinin sağlanması hükme bağlanmış olanların; 2009 yılında, ayakta tedavilerinde hekim ve diş hekimi muayenelerinden 2 TL katılım payı alınır. Katılım payı tutarını; birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılan muayenelerde almamaya ya da daha düşük tutarlarda belirlemeye veya tekrar aynı tutarlara getirmeye, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında yapılan muayenelerde önceki basamaklardan sevkli olarak baş-vurulup başvurulmadığı dikkate alınmak suretiyle yarısına kadar indirmeye veya beş katına kadar artırmaya, gerektiğinde bu tutarları kanuni tutarlarına getirmeye veya indirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(2) Birinci fıkra kapsamına girenlerin 2009 yılında, tedavileri nedeniyle kullanmalarına gerek görülen ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçlerinin bedelleri üzerinden, gereksiz kullanımı azaltma, sağlık hizmetlerinin niteliği açısından hayati önemi haiz olup olma-ması, kişilerin gelir ve aylıklarının tutarı ve benzeri ölçütler dikkate alınarak yüzde 10 ilâ yüzde 20 arasında Maliye Bakanlığınca belirle-nen oranlarda katılım payı alınır. Ancak, bu şekilde alınacak katılım payının tutarı, sağlık hizmetinin alındığı tarihteki asgari ücretin yüz-de 75'ini geçemez.
(3) 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin ve ilgili mevzuatında 3816 sayılı Kanun hükümlerine göre tedavileri-nin sağlanması hükme bağlanmış olanların, ikinci fıkra uyarınca ödemiş oldukları katılım payları, 2009 yılında, talepleri halinde 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümlerine göre kendilerine geri ödenir.
(4) Bir hastalığın tedavisinin başka tıbbî bir yöntemle tedavisinin mümkün olmaması nedeniyle yapılacak yardımcı üreme yönte-mi tedavisi dışındaki, yardımcı üreme yöntemi tedavisinde, 2009 yılında, birinci fıkra kapsamına girenler için ilk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25 oranında katılım payı alınır. Bu fıkra gereğince alınacak katılım payının hesabında, ikinci fıkrada belirtilen üst limit dikkate alınmaz.
(5) Katılım payının tahsiline ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(6) Sağlık kurum ve kuruluşları, kamu idarelerinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamın-da sigortalı olarak istihdam edilenler (bunlardan aylıksız izinli olup, ilgili mevzuatı gereğince tedavi yardımı hakkı devam edenler dahil) ile bunların bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinden, vermiş oldukları sağlık hizmetleri için anılan Kanunun 73 üncü maddesi gereğince genel sağlık sigortalısı hak sahiplerinden alabilecekleri ilave ücretlerin dışında ilave ücret talep edemez. Maliye Bakanlığı ilave ücret alınamayacak sağlık hizmetlerini yeniden tespit etmeye yetkilidir.
(7) 5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince ilgili kayıt ve işlemlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tara-fından devralınması halinde, devir tarihinden sonra anılan Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayır, 2002'yi gündeme getirmekten rahatsız olmamak lazım çünkü AK PARTİ İktidarı 2002'den bugüne devam ediyor ve icraatlarını mukayesede baz alacağı nokta da 2002'dir. Bu anlamda rahatsız edici bir durum olduğu kanaatinde değilim. Makro kriz dönemi… Bakınız, küresel krizin, küresel mali krizin hepimiz farkındayız, hepimiz biliyoruz, bunu da bir istismar konusu yapmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim
ama bu krizin ötesinde öncesine baktığınız zaman makro düzeyde ne gibi iyileşmelerin olduğunu burada rakamlarıyla zaman yeterli olmadığı için ifade edemiyorum.
Eczanelerde… Özel hastanelerle ilgili katılım payının hastanelerde alınma durumuyla ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz ama kamu hastanelerinde şu anda yapısal olarak bunun mümkün olmadığını kendilerine de biz ifade ettik ama onunla ilgili de bir çalışmayı yapabileceğimizi eczacı arkadaşlarımıza ifade ettik.
CHP GRUBU ADINA ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) -
Hükûmetin yanlış ekonomik politikalarıyla çökerttiği bir başka kesim de eczacıdır. Değerli milletvekilleri, 2006'da 484, 2007'de 597, bu yıl ise şu ana kadar 800'ün üzerinde eczane ekonomik zorluklar nedeniyle kapanmıştır.
Bozulan ekonomik düzenin yanı sıra eczacıların işlerini yapmaları yine Hükûmetin getirdiği düzenlemelerle ayrıca zorlaştırılmaktadır. Hükûmet tarafından sürekli olarak "Sağlık hizmeti ücretsiz oldu." denilmektedir. Fakat devlet hastanesine gittiğinizde 3 YTL, araştırma hastanesi için 4 YTL, üniversite hastanesi için 6 YTL, özel hastane için 10 YTL muayene ücreti isteniyor. Hükûmetin bunu halktan istemeye yüzü olmadığı için eczacıya "Bunu sen iste." diyor. Hasta, eczaneye geldiğinde ilaç parasının yanında muayene ücreti kendisinden istendiği zaman eczacıya "Ben hastanede muayene oldum, sana niye para vereyim?" diyor. Böylelikle Hükûmet hasta ile eczacıyı kavga ettiriyor. Eczacı her gün bu ücreti ödemeyen binlerce insanla karşı karşıya geliyor.
Eczacılar yirmi dört saat kesintisiz sağlık hizmeti veriyor ama Sosyal Güvenlik Kurumunun reçete onay sistemi ayda on gün çalışmıyor. Sonuç: Hastalar mağdur, sorumlu yine haksız yere eczacı oluyor. Dahası, eczacı kaynaklı olmayan hataların bedelini yine eczacılar ödüyor. Artık, Hükûmetin sağlığa bakış açısı "Parası olanın sağlığı olsun, olmayanın ise Allah yardımcısı olsun." şekline gelmiştir.
Eczanelere bakış açısı ise çok daha vahimdir. Eczanelerin Sosyal Güvenlik Kurumu reçetelerini karşılayabilmeleri için sözleşme yapmaları gerekir. Sözleşme hükümleri ise hiçbir zaman eczaneden yana değildir. Örneğin, şu anda eczaneler Sosyal Güvenlik Kurumundan alacakları ilaç paralarını ilaçları verdikten yaklaşık -en erken- doksan gün sonra almaktadırlar. Bu durumun doğurduğu sonuç çok bellidir. Küçük çaplı eczaneler iflas edip kapanıyor, büyük ölçekli olanlar ise
zayıflıyor. Şu anda on bine yakın eczane iflasın eşiğindedir. Eczanelerin bir bir kapanmasını, zincir eczaneler kuracak dev şirketlerin önünün açılmasını birileri istiyor.
Yeni eczacılık kanun tasarısındaki "Eczacı eczacıyla ortak olup eczane açabilir." şeklindeki bir madde masum gibi görünmektedir. Fakat bu çözüm zinciri eczanelerin önünü açmak için atılacak ilk adımdan başka bir şey değildir. Önce diyecekler ki: "Eczane sayısı bazı yerleşimlerde çok fazla, eczaneler maddi sıkıntılar da çekiyor, 2 eczacı bir araya gelip eczane açarsa hem eczane sayısı orantılı artar hem de güçlü bir maddi yapıda olurlar." Bu söylemler tamamen kandırmacadır. Zincir eczane sistemine geçilen bazı ülkelerde aynı adımların atıldığı görülmüştür. İleride "Eczacı-eczacı ortaklığı olmasa da olur, varsın, ortaklardan biri eczacı olmasın." diyecekler ve artık ilaç pazarı şahısların eline geçecek. "Öyle olsa ne fark eder?" demeyin. İlaç pazarı eczacıların kontrolünden çıktığında tüccarların elinde olacaktır, insanların sağlığını değil, sadece maddi kazancı düşünenlerin elinde olacaktır.
CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ve bağlı cetvellerin 28'inci maddesinde yer alan tedavi hizmetleri için katılım payı uygulaması üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, sağlıklı bir ortamda yaşamak tüm toplum fertlerinin doğuştan kazanılmış en temel insan hakkıdır. Bu hak Anayasa'mızın 56'ncı maddesinde de "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." şeklinde yer almaktadır. Bu nedenle, sosyal güvenlik hizmeti devletin bir lütfu değildir. Yurttaşlarımız bu hakka sahip olabilmek için yeterince vergi ödemektedirler.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti tarafından çıkarılan yasalar "sağlıkta dönüşüm" adı altında sağlığı bir hak olmaktan çıkarmış sigortalılara yeni haklar getirmek yerine var olan haklarını da gasp etmeyi amaçlamış ve yeni yükümlülükler getirmiştir. Üzerinde konuşmak için söz almış olduğum maddede tedavi hizmetleri için katılım payı uygulamasına yer verilmektedir. Maddeye göre, 5510 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesi kapsamındaki sigortalılardan ve yeşil kartlılardan 2009 yılında ayakta tedavilerinde hekim ve diş hekimi muayenelerinden 2 TL katılım payı alınacaktır. Bildiğim kadarıyla daha evvel bu katılım payları yoktu. Bu, birinci kademeden alınacak, şimdi gene konuşmamda geleceğim.
Bilindiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geneli için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Bu başvuru sonrasında Anayasa Mahkemesi de kanun içerisinden memurlar ile ilgili olan kısımları memurlar ile diğer sigortalıların statü hukuku bakımından aynı kanunda yer alamayacağı gerekçesiyle kanundan çıkarmıştır. Bugün 28'inci maddenin 2009 yılı bütçe kanun tasarısına konulma nedeni ise yukarıda belirtilen sigortalılardan tekrar 2 TL katılım payı almayı amaçlamaktadır. Ayrıca, bununla kalmayıp maddede bu katılım payının tutarını artırmaya, yani birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılan muayenelerde -ki birinci basamak genellikle koruyucu sağlık hizmetlerini de içermektedir, bu diğer basamaklardan farklı bir basamak- almamaya veya düşük tutarlarda almaya veya 5 katına kadar artırmaya Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Yani ücretsiz sağlık hizmeti veren birinci basamak resmî sağlık kurumlarında yapılan muayenelerde alınacak katılım payı oranı istenildiği gibi azaltılacak veya 5 katına çıkartılabilecektir.
Sayın Bakanımız da burada bir şans olarak. Bunlara herhâlde açıklama getirir daha sonra, birinci basamakta bir katılım ücreti 2 TL geliyor. Yetkinin Maliye Bakanlığına verilmesiyle de katılım payı sınırları iktidarın insafına bırakılacaktır. Sağlık hizmetlerine en çok ihtiyaç duyan düşük gelirli vatandaşımız ise parasızlık nedeniyle bu hizmetten dışlanacak, belki de kendisi ve yakınları için hayati önem taşıyan muayene ve ilaçlardan yararlanamayacaktır.
Değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açıklanan 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği'nde ikinci basamak resmî sağlık kurumlarında 3 YTL, eğitim ve araştırma hastanelerinde 4 YTL, üniversite hastanelerinde 6 YTL, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında 10 YTL katılım payı ödeneceği açıkça belirtilmekteydi. Bu 2 YTL yeni gelmekte.
Yine, aynı tebliğde, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı tahsilinin reçete ile ilaç temini için başvurulan kurumda sözleşmeli eczaneler tarafından tahsil edileceği belirtilmektedir. Eczacılar ise muayene katkı payının eczaneler tarafından tahsil edilmesinin kendilerini tahsilatçı durumuna düşürdüğünü defalarca, her zeminde ifade etmişlerdir. Altı gün evvel Ankara'da, bütün Türkiye'den gelen on binlerce eczacının katıldığı miting gerçekleşmiştir. 27'nci maddede bu konuda konuşan eczacı arkadaşımız Abdulaziz Yazar daha ayrıntılı bilgi vermişti.
2005 yılında yine AKP İktidarı döneminde SSK'lıların Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle bu süreç başlamıştır. O dönemde sigortalıların güvencesine göre muayene ücretleri de değiştiğinden insanlar uygulamanın gerçek yüzünü ancak anlayabilmişlerdir. 1 Ekimden itibaren muayene ücretleri kademeli olarak artmış, muayene ücreti alınan kişilerin kapsamı genişletilmiştir. Uygulama bir yandan tedavinin ücretsiz gibi görünmesi yanılsamasını doğurmakta, bu da hastalarla eczacıların karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.
Tedavi hizmetleri için alınan katkı payları konusunda hâlâ insanların kafası netleşmemiştir. Üstelik hastaların çoğu ilaç alınmadığı takdirde katkı payını vermedikleri düşüncesini taşımaktadırlar fakat yurttaşlarımız bu şekilde katkı payından kurtulamamaktadırlar çünkü borç provizyon sistemine işlendiğinden, eczaneye gidildiğinde bu kez ödenmeyen katkı payları da karşısına çıkmaktadır. Yani hasta reçetesine yazılan ilacı alsa da almasa da veya muayenede reçete yazılmasa da katkı payı hesabına yazılmaktadır. Eczacılar alınan katkı paylarının kendi kasalarına girdiğini zanneden vatandaşa
uygulamayı anlatmak açısından ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar. Öyle ki gün içerisinde bunu defalarca anlattıklarını düşündüğümüzde eczacıların işinin ne kadar zorlaştırıldığı ve kendi asli görevlerinden, yani sağlık danışmanlığından nasıl uzaklaştırıldıkları açıkça ortaya çıkmaktadır. Çünkü o sürede, belki verdikleri ilacın etkilerini, yan etkilerini, kullanma şeklini anlatacağına, bu katılım paylarını anlatmak durumunda kalmaktadırlar.
Halkımız hastaneye gidip muayene ücreti ödemediğinde, o an için, Hükûmetin gerçekten hastaneleri ücretsiz hâle getirdiğine inanabilir. Fakat eczaneye gittiğinde sistemde üzerine çıkan borcu gördüğünde ne yazık ki Hükûmete olan inancını tamamen yitirmektedir.
Değerli milletvekilleri, 7 Aralık 2006 tarihli Resmî Gazetede Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalıların tıbbi işlemlerini elektronik ortamda takip edebilmek amacıyla Medula adı verilen bir uygulama başlatılmıştır. "Medikal ulak" anlamına geliyor. Bilindiği gibi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödemesi yapılan her hastaya hastaneye başvurusunda bir takip numarası verilmektedir. Bu takip numarasına bağlı olarak hastaya yapılan her işlem Medula'ya gönderilerek faturalandırılmaktadır. Fakat Medula sistemi, takip numarası verirken herhangi bir kontrol veya kısıtlama olmaksızın yazılımdan kaynaklanan nedenlerden dolayı hastanın birden fazla takip numarası almasına izin vermektedir. Alınan her takip numarası da eczanelerde hastadan kesilecek olan katılım payına eklenmektedir. Sistem, muayene ve kontrol diye bir ayırım yapmadığından kontrole giden hastalar da katılım payı ödemek zorunda kalmaktadırlar. Katılım payı, rahatsızlıklarından dolayı ayda en az üç beş kez reçete yazdırmak zorunda olan diyaliz hastalarını da mağdur etmektedir. Bazı ilaçları yalnızca uzman hekim tarafından yazılan bu hastalar, sağlık ocağı dışında bir kurumda, genellikle de diyalize girdikleri merkezlerde bu ilaçları yazdırarak 3 ila 10 YTL arasında katılım payı ödemek zorundadırlar.
Bir de, gene 28'inci maddenin dördüncü fıkrasında "…yardımcı üreme yöntemi tedavisinde, -yani tüp bebek yönteminde- 2009 yılında, ilk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25 oranında katılım payı alınır." ifadesi yer almaktadır.
Değerli arkadaşlar, hiç çocuğu olmayan vatandaştan katkı paylarını normalde ilaçlardan veya diğerlerinden yüzde 10-20 şeklinde alıyoruz ama burada yüzde 30-25 şeklinde. Burada Başbakanın "En az 3 çocuk yapın." söylemi var. Sayın Bakanımız da buna katılıyor. Hiç çocuğu olmayan vatandaştan yüzde 30, yüzde 25 alınırsa bu nasıl bağdaşıyor Başbakanın söylemiyle? Yani üçüncü, dördüncü, beşinci çocuk olmasın ama çocuk sahibi olamayana yardımcı olalım. Bu yüzde 30-25'leri belki diğerleri gibi yüzde 10'a çekmemiz lazım. Yani çok çocuk söylemiyle bağdaşmıyor bu yüksek orandaki katılım ücreti. Bunu dikkatlerinize sunarım. Hiç çocuk sahibi olamayan vatandaşlarımızdan katılım payının alınmaması veya daha az alınması inancında olduğumu bildiririm.
Bir de son zamanlarda… Ben hekim olarak karşınıza çıktım, bir üroloji hekimiyim. Başbakanın söylemine değinmek istiyorum, işte doktorluk konusunda. Önce "Kriz var." dendi, sonra "Yok." dendi, "Kriz teğet geçti, geçmedi..." Sonra "Psikolojik." dendi. Krizin psikolojik olup olmadığını, algılanmanın psikolojik olup olmadığını ben bilmiyorum, fakat şu gerçek ki bu kriz nedeniyle herkesin psikolojisi bozuldu değerli arkadaşlar. İntiharları görüyorsunuz zaten. Bugün ülkenin en ünlü psikiyatristleri kendilerine gelen hastaların son zamanlarda çok sayıda arttığını belirtilmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, dinleyelim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten gecenin bu saatinde konuşmamın bir anlamı yok. Ben bu kanaatle konuşma talep etmemiştim ama Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün beyanları, hassasiyeti, aynı şekilde benim ve grubumun da hassasiyeti. Sizinle de paylaşmak istiyorum, bu sebeple söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bir önerge getirdiniz, sordum AKP milletvekili arkadaşımıza, eczacı arkadaşımıza, ne oluyor dedim ya. Yani bu önergeyle eczacılara yüklenen bu yüke siz nasıl razı oluyorsunuz? Bu bir angarya değil mi? İşte çok açık, net diyor. "Eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığıyla tahsiline ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." Yani, Maliye Bakanlığı oturacak, eczacılara "Siz, şu şekilde, şu miktarda parayı keseceksiniz." diye talimat verecek. Bu bir angarya değil mi arkadaşlar? Memurunuz mudur sizin eczane? Kanuna aykırı değil mi, Anayasa'ya aykırı değil mi, genel hukuk kurallarına aykırı değil mi bu? Şimdi, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Milletin gözünün önünde, bana göre, gülünç duruma düşüyoruz arkadaşlar. Bu olmaz. Buna ne siz layıksınız, müstahaksınız ne de bizler böyle bir şeye mecburuz. Buna itiraz ediyorum. Yoksa, gecenin bu saatinde konuşmak, tenkit etmek falan değil meselemiz. Konuşmak gibi bir arzumuz da yoktu. Ama bakın, işte, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de, aynı endişelerle, sizlerin hassasiyetinize, dikkatinize sunmak için söz aldı, biz de öyle. Gerçekten nelerin olduğunu Sayın Hükûmet burada bize anlatmalı. Bu bütçeyle ilgili…
DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı üzerinde söz aldım, hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Tedavi giderlerine katılım payı olarak belirlenen miktarların -daha önce de çok ifade ettik- eczaneler üzerinden tahsilinin son derece yanlış olduğunun, bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğinin, eczaneleri iflasa sürüklediğinin bilinmesi gerekir. Buna tekrar vurgu yapıyorum.
Yine, Sağlıkta Dönüşüm Programının hastalar açısından ortaya koyduğu kimi sakıncaları da daha önceki konuşmalarımızda ifade etmiştik, umarım düzenli bir hâle gelir.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinin (5) inci fıkrasının "Katılım payının gerektiğinde ilgililerin aylık ücretlerinden kesilmesine veya eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığı ile tahsiline ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş B. Ali Bayramoğlu Abdulkerim Aydemir
Kayseri Rize Ağrı
Yüksel Coşkunyürek Ahmet Öksüzkaya Mehmet Ceylan
Bolu Kayseri Karabük
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz değerli Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anayasa'nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin "…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır." hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Katılım payının doğrudan hak sahiplerinin kendilerinden, aylık ve ücretlerinden kesinti yoluyla veya eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığıyla tahsiline imkân sağlanarak, katılım payının tahsiline ilişkin esas ve usullere açıklık kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.