SOSYAL HAKLAR VE SOSYAL DEVLET ANLAYIŞLARI;
Avrupada gelişmiş ülkelerdeki egemen sosyal devlet anlayışının küreselleşen dünya ekonomisinin baskıları karşısında sürekli açıklar vermesi, ABD’deki sosyoekonomik sistemin çok daha başarılı imiş gibi gösterilmesine yol açtı. Amerikan ekonomik sistemleri ile yola çıkarak, Avrupa’da yıllardır yaşama geçirilen sosyal devlet anlayışı başarısızlıklar dolu gibi gösterilmek isteniyor. Son yıllarda Fransa’da gözlenen sosyal çalkantılarda, bunun en açık örnekleriymiş gibi algılanmakta. Bu olaylar ortaya konarak, sosyal devlet anlayışının başarısızlığı ve işlemezliği eleştiri odağı haline getirilmek istenmektedir. Oysa, bu toplumsal çıkışların özünde insanların elllerinden alınan yıllarca savaşımı verilerek kazanılan, sosyal devlet anlayışı ile kazanılmış sosyal haklar yatıyor. Yani, yıllardır birikimi yapılan sosyal hakların bir anda geri götürülmesi ile bir anlamda “insanların başlarının çaresine bakması” anlayışı ile insanların yalnızlaştırılması, “sokak ortasında bırakılması” yatmaktadır. Uluslararası para ve finans kuruluşlarının göstermek istediği gibi, ABD’deki toplumsal uygulamaların, Avrupa’da yıllardır uygulanan sosyal devlet anlayışına üstün gelmesi değildir.
Çoğu Avrupa ülkesinde, toplumsal harcamaların oranı Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranının yüksekliği, devletin sosyal harcamalara daha fazla pay ayırmakta olduğu savıyla, sosyal devlet anlayışının yanlışlığı söylenmekte ve tartışma konusu haline getirilmek istenmektedir. Olayın bir yanı tartışılırken, diğer yanı görmemezlikten gelinmektedir. Avrupa’da sosyal devlet anlayışının yerleştiği ülkelerde vergi oranlarının, Amerika’da sosyal devlet anlayışının olmadığı ülkelere oranla daha yüksek olduğu tartışılmamakta. Avrupa’da ücretsiz eğitim ve sağlık olanaklarını sağlayan, toplanan vergi içinde bu hakların giderlerinin karşılığı olmasından kaynaklanmaktadır. Amerikan sisteminde ücretsiz eğitim ve sağlık yardımlarının olmayışı yüksek oranda vergi ödemek istenmeyişinden kaynaklanmaktadır. Avrupa’da yıllarca gelişen sosyal devlet anlayışı, aynı zamanda bu ülkelerde II. Dünya Savaşı sonrası gelişen toplumsal siyasi hareketlere karşıda bir savunma mekanizması oluşturmuştur. Çalışanlardan toplanan vergiler, çalışanların sosyal örgütlülükleri ile toplanan bu vergilerin denetimi karşılığı “sosyal devlet” anlayışı yaşamını sürdürebilmiştir.
Sıra ülkemizdeki duruma gelince; ödenen yüksek oranda vergilerin, karşılığı ücretliler, emekliler, serbest çalışan esnaflar tarafından peşin olarak ödenen sağlık primleri ile, uygulanan sağlık hizmeti sırasında ödenen katılım payları karşılığında sosyal devlet anlayışı içinde düşünülecek sağlık hizmetinin parasız olması kaçınılmazdır. Sadece serbest piyasanın, özelleştirilmiş sağlık kuruluşlarının insafına bırakılmış denetimsiz sağlık hizmetlerinin toplumsal anlamda hiçkimsenin işine yaramayacağı geçen son iki yıl içerisinde açıkca ortaya çıkmıştır. Şu anda uluslararası finans kuruluşlarının önerdiği gibi yalnızlaştırılmış, sokağa terk edilmiş sosyal haksızlıkların yoğun yaşandığı ülkelerdeki durum ortadır. ABD’de yaşanan yüksek oranlı işsizliğin, yoksulluğun, evsizliğin, hapse girme oranlarının yüksekliği, sağlık sorunlarının ve sağlığa bağlı yüksek oranlı çocuk ölümlerinin sıklıkla görülmesinin ana nedeni sosyal hakların olmayışı ve bu ülkede bir türlü uygulanamayan sosyal politikasızlıklardır.
Sonuç olarak;
Ülkemizde de toplanan vergilerin, ödenen sağlık primlerinin ve katılım paylarının, denetimini ve doğru, akılcı kullanımını önerebilen sosyal örgütlenmelerin ve yöneticilerinin olması koşulunda sosyal devlet anlayışı doğrultusunda sağlık hizmetlerinin parasızlaştırılması, daha geniş kesimlere eşit ve hakça dağılımı kolayca sağlanabilir.