Ilgın ŞİRİN
Uzm. Klinik Psikolog
Ülkemizde yıllardır süre gelen eğitimdeki seçme ve yerleştirme sistemi, belirli aralıklarla değişime uğramaktadır. Bir önceki sisteme adapte olmuş, ona göre bir düzen oluşturmuş öğrenciler ve aileler, geçilen bir başka sisteme adapte olmakta zorlanabilir ve yeni sistemin bilinmezliği (özellikle öğrencilerde) kaygıya neden olabilir.
Eğitim hayatının küçük yaşlarda başladığını düşünürsek yüksek lisansını yapmış bir bireyin eğitim hayatında geçirdiği süre yaklaşık 20 yıldır. Bu süre zarfında çocuk, eğitim hayatını etkileyecek sınavlara girecektir. Bu nedenle, çocuğun kaygı düzeyinin artması beklenen bir durumdur, fakat bu kaygı patolojik boyuta vardığında ortaya problemler çıkar. Çocuk, başarılı olabilecekken, kaygı nedeniyle sınavlarda başarısız olabilir ve kendini başarısız hissedebilir.
Sınav kaygısı günümüzde sıkça karşımıza çıkan bir problemdir. Sadece çocukların yaşadığı bir durum değil, aynı zamanda dolaylı yoldan ailelerinde tecrübe ettiği bir durumdur. Bu durum aileleri sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan etkileyebilir. Günümüz Türkiye’sinde iş bulma ve geçim sıkıntısı önemli bir yer tutarken, öğrencilerin istedikleri meslek grubuna dahil olup aynı zamanda geçim sıkıntısı çekmemek için, sınavlarından iyi notlarla mezun olmaları beklenmektedir. Bu durum çocuk ve aile üzerindeki baskıyı arttırabilir ve kaygı düzeyini kontrol edilmez bir duruma sokabilir.
Şunu söylemekte fayda var ki, öğrenci kadar ailenin de tutumu kaygı düzeyini etkileyen bir faktördür. “Tüm toplumlarda en yaygın, en önemli ve doğal sosyal destek kaynağı ise evlilik, aile kurumu ve aile üyeleridir. Öğrencilerin en önemli sosyal destek kaynakları aileleri, arkadaşları ve öğretmenleri olarak sıralanmaktadır” (Yıldırım, 2000). Çocukların ailesiyle kuracağı sağlıklı iletişim kaygı düzeyinin normal seviyelerde olmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Hali hazırda stres faktörlerinin baş gösterdiği sınav sisteminde çocuk, ailesinin yüksek beklentilerini hissederse bu durum onda bir başaramama korkusuna yol açacak ve de stresle doğru orantılı yetersizlik duygusu baş gösterecektir. Buna bağlı olarak yapabileceği konuları ve soruları bile “bilmiyorum, yapamayacağım, yeterince iyi değilim” şeklinde yorumlayıp, çözmekten kaçma eğilimi gösterebilir.
Çocuğunuzla iletişimde olmak bu durumda çok önemlidir. Buradaki öznenin asıl çocuğunuz olduğunu ve siz olmadığınızı unutmamak gerekir. Onun iyiliği için yaptığınız baskıcı tutum belki de çocuğunuz için sağlıklı bir durum yaratmamaktadır. “ Ama ben söylemeyince hiç çalışmıyor” dediğinizi duyar gibiyim. Bu gibi durumlarda iletişimi devreye sokmak önceliğiniz olmalıdır. Çocuğunuzun ne gibi ortamlarda çalışmak istediğini sorgulayın, ne kadar çalışabilirsin günde diye sorun, onun karar vermesine izin verin. Lise için sınava hazırlanıyorsa hangi lisede okumak istediğini sorun. Belki motivasyon için liseleri beraber gezebilirsiniz. İstediği liseye gitmesi için çalışması gerektiğinin emin olun çocuğunuz da bilincindedir. Belki de motivasyona ihtiyaç duyuyor, anlaşılmadığını hissediyordur. Onun aynı zaman da bir ergen olduğunu ve ebeveynlerle zıtlaşma, bireysel olma ihtiyacının ön planda olduğu bir dönem olduğunu da unutmamak gerekir. Çocuğunuz üniversite sınavına hazırlanıyorsa, onun zevklerine, ilgi alanlarına önem gösterin ve en önemlisi ileride hayatını idame ettireceği mesleği kendisinin seçmesine olanak sağlayın. “ Ama çok kararsız, ona kalsa hiç para kazanamayacağı bir meslek seçecek” diyorsanız, belki de bu endişelerinizi çocuğunuzla konuşarak giderebilirsiniz. Unutmayın tecrübeli olan sizsiniz. Seçmek istediği meslek gruplarından insanlar bulabilir, çocuğunuzun onlarla konuşmasını böylece daha sağlıklı bir karar vermesini sağlayabilirsiniz.
Sınav kaygısı yaşayan bir çocukla zıtlaşma yoluna gitmeyin. “Hayır benim dediğim olacak!” dediğiniz takdirde, zaten stresle başa çıkmaya çalışan çocuğunuza yarardan çok zararınız dokunur. Onun isteklerine ve söylediklerine kulak verin. Burada otoritenin kaybından bahsetmiyorum. Tabi ki çocuğunuz üzerinde otoriteniz olmalıdır, fakat bu otorite çocuğunuzun sizin söylediklerinizi harfi harfine yapması gerektiği anlamına gelmemelidir. Bireyselliğini edinmeye çalışan çocuğunuz için onunla iş birliği yapmak, onun stres kaynaklarından birini azaltacak, sınavlarında bir nebze de olsa daha iyi sonuçlar almasını sağlayacaktır.
Son olarak, çocuğunuzun mutluluğu sizin için her zaman ön planda olmalıdır. Çok başarılı, çok zengin bir evlattansa, sevdiği işi yapan ve mutlu olan evlatlarınızın olması daha önemlidir. Yaşının gerektirdiklerini yaşamasını engellemeyin. Okulun yanında aynı zamanda bırakın çocuk olsunlar, oyun oynasınlar ve bırakın genç olsunlar, arkadaşlarıyla buluşsunlar. Bu konu sizin ailenizde işin içinden çıkılmaz bir duruma gelmişse, bir psikoloğa danışmaktan çekinmeyin.