Ilgın ŞİRİN
Klinik Psikolog
Günümüzde, özellikle küçük yaşta olan çocuklarda, bakım verenden (genellikle anne) ayrılamama ve/veya ayrılmada zorluk yaşama sıklıkla görülmektedir. Özellikle kreşe yeni başlayan çocuklarda bu durum su yüzüne çıkmaktadır. Daha öncesinde belirtiler gösterse dahi anne ve babalar tarafından idare edilebilen bu durum, genellikle çocuk okul yaşına geldiğinde aile için büyük bir problem olabilir. Her çocuk için ilk zamanlar anne veya bakım veren kişiden ayrılmak zordur, terk edilme, anneyi bir daha görememe ihtimali çocuğu kaygılandırır. Bu durum ayrılmada direnme, ağlama nöbetleri şeklinde ifade bulur. Anneden ayrıldıktan sonra, annenin söylediği zamanda çocuğu okuldan alması veya onu evde karşılaması çocukta rahatlama yaratır. “Annem beni terk edecek" düşüncesi yavaş yavaş, “Annem beni okuldan sonra alacak” şeklini alır ve çocuğun kreş ortamına adaptasyonu güçlenir. Bu rahatlama hali oluşmayan çocuklar sakinleşmede güçlük yaşarlar. Ağlama, öfke nöbetleri devam eder, anneden ayrılmada ve bulunduğu ortama adaptasyonda zorluk yaşarlar. Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun oluşmasında çeşitli etmenlerin olduğu düşünülmüştür. Kardeş doğumu, çocuğun bakım verenden uzun zaman ayrı kalması, okul ile ilgili olumsuzluklar, anne ve çocuk arasında karşılıklı bağımlılık en etkili görülen risk faktörleridir (Erermiş ve diğ., 2009).
Ayrılma anksiyetesi bozukluğu, çocuğun evden ya da bağlandığı kişilerden ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel açıdan uygunsuz ve aşırı anksiyetesinin olması durumudur (DSM-IV, 1994). Ayrılma kaygısı bozukluğu tanı kriterleri aşağıda sunulmuştur (DSM-V, 2014).
A. Aşadakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, kişinin evden ya da bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygunsuz ve aşırı anksiyetesinin olması veya korku duyulması:
1. Evden yahut bağlandığı kişilerden ayrılacak gibi olduğunda veya ayrıldığında aşırı kaygı duyma.
2. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceği veya kişilerin başına kötü bir olay gelmesiyle ilgili olarak yoğun biçimde tasalanma.
3. Beklenmedik kötü bir olayın, bağlandığı kişilerden ayrılmasına sebep olacağına dair yoğun kaygı.
4. Ayrılma kaygısı dolayısıyla evden uzaklaşması gerek durumlardan kaçınma davranışı, okula veya işe gitmeme.
5. Evde yahut evin dışında yalnız olmaktan veya bağlı olduğu kişilerden ayrı olmaktan, devamlı yoğun korku duyma ya da isteksizlik.
6. Bağlandığı kişiler yanında olmadan ya da evin dışında, uyumayı reddetme veya uyumak konusunda isteksizlik gösterme.
7. Ayrılma hakkında yenileyen kâbus görme.
8. Bağlı olduğu kişilerden ayrılma durumunda yahut ayrılmaya dair işaretler belirdiğinde tekrarlanan fiziksel belirtilerin oluşması (karın ağrıları, baş ağrıları, kusma, bulantı).
B. Bu kaygı durumu veya kaçınma davranışı devamlılık gösterir. Çocuk ve ergenler de belirtilerin en az dört hafta, yetişkinlerde ise altı ay ya da daha uzun devam etmesi gerekir.
C. Bu kaygı, klinik açıdan gözle görülür bir sıkıntıya veya toplumsal, işle alakalı ve/veya okulla alakalı açısından önemli işlevsellik kaybına neden olur.
D. Bu bozukluk, otizmle, psikozla, yaygın kaygı bozukluğuyla, agorafobiyle veya hastalık kaygısı bozukluğu gibi diğer ruhsal bozukluklarla daha iyi açıklanamaz.
Uzmanlar tarafından konulabilecek olan bu tanı, az rastlanır bir durum olmayıp, genellikle çocukluk çağında başlar. İleriki dönemlerde ise kişide başka bir ruhsal rahatsızlığın gelişme olasılığını kuvvetlendirir.
Bu durumda, annelerin veya bakım verenin panik yaşaması çocuğu olumsuz etkiler. Çocuğunuz zaten bir kaygı içersindeyse, sakin kalmak ve onu sakinleştirme görevini üstlenmek bakım verene düşmektedir. Çocuklar için bakım verenin duygu ve davranışları şüphesiz ki çok önemlidir. Eğer ki bakım verenin kendisi çocuktan ayrılmada güçlük yaşıyorsa, çocuk bunu anlar ve ayrılmaya karşı direnç geliştirir. Bu durumdaki en önemli etken annenin güven veren ve sakin tavrıdır. Unutmayın ki sizin endişeniz zaten kaygılı olan çocuğunuza da geçer. Olabildiğince sakin kalıp, belirli bir zamanda ( çocuğunuz okula gidiyorsa okul bitiminde) onu alacağınızı söylemeli, ayrılma süresini fazla uzatmadan oradan ayrılmalısınız. Çocuğunuz ağladığı için bırakmakta zorlanmanız çok olası bir durumdur, fakat bu durum çocuğun ağlama ve ortama ayak uydurma süresini uzatır. Durumu açıkladıktan sonra sarılıp ayrılmanız çocuğunuzun bir süre sonra ortama adapte olmasında yardımcı olur.
Bu söylenilenleri yaptınız fakat yeterli gelmediyse bir uzmana başvurmanızı tavsiye etmekteyim.
Ilgın ŞİRİN
Klinik Psikolog
Yazarın özgeçmişi: Notre Dame De Sion Fransız Lisenden mezun olduktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdi. Master programını, Klinik Psikoloji üzerine Beykent Üniversitesinde tamamladı. Nisan Psikoterapi-Psikiyatri kliniğinde uygulanan Oyun Grupları ve Aile danışmanlığında 2 sene Co- therapistlik yaptı. Halihazırda Virtua Psikoloji'de Klinik Psikolog olarak çalışmakta.