Görüyor musunuz şu Eyyafyallayöküll volkanının yaptığını. Onlarca ülkenin hava trafiğini altüst etmekle kalmadı bir de ciddi sağlık sorunları yarattı. Bu patlama ile havaya aerosol ailesinden bol miktarda silisyumdioksit, kükürtdioksit salındı. Su ile birleşen kükürtdioksit ileri derecede toksik sülfırikasite dönüşüyor ve tehlike yaratıyor. Şimdi yine bu bulutların ulaştığı yerlerde çocuklar ve yaşlılar sokağa çıkmasın diyorlar. Sıcaklar bastığı zaman da bu uyarılar yapılıyor biliyorsunuz. Ben alınıyorum bu uyarılardan ve "çıkmasın keratalar" deyip kendimi sokağa vuruyorum. Bakalım ekonomik kriz gibi bu da ülkemizi teğet geçecek mi?

***

Yıllardır sağlıkta reformdan söz ediliyor. Yapılanlar gerçekten reform mu? Halk yararına mı? Bunun aksine çok kanıt var. Aslında gidiş özelleşme ve özelleştirmeye doğru. Sağlık harcamalarının yüzde 72'si kamudan, yüzde 28'i cepten ödeniyor. Katkı payları artıyor. Sağlık harcamalarımız gereksiz çok sayıda inceleme yüzünden iyice yüksektir. İstanbul'da Londra'dakinin 10 katından fazla MR laboratuvarı var. Asgari ücretle geçinenlerin sağlık ücreti ödemeleri ne büyük bir haksızlık ve eşitsizlik. Şimdi bir de Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası çıkıyor. Tabip odaları haklı olarak buna karşı duruyorlar. Sağlığın finansmanı vergilerle olmalı değil mi? Vergi sistemimiz ne kadar adaletsiz. Dolaylı verginin yüzde 70'lerde olması ne büyük haksızlıktır. Ama darbeden, türbandan yargı reformundan, anayasa değişikliğinden halkın yaşamsal sorunlarına sıra gelmiyor ki.

***

Globalizm sosyal devlet aleyhine gelişiyor. Yakında, bir süre kalıp yurda döndüğüm Amerika'da çokça sağlık reformu tartışması dinledim. Obama büyük ve uzun süren uğraşlarla meclisten böyle bir reformu geçirebildi. Demokrat Parti'den ret oyu verenler az olmadı. Sigorta şirketleri kronik hastalığı olanlara sağlık sigortası yapmayı reddediyordu. Bundan dolayı sağlık güvencesinden yoksun 32 milyon Amerikalı vardı. Bu reform ile bu kısıtlama kaldırıldı. Büyük tepkiler oldu bu yeni yasa ve uygulamaya. Bunun için Obama'yı Marksist, komünist diye suçlayanlar çıktı ortaya. Sosyal devlet anlayışı yok kapitalizmin. Gücü gücüne yeten sistemi geçerli olmalı üst tabakalarda yer alanlar için. Yoksullar başlarının çaresine bakmalı.

***

Yurda dönünce toplumda inançlara bağlılığımızın ve güvenimizin nasıl yükseldiğine tanık oldum. İki profesör TRT ekranlarında Allah inancı güçlü olanların mutlaka şifaya kavuşacaklarını anlatıyorlardı. İki unvan sahibi kişi halka Kuran'da her şey var her türlü şifa reçetesi yazılı, bize düşen onların şifresini çözmektir diyorlardı. Amerika'da Sağlık Enstitüsü'nü gezip oradaki bilim insanları ile karşılaşıp çok gıpta etmiştim. Burada ekranlarda gördüğüm profesörlerle, biz de ne bilim insanları yetiştiriyoruz diye teselli buldum.

***

Epey zamandır TV ekranlarında arzı endam eden bazı unvanlı kişilerden doğa eczanesinin, otların, sebzelerin ve baharatın nimetlerini, şifa veren etkilerini dinliyoruz. Öyle umutlar veriyor ki bu konuşmacılar her türlü hastalık halinde adeta ilaçları filan bırakıp bunları baş tacı edeceğimiz geliyor. Bunların arasına bizim fakülteden ünlü onkolog, çok medyatik Prof. Erkan Topuz'un da katıldığını gözledim. Üstelik yukarıda andığım profesörler gibi inançlı insanların tedavilerinin çok daha başarılı olduğunu ileri sürüyor ve coşku içinde anlatıyor bunları. Bu konuya ileriki yazılarımda döneceğim. Son derece önemli. Çokça konuşulup tartışılıyor ve bunlara ne dersiniz diye sorular geliyor. İyice irdelemek lazım maydanoz, kereviz yaprağı, devedikeni, zencefil nasıl bir rol oynuyor sağlığımız için iyice aydınlanmalı bu konu. Bir de kök hücre tedavileri konusu var. Birileri bunu uygulamak istiyor ve hastaları ve onların duyarlığını kullanıyor. Sağlık Bakanlığı buna aracı oluyor. O hastalar da büyük düş kırıklığına düşüp doğruları savunan bilim insanlarını suçluyorlar. Buradaki yanılgıları ve aldatmacayı da söz konusu edeceğim.

Kaynak-Cumhuriyet



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat