AKP’den Halk Sağlığına Darbe

Prof. Dr. Çoşkun ÖZDEMİR

 

Seçim öncesi hükümetten vatandaşa sağlıkla ilgili bir müjde ulaştırıldı. 15 Haziran’dan başlayarak  sosyal güvenceye sahip olan yurttaşlar artık özel hastanelere sevk gereği ve zinciri olmaksızın (aslında sağlık hizmetinin basamaklandırılması bilimsel bir gerekliliktir) başvurabilecekler ve tedavi görebileceklerdi. Ne kadar sevindirici değil mi? Ama özel hastanelerdeki bu tetkik ve tedavi masraflarını kimin ödeyeceği açıklanmıyordu. Ortaya çıkan gerçek ise halkımız için çok acı ve çok acıklı yeni bir süpriz oldu. Devlet, hasta başına sabit bir ücret ödemesi yapacaktı.

Bunun da 25-40 liradan ibaret olduğu anlaşılıyor. Peki bir kalp hastası, bir böbrek, mide hastasının, nörolojik bir hastanın tetkik ve tedavi masrafları 25-40 liranın içine sığar mıydı? Bu elbette komik bir sorudur. Anlı, şanlı profesörlerimizin 350 lira vizite ücreti talep ettiği bir ülkede 25 lira, muayene ücreti bile olamaz elbette. Peki, inceleme ve tedavi ücretinin farkını kim ödeyecek? Elbette vatandaş. Örneğin MR çekimli ve laboratuvar tetkikleri.

        500 liralık bir masrafı gerekiyorsa hasta 475 lira ödeyecek ve herhalde bu reformu gerçekleştiren hükümete dua(!) edecektir. Bir vatandaş televizyon ekranlarında “erkeklik bizde kalsın o 25’i de biz ödeyelim” derken çok haklıydı.

Evet seçimlere giderken AKP yönetiminin halk yararına(!) şu emsalsiz icraatını görüyor musunuz? Bunu artık özel hastaneler de halka açılıyor diye bir reform gibi ilan etmesini ve pervasızca yapılan bu aldatmacayı anlayabiliyor musunuz?

Aslında bu, açıkça vatandaş sağlığının piyasaya havale edilmesidir, devletin bu yükümlülüğünden ve sosyal devlet anlayışından tümü ile vazgeçmesidir.

Tıp tüccarlarının önünün açılmasıdır. Sağlık kurumlarında destek hizmetleri de taşeron şirketler tarafından verilecektir. İlaç harcamaları 2004’den bu yana iki katına çıktı.

Bu miktar tüm sağlık harcamalarının yarısına yaklaşmaktadır. Çünkü SSK ilaç alım modeli terk edilerek kamu ilaç alım protokolü kabul edilmiştir.

İlaç pazarının yüzde 70’ine yabancı şirketler egemen.

Türkiye, Engelli Hakları Sözleşmesini imzalayan ilk ülkeler arasında yer aldı ama yurdumuzda sayıları on milyona yaklaşan engellilerin okula, mesleki eğitime, istihdama, onları taşıyacak arabalara, binalarımıza ve ekonomik özgürlüğe ulaşmalarının önünde türlü, çeşitli engeller var. Siyasal partilerin bunlara nasıl çözümler önereceklerini ve bu konudaki açıklamalarını merakla bekliyoruz. Yazıyı sağlıkla ilgili bazı rakamlar ve kıyaslamalarla tamamlayalım.

Almanya’da 8000 kiliseye karşı 70.000 sağlık merkezi var, Fransa’da 9000 kilise, 60.000 sağlık merkezi bulunuyor.

Türkiye’de ise 7000 sağlıkı merkezine karşılık 77.000 camii var. türkiye Büyük Millet Meclisi’nde halkımızı temsil etmeye talip olan adayların bu konulardaki görüşlerini de bekleyeceğiz.

22 Temmuz seçimlerine halk sağlığını ciddiye alacak, onlara tıpkı eğitim gibi temel haklardan biri olan sağlık hakkını sağlayacak ve sosyal devlet ve eşitliği öngören bir iktidar özlemi ve kararlığı içinde gidiyoruz.

15 Haziran 2007 Cumhuriyet

coskunoz@superonline.com

      



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat