Muhalif

Zülfü Livaneli

İnsan kendi hayatı üzerine pek yoğunlaşmaz, yaşadıklarını düşünmez
ama ben uzun bir süredir anı kitabım üzerinde çalıştığım için ister istemez başımdan geçenlere odaklandım.
Aklımın ermeye başladığı 1950’lerden itibaren kendimi, çevremi ve Türkiye’yi anlattığım “Sevdalım Hayat”
ı bitirdikten sonra, bazı gerçeklerin farkına vardım.
Bunlardan en önemlisi, sürekli “muhalefet”te yaşamanın verdiği yorgunluktu.
1968 hareketinin etkisiyle daha güzel, daha adil ve daha yaşanılır, sanatla, yaratıcılıkla dolu bir dünya kurma ideali, beni ve kuşağımı olmadık belalarla karşı karşıya bırakmıştı.
Yaşımız dolayısıyla ne olduğunu tam da anlayamadığımız bir 27 Mayıs döneminden sonra, delikanlılık çağımıza rastlayan 1971 darbesi hepimizi testerelerle biçmiş, ülkeye ve dünyaya duyduğumuz güveni ve o saf, iyimser gençlik heyecanlarımızı darmadağın etmişti. Gençlik yıllarımız hapisle, sürgünle, zulümle damgalandı.
Çünkü muhaliftik!

***


Arkasından terör ve anarşi dolu bir dönem başladı. Sokaklara egemen olan kör şiddet, arkadaşlarımızı birer birer öldürürken namluların hedefinde yaşıyor olmanın ürpertisi kaplamıştı içimizi.
Milliyetçi Cepheler,
o güzel, sevgili ülkemiz, hasta bakışlı genç katillerle dolmuştu.
Hem hükümete muhaliftik hem de bu şiddet gruplarına.

***



Bu süreç 1980 darbesine götürdü Türkiye’yi.
Beethoven’in
5. Senfonisi’yle basın toplantısı yapan darbeciler, bu eserin hemen arkasından bir cehennem senfonisi icra etmeye başladılar.
Ne insan hakkı kaldı,
ne onur, ne incelik, ne hukuk, ne yaratı!
Onca güçlüğe rağmen hayatta kalmaya çalıştık.
Muhaliftik!

***



Sonra birbiri ardından hükümetler geldi gitti, hepsine muhalif olduk.
CHP’den milletvekili seçildik ama bütün uyarılarımıza rağmen parti yönetiminin çağdışı, şoven tavrı bizi muhalefete zorladı.
İstifa etmek zorunda kaldık.
Muhaliftik.

***



Şimdi Türkiye, İslâmi bir düzene kaydırılmak isteniyor.
Bazı aydınlar, sırf ordu ve totaliter yönetim karşıtı diye bu harekete destek veriyor.
Ben yine muhalifim!
Çünkü siyasallaşmış dinin, kutsal inanç olmaktan çıkıp,
bir baskı rejimine dönüşeceğini çok iyi biliyorum.
Liderleri istese bile,
dini esaslara dayalı bir yönetimin “
ılımlı” kalması mümkün değildir.

***



Galiba ben muhalif doğdum, muhalif öleceğim.
Ama bu durum benim ille de muhalif olma ısrarımdan değil, Türkiye’nin yaşadığı çalkantılardan ve kötü yönetimlerden kaynaklanıyor.
Keşke bu ülkeye sağduyulu, vicdanlı, hukuka saygılı, yolsuzluklara karşı, insan haklarını savunan aklı başında yönetimler gelseydi de sürekli dalgaya karşı yüzmenin yorgunluğu yerine biz de kendimizi tembel bir sonbahar yaprağı gibi serin akıntılara bırakabilseydik.

Kaynak--- Vatan Gazetesi



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat