Uzm.Ecz.Ebru CUMBUL

Farmasötik Biyoteknoloji Bilim Uzmanı

 

 

Monoklonal Antikorlar

Hastalıklara yol açan bakteri, virüs ve diğer enfektif ajanlar gibi vücuda yabancı olan maddeler, antijen olarak bilinirler ve vücudun bağışıklık sistemi tarafından “istilacılar” olarak tanımlanırlar. Bu enfektif ajanlara karşı vücudun doğal savunma ajanlarıysa, antijenleri bulan ve yok eden bir protein çeşidi olan antikorlardır. Hastalıklarla savaşmada antikorların etkinliğinde önemli özellikleri, her bir antikorun sadece tek bir antijene bağlanma özgüllüğü göstermesi ve bazı antijenlerin bağışıklık sistemini bir kez uyarmaları sonrasında o hastalık için ömür boyu dayanıklılık sağlamasıdır (Örneğin; kızamık ve suçiçeği gibi hastalıklara karşı vücudun ürettiği antikorlar hayat boyu bu hastalıklara karşı direnç  sağlar.) Antikorların bu ikinci özelliğinden yararlanılarak, aşılar geliştirilmiştir.

Antijende, antikorların bağlandığı epitop adı verilen antijenik bölgeler bulunur. Bağışıklık sistemi her bir epitop çeşidi için farklı bir antikor üretir. Tek bir epitopa özgü üretilen antikorlara; monoklonal antikorlar ,farklı yapıda epitoplar bulunduğunda ise üretilen antikorlara poliklonal antikorlar denir.

Bakteri, virüs, hormon ve vücutta bulunan bazı proteinlerin ortak bir epitopa sahip olmasından dolayı; hastalık teşhisi testlerinde poliklonal antikorların kullanılması, kuşkulu sonuçların ortaya çıkmasına neden olur.

Monoklonal antikorlar; immünglobulin yapısında, iki ağır iki hafif zincirin disülfit bağları ile bir arada tutulduğu, antijene bağlanma bölgeleri olan glikoproteinlerdir. Tanı, tedavi ve saflandırma amacıyla kullanılırlar.

1975'de Georges Köhler ve Cesar Milstein adlı araştırmacıların, koyun alyuvarları ile immünize ettikleri farelerin, dalak hücreleri(blastositler) ile antikor sentezlemeyen fare myeloma hücrelerini sendai virüs aracılığı ile birleştirmeleri sonucunda oluşan hibrit hücrelerin sadece alyuvarlara karşı antikor sentezlediklerini belirtmeleri ile bilimde bir devrim yapmışlardı. Çalışmaların sonucunda oldukça spesifik ve tek bir B hücre kolonundan monoklonal antikorlar elde edilmiş in-vitro ve in-vivo ortamda devamlı üreyebilen hücreler(hibridomalar) meydana getirmişlerdir. Bu çalışma 1984 yılında Köhler ve Milstein'e Nobel Tıp Ödülünü kazandırmıştır.

Monoklonal antikorların üretim aşamaları:

Bir fareye antijenler aşılanır. Farenin B lenfosit hücreleri, bu antijenleri tanır ve bunlara karşı antikor üretmeye başlar. Antikor üreten B lenfosit hücreleri fareden alınır. Bir insandan alınan, kanserleşmiş B lenfosit hücreleri ile fareden alınan B lenfosit hücreleri laboratuvar ortamında birbirleri ile kaynaştırılır. Böylece, monoklonal antikor üreten ve sınırsız bölünebilme yeteneğine sahip, melez hücreler (hibridoma)  elde edilir. Bu hücreler kültür ortamında çoğaltıldıktan sonra, ilgili antijene özgü monoklonal antikor üreten hücreler izole edilir, saklanır.(şekil 1)

Monoklonal antikorlar kullanılarak;

Maliyeti daha ucuz ve çok daha etkili ilaçlar elde edilir. AIDS, kanser, hormon bozuklukları teşhisi daha sağlıklı bir şekilde yapılabilir. Radyoaktif (işaretli) monoklonal antikorlar kullanılarak; enzim, protein, bakteri, virüs ve kanserlerin vücuttaki yerleri belirlenebilir. Kanser hücreleri yerlerinde yok edilebilir.Monoklonal antikorlar tümorosidal etkilerini bağlandıkları reseptör üzerinden sinyalizasyon, antikora bağlı hücresel sitotoksisite (ADCC) ve komplemana bağlı sitotoksisite(CDC) yolu ile gösterirler(şekil 2).

Rituximab,1997 yılında ilk kez bir monoklonal antikor, anti-CD 20 kimerik antikor(fare+insan) FDA tarafından, nüks etmiş folliküller lenfomaların tedavisi amacıyla onaylandı.

 

 

KANSER TEDAVİSİNDE KULLANILAN BAŞLICA MONOKLONAL ANTİKORLAR

 

Hedef Antijen

Monoklonal Antikor

Antikorun Tipi

Kullanıldığı Başlıca Kanser Türleri

Epidermal büyüme faktörü(EGFR)

Cetuximab

Kimerik IgG1

Metastatik kolorektal kanser ve skuamoz hücre kanserleri

EGFR

Panitumumab

İnsan,IgG2

Metastatik kolorektal kanser

İnsan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2)

Trastuzumab

Humanize ,IgG1

Meme kanseri

Cluster of Differentiation Antijen 20 (CD20)

Rituximab

Kimerik, IgG1

B hücre non-Hodgkin lenfoma

CD20

Ofatumumab

İnsan, IgG1

Kronik lenfositik lösemi

Cluster of Differentiation Antijen 52(CD 52)

Alemtuzumab

Humanize IgG1

B hücre lösemisi

Cytotoxic  T lymphocyte-associated Antigen 4,Sitotoksik T lenfosit Antijen-4 (CTLA-4)

Ipilimumab

İnsan,IgG1

Metastatik Melanoma

Vasküler Endtelyal büyüme Faktörü(VEGF)

Bevacizumab

Humanize,IgG1

Metastatik kolorektal kanser,küçük hücreli olmayan akciğer kanseri ve over kanseri

 

Sonuç olarak;

Monoklonal antikor üretim teknolojilerinin miladı olarak kabul edebileceğimiz Milstein ve Köhler’in keşfettikleri metot ile başlayan sürecin, geride bıraktığımız çeyrek asırlık zaman dilimi sonunda tam anlamı ile istenilen noktaya geldiği söylenebilir. Bu bağlamda, piyasada mevcut olan antikorların yerini faj gösterim ve transgenik fare teknolojileri sayesinde hızla bütünü ile insan tabanlı muadilleri alırken, kimyasal olarak sentezlenen klasik ilaçların yerini ise yine söz konusu teknikler ile yeni geliştirilen biyoteknolojik ilaçlar almaya başlamıştır.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat