Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (GYTE) yürütülen proje kapsamında kanser tedavisinde kullanılan "kemoterapi" yöntemine alternatif olarak "biyokemoterapi" yöntemi geliştiriliyor

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (GYTE) yürütülen proje kapsamında kanser tedavisinde kullanılan “kemoterapi”ye alternatif veya tamamlayıcı olarak geliştirilen “biyokemoterapi” yöntemiyle vücuda verilecek inaktif ilaç öncü maddelerin enzimler yoluyla aktivasyonu sonucu oluşacak “ajanların” tümör hücrelerine etki etmesi hedefleniyor.

GYTE Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserin çağın en büyük hastalıklarından biri olduğunu belirterek, kanser tedavisi için dünyada ciddi derecede emek ve para harcandığını ifade etti.
Kansere en küçük bir tedavi yönteminin geliştirilmesinin, değişik kanser türlerinin tedavisine yönelik en küçük bir katkının, büyük yankı uyandırdığını dile getiren Çelik, çok sayıda kişinin ölümüne veya hayat kalitesinin düşmesine sebep olan kanser hastalığının önüne geçilmesinin son derece önemli olduğunu söyledi.

Çelik, kanser tedavisi için yapılacak her küçük basamağın büyük şeyler ifade ettiğini anlatarak, bu alanda yaptıkları çalışmaların kanser hücrelerinin öldürülmesine yönelik küçük bir adım olsa da etkilerinin büyük olacağını düşündüklerini kaydetti.

GYTE Kimya Bölümü Biyokimya Araştırmalar Laboratuvarı'nda 10 kişilik bir ekiple çalıştıklarını dile getiren Çelik, “Kanser üzerine yaptığımız çalışmalarda öncelikle kemoterapinin bir sonraki adımı, bir başka deyişle alternatifi olabilecek 'biyokemoterapi' diye ifade ettiğimiz çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu.

“İLK SONUÇLAR UMUT VERİCİ”

“Bu çalışmaların içerisinde ilaç öncü bileşenleri yani aktif hale dönmemiş ilaç moleküllerini 'enzimatik' yöntemlerle aktif hale dönüştürüp ve bu aktivasyonu eğer tümör içerisinde veya tümöre yakın bölgelerde gerçekleştirebilirsek sağlıklı hücrelere zarar vermeden bir çözüme ulaşmanın gayreti içerisindeyiz” diyen Çelik, bu bağlamda yaklaşık 120 bileşiği, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Kimya bölümü yetkilileriyle sentezlediklerini belirtti.

Çelik, ilaç öncü bileşenlerin aktivasyonunu sağlayacak enzimlerinden iki tanesinin moleküler klonlamasını ve karakterizasyonunu gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, “Bu, halen devam eden bir proje ama ilk aldığımız sonuçlar son derece olumlu ve bize ümit vermektedir. Bunlardan yazdığımız ilk raporumuz 'Bioorganic and Medicinal Chemistry' dergisinde yayımlandı. Bu çalışmalar gelecekte daha iyi ve daha kapsamlı, disiplinlerarası projelere taban oluşturacaktır. Bu açıdan yapılan çalışmaları önemsiyoruz ve bu alandaki herkesin katkısını bekliyoruz. Katkılarla ülke adına çok önemli sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

“AKTİF AJANLAR KANSER HÜCRESİNİN ÖLÜMÜNÜ SAĞLIYOR”

Çelik, projedeki amaçlarının, iki veya daha fazla yeni birbirini tamamlayan enzimlerin klonlaması, karakterizasyonu, moleküler mühendisliği ve uygulamalarını göstermek olduğunu bildirerek, ilk aşamanın buna eşlik edecek ilaç maddelerinin bir önceki basamağını teşkil eden ilaç öncü olarak adlandırdıkları bileşiklerin sentezini kapsadığını söyledi.

Projenin devamında ilaç öncü maddelerinin enzimatik yöntemlerle aktivasyonu sağlanarak tümör hücrelerine etki edecek “ajanların” geliştirilmesini içerdiğini anlatan Çelik, yapılan çalışmalarda iki yeni enzimin karakterize edilerek tanımlandığını ifade etti.

Çelik, yaklaşık 120 bileşiğin sentezini gerçekleştirdiklerini, 60'a yakın bileşiğin ellerinde bulunduğunu ve bunların taramasının yapıldığını dile getirerek, çalışmaların devamında bu madde ve enzimlerin hücre kültürü deneylerinin takip edileceğini anlattı.

Hücre kültürü deneylerinde özellikle kanser hücre kültürlerine olan etkilerini inceleyeceklerini vurgulayan Çelik, konuyla ilgili yaptıkları öncü çalışmalardan ciddi derecede ümit verici sonuçlar elde ettiklerini kaydetti.

“HERHANGİ BİR YAN ETKİSİ OLMAYACAK”

“Nitro redüktaz grubu adını verdiğimiz bu enzimlerimiz, ilaç öncü bileşiklerle beraber olduğu zaman aktif ajanları oluşturuyor. Bu aktif ajanlarda hücre kültüründeki tümör hücrelerinin veya kanser hücrelerinin ölümünü sağlıyor” ifadelerini kullanan Çelik, şöyle konuştu:

“Biyoajanlar olarak ifade ettiğimiz hem ilaç maddeleri olsun hem enzimlerin, vücuda taşınması önemli bir konu. Bu alanda ciddi çalışmalar söz konusu. Bunlar, vücuda değişik yönle aktarılabilir. Öncelikle en yaygın aktarılma yöntemi pasif bir virüs yardımıyla aktarılmasıdır. Virüsün kargo taşıyıcı özelliği ön plana çıkarılarak buradaki ajanların hücreye taşınması söz konusu olabilir.”

İlaç öncü bileşiklerin aktif olmadıkları için diğer ilaç maddeleri gibi vücuda verilebileceğine dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

“Bunların aktivasyonu gerçekleştirilmediği sürece vücuttan atıldıkları için kemoterapinin verdiği zararlar gibi zarar vermesi söz konusu değil. Ancak enzimle buluştuğu zaman aktivasyonu söz konusu. Bu aktivasyonu da tümör hücrelerinde gerçekleştireceğimizi düşündüğümüzde, tümör hücrelerinin seçici olarak öldürülmesi söz konusu olacaktır. Normal hücrelerde herhangi bir yan etki olmayacaktır.”

“KEMOTERAPİ HASTANIN ALEYHİNE ÇALIŞMAKTADIR”

Çelik, klasik kemoterapide toksik maddeler kullanıldığını, bu toksik maddelerin ayırt edici özelliğinin olmadığına vurgu yaparak, böylece bu maddelerin hem sağlıklı hücreyi hem de kanserli hücreyi öldürdüğünü belirtti.

Bu durumun birçok olumsuz etkiyi beraberinde getirdiğini anlatan Çelik, kemoterapide vücuda verilen bir ajanla tümörün öldürülmesinin hedeflendiğini fakat bunun yanında sağlıklı hücrelerin de ölümüne neden olunduğunu söyledi.

Çelik, kemoterapi sürecinin vücudun zayıflaması ve direncinin düşmesini beraberinde getirdiğini dile getirerek, “Bu bakımdan tedavi edeceğiniz bir hasta, eğer sağlıklı bir durum söz konusu değilse ya da çok hassas bir durumdaysa, özellikle çocuklar ve yaşlılarda bu durum daha da öne çıkmaktadır, verilen ilaç tedavisine cevap verememekte hatta bu ilaç tedavisi hastanın aleyhine çalışmakta ve hastayı öldürebilmektedir. Bu durum kemoterapiyle alakalı olan en büyük problemlerden birisidir” ifadelerini kullandı.

“KEMOTERAPİNİN ZARARLI YÖNLERİNİ ORTADAN KALDIRACAK”

GYTE Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çelik, üzerinde çalışılan projenin kemoterapinin alternatifi ya da tamamlayıcısı olarak düşünülebileceğini belirterek, kemoterapinin yan etkileri arasında olan sağlıklı hücrelerin öldürülmesi kısmını bitirmek istediklerini dile getirdi.

“Kemoterapinin zararlı yönlerini ortadan kaldıracak bir yöntem olarak düşünülebilir” diyen Çelik, hücreye herhangi bir zarar vermeden, tümör hücrelerinin öldürülmesini hedeflediklerine dikkati çekti.

TÜBİTAK destekli bu projenin öncü bir çalışma niteliği taşıdığını ifade eden Çelik, “Çalışmaların devamında, bu projeyi geliştirmek ve önce kanser hücresi hatları üzerinde geliştirilmiş bu sistemi denemeyi arzu ediyoruz” diye konuştu.

Çalışmaların uzun soluklu projenin ilk basamağı olduğunu kaydeden Çelik, projenin ardından klinik bir çalışmaya dönüşebilecek başka projelerle destekleyip, faz aşamalara geçmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi.(aa)

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat