Ankara, 13.05.2008

BASIN AÇIKLAMASI
29.000 ECZACI 14 MAYIS’TA BİLİMSEL ECZACILIĞIN
169 UNCU YILINI KUTLUYOR

Türk Eczacıları Birliği ve yaklaşık 29.000 eczacı, ülkemizde Bilimsel eczacılığın kuruluşunun 169’uncu yılını kutluyor. Türkiye’nin eczacıları olarak bizler, toplum sağlığını iyileştirmek ve topluma daha iyi bir ilaç ve sağlık danışmanlığı hizmeti verebilmek için çaba sarf ediyoruz. Eczacınız; uzmanlığını kazanabilmek için beş yıllık uzun, zahmetli, yorucu bir eğitimden geçen, eski çağlardan bugüne hastalıkları tedavi etmeye yönelik her ürünün üretim ve kullanım serüvenini bilen, ilacın üretiminin, insan vücudunda etkileşiminin ve kullanma sürecinin ve sonucunun her safhasına hakim olan uzmandır. Eczacınız; hastalıklardan korunma ve doğru tedavi yöntemleri konusunda kişileri bilgilendiren sağlık hizmeti sunucusudur. Eczacınız; sağlık sisteminin kurucu öznelerinden bir tanesidir. Bir sistem ancak her birimin kendi görevini layıkıyla yapabilmesi ile düzenli ve sürekli bir biçimde çalışabilir. İnsan ve toplum sağlığını korumak gibi kutsal bir hedefi olan, sağlık sisteminin sekteye uğramaması için çalışan eczacılarınız, 169 yıldır en yakın sağlık danışmanıdır.
Bilimsel eczacılığın 169’uncu yılında hem eczacınızın size özveri ile hizmet sunarken karşılaştığı sorunlara dikkatinizi çekmeyi hem de ülkemize bir de eczacınızın gözü ile bakmanızı diliyoruz.

ACİL ÇÖZÜM BEKLİYORUZ!
ECZANELERİMİZİ, GELECEĞİMİZİ  KARARTMAYIN!
• Bilimsel eczacılığın 169’uncu yılında bizi mesleğimizi çağdaş ölçülere göre yapmaktan alıkoyan bürokratik engellere ve yasal düzenlemelere ilişkin olarak muhataplarımızdan acil çözüm bekliyoruz.
• İlaç firmalarının kamuya yaptığı ıskontolar eczane üzerinden geçerken yaşadığımız yüzde 2,5-3 civarındaki kayba artık tahammülümüzün kalmadığını bir kez daha haykırıyoruz.
• Artık geri ödeme gecikmesi yaşamak istemiyoruz.
• İlaçla reklamın yan yana gelmesine, bazı ilaçların tezgah üstü olarak reçetesiz satılmasına karşı, halk sağlığını korumak için çalışıyoruz.
• Kaynağından kesilen katılım paylarının düzenli ve zamanında ödenmemesi, yatsa bile hangi aya ve hangi faturaya ait olduğu bilinmediğinden takip edilemez olması sorununu anlayamıyoruz.
• Muayene ücretleri üzerimizden tahsil edilerek, sağlık sisteminin tahsilat memuru olmak istemiyoruz.
• Dünyada uygulaması olmayan bir şekilde günübirlik tedavi adı altında bazı reçetelerin özel hastanelerden karşılanmasının önünün açılması, sahte ilaçların takibinde hırsızın hiçbir suçunun olmadığı varsayılarak eczacının cezalandırılmasına yönelik bir sistem kurulması çalışmaları, hekimin yazdığı reçetedeki sorunların ve eksikliklerin bedelinin hem maddi olarak hem de sözleşme feshi şeklinde eczacıya ödetilmesi, eczacının hasta ile karşı karşıya bırakılması, eczacıyı sağlık sisteminin günah keçisi haline getiriyor.

Oysa, biz eczacılar ilaç ve sağlık danışmanı olarak sağlık sisteminin ayrılmaz bir parçasıyız ve öyle kalmak istiyoruz. Sorunlarımızın ülkenin sorunlarından ayrı olmadığını, sağlık politikalarında uygulanan çarpık değişimlerin yansımaları olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, sadece eczacılık alanında değil, genel olarak sağlık alanındaki sorunların doğal muhatabı ve müdahili olduğumuzun ve bundan sonra da olacağımızın unutulmamasını istiyoruz.

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU SAĞLIK HAKKINI DARALTMAKTADIR!
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın; sosyal adaleti sağlayan, yurttaşların geleceğini ve sağlık gereksinimlerini güvence altına alarak, onlara onurlu yaşam hakkını veren ve gelecek kaygısı duymadan, güvenli bir toplum içinde yaşadıkları duygusunu pekiştirmesi gerekirken; aksine getirilen yeni düzenlemeler ile sosyal devlet ilkesinden uzaklaşılmış, sosyal haklar yardıma indirgenmiş, devletin vatandaşını koruması anlayışı yara almıştır.
Sağlık alanında hizmet veren bir meslek örgütünün temsilcileri olarak, her zaman sağlık hakkının en temel anayasal hak olduğunu söyledik. Bugün bu söylemimizi bir kez de buradan yineliyoruz. Çağdaş dünyada bireyin ve toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılamak devlet kurumlarının öncelikli görevleri arasında yer alır. Bugün ülkemizde sağlığa bütçeden %5 oranında pay ayrılırken, yıllık kişi başı sağlık harcaması 300 dolar civarındadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan rapora göre, gelişmekte olan ülkelerde sağlığa ayrılan payın, bütçenin en az yüzde 10’u civarında olması gerektiği düşünülürse ve gelişmiş ülkelerde kişi başı sağlık harcamasının yaklaşık 1700 dolar olduğu hatırlanırsa, sağlığa ayrılan bu kadar az pay ile sağlık göstergelerini yükseltmenin olanaksızlığı ortaya çıkar. Oysa sağlıklı bir toplum yaratılması için var olan hakların budanması değil, korunması ve geliştirilmesi yaklaşımı benimsenmelidir.

YATAN HASTA REÇETELERİNİN KARŞILANMASINDA ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ!
Yatan hastaların reçetelerinin hastane eczanelerinden karşılanması uygulamasına geçilmesine rağmen, eczacı istihdamının artırılmaması ve hastanelerde gerekli fiziki koşulların yaratılmaması sorunları da beraberinde getirmektedir. Dışarı çıkarılan yatan hasta reçetelerinin hastane alacağından mahsup edilecek olması, hastaneleri, eczanelerinde bulunan sınırlı sayıda ilacı kullanmak zorunda bırakmaktadır. Ayrıca, gerekli altyapı ve personelin olmaması, eczacısız eczane hizmeti veren hastane sayısının çokluğu, hasta başına düşen eczacı sayısının azlığı, bunun sonucunda ortaya çıkabilecek akılcı olmayan ilaç kullanımının tedaviyi zorlaştırıcı ve tedavi maliyetlerini artırıcı etkileri olabileceğinden endişe etmekteyiz.

Birliğimiz, yatan hasta reçetelerinin tamamen hastane eczanelerinden verilmesi uygulamasının yarattığı ve yaratması olası hasta mağduriyetine karşı, bir sağlık meslek örgütü olmanın gereği olarak, tamamen Türk Eczacıları Birliği ve Bölge Eczacı Odalarımızın denetimi ve yürütmesinde bir yatan hasta tevzi sistemi kurmayı önermektedir. Eczacısız eczacılık hizmeti vermenin önüne geçmek, hastanın ilaca erişimini kolaylaştırmak, az miktarda ilaca mahkum kalarak tedavi seçeneklerinin sınırlandırılmasını önlemek, ilaç danışma hizmetini yerine getirmek üzere, tarafların ortaklaşa oluşturacakları temel ilaçlar listesinin hastane eczanesinden verilmesini, bu ilaçlardan eksik olanların ve diğer kalemlerin hastane eczanelerinde kurulacak olan dağıtım merkezlerinden hastalara ulaştırmasını içeren bu sistemin ayrıntıları ilgili Bakanlık ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. Aynı biçimde, günübirlik tedavi adı altında diyaliz tedavisinde kullanılan ilaçlar, kemoterapötikler, radyoterapötikler, cerrahi operasyonlarda kullanılan anestezikler ve infüzyon ilaç uygulamalarının da yatan hasta uygulaması gibi hastane eczanelerinden verilmesini, hasta sağlığı bakımından kabul edilemez bulmaktayız. Dünyada hiçbir karşılığı olmayan bu uygulamanın ülkemizde de eczacıların haklarına ve yetki alanlarına karşı bir müdahale olduğunu düşünmekteyiz.

İLAÇTA REKLAM OLMAZ!
İlacın reklamının yapılması tartışmalarının güncel hale getirilmek istendiği, kamuoyu baskısı yaratılıp ilaç gibi çok stratejik bir ürün üzerinden bu yolla gelir elde edilerek pazarda rant sağlanmak istendiği, OTC yani tezgah üstü ilaçların market raflarında satılmak istendiği günler yaşıyoruz. Öncelikle şunun bilinmesi gerekir; ilaç bir meta değildir; bir sağlık ürünüdür! Sağlık ürünü olarak ilaç, bir sağlık danışmanının bilgisi dahilinde ve denetiminde, bir sağlık kurumundan alınmalıdır. İlaçla ilgili her türlü bilginin ilacın uzmanı olan kişilerden sağlanması, hasta-eczacı ilişkisinin korunması ile mümkündür. İlacın, konu hakkında yeterli bilgi ve donanıma sahip olmayan halk tarafından, reklama dayalı olarak tüketilmesi ise ancak sağlık değil sağlıksızlık yaratacak bir uygulama olur. Halk sağlığını korumak, iyileştirmek ve geliştirmek adına eğitim almış ve yemin etmiş bir meslek grubu olan eczacıların temsilcisi Türk Eczacıları Birliği olarak; bu pazarı rekabet unsuru haline getirmek isteyen ve medyanın reklam gelirlerini artırmaya yönelik bu türlü anlayışın her zaman karşısında olduğumuz bilinmelidir! Ayrıca besin takviyesi adı altında, etkinliği tam anlamıyla kanıtlanmamış, içeriğinde ne olduğu bilinmeyen ürünlerin kontrol altına alınması gerekmektedir. Bunun en etkin çözümü bu tip ürünlere de Sağlık Bakanlığı’nın ruhsat vermesidir. Son günlerde sıkça rastlanan sahte ilaç vakalarının bir başka örneğinin önüne geçebilmenin tek yolu, bu tip ürünlerin eczane dışına çıkmasını önlemektir.

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETİNİN NİTELİĞİ ARTIRILMALIDIR!
Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında 2002 yılından beridir gündemimizde olan Aile Hekimliği uygulaması pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bugün ABD, Kanada, İsrail, İngiltere, İrlanda, Fransa, Hollanda, Norveç, Danimarka gibi gelişmiş pek çok ülkede uygulanmakta olan sistem Dünya Sağlık Örgütü tarafından da desteklenmektedir. Hiçbir ayrımın gözetilmeden doğumdan ölüme kadar yaşamın her evresinde hem koruyucu hem de tanı ve tedaviye yönelik bir sağlık hizmetinin hedeflendiği uygulama, sunulan sağlık hizmetinin niteliği, sağlık personelinin süreçten nasıl etkileneceği gibi sorunları da gündeme getirmiştir. Rekabet ortamı yaratılarak, mesleki dayanışmanın zarar görmesi ve işletmecilik esasına göre hareket edecek bir aile hekimliği sisteminin yol açacağı hukuksal ve etik sorunlar gündemdedir. Ayrıca tek kurum ile yapılan sözleşme dolayısıyla eczanelere yapılacak geri ödeme sürelerinin uzama riski, geri ödeme dışında kalan ilaç sayısının artma ihtimali ile tezgah üstü ilaçların satışlarının hızla artması ve bunların market tipi eczanelerin açılması yönündeki iştahları kabartması gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

ECZACILIK EĞİTİMİNİN İÇERİĞİ DEĞİŞTİRİLMELİ!
Biz eczacılar, eczacılık hizmeti verebilmek için beş yıllık yoğun bir eğitimi tamamlıyoruz. Buna rağmen mesleki eğitimimizle ilgili sıkıntılarımız var. Eczacılık eğitiminde iki temel sorunla karşı karşıyayız. Birincisi, planlama yapılmadan yeni fakülteler açılması ve fakültelerin aldığı öğrenci sayısının çok yüksek olmasıdır. İkinci önemli sorun, hasta odaklı değil, sanayiye yönelik bir eğitim verilmesi fakat eczacıların serbest eczacılık alanına yönelmesidir. Eczacılık eğitiminin iyileştirilmesi için hasta odaklı bir eğitime geçilmeli ve planlama yapılmadan yeni eczacılık fakülteleri açılmamalıdır.

ECZACI İSTİHDAMI ARTIRILMALIDIR!
Ülkemizde ortalama 3500 kişiye bir eczane düşmektedir. Bu rakam, Avrupa ortalamasının çok üzerinde olup, varolan serbest eczane sayısının 2020 yılına kadar yeterli olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Ancak eczanelerin % 41’i ülke nüfusunun sadece % 23’ünün yaşadığı üç büyük ilimizde toplanmıştır. Eczanelerin % 59’u ise nüfusun % 77’sine hizmet vermektedir. Bu eşitsizlik giderilmeli, eczane açılışına nüfus ve eczaneler arası mesafeye göre kısıtlama getirilmelidir. Ayrıca, eczanelerde ciroya göre eczacı çalıştırma zorunluluğu getirilmeli, her 50 hasta yatağı başına bir hastane eczacısı istihdam edilmeli, reçete kontrollerini de hızlandıracak bir uygulama olarak; kontrol birimlerinde çalışan eczacı sayısı artırılmalı ve eczacıların ilaç sanayinde çalışmalarını özendirecek önlemler alınmalıdır.

SAĞLIK ÜRÜNLERİNİ ECZANEDEN ALIN! ECZACINIZA DANIŞIN!
Eczacılar sağlık döngüsünün önemli bir öznesi, sağlık sisteminin giriş kapısı ve son noktasıdır. İlaç danışmanı olarak eczacı, sağlık hizmeti için vazgeçilmezdir. İnsanlık, insanların ve toplumun sağlığını iyileştirmek ve korumak gayesinden vazgeçmediği sürece eczacının vazgeçilmezliği gerçeği de değişmeyecektir. Bilinmelidir ki, mesleğine sahip çıkan ve sağlık alanında uzmanlık gerektiren önemli bir hizmeti özverili bir şekilde yerine getiren eczacılar, sadece ilaç satan kişiler değildir! Eczacı ilacın ne şekilde üretildiğini, etkisinin ve içeriğinin ne olduğunu, nasıl kullanılması ya da kullanılmaması gerektiğini bilen tek sağlık meslek mensubudur. Hastasına, ilacı tarif eden, yan etkilerini anlatan, hangi tür ilaçlarla birlikte almaması bilgisini veren bir sağlık danışmanıdır. Bunun içindir ki, tedavi ve ilaç sağlama hizmeti açısından eczacı vazgeçilmezdir. Bu nedenle ilacınızı mutlaka hekim reçetesiyle eczaneden alınız, alırken eczacınıza danışınız! Kulaktan dolma bilgilerle kullandığınız ilaç hem size bir fayda sağlamadığı gibi sağlığınıza zarar da verebilir. Ayrıca gereksiz yere kullanıldığı için ülke ekonomisine de zarar verecektir. Biz eczacılar diyoruz ki, ilaçlarınızı kullanmadan önce mutlaka eczacınıza danışın; öncelikle kendi sağlığınıza sahip çıkın, sonra da ülke ekonomisine!

EŞDEĞER İLAÇ AYNI ETKİ VE DAHA AZ MALİYET DEMEKTİR!
Eczacının hastaya reçetede yazılan ilacın eşdeğerini verme yetkisi vardır. Buna “eşdeğer ilaç uygulaması” denir. Emin olunuz ki eczacınızın size verdiği ilaç, reçetenize yazılan ile tıpatıp aynı etkiyi gösterecektir. Bu uygulamanın temel amacı, ülke ekonomisini korumaktır. Jenerik İlaç Birliği verilerine göre, tüketiciler jenerik ilaçları kullanarak yüzde 30 ila 80 arasında tasarruf sağlayabilmektedirler. Sadece jenerik ilaç kullanımına teşvik ile, 2005 yılı için bu rakam, 615 milyon dolar olarak hesaplanmıştı. Bu rakam 2007 yılı için 808 milyon YTL olarak gerçekleşmiştir.

AKILLI İNSAN AKILCI İLAÇ KULLANIR!
Eczacılar olarak halkımızı doğru ilacı, doğru zamanda, doğru dozda kullanmaları konusunda sürekli uyarıyoruz. Buradan bir kez daha hastalarımıza sesleniyoruz: Lütfen, evlerinizde kullanım süresi dolmuş, ne olduğunu tam olarak bilmediğiniz ilaçları kullanmayın. Lütfen, ilacınızı tam olarak size söylendiği biçimde kullanın! Lütfen komşularınız ya da tanıdıklarınızın tavsiyesi ile ilaç kullanmayın, her ilaç her kişide aynı etkiyi göstermez. Lütfen, internetten ya da eczane dışında başka bir yerden ilaç almayın, çünkü buralardan alınan ilaçların sahte olması ihtimali çok yüksektir.

Değerli Basın Mensupları;

Finansörlük, memurluk, mutemetlik değil, topluma sadece çağdaş bir eczacılık hizmeti sunacağımız güzel günleri hep beraber görme inancıyla, sizlerin aracılığıyla tüm meslektaşlarımızın Bilimsel Eczacılık Günü’nü kutluyoruz.


TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ
MERKEZ HEYETİ



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat