KİME YARAR SAĞLAYACAĞI BELLİ YASALAR,

SONUÇTA BİZİ YARALAR...

Bir zamanlar, Ankara’nın ünlü tepelerinden birine Rockefeller vakfının kurduğu üniversitenin başına, Kerkük’teki petrol kuyularının zenginliği ile oturmuş, sonrasında Amerikalı bir çocuk doktorunun kitabını kendi kitabı gibi yayınlamış, üniversite bünyesinde kurduğu vakıfla üniversitenin altında mobilya şirketi kurup işleten, Ankaranın bir başka tepesinde yerleşke oturtup yine vakıf bünyesinde yapı şirketi, basım şirketi kurduktan sonra yükseklik (tepe) tutkusu nedeni ile yüksek öğrenim kurumlarının da tepesine yıllarca ‘var olan erklerin gücü ve katkısıyla’ el koyan, aldığı kararlarla üniversitelerde öğrencisinden, öğretim üyelerine kadar yıllarca tartışılan, bir öğretim üyesi. Hırsını alamayıp, ülkenin tüm yüksek öğrenim yerleşkelerinin yapı işlerinden, mobilya donanımına, kitap basımından, sınav soru-yanıt kitapçıkları basımına kadar kurduğu vakıflarla üslenen bu öğretim üyesi şu anda sağlık alanında hizmet sunabilmek için hastane kurmaya hazırlanıyor. Ulusal basın organlarında yayınlanan habere göre;

"Tepe grubu sağlık işine girdi"

Bilkent Üniversitesi’ne bağlı Bilkent Holding içerisinde yer alan Tepe Grubu, aralarında havalimanı yapım ve işletimi, inşaat, savunma sanayii, bilişim, alışveriş merkezleri yapımı gibi faaliyetlerin de yer aldığı 21 işkoluna sağlık ve sağlık turizmini de ekledi. Diye devam ediyor haber.

Örneğini, yaptığı işlerle verdiğimiz öğretim üyesinin adını bu ülkede yaşamış, okumuş herkes bilir. Ya ikincisini.

Diğer tarafta Ankara da aynı yıllarda, aynı tepede ki üniversitenin Toplum Hekimliği Kürsüsü Profesörü Dr. Nusret Fişek. 1960’lı yıllarda 224 sayılı sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasının kurucusu, koruyucusu, bugün ortadan kaldırılmak istenen Sağlık Ocaklarının yapılandırılmasında büyük katkıları olan bir sağlık çalışanı, bilim insanı ve öğretim üyesi. Birinci basamak sağlık hizmeti verecek sağlık ocakları ve onlara bağlı sağlık evlerinin kurulması ile koruyucu hekimliğin ülke geneline yayılmasına ön ayak olan bir bilim insanı. Öncelikli olarak koruyucu hekimliğin, sağlık ocaklarının, sağlık evlerinin bulunduğu bölgelerde aşı, ana ve çocuk sağlığı, üreme sağlığı ile beraber çevre temizliği, koruyucu sağlık, halk sağlığı gibi tüm sağlık hizmetlerinin üretildiği, gerektiğinde ikinci basamak sağlık kuruluşu olan hastanelere hastanın sevkini sağlayan bir sağlık sistemini savunan, yıllardır temeli oturmuş bir yapı olan toplum hekimliği, şimdilerde bir kenara itilip aile hekimliği adı altında sosyal güvenliksiz, özelleştirilmiş bir sağlık hizmeti olarak yaşama geçirilmek isteniyor.

Aynı, SSK sağlık hizmeti üniteleri olan hastanelerinin başına gelen serbestleştirme, özelleştirme adıyla yok edilerek insan sağlığının özel şirketlerce piyasa haline getirilen, sağlığı piyasallaştıran SSK oyunları şimdi sağlık ocaklarında oynanıyor.

Gelin karar verin, toplum hekimliği mi, aile hekimliği mi? Veya diğer adıyla Sağlıkta sosyalleşme mi, özelleştirme mi, piyasallaşma mı? Yeni özelleştirme oyunları sağlık sorunlarını, genel halk sağlığından çıkartarak, toplumun en küçük ünitesi aileyi temel alıp, parçalayıp, bireyselleştirerek, toplumdan soyutlayarak, toplum sağlığı ile oynanmaktadır.

Sağlık sorunları ile ilgili çıkarılacak yasalar, öneriler, çözümler bireyselleştirilemez, özelleştirilemez.

Yukarıda örneklediğimiz benzer bir sorun, 6197 sayılı eczane işletme yasası ile tek çatı altına girecek sosyal güvenlik kurumları 2007 tektip sözleşmesi ile biz eczacıların da kapısında durmakta. Yeni çıkarılacak yasalara, yönetmeliklere bu geçirilmiş deneyler ile, yaşanmışlıklar ile bakmamız da, ses çıkarmamız da son derece ivedilikli ve önemlidir. Bunun karşıtı olan, suskunluk, erksizlik, çaresizlik, ilgisizlik, gündemsizlik, tavandan, tabana kadar hangi kademede olursa olsun, genelde tümüyle eczacılık mesleğini ve özel olarak da tek tek eczaneleri olumsuz etkileyecektir. Önce hastaneler, sırada sağlık ocakları, sonrası ekmek kapımız, başta ekonomik sıkıntılarla bastırılmış küçük ölçekli eczaneler olmak üzere birer birer sırayla kapatılacak. Yerlerini, hergün yenilenecek olan sosyal güvenlik kurumlarının ödeme listesinden çıkarılan ilaçlarla, özelleştirilmiş, sermaye gruplarının tekelinde market eczanelere, zincir eczanelere devredecektir. Yani toplum bir anlamda, eczanelerden uzaklaştırılmak istenmektedir.

Aynı şekilde, sağlık sorunlarının vazgeçilemez bütünü olan ilaç ve eczaneler ile ilgili çıkarılacak yasalar, öneriler, çözümler bireyselleştirilemez, özelleştirilemez.

Sonuç olarak; bizim sosyal ve ekonomik yaşamımızı birebir ilgilendiren sorunlarda, birlik/birliktelik ilkesi ile biz, bize ait kararlar veremez, çözüm üretemezsek, karar verecek, çözüm üretecek market eczane zincirleri, yabancı ortaklı dağıtım tekelleri, siyasal işbirlikçi bürokratlaşmış yöneticileri büyük bir hevesle sırada beklemektedir.

İnanıyorum ki biz birlikte ses getirebiliriz.

Ecz. Mustafa Nuri ŞENER

"Bu tartışma ortamına katkı verecek

6197 ve 2007 tektip sözleşmeler ile ilgili

görüşlerinizi, önerilerinizi, yanıtlarınızı, yazılarınızı

eczacininsesi@eczacininsesi.com

 

adresini tıklayarak gönderebilirsiniz."

Not: Bir ay süreyle, bir sözcük bile olsa katkılarınızla oluşacak yazı ve yanıtlar "tartışma ortamı" bütünlüğü içerisinde bizim kendi sesimiz olarak eczacılık mesleği ile ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara toplu olarak e-posta ve posta kanalıyla iletilecektir.

www.eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat