Takviye Dosyası: Kanser Hastalarını Aydınlatmak

Birçok onkolog, hastalarına antioksidan takviyelerinden uzak durmalarını tavsiye eder. Özellikle zerdeçal ve yeşil çay özü içeren takviyeler, radyasyon tedavisi ve bazı kemoterapötikler verilirken kaçınılması gerekenler. Bu terapiler, tümör hücrelerinde serbest radikaller olarak adlandırılan, nihayetinde onları öldüren yüksek oranda reaktif molekül bolluğu yaratarak çalışır. Teoride antioksidanların bu mekanizmayı etkisiz hale getirebileceği düşünülmekte. Bazı çalışmalar, kanıtlar karışık olmasına rağmen, antioksidan takviyelerinin radyasyon ve kemoterapinin etkilerini azaltabileceğini düşündürmekte.

Yüksek dozda yeşil çay ekstresi ve A vitamini de dahil olmak üzere bazı takviyeler, böbrek veya karaciğer toksisitesine neden olabilir ve birçok kanser hastasının zaten böbrek veya karaciğer fonksiyonlarını tehlike altında olması bilinmektedir. Stevia gibi masum olduğu düşünülen bir tatlandırıcı bile mide bulantısı ve kusma gibi tedaviye bağlı yan etkileri artırabiliyor. Takviyelerle ilgili bir başka potansiyel sorun ise içlerinde tam olarak ne olduğunu bilmenin neredeyse imkânsız oluşu. Örneğin, daha geçen yıl FDA, diyet takviyeleri pazarlayan şirketlere yaklaşık 50 uyarı gönderdi.

Sorun, üretimi yöneten düzenlemelerin takviyeler için ilaçlardan daha az katı olması. Sonuç olarak, bazı takviyeler etikette listelenmeyen bileşenler içeriyor.  Tarihsel bir örnek, prostat kanseri olan erkeklere pazarlanan sekiz bitkinin bir karışımı olan PC-SPES adlı takviye. Takviye 2002 yılında, dietilstilbestrol, etinil estradiol, varfarin ve alprazolam dahil olmak üzere reçeteli ilaçları eser miktarda içerdiği tespit edildikten sonra geri çekildi.

Kanser hastalarının çoğu yetersiz besleniyor ve yiyeceklerden alabilecekleri besin maddelerini kaçırıyorlar. D vitamini ve folik asit, bu hasta popülasyonunda en yaygın eksikliklerden ikisi. D vitamini takviyesi, aşılamaya yardımcı olarak ve bağışıklık sistemini yeniden inşa ederek kök hücre nakli almış hastalarda sonuçları iyileştirebilirken, folik asit takviyesi, düşük alyuvar sayısını ve hemoglobin seviyelerini yükseltmeye yardımcı olabilir.

Ancak daha fazlası daha iyidir gibi bir durum söz konusu değil. Bir eksiklik nedeniyle güvenli gibi görünse de hastaların rutin olarak vitamin eksiklikleri açısından test edilmesi, gözetim altında kullanılması ve hasta bakım ekibi tarafından dikkatle izlenmesi gerekiyor.

Takviyeler genellikle doğal olarak lanse edildiğinden hastalar bir takviyenin ilaç gibi davranabileceğinin ve kanser tedavisine müdahale edebileceğinin farkında değiller. Üstelik takviyeler, bazı hastaların daha güçlü hissetmelerine yardımcı olabilir, bu noktada itirazımız yok.

Kanser, bireyin kontrolünün çoğunu elinden alan bir hastalık. Takviyeler veya fitoterapötikler kullanmak, bir hasta için kontrol duygusunu yeniden kazanmanın bir yolu. Bu fenomen kültürel de olabilir. Bazı insanlar sağlıklı kalmak veya sağlık sorunlarıyla mücadele etmek için şifalı bitkiler ve takviyeler alarak büyüyor. Sağlık durumları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak isteyen veya yüksek düzeyde kaygı hisseden hastaların, arkadaşlarından ve ailelerinden gelen önerileri kabul etme olasılıkları daha yüksek.

Sosyal medya genellikle bu yanlış bilgileri normalleştiriyor. Ulusal Kanser Enstitüsü Dergisi'nde 2021'de yayınlanan bir çalışma, 2018 ve 2019'da sosyal medyada yayınlanan kanser tedavisiyle ilgili en popüler makalelerin üçte birinin yanlış veya yanıltıcı bilgiler içerdiğini ortaya koyuyor. Yanlış iddialar özellikle potansiyel olarak güvenli olmayan bitkisel ilaçlara odaklanıyor. Bunlar arasında "akciğer kanseri kenevir yağı ile tedavi edilebilir" ve "altın çilek kanseri tedavi eder ve önler" en dikkat çekici başlıklar.

Hastalar yargılanacakları veya eleştirilecekleri korkusuyla takviye kullanımını gizleme eğiliminde olabiliyorlar. Klinisyenler hastalarına kendilerini yargılanmış hissettirmekten veya insanlara araştırma yapmak için interneti kullanmamalarını söylemekten kaçınmalı. Bunun yerine hastaları doğru çevrimiçi bilgi kaynaklarına yönlendirmek, hastaların kendilerini güçlü hissetmelerine yardımcı olmanın bir yolu.

Cancer.gov ve Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nin fitoterapötikler üzerine kurulan veri tabanı hem klinisyenler hem de hastalar için takviyeler ve kanser tedavisi hakkında erişilebilir ve doğru bilgiler sağlıyor.

Tedavi sırasında belirli bir takviye güvenli değilse, klinisyenlerin bunun nedenini açıklayabilmeleri gerekiyor. Yakın tarihli bir çalışma bize şunu gösteriyor, ankete katılan sağlık hizmeti sağlayıcılarının %80'i takviyeler ve ilaçlar arasındaki etkileşimlerin sorunlu olabileceğine inanıyor, ancak yalnızca %15'i bunun nedenini açıklayabiliyor.

Diğer bir anahtar, belirli bir takviyeyi neden alıyor olabileceklerini anlamak için hastaları yakından dinlemek. Hastaların size belirli bir takviyeyi neden kullandıklarını söylemelerine izin vermek, genellikle karşılanmamış ihtiyaçları veya psikososyal zorlukları ortaya çıkarır. Bu bilgi, klinisyenlerin hastaların ihtiyaçlarını yönetmek için kanıta dayalı bir alternatif önermesine olanak sağlayabilir.

Bir hastaya belirli bir takviyenin yararsız veya zararlı olduğunu söylemek, gerginlik yaratabilir, bunun yerine, konuyu yeniden çerçevelendirmek önerilir; önce kemoterapi veya immünoterapiyi nasıl tolere ettiğini daha iyi anlamaya çalışmamız olması gereken yaklaşım. Sonuç olarak, hastalar tedavi süreçlerinde aktif bir rol oynamak istiyor ve bize düşen bunu güvenli bir şekilde yapmalarına yardımcı olmak.

Yeni bir araştırmaya göre, meme, prostat veya kolorektal kanser öyküsü olan bireylerin yaklaşık %40'ı her gün en az bir besin takviyesi alıyor. Takviye ürün kullandığını belirten hastaların %40'ı birden fazla takviye alırken, neredeyse %10'u günde üç takviyeden fazlasını almakta olduğunu bildirmiş. Morina karaciğeri yağı, Omega 3'ler ve dokosaheksaenoik asit dahil olmak üzere balık yağı takviyeleri en sık kullanılan takviyeler. Bunu, D vitamini içeren veya içermeyen kalsiyum takviyeleri, multivitaminler ve mineraller izlemekte. Kadınların takviye kullanma olasılığı ise erkeklere göre 2,5 kat daha fazla.

Öte yandan çalışmalar, kanserli hastalar arasında hayatta kalanların diyet takviyelerini daha da fazla kullandığını gösteriyor. Sistematik bir inceleme, kanserden kurtulan hastaların %64 ila %81’inin bir vitamin veya mineral takviyesi aldığını gösteriyor. Takviye alanların üçte biri, takviyelerin kanserin tekrarlama riskini azalttığına inandıklarını söylüyor.

Ancak, böyle bir inancı destekleyecek hiçbir kanıt yok. Dünya Kanser Araştırma Vakfı ve Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü, diyet takviyelerinin kanseri önlemek için tavsiye edilmediğini, çünkü randomize kontrollü çalışmaların genellikle bu konuda takviye kullanımının hiçbir faydasını göstermediğini ve bazı durumlarda beklenmedik yan etkilerin ortaya çıktığını belirtmekte.

Dr. Ecz. Dyt. Neda Taner

neda.taner@gmail.com

Kaynaklar

  • The study was funded by Cancer Research UK. Conway reports no conflicts of interest. Cancer. 
  • Lisa Cianciotta, clinical dietitian, NewYork-Presbyterian Hospital, New York City. 
  • William Figg, PharmD, associate director, Center for Cancer Research, National Cancer Institute, Bethesda, MD. 
  • Skyler Johnson, MD, radiation oncologist, Huntsman Cancer Institute, University of Utah, Salt Lake City. 
  • Jun J. Mao, MD, chief of integrative medicine, Memorial Sloan Kettering Cancer Center, New York City.
  • Samantha Heller, senior clinical nutritionist, New York University Langone Health, New York City. 
  • William Dahut, MD, chief scientific officer, American Cancer Society.

 

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat