Geçen gün postacı "Ertan Bey, size yol görünüyor" diye gülerek eczanemden içeri girdi.

Elindeki bir tomar destenin içinden bana ait olanı çıkarttı, ilgili yerlere imzamı attırarak Danıştay 10. Dairesinden gönderilen DURUŞMA DAVETİYESİNİ masamın üzerine bıraktı.

Belki de bana öyle geldi ama, sanki "allah akıl, fikir versin" der gibi hafifçe başını sallayıp, gülümseyerek eczanemden çıktı gitti.

Postacı da alıştı, neredeyse her sene iki, üç tane mahkemelerden yazılı kağıt getirmeye. Bazen takılıyor "Ertan Bey, uzun zamandır sizi aramıyorlar" diye.

Postacı gittikten sonra davetiyeyi elime aldım.

2006 yılı SSK’nın eczanelerden ilaç alım sözleşmesinin bazı maddelerinin iptali amacıyla SSK ve TEB’e karşı açtığım ve halen sür giden davanın duruşma davetiyesi.

"27/11/2012 tarihi, Salı günü, saat (9:45) da davacı sıfatıyla Ankara’da Danıştay Onuncu Dairede bulunmanız ve gelmediğiniz takdirde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun’un 18 inci maddesinin uygulanacağı tebliğ olunur."

İlk müracaatın üzerinden altı seneden fazla süre geçmiş, sözleşmenin geçerliliğini yitirmesinin üzerinden beş seneden fazla süre geçmiş. Bu sözleşmenin  anti demokratik, yasa dışı olduğunu düşündüğüm ve iptalini istediğim bazı maddeleri yüzünden belki de haksız yere bir çok meslektaşım mağdur olmuş ve bu mağduriyetlerinin telafi olanağı ortadan kalkmış. Bizim dava halen sonuçlanmamış, devam ediyor. Kahkahayla güler misin, yoksa hüngür hüngür ağlar mısın?

İşin bir başka komik tarafı, bir sonraki yıla ait, yani SGK’nın 2007 yılı eczanelerden ilaç alım sözleşmesinin bazı maddelerinin iptali amacıyla yine aynı Danıştay 10. Dairesinde açmış olduğum dava 01.12.2009 tarihinde sonuçlanmıştı.

İptalini istediğim 2007 yılı sözleşme maddelerinden sadece "eczacı ya da çalışanlar dışında sahte olarak tanzim edilen reçete, küpür veya raporun kuruma fatura edilmesi halinde" eczacıya verilecek cezaları içeren 6.3.24. maddesi iptal edilmiş, diğer maddelerle ilgili iptal istemim reddedilmişti.

Bu dava için de yine 01.12.2009 Salı günü sabahı Danıştay’daki duruşmaya davet edildiğim için gitmiştim.

Karşı sol tarafımda savcı, tam karşımda dokuz hakim, sol tarafımda davalı taraflar olarak SGK avukatı ve TEB avukatı, arkada SGK’nın danışman eczacıları.

Duruşmada mahkeme başkanı da "sizden başka rahatsız olan yok mu?" diye sormuştu.

Mahkeme çıkışında da SGK’nın avukatı nazik bir şekilde elimi sıkarak "sizi tebrik ediyorum, çok iyi hazırlanmışsınız, ama avukatınız yok mu?" demişti.

Yine işin ayrı bir komik tarafı bu duruşma 01.12.2009 tarihli, mahkemenin sonuç tarihi de 01.12.2009 tarihli.

Bende bu dava ile ilgili oluşan kanı;

Bu duruşmada ilginç olan, o gün mahkemeye sunduğum dava ile ilgili delillerin de olduğu son dilekçem dikkate alınmadan, belki de hiç okunmadan aynı gün karar verilmesi. Böyle bir durum ilk kez başıma geliyor. Önceden duruşmalı bir oturum düzenlenmemiş ki. Her seferinde mahkeme kararı, son duruşmadan sonraki tarihlerde her delil, her söz değerlendirildikten sonra olurdu. Belki de 12 sayfalık karar metni bu duruşmanın yapıldığı andan önce yazıldı, duruşma sonrası da katılan hakimlerce imzalandı.

Sonucunda ben de, SGK da bu dava sonucunun iptali istemiyle temyize başvurduk. O süreç de halen devam etmekte.

Davanın çoğunluk maddelerini kaybettiğimden dolayı avukatlık ücreti için SGK beni icraya verdi. Ben de faizleriyle birlikte toplamda 942,76 TL’nı kendi cebimden paşa paşa ödedim:)))

Şimdi yine Danıştay yollarındayım. Bu davanın sonucunu ve gelişmelerini de ayrıca yazıp, sizlerle paylaşacağım.

Bana şans dileyin...

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat