“bütün değerleri sollayan bir koltuk hırsı eczacı örgütlerinin başındakilere musallat olmuş.”
“Eczacı odası veya ecza kooperatifi gibi örgütlerde yan yana durabilmeleri, ancak ortaklaşa çıkarları varsa söz konusudur.”
“ülke ve meslek siyasetinin insanların etnik ve dini kimlikleri üzerinden yapılmakta olduğunu üzülerek seyrediyoruz. Eczacılık örgütlerinde de aşağı yukarı bu resmin benzeri yaşanmıyor mu?”
“Kendimize dönersek; Dünyayı ve Türkiye yi çıkarlarına göre formatlamak isteyen global sermayenin stratejilerini doğru analiz etme birikimi ve yeterliliği olan yöneticilere sahip miyiz? Peki bizler, güvenilir kişilikte ve eczacılara doğru hedefleri gösteren, koltuk hesaplarını bir tarafa bırakabilen insanları örgütlerimizin başına getirebilecek bilince sahip miyiz?”
İstanbul Eczacı Odası önceki başkanlarından Ecz. Zafer KAPLAN, Çağdaş Eczacılar Derneği İzmir Şubesi’ nin resmi web sitesinde yayınlanan ORGANİZE İŞLER başlıklı yazısında, meslek örgütlerimize yönelik son derece sert ve sarsıcı tespitlerde bulundu.
Kaplan’ın yazısı, meslek örgütlerimizin kulislerinde, “İstanbul Eczacı Odası yönetimi ile ipleri koparttı” şeklinde yorumlandı
Kaplan’ın yankı uyandıran yazısını alıntı olarak aşağıda yayınlıyoruz:
ORGANİZE İŞLER
Ecz.ZAFER KAPLAN
2009-07-23 10:55:17
Geçtiğimiz günlerde AB Adalet Divanı Avrupa'da ki eczacılık mesleği ile ilgili çok önemli bir karar aldı. ‘’Eczane açma ve işletme hakkının ilacın uzmanı olan eczacıya ait olmalısı gerekir ‘’ cümlesi ile özetlenebilecek olan karar, aslında Türkiye de dahil olmak üzere bütün Dünya eczacıları için önemli.
Alman Eczacıları Birliği yaklaşık iki yıl önce zincir oluşturabilecek şekilde izin verilen bir şube eczane açma girişimini yerel mahkemede dava konusu yapmasına karşın davayı kaybetmişti. Yerel mahkeme gerekçe olarak da AB Komisyonunun zincir eczaneye izin veren kararlarını göstermişti. Son çare olarak Alman Eczacıları Birliği, AB Adalet Divanına başvurmuş ve insan hakları bağlamında dava açmıştı. İşte AB Adalet Divanı yukarıdaki ilkeyi kararına yazmış, ayrıca sağlık alanında AB mevzuatının ulusal yasaların önüne geçemeyeceğini yine aynı karara yazmış bulunuyor.
Bugüne kadar AB mevzuatı ve uygulamalarını Türkiye de tartışmasız olarak yerleştirmeyi ilke edinmiş olan siyasi iktidar ve onu yönlendirmeye çalışan güçlü çevreler, yani ilaç ve dağıtım sermayesi ile bunların yabancı ortakları AB Adalet Divanının bu kararı karşısında ne yapacaklar? İlacın perakendeciliğine göz diken bu güçlü çevreler, taleplerinden vazgeçecekler mi? Peki eczacı ortaklığını 6197 sayılı yasaya sokmak isteyen ve başlarında eski TEB başkanı AKP milletvekili olan meclisteki eczacı parlamenterler sermaye adına yüklendikleri bu misyonların dan vazgeçecekler mi?
Bilindiği gibi ilaç satmak üzere uzun bir zamandır kurdukları dükkanlarına son olarak For You Drogstore adını koydular. Yani ilaç anlamını taşıyan sözcük ilavesi ile bir anda ilaç satılan market özelliğine kavuşturdular. Aynı günlerde meclisteki eczacı milletvekilleri 6197 sayılı yasaya ortaklık maddesi koyma girişiminde bulundular. Her iki girişimin zamanlama olarak aynı merkezden kurgulandığı konusunda eczacılarda ciddi kaygılar ortaya çıkarması kaçınılmazdı.
Yani organize bir iş…
Eczacılık mesleği; Eczacının eğitimi, sermayesi ve emeği ile bireysel olarak icra edeceği bir zenaattır. Bu tanımıyla eczacılık, evrensel nitelikte aynı zamanda bilimsel bir çaba olarak anlam kazanan bir meslektir. AB Adalet Divanı kararına rağmen Türkiye de sözü edilen güçlü çevreler yinede eczacıyı dışlayarak eczacılığı sermayenin mutlak rant alanı haline getirmeye çalışacaklar mı? Gerçekçi olmak ve bu soruya Türkiye de geçmişte yaşanan deneyimler göz önüne alınarak cevap vermek gerekir. Çok bellidir ki bu odaklar ve onların siyasi uzantıları zaman zaman geri adım atsalar da sermaye şirketi modeli eczaneler açılmasının önündeki yasal engeli aşmak için çabalarından vazgeçmeyeceklerdir. Pusuya yatıp uygun konjoktürü bekleyeceklerdi. Nitekim fazla beklemediler; Temmuz 2009 başında Kayseri bölgeler arası toplantı da konuşan eski TEB başkanı bugünün AKP milletvekili özetle ‘’Yasaları biz yaparız, siz istediğiniz kadar eylem yapın ve karşı olun ‘’ sözleriyle içinden çıktığı örgütün gücünü kullanarak elde ettiği mebusluğu, eczacıların ve toplumun çıkarlarına değil, kendisine biçilen misyon doğrultusunda kullanacağını fütursuzca salondaki eczacı oda yöneticilerinin yüzlerine karşı söyledi. Onlarda dinlediler. Gelinde çıkın işin içinden…
Kendimize dönersek; Dünyayı ve Türkiye yi çıkarlarına göre formatlamak isteyen global sermayenin stratejilerini doğru analiz etme birikimi ve yeterliliği olan yöneticilere sahip miyiz? Peki bizler, güvenilir kişilikte ve eczacılara doğru hedefleri gösteren, koltuk hesaplarını bir tarafa bırakabilen insanları örgütlerimizin başına getirebilecek bilince sahip miyiz?
Türkiye de toplumsal muhalefetin olması gereken eksenden çıktığını, adeta kitlesel bir akıl tutulması yaşarcasına ülke ve meslek siyasetinin insanların etnik ve dini kimlikleri üzerinden yapılmakta olduğunu üzülerek seyrediyoruz. Eczacılık örgütlerinde de aşağı yukarı bu resmin benzeri yaşanmıyor mu? Fazladan, bütün değerleri sollayan bir koltuk hırsı eczacı örgütlerinin başındakilere musallat olmuş. Eczacı odası veya ecza kooperatifi gibi örgütlerde yan yana durabilmeleri, ancak ortaklaşa çıkarları varsa söz konusudur.
Sağlık reformu ve ilaçta dönüşüm politikaları dört yılın sonunda eczacıların çok büyük bir kesimini kredi kullanmak noktasına getirdi. Ayakta kalmak için direnen bu insanlar karsız ve sıkıntılı bir mesleki yaşama mahkum edildiler. Eczacılar arasındaki gelir dağılımı giderek derinleşen uçurum haline geldi. Eczanelerin yüzde onluk bir kesimi, tüm Türkiye ilaç cirosunun yaklaşık yarısını gerçekleştiriyor onlar artık sorunları ve beklentileri ile de farklıdırlar. Geriye kalanların yarısını oluşturanlar ki onlar 8500 olarak ifade ediliyor, sistem dışına çıkmaya zorlanıyor. Oysa yaklaşık 10 milyar dolar tutarındaki kamu reçetelerinin eczaneler arasında konumlarına göre üst limitler konularak adaletli bir sistemle dağılması (eşit değil) sağlanabilir. Önerilen şey bugünkü provizyon sistemi ile kolayca yapılabilecek bir iştir. Gündeme niçin alınmaz bunun gibi öneriler. Yöneticilerimizin gündeminde yok ki, devletin gündeminde de olsun. Anlaşılan o ki bu sistemi önermek ve hayata geçmesi için mücadele etmek bizim yöneticilerimize fazla gelmekte.
Ne yazık ki, mesleğimizde manzara böyle…
Oysa eczacıların kendileri için ve mesleklerini geliştirmek için yapabilecekleri çok işler var. Gelin görün ki, kendilerini ve statükoyu korumaya çalışmaktan başka bir şeyi düşünemiyorlar.
SAYGILARIMLA