Cahide Sarı*
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından 9 Temmuz’da yayımlanan ve 16 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe giren genelge ile Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yeni düzenleme yapıldı. Buna göre yüksek kolesterol tedavisi gören hastaların kolesterol sorunu genetik faktörlerden kaynaklanıyorsa (ailesel hiperkolesterolemi(1)) bu hastalar kolesterol düşürücü ilaçları katkı payı ödemeden alabilecekler buna karşın yüksek kolesterolü genetik sorunlardan değil beslenme ve yaşam tarzından kaynaklanıyorsa bu hastalar ancak katkı paylarını ödedikleri takdirde ilaçlarını alabilecekler. Bu genelgeden önce, kanlarında kolesterol yüksekliğini bir laboratuar testi ile kanıtlayan ve bunu gösteren bir rapor alan hastalar ‘kolesterol düşürücü ilaçları’ katkı payı ödemeden alabiliyorlardı.
Yeni düzenlemeyle birlikte ailesel hiperkolesterolemi dışında yüksek kolesterol tedavisi görenler eğer bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışıyorlarsa ilacın bedelinin %20’sini, eğer emekli iseler bedelin %10’unu ödemek zorundalar. Yani kolesterol sorununuz beslenme ve yaşam tarzınızdan kaynaklanıyorsa bunun bedelini ödemek zorundasınız artık.
Bilindiği gibi kolesterolü tedavi edilmesi gereken bir sorun olarak görmeyen, ilaç şirketlerinin yıllarca bunun hastalık olduğu fikri üzerinden para kazandıklarını ileri süren bir bakış açısı da mevcuttur. Ancak burada sorun, yüksek kolesterolün gerçekten bir hastalık olup olmaması değil, hastalık olarak kabul edilmiş bir soruna ve bu sorundan muzdarip olanlara karşı geliştirilen tavırdır.
Türkiye’de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide de yüksektir (240 mg/dl). Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Kalıtımsal faktörler bu hastalığın nedenlerinden yalnızca birini oluşturmaktadır. Diğer nedenler de sırasıyla tüketilen gıdaların niteliği, şişmanlık/ obezite ve strestir.
Dolayısıyla çalışma ve yaşam koşullarınız, çalışırken ve yaşarken ne kadar stres altında bırakıldığınız, aldığınız ücretle nasıl beslendiğiniz, hangi gıdalarla beslenmek zorunda bırakıldığınız vb. gözardı edilmektedir. Gözardı edilenler bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın mahkum edildiği toplumsal koşullardır. Milyarlarca yoksulu, işsizi, emekçiyi seçmedikleri, içine itildikleri bir durumun faturasını ödemek zorunda bırakmak neoliberalizmin genel politikasıdır.
Neoliberalizmin siyasal rasyonalitesi bireylerin tercihlere, risklere ve bireysel sorumluluk alanlarına sahip oldukları fikri üzerinden işlemektedir. Bu bağlamda toplumsal sorunlar risk yönetimi anlayışıyla ele alınmaya başlanmıştır. Riskler karşısında birey, gerekli önlemleri almak, sorumluluklarını yerine getirmek ve risklerle kendi başına mücadele etmek zorundadır. Riskler karşısında güvence çoğunlukla ödeme gücüne endekslidir. Dolayısıyla yeterli düzeyde ödeme gücüne sahip olmayanların yaşam hakkının ne ölçüde var olduğunun sorgulanması gerekmektedir. Hangi bedenlerin değerli, hangilerinin değersiz olduğunun belirlenmesi açısından temel ölçütün ödeme gücü olması dönemin biyosiyasetinin ne olduğunu açığa vurmaktadır.
Neoliberal dönemde biyoiktidar, hangi yaşamların devam ettirilmesi ve yeniden üretilmesinin ekonomik olarak “rasyonel” olup olmadığına karar veren piyasa mekanizması yoluyla işlemektedir. Sosyal devlet döneminde varlığını sorunları toplumsallaştırarak çözme becerisiyle meşrulaştıran iktidara karşılık, neoliberal dönemde iktidar bütün sorunları çözme alanı olarak piyasaya işaret etmekte, toplumsal alanı piyasanın dili ile yeniden inşa etmektedir. Siyasal meşruluğun sağlanması açısından piyasa mekanizması içinde çözülmeyen ve hatta gün geçtikçe büyüyen sorunların, bireysel alandaki sorunlar olarak görülmesi ve çözümsüzlüğün kişisel başarısızlık olarak kodlanması gerekmektedir. Bu çerçevede, eğer ortada bir sorun varsa, bu, bireylerin risklere karşı yeterli düzeyde önlem almaması ve bu alandaki bilhassa “ekonomik” sorumluluklarını yerine getirmemeleri, risklerle örülü bir dünyada yeterli düzeyde kişisel birikim ve donanımı sağlayamamaları, kendi dönüşümlerini neoliberal rasyonalite doğrultusunda zamanında ve yeterince düzenlememiş olmaları sonucu oluşmuş tamamen kişisel bir sorun olarak algılanmalıdır.
“Sigara mı içtiniz? O zaman kanser olduysanız bu sizin sorununuz, buyurun masraflarınızı paşa paşa ödeyin!” tavrıyla çok yakında karşılaşmamak umuduyla…
(1)Hiperkolesterolemi: kan kolesterol düzeyinin yüksekliği.
*SES-Uzman
|