Aylin GÖÇMEN-Birgün
Bezm-i Alem, Toros, Medipol, MelikŞah, Turgut Özal, Gelişim…
Yok, kare bulmacadan öylesine seçilmiş sözcükler değil. Yeni, cesur, liberal, entelektüel Türkiye’nin genç kuşaklarını yetiştirecek ilim irfan yuvaları…
Büyük şehirlerde reklam panolarından, gazete reklamlarından fışkırarak tanıtım atağına kalkmış özel eğitim şirketleri…
Türkiye’nin bir batında açılmış çoğu kadrosuz, kampussüz vakıf üniversiteleri.
Kimi, kurucularının holdinglerinde çalışacak elemanları yetiştirmek için işletme, iktisat, mühendislik bölümleriyle açılıyor. Kimileri ise tıp fakülteleriyle giriyorlar eğitim ‘piyasasına’.
Ortak özellikleriyse umut tacirliği yapmaları.
Gençlerin işsizlik korkusuyla bıçak sırtı yaşamlar sürdüğü Türkiye’de adam olabilme ihtimalini, parlak bir ambalajla paketleyip, üzerine milyarlık fiyat etiketi koyarak satma işine soyunmuş olmaları…
Peki satabilecekler mi?
Dalga mı geçiyorsunuz?
Gençlerin gözünden bakıldığında etraf talan edilmiş yangın yeri gibi. Ortalama bir lise mezununun hayalini kurabileceği en büyük kariyer sıçraması, LYS duvarını aşıp, KPSS duvarının önündeki kuyruğa girebilmek. Bu umutsuzluk içinde boş umutlar satmak da en kârlı yatırım alanlarından biri.
Hadi diyelim bu kötü bir şey değil. Paralı okumak isteyen, paralı okusun. Ama bu cümbüşlü, sanal dünyada hiçbir şey eğitimle ilgili değil.
BEYAZ, AKADEMiSYEN OLMUŞ...
Örneğin zincir dershanecilikten, üniversiteciliğe soyunmuş bir işadamının ‘akademiası’ iki yıl sonra derslere girme olasılığı bulunan Beyazıt Öztürk’ün ismiyle yapıyor tanıtımını…
Bir yeni ‘akademia’ ise tercih listesinde adını başa yazan her öğrenciye yüzde yüz burs teklif ediyor.
Çoğunda tercih dönemi boyunca yiyecek, içecek sebil. Karnınız açsa ‘tercih yapacağım’ diyip her gün bir başka üniversitede atıştırıp, 6 Ağustos’a kadar bedava yaşayabilirsiniz.
ÖĞRENCi KANTiNi OUT YILDIZ KAHVESi iN
Diyelim ki bir kampustesiniz. Yeni okullarda o eski öğrenci kantinlerinden yok artık. Bu okulların alameti farikaları yeşil logosunu çok uzaklardan bile tanıyabileceğiniz amerikan kahvehanesi. Ve eğer bir üniversitenin bahçesinde küçücük bir Starbucks’ı bile yoksa, o üniversite, zaten üniversite değildir dostlar.
TELEFONLA ARANDINIZ MI?
Bir okul hakkında karar mı vermek istiyorsunuz?
Önemli kriterlerden birisi şu:
Üniversite evinize kaç kere telefon etti?
Evet; tercih edeceğiniz okul hakkında kendi çabanızla bilgi toplamak yerine, evinizde oturup evinize telefon edilmesini bekleyebilirsiniz.
Çünkü işe başlarken akademik araştırmalar yapacaklarını zanneden pek çok Araştırma Görevlisi telefonların başında oturmuş, öğrencilerin evlerine telefon edip, akademik pazarlama (!) yapıyorlar.
EViNiZE KATALOG GELDi Mi?
Yok eğer telefon gelmiyorsa, o zaman adını sanını duymadığınız okullardan koca koca broşürler gelecektir evinize.
Ve siz ‘Acaba orta karar bir öğretmenlik kazanabilecek miyim?’ diye kaygıyla düşünürken parasını bastırıp tıp fakültesi okuyabileceğinizin müjdesini bile alabilirsiniz!
Peki soralım:
ÖSYM ÖĞRENCi BiLGiLERiNi Mi SATIYOR?
Yoksa, bütçe yetersizliğinden yakınan ÖSYM bütçesine katkıda bulunmak için yeni bir yöntem mi keşfetti?
Öğrencilerin kişisel bilgilerini sattı mı?
Bunu yapmak için, öğrencilerden izin aldı mı?
Yoksa ÖSYM de mi bu garip işleri destekliyor?
işte dostlar yeni üniversitelerimizin şimdilik durumu budur. Peki ya siz?
Siz yeni üniversitelerimizi nasıl bilirsiniz?