Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER
İlaca bağlı ateş olasılığı, nedeni bilinmeyen ateş değerlendirmesinin bir parçası olarak değerlendirilir. Hastanede yatan hastalarda ilaca bağlı ateş, hastanede yatış süresinin uzamasına ve kapsamlı, pahalı değerlendirmelere ihtiyaç doğurur. Geniş kapsamlı çalışmaların sonucunda hastanede kalış süresini ortalama 8 gün uzatmış ve ortalama 3 kat daha fazla değerlendirme ile ilişkilendirilmiştir. Hasta öyküsünün ayrıntılı bir incelemesi, laboratuvar bulguları, ilaca bağlı ateş olasılığına ilişkin potansiyel ipuçlarını ortaya çıkarabilir ve böylece diğer potansiyel ateş nedenleri için tekrar değerlendirme yapmaktan klinisyenleri kurtarabilir.
Hastanın mevcut tüm ilaçları, bunların dozları ve kullanım süreleri ayrıntılı olarak incelenmelidir. Bunlara reçetesiz satılan ilaçlar ve bitkisel ilaçlar dahildir. Herhangi bir ilaç ateşle ilişkilendirilebilse de ilaç öyküsünün gözden geçirilmesi, daha sık ilişkili olan ilaçlara veya ilaç gruplarına odaklanmayı sağlayacaktır. İlaca bağlı ateşle daha sık ilişkili olan ilaç grupları şu şekildedir;
Özellikle hastanın şu anda almakta olduğu bir ilaçla ilgili olarak daha önce bir ilaca bağlı ateş öyküsü, şüpheyi artırmalıdır.
İlaca bağlı ateşinin ortaya çıkma zamanı, sorumlu etkenin başlamasını takiben birkaç saatten birkaç aya kadar değişebilir. Vakaların çoğu ilaca başlanmasının ilk birkaç haftasında ortaya çıksa da klinisyenler hastanın kronik olarak kullandığı ilaçların bile ilaca bağlı ateşin potansiyel nedenleri olabileceğinin farkında olmalıdır. İlaca bağlı ateşin başlaması için bildirilen medyan süre, ilaca başladıktan yaklaşık sekiz gün sonradır. Bununla birlikte, tipik başlangıç zamanı ilaca göre büyük ölçüde değişir.
Vakalarda ateş paterni ve sıcaklık artışının şiddeti değişkendir. Bazı özellikler ilaca bağlı ateş olasılığını artırabilir, ancak buna spesifik değildir. Geniş dalgalanmalarla karakterize ateş, gözlemlenen en yaygın ateş modelidir; bununla birlikte, sürekli ya da aralıklı ateşler de ortaya çıkabilir. Ateşin derecesi, düşük dereceden yüksek dereceye kadar değişebilir ve genellikle prognoz üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ateşli olgularda beklenen nabız artışının aksine bradikardi, vakaların yaklaşık yüzde 10'unda görülür ve bazen ilaca bağlı ateşin varlığına dair yararlı bir ipucu olabilir.
Bir takım klinik özellikler, ilaca bağlı ateş şüphesini artırır;
Kendini iyi hisseden ve ateşinin farkında olmayan bir hastada ilaca bağlı ateşten şüphelenilmelidir. Bununla birlikte, bu tablo ilaca bağlı ateşe özgü değildir ve özellikle ciddi sistemik komplikasyonları varsa, ilaca bağlı ateşi olan hastalar da kötü görünebilir.
Döküntü veya aşırı duyarlılığın diğer kutanöz belirtileri, ilaca bağlı ateşi olan hastaların %30 kadarında bildirilmiştir. Döküntü tipleri değişkendir eritem, morbiliform döküntüler, ürtiker/kurdeşenlerin yanı sıra foliküler olmayan püstüller, lenfadenopatili döküntü gibi hafiften-şiddetliye kadar geniş yelpazede ortaya çıkabilir ancak dermatolojik bulguların olmaması, klinisyeni ilaca bağlı ateş tanısını takip etmekten alıkoymamalıdır.
Kas sertliği, disotonomi, ajitasyon ve konfüzyon; nöroleptik malign sendrom veya serotonin sendromu gibi bir ilaç kaynaklı reaksiyon varlığına dair ipuçlarıdır. İlaca bağlı ateş, HIV veya kistik fibrozlu kişiler gibi belirli hasta popülasyonlarında daha sık görülür. Psikiyatrik hastalıklar, aktif malignite, gut, karaciğer ve böbrek yetmezliği gibi diğer komorbiditelerle ilişkili ilaç tedavisi ile ilaca bağlı ateş arasında daha sık bağlantı kurulmuştur.
İlaca bağlı ateşte eozinofili ile birlikte beyaz kan hücresi sayısı yükselebilir, ancak bu bulgular vakaların %20'sinden daha azında görülür. Nötropeni veya agranülositoz, antimikrobiyal ajanlarla (örn., penisilin veya sefalosporin) ilişkili ateş dahil, ilaç ateşi bağlamında nadiren ortaya çıkabilir. Karaciğer fonksiyonlarındaki açıklanamayan bozukluklar da bir ilaç reaksiyonunun belirtisi olabilir. Eozinofilüri, interstisyel nefriti ve buna bağlı olarak ilaca bağlı ateşi düşündürebilir. Yüksek kreatinin kinaz ve miyoglobinüri, nöroleptik malign sendromun işareti olabilir. C-reaktif protein ve eritrosit sedimantasyon hızı dahil olmak üzere inflamatuar belirteçler, spesifik olmadıkları ve ilaca bağlı ateşte normal veya artmış olabileceklerinden ötürü pek yararlı değildir.
Yönetim
Ateşe ilk yaklaşım
Hastaların çoğunda rahatsızlığı, fizyolojik stresi, ateş ve titremeyi en aza indirmek için 1 ila 2 gün için planlanmış asetaminofen tedavisi herhangi bir kontrendikasyon yokluğunda uygundur, bu yaklaşım eğer varsa patolojik durumu maskelemez. Alternetif tedavi ise başta ibuprofen olmak üzere non-steroidal antienflamatuvar ilaçların kullanılmasıdır.
İlaç bırakma
Sorumlu ilacı durdurmak hem teşhis hem de tedavi için neredeyse tek yoldur. Çoğu durumda, ateşin düşmesi, ilgili ilacın kesilmesinden sonraki 72 ila 96 saat içinde gerçekleşir. Genel yaklaşım, önce en olası ilacı kesmektir. İlacın kesilmesinden sonra, ateş birkaç yarı ömür içinde düşerse, ateşin nedeninin kesilen ilaç olduğunu varsaymak mantıklıdır. Düşmezse, diğer ilaçlar olasılık sırasıyla kesilmeye devam edilir. Bir önceki aşamada kesilen ilaca yeniden başlanılır, alternatif sınıflardan ilaçla değişim yapmak önerilmez.
Tüm ilaçların bir kerede kesilmesi ateşi ortadan kaldırabilir ancak aynı zamanda hastayı altta yatan hastalık açısından bir miktar risk altına sokabilir ve neden olan ilacın tanımlanmasını engelleyebilir. Antimikrobiyal kaynaklı ateşten şüphelenilen durumlarda, farklı bir antimikrobiyal sınıfından alternatif ilaçlar kullanılmalıdır çünkü aynı antimikrobiyal sınıftaki ilaçlar arasında çapraz reaktivite ihtimali, ateşe tekrar yol açabileceği endişesine neden olur.
Onaylama
Yalnızca aşağıdaki koşullarda şüphelenilen ilaç hastaya tekrar verilerek tanının doğrulaması gerçekleştirilmelidir:
Etkenin tekrar verilmesiyle ateş tekrarlarsa, sorumlu olduğu düşünülen ilacın tanısı doğrulanmış olur, ilaç kullanımı durdurularak alternatif bir ilaç kullanımına başlanması gerekir.
Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER
KAYNAKLAR