AVRUPA
GÜRAY ÖZ - 13 EYLÜL 2006 Cumhuriyet
‘SİVİL CEMAAT TEŞKİLATLARI’
Kuşatma tamamlanmak üzeredir. Sivil Cemaat Teşkilatları’nın (SCT’lerin), tarikatların siyasete sızma harekatı epeyce mesafe almış, toplumda dini referans almayan, kendini, işini, eylemini ona göre düzenlemeyen kesimler azınlıkta kalmaya başlamışlardır. Gramsci’nin, biraz basitleştirerek söyleyelim, "sivil toplumun, kültürel hayatı, ekonomiyi, iktidarı, devleti kuşatması" şeklinde tanımladığı "hegemonya kuramı" hemen hemen doğrulanmak üzeredir!
Şaka bir yana benzerlik mükemmeldir.
Farklı olan yalnızca, toplumu etkileyen, devleti kuşatan, hükümetlerle uyum içinde çalışan, ekonomide çok hızlı bir birikimi sağlayan ve el değiştirmeleri el çabukluğuyla gerçekleştiren ‘sivil cemaat hareketinin’ düzenle, sistemle bir alıp veremediğinin bulunmamasıdır.
İtirazları kapitalizme değildir. İtirazları emperyalizme de değildir.
Siz bu kesimlerin antiemperyalist söylemlerine bakmayın, cemaatin yürekten alkışladığı bu sözler, Sivil Cemaat Teşkilatları’nın kadroları için şu sıralarda "telaffuzunda faide bulunan laf-ı güzaftan" tan ibarettir.
Arkada ümmetçilik ve ırkçılık sırıtır.
Oysa insanların gerçekten inanmak istediği ne güzel sözlerdir onlar.
Sivil Cemaat Teşkilatları’nın, kısaca SCT’lerin yakın dostları arasında bazı Sivil Toplum Kuruluşları (STK’ler) ve her şeyi en iyi bilen, liberalizm ve demokrasi adına, yeniden tarifinde yüksek yarar buldukları laiklik adına ve kuşkusuz "Allah aşkına" konuşan yazarlar bulunuyor. "Saf vatandaşların toplandıkları, sarık, şalvar, cüppe ile kendilerini toplumdan soyutladıkları bu tarikatları ciddiye almak olur mu efendim!"
Ama bu kuşatma yalnızca sarıkla, cüppeyle olmuyor.
Tarikat sağlam, etkin ve yaygın, cüppe, sarık işin tuzu biberi, göstergesi ve geleceğidir.
Milyonlarca yurttaşı etkisi altına alan, çocukları yuva çağında, ilkokul çağında, lise sıralarında ve üniversiteye gitmeye çabalarken dershane kapılarında avlayan hegemonik bir saldırıdır söz konusu olan. Cemaatten topluma geçişin önünü tıkayan tarikatların kravatlısı da, cüppelisi de piyasadadır. Her ikisi de yaygınlaşmaktadır. Yaygınlaşmanın anlamı toplumsal yaşamın her alanında şeriatı referans olarak kabul etmelerinde ve itiraz edenleri de itiraz edemez hale getirmenin yollarını arayıp bulmalarındadır.
İnanılmaz gibi geliyor, ama bugün Türkiye’de ikinci bir hukuk yürürlüktedir. Cemaat kendi suçlarını kendisi cezalandırmakta, kurallara uymayanı "tedip" etmektedir. Şeyhin yargısı her şeyin üstündedir. Kaçan kovalanıyor, dokunulamayan karalanıyor..
Üstelik yoksul Müslümanların kesesinden beslenme YTL’nin sıfırlarına sığmamaktadır. Rant büyük olunca kavga da büyüyor. Büyüse de gam değildir. SCT’nin kolu öyle uzundur ki, siyaset görmezlikten gelmekte, yürürlükte olduğu söylenen yasa yığınsallaşmış tarikata uzanamamakta, onları yagıya götürecek olanlar da SCT’nin mensubu değillerse, haklı olarak korkmaktadırlar.
Haklıdırlar, işin başı bozuktur çünkü.
Sol kitlesini arıyor da bulamıyorsa, tarikatların kucağındaki insanlara, sınıfsal kökenlerine, gerçekte ne istediklerine, neyi aradıklarına bakmalıdır. Sol orada çok sayıda işçi, emekçi, memur, esnaf, çiftçi bulacaktır. Onlar düzenden ve emperyalizmin saldırılarından mustariptirler. Kendilerine şeyhin çevresinde kurtuluş arıyorlarsa, başka yerde inandırıcı bir ses bulamadıkları içindir. Öyledir, çünkü insanoğlu gerçek dünyada yaşar ve gerçek dünya kendisini sıkıp boğdukça sığınacak başka bir umut, başka bir dünya bulmaya çalışır.
Gerçekçi yol mücadele etmekse, görev de solundur.
Mücadele etmenin yollarını ve gerçeği onlara nasıl göstereceğini biliyorsa kuşkusuz.