Sağlık Bakanı, yurdumuzda giderek yaygınlaşan obesitenin çaresini buldu: Bu kimselerde "şişko!" diyeceğiz... Onlar da sıkılıp utanacak, yolunu bulup zayıflayacaklar...
İlerde kuşkusuz bir tıp devrimi olarak anılacak olan bu buluş, insana Nobel bile aldırtabilir. Bu yöntemle sadece aşırı şişmanlığı değil hastalıkların hemen hemen tümünü yok edebiliriz:
Strabismus yani şaşılığı olanlara, "Şaşkaloz" . Şizofrenlere, "Üşütük" . Fıtıklılara, "Pırtlak" . Ortopedik özürlülere, "Kötürüm" ya da "Sakat" . Basuru olanlara, "Dübürü volkan" . Nezlelilere, "Sümüklüböcek" . Depresiflere: "Harabe", "Göçük" . Tüberkülozlulara, "Ciğeri on para etmez" . Dişi çürümüşlere, "Bilmemkaç dişi kalmış canavar" (Not: "Bilmemkaç" sayısı, 32 sayısından çürük diş sayısı çıkarılarak elde edilir).
Akromegali, uzama hastalığı olanlara, "Zürafa". Doğuştan anomalisi olanlara, "Hilkat garibesi". Kalp hastalarına, kullanılmaz durumdaki askeri malzeme, araç ve gerece verilen isimden esinlenip "kalbi HEK" ya da "Molozlamış". Kalça çıkığı olanlara da "kıçı kırık" demeli, ve bu sorumluluğu sadece pratisyen iken Bakanlığın on beş günlük kurslarıyla aile hekimi yapılanlara bırakmayıp hepimiz üstlenmeliyiz.
Böylece SGK’ye hiç yük olmadan bütün hastalarımızı iyileştirmiş oluruz.
Peki, aynı yönde yürüyerek sosyal hastalıklarımızı da, aksayan başka yönlerimizi de düzeltemeyiz mi? Mesela saçmalayan sağlık bakanlarına, "Sen sağlık değil, sığlık bakanısın!" dersek doktorların, eczacıların, diş hekimlerinin, hemşirelerin ve tıp öğrencilerinin otuz bininin Ankaralara giderek miting yapmalarına gerek kalmadan adam edilebilir mi sağlık sistemimiz? selcukerez@gmail.com
Cumhuriyet