Sevgili Meslektaşlarım ;
Yazıyı TEB seçim sürecinde iken hazırlamıştım,büyük kısmının bu kadar çabuk doğrulanması önemli olmakla beraber üzücüdür de
E-sözleşme için ilk söyleyebileceklerim ;öncelikle arkadaşlarımızın sakin , soğukkanlı olmaları ve her türlü durumda birlikte hareket etmelerinde fayda olduğudur. En iyisini de en kötüsünü de birlikte yaşayıp görmeliyiz. TEB den elbette beklentimiz gerçekçi makul ve güven veren bir politika izlemesi ve meslektaşlarımızı bu aşamada bir arada tutmasıdır.
Bu kararlar uygulandığı anda kimsenin yaşama şansı olmadığını bilmemiz gerekir. Sürecin devamında ilaç piyasası tümüyle liberal bir noktaya gelecek, isteyen istediği "malı"istediği yer,şekil ve fiyatta satabilecektir.Kritik ve istenilen nokta budur
Tarihsel bir dönemeçten geçiyoruz.
4 Aralıktaki eylem ve sonrasında görebildiğim meslektaşlarımızın büyük olgunluğu,sağduyusu ve bulunmaz bir dayanışma gücüne sahip olduklarıdır . Eylemin örgüt tarafından ortaya konan amaç, hedef,kapsam ve sonuçları itibarıyla tüm yanlışlarına rağmen anlaşılmıştır ki eczacıların bilinci örgütün bilincini geçmiştir.Başka bir deyişle ne yazık ki örgüt eczacı üyelerinin bilincinin gerisindedir. Toplumun da eczacılara bir muhalefet odağı olarak ortaya koyulan bu birlikteliğe destek olup olmaması tartışması bir yana en azından saygı duyduğu ortadadır. Fetişleştirilmemelidir.
Yani eczacılar AKP ye karşı toplum önünde herşeye rağmen dik bir duruş sergilemişlerdir.Tek tek her arkadaşımızı kutluyorum .
Fotoğraf budur, beklenmeyen olmuştur . Bu duruşun pek beklenmediğini ve tarafların pek şaşırdıklarını söylemeliyim.
Zaten envanter sonucu elimizde olan yegane güç te budur.Hiç küçümsemiyorum.
Söylediklerimiz elbette kişisel değil; anlamayacaklar çıkacaktır. Onlar için söylemek gerek;
Türk Eczacıları Birliği son genel kurulundan eczacılar adına pozitif bir sonuç çıkacağından hala umudu olan var mı bilmiyorum ama varsa da artık gelecek için bir umut vermediğini ve kongremizin böylesine bir çözümsüzlük ortamında 4 gün değil 14 gün de sürse artık yeni seçilecek yönetimin daha ilk dakikadan itibaren yıpranmışlığı yaşayacağından kuşku duyulmaması gerektiğini de söylemek durumundayız .
Deniz bitmiştir.
Bu tesbiti yapmanın karamsarlıkla hiç ilgisi yok ama umudu nerede arayacağımızı bilmemiz gerekiyor.
Ayrıca eczacılardan kastın da sadece serbest eczacılar olmadığını, tüm bir meslek olarak eczacılığın olduğunu çekinmeden eklemek gerekiyor.
Biz Polyanna değiliz.Hele aptal hiç değiliz
O zaman eteğimizdeki taşları dökme zamanıdır.
Neredeyiz?
Yaklaşık 30 yıllık bir süreçte neoliberal Özal ekonomisi ile başlayan serbest eczacılıktaki macera hazin bir şekilde bitmiştir.
Diğer taraftan ülkemizin emperyalizm ve onun işbirlikçisi AKP eli ile dönüştürülerek bir ucube “yeni Osmanlı”yaratma projesi de epeyce yol almıştır
Ülkemizi “felaketin eşiği”ne sürükleyenler kadar aynı zamanda Türkiye’de eczacılık mesleğinde bugünkü tabloyu yaratanlar, bir akıldışı mecraya hevesle sokarak tahrip edip bir ucubeye döndürerek önemli ölçüde reforma muhtaç hale getirenler de sorumludurlar.
Bu sorumlu kesim yakın geçmiş, bugün ve gelecekte yönetenlerin toplum düşmanı gerici politikalarını sorgulamayıp işine geldiği gibi haince kabul eden; sadece dar açıdan bencil ve kurnazca bakarak temel anlamdaki toplumsal beklentilerle adeta alay edercesine koca bir örgüt ve camiayı sadece iki yılda bir seçime endeksleyip etkisizleştirerek bir de utanmadan eczacılığın menfaatlerini savunduğunu söyleyenlerdir.
Hatta bunlardan biri de halka karşı işlediği suçlardan dolayı partisiyle birlikte hesap verecektir.Kuşkumuz yoktur.
Bu süreçte Türk Eczacıları Birliği,AKP gibi GDO lu bir partinin SSK hastanelerini halka açma gibi ülkeyi talan projesinde taraf olmuş;. TEB in bu projeye yurtsever bir tutumla hayır demesi eczacıların ülkesine halkına ve emekçilere karşı duyduğu tarihsel sorumluluğu ifade edecekken tüm uyarılara rağmen büyük bir heves ve gaddarlıkla eczacılarımız bu tuzağın ortasına ve ateşe atılmışlardır.
Yani ne yazık ki böylece eczacılar sağlıkta dönüşüm adı altında kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesinde araç yapılmışlardır.
AKP iktidarı sağlık sistemini yeniden kurgularken tüm emekçileri gördüğü gibi eczacıları da ancak ve ancak 24.000 minimum ücretle çalışacak ,görevi ancak büyük sermayeye, peşkeş çekilen yandaş firmalara ve kendisine hizmet etmek olan ilaç veren köleler olarak görmekte olduğu gerçek yüzünü sergilemesi gecikmemiştir.
Tasarruf tedbirleri bahane sağlık giderleri şahanedir. Yalan söylemektedirler. SSK hastaneleri kapatıldığından beri sağlık harcamaları misliyle artmış, hastanelerdeki performans sistemi denilen sağlık emekçileri üzerindeki köle ticareti ile ilaç giderleri katlanmıştır. Daha da artacaktır.Artan rakamların ise iştahlarını kabarttığını biliyoruz. Nasıl paylaşılacağı aşağı yukarı belli olmakla beraber arada bir kayıkçı kavgaları çıkacaktır. –ki son aşı krizi bunu göstermiştir.
Halkın sağlığı ya da sağlıksızlığı umurunda olmayan bir yapıdan söz ediyoruz ve bu yapının sağlık sistemini ve hastanelerimizi talana nasıl devam edeceğini kısa zamanda hep birlikte göreceğiz
Sonuç olarak sağlık sistemini sözde dönüştürüp peşkeş çeken AKP; eczacıları suya götürüp susuz getirmiştir. Masal bitmiş; eczanelerimizim büyük bir kısmı sıfırı tüketmişlerdir
Serbest eczacıların ayakta kalmak için kozları sınırlıdır.
Şimdi zaman içinde tek alıcı denilen AKP tarafından teslim alınmak istenmektedirler.
Yönetenler medya,enerji,bankacılık vb birçok alanda olduğu gibi sağlık sektörü dedikleri bu alanda da çok açıktır ki mülkiyetin el değiştirmesini istemektedirler.Sonuçta verilecek eczacılık hizmeti yine olacak fakat mülkiyet başkasının olacaktır. Hatta köpükler saçarak sermayenin vatansız olduğu hönkürülecek ve hatta zincir istemeyenler gericilikle suçlanarak toplumun bilinci karartılacak,bu hizmet emperyal dev tekellerle ortak yandaş firmalarda asgari ücretle çalışacak eczacılar tarafından verilecektir.Ucuza mal edip çok kar edeceklerdir.Bize ve çocuklarımıza da performans ve şükür duası etmek düşecektir.
Tehdit sadece sağlık sisteminin piyasalaşması temelinde değil yaşamımızın her alanında hissedilmektedir.Yani Cumhuriyetimizin ve halkımızın geleceği bir süredir tehdit altındadır.
Cumhuriyet değerleri AKP eliyle yok edilmek istenmekte; bir yanıyla ABD ve AB emperyalizmine ülkenin tapusu verilmek istenirken ,emekçilere karşı sermayenin saldırısı örgütlenerek, daha çok daha çıplak ve daha azgın bir sömürü sistematik olarak desteklenmekte ve geliştirilmekte diğer bir yandan da tüm bunları başarabilmek için ülkemizin günden güne gericileştirilmesi hedeflenmektedir.
Milyonlarca insan işsiz ,aç ve umutsuzdur.
“Ekonomisi,siyaseti,ordusu yer altı ve yerüstü zenginlikleri kültürü her yönden teslim alınmıştır. Emperyalist bölgesel savaşlar kapımızı çalmaktadır .Bölünme, parçalanma ve daha kötüsü Türkler ve Kürtler arasında bir iç savaş olasılık dahilindedir.Gelinen noktada ülkemiz felaketin eşiğinden göbeğine gün be gün daha çok yaklaşmaktadır.”
Toplumumuzu bu ölçüde büyük bir kaosa ve ülkemizi emperyalizm destekli yeniden yapılandırmaya kalkarak böyle büyük bir çöküşe götüren bir zihniyet ve onun destekçileri ile her alanda hesaplaşma kaçınılmaz görünüyor.
Beklentimiz—Peki Umut Nerede?
İİşgal altındaki böyle bir ülkede bir ülkede eczacıların kavgalarını ve onurlu yaşama mücadelelerini toplumun diğer ezilen kesimlerinin mücadelelerini görerek onlarla birleştirmesi bir gerekliliktir.
Çözüm sağlık sisteminin tümünün değişmesindedir.
Çözüm Yurdumuza Cumhuriyetimize ve onun temel değerlerine sahip çıkmaktır.
Çözüm ABD ,AB de değil yeniden Bağımsız bir Türkiye yaratmak için ülke genelinde ve sağlık sektöründe seferberlik yaratmaktadır.
Çözüm yurtseverliktedir.
Çözüm eşitsizliklerin ortadan kalktığı bir ülke için,halkçı bir ekonomi için,özgür bir toplum ve aydınlık bir ülke için, ayağa kalkmakır.
Toplum için siyaset ve halkçı bir yönetim anlayışı için örgütlenmektir.
Çözüm budur,çözüm fotoğrafın bütününe bakmaktır .
Sorun sadece eczacıların sorunu değildir ve bu çok açıktır. Sorun bir memleket sorunudur.
AKP iktidarını dize getirecek olan en çok çekindikleri mücadele yöntemi de budur . Yani eczacılar birer aydın ve sorumluluk taşıyan insanlar olarak örgütlü bir şekilde ezilen kesimlerin yanında yer almalıdırlar. Hızla mülksüzleşen eczacılar, işçilerin,memurların yani diğer emekçilerin seslerine kulaklarını artık tıkayamazlar, gözlerini kapatamazlar .
Yüksek örgütlülük ve bilinç düzeyine sahip eczacıların örgütünün de bu bilince layık davranma ve onu halkın sağlığı ve çıkarları doğrultusunda daha ileri götürme zorunluluğu vardır.
Bunun eczane kapatmakla hiçbir ilgisi yoktur ve olamaz ve hatta bu biçim artık bizi tatmin etmekten uzak bir tepki yoludur ve kolaycılıktır.
Böyle bir örgütlülüğün boşa çıkmamasını hedeflemek ,merkez heyetinin tarihsel görevidir.
Eğer bunu sağlayamazsak örgütlerimizi AKP ye teslim etmiş demek oluruz ki hiç kuşkumuz yoktur bu takdirde serbest eczacılık yok olarak örgütler dağılacak ,ancak ne yazık ki siyaset boşluk tanımaz yasası gereği ortaya çıkacak amerikancı abci iktidar yanlısı yeni yapılar yeni bir bütünlüğü sağlamaya aday olacaklar ve ülkenin geriye gidişine filli katkıda bulunacaklardır
.Bu tarihsel ve sosyal bir gerçektir.
Örgüt eğer eczacıların durduğu gibi dik duracaksa ,ülke sağlığını düşünecekse bununla ile ilgili rasyonel ve samimi çözümler de büyük çözümler olarak gelecek ve serbest eczacılık alanına elbette ki yansıyacaktır.
Aksi halde sorunumuz büyüktür, yok olma süreci ülkenin ve Cumhuriyetin dönüşümü ile çakışacak, insanlar birbirini koyun gibi boğazlarken sağlıkta dönüşüm çığlıkları ile eczaneler el çabukluğu ile iç edilmesi artık sadece bir zaman sorunudur.
Bu yol tabii ki devletle yapılacak bir sözleşme pazarlığından çok daha zordur. Ama sonuç almak için bir mecburiyet olarak önümüzde duruyor.
Başka gidecek bir yerimiz ve yolumuz yoktur. Cumhuriyete ve onun değerlerine borcumuzu ödemenin zamanı artık gelmiştir
Bağımsız, eşit,özgür ve barış içinde bir ülkede yaşamak hepimizin hakkıdır .Böyle aydınlık bir Türkiye yi de egemenlere inat emekçi halkımızla birlikte yeni baştan inşa etmek çocuklarımıza yani gelecek kuşaklara olan tarihsel borcumuzdur,görevimizdir.
Mesleğimizi korumanın yolu ülkemize ve 1923 Cumhuriyet değerlerine sahip çıkıp geliştirmekten geçiyor.
Kuşkuları olmasın saldırıya siper olup koruyacağız.
İşimiz çok zorluklar dizboyu, zaman ise pek azdır.
Umutsuz değiliz, karamsarlık bizim işimiz değil
Biz direneceğiz, başka direnenlerle birlikte yeni bir yaşam için yeni bir yola çıkmaya ve ortaklığa hazırız
Unutulmamalıdır ki son sözü hep direnenler söyler.
Yeni seçilen merkez heyetine ve hepimize başarılar diliyorum.
Reha Deniz ARDA
Gümüş Eczanesi-AYDIN
r.arda@eczakoop.org.tr
0532-3960539