Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

BİRAZ DA ORADAN BURADAN: İLAÇ DÜNYASINDAN HABERLER

Sıcak Hava Dalgaları Farmakoterapiyi Etkiliyor

Yüksek hava sıcaklıklarının, ilaç tedavisinin etkinliğini ve güvenliğini azaltabileceğine dikkat çekiliyor. Sıcaklıkların farmakoterapi üzerinde doğrudan etkisi olduğuna dair dikkat çekici bazı örnekler var örneğin, Tip 1 diyabet hastası 11 yaşındaki bir kız çocuğu, şiddetli sıcak havaya maruz kaldıktan sonra insülin pompasının düzgün çalışmaması dolayısıyla diyabetik ketoasidoz geliştiriyor. Bu olayın üzerine yapılan değerlendirmeler sonucunda bazı ilaçlarla ilgili uyarılarda bulunmak elzem hale geliyor:

Diüretikler dehidratasyonu teşvik edebileceğinden, bu gibi durumlarda herhangi bir diüretik dozunun kritik olarak değerlendirilmesi gerekiyor; diüretik kullanımı, sıcak çarpmasına bağlı ölümler için en önemli risk faktörlerinden biri olarak değerlendiriliyor.  ACE inhibitörleri ve sartanlar, susuzluk hissinin azalmasıyla ilişkilendiriliyor, hastaların su tüketimlerini kontrol etmeleri noktasında dikkatli olmaları öneriliyor. Antikolinerjikler, trisiklik antidepresanlar, merkezi sinir sistemine etki eden H1 antagonistleri veya antipsikotikler gibi muskarinik antagonistler tarafından terlemenin tetiklendiği düşünülüyor, hipohidroz durumuna karşı hastaların dikkatli olması gerekiyor. Dozlarının en azından mümkün olduğu kadar düşük ayarlanması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Yetersiz hidrasyon nedeniyle organ fonksiyonundaki sınırlamalar, ilaç maddelerinin atılma derecesini azaltabilir ve böylece bir doz azaltılmasını gerekli kılabilir. Böbrek fonksiyon bozukluğu, sıcak hava dalgaları sırasında hastaneye yatışların en yaygın nedenlerinden biridir. Böbrek fonksiyonunu tahmin etmek için bir kreatinin ölçümü önemlidir ve değiştirilmiş klirens oranına göre ilaç dozunun ayarlanması önemlidir.

Sıcaklıklara bağlı olarak kutanöz kan akışında artış, transdermal veya subkutan olarak uygulanan ilaç maddelerinin (opioid yamalar gibi) sistemik geçişini artırabilir. Ayrıca aşırı sıcaklıklar altında dolaşım sistemindeki değişiklikler böbrek ve karaciğer perfüzyonunu üçte bir oranında azaltabilir. Hepatik perfüzyon, trisiklik antidepresanlar veya beta blokerler gibi yüksek ilk geçiş etkisine sahip ilaçların oral yoldan uygulandıkları takdirde biyoyararlanımlarını etkiler. Örneğin propranololün plazma konsantrasyonu aşırı sıcakta %67 artar ve nabızda azalma ciddi risklerle ilişkilidir.

Kırılgan hasta popülasyonları başta olmak üzere hastalar, sıcak hava dalgalarına maruz kalınan dönemde dikkatle izlenmelidir.

İzotretinoine Yanıt Vermeyen Hastalar Dikkat Çekiyor

İzotretinoine yanıt vermeyen akne ile başvuran hastaların, ilacın biyoyararlanımını arttırdığı bilinen yağlı yiyeceklerle birlikte ilacı alıp almadıklarını sorgulanması gerektiği belirtiliyor.

Asıl problemin, gençler arasında diyet yapmanın çok yaygın hale gelmesi ve yağdan fakir bir beslenme biçimi benimsenmesi olduğuna vurgu yapılıyor.

Hastalar sıklıkla, günde 20 mg veya 30 mg izotretinoine yanıt vermediklerinde günde 60 mg'a yükseltilen dozdan sonra akne şikayetlerinde kötüleşme görülüyor. Böyle bir kriz durumunda dozu düşürmeli ve steroid eklemeyi düşünmelisiniz şeklinde öneride bulunuluyor.

Deri yolma, diğer akne tedavilerinde olduğu gibi izotretinoinin başarısızlığının başka bir yaygın nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Deneyimlere göre, bir antioksidan ve sistein ön ilacı olan N-asetilsisteinin etiket dışı kullanımı, ekskoriasyon bozukluğu olan hastalar için son derece etkili görünüyor. 12 hafta boyunca günde 1.200-3.000 mg dozunda N-asetilsistein alan hastaların yaklaşık yarısında semptomların ciddi oranda azaldığı belirtiliyor.

Fenitoin, fenobarbital, lityum, MEK inhibitörleri, EGFR inhibitörleri, sistemik steroidler dahil olmak üzere bazı ilaçların da akne gelişimini tetikleyebileceğinin unutulmamasına vurgu yapılıyor.

Metformin Makula Dejenerasyonundan Korunmada Potansiyel Taşıyor

Metformin, daha önce demans, kanser ve felç gibi yaşa bağlı diğer hastalıklara karşı koruyucu etkiler göstermişti. Polikistik over sendromu ve antipsikotik ilaçlara bağlı kilo alımı gibi diyabet dışındaki durumlar için de reçete edildiği biliniyor.

Yeni araştırmalara göre diyabet ilacı metformin, yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini azaltıyor.  Hem yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan hem de olmayan hastalardan oluşan geniş bir veri tabanının analizi, ilacı 2 yıl boyunca kullanan hastaların makula dejenerasyonuna yakalanma olasılığının daha az olduğunu gösteriyor.

Araştırmacılar, metformin ve insülin, sülfonilüreler ve glitazonlar dahil olmak üzere yaygın olarak reçete edilen diğer ilaçlar reçete edilen kişilerde 2 yıllık bir süre boyunca yürüttükleri çalışmanın sonucunda Metformin reçete edilen hastalarda reçete edilmeyenlere kıyasla riskin azaldığını ileri sürüyorlar. Bunun sadece diyabetin kontrolünden kaynaklanmadığına dair iddialarda bulunuyorlar.

Bilim adamları, metforminin yaşa bağlı makula dejenerasyonu için reçete edilebilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu konusunda uyarıyorlar. Klinik araştırmalar sonucunda bu düşüncenin kesinleşebileceğini belirtiyorlar.

Bir sonraki yazıda yeni gelişmelerle karşınızda olmak ümidiyle…

Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

neda.taner@gmail.com

Kaynaklar

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat