Sağlık tekelleri ve sağlık reformları
ATA SOYER (*)
Önümde Fortune dergisinin 2006 yılı en büyük 2000 şirket tablosu var. Bu tablonun sağlık alanı bölümüne odaklandım. İlaç ve biyoteknoloji alanındaki şirketler ile sağlık hizmetleri ve donanımı alanındaki şirketleri ayırdım.
En büyük 2000 şirket listesinde 40 ilaç şirketi var. En büyüğü, listeye 33. sıradan giren ve piyasa değeri 192 milyar dolar olan Pfizer. Şirketin yıllık satışı 51 milyar doları geçerken, yıllık kârı 8 milyar doların üzerinde. Bir kıyaslama olması açısından belirtiyorum, Türkiye'nin 2006 yılı gayri safi yurt içi hasılası 378 milyar dolar ve sağlığa ayırdığı toplam para 20 milyar dolar civarında.
Sağlık hizmetleri sunan/üreten şirketlerden ilk 2000'e giren 55 tane var. En büyüğü, 79 milyar dolarlık büyüklüğü olan ve 2006 satışı 45 milyar doları aşmış bulunan UnitedHealth Group.
Şimdi bir başka tabloya geçelim. Batılı gelişkin kapitalist metropollerin dışında, ikinci halka diyebileceğimiz 30 ülkenin tıbbi amaçlı ithalat tablosu. Uluslararası Ticaret Merkezi istatistiklerine göre hazırlanan tablo değerlendirildiğinde, ilaç hammaddesi ve mamul ilaç ithalatı açısından Rusya Federasyonu'nun 3,9 milyar dolarlık mamul ilaç ve 566 milyon dolarlık hammadde ile ilk sırada geldiği görülür. Bu ülkeyi Polonya (2,7 milyar dolar mamul, 476 milyon dolar hammadde), Türkiye (2,4 milyar dolar mamul, 827 milyon dolar hammadde), Meksika (1,9 milyar dolar mamul, 911 milyon dolar hammadde) ve Çin (1,7 milyar dolar mamul, 623 milyon dolar hammadde) izlemekte. Ancak, ithalat büyüklükleri önemli olmakla birlikte, son beş yıldaki değişim bizim açımızdan -bu makale bağlamında- daha öne çıkmakta. Son beş yılda mamul ilaç ithalatındaki artış oranlarına göre bir sıralama yaptık: 2001-2005 yılları arasında mamul ilaç ithalatı yüzde 50'yi geçen ülke sayısı, bu 30 ülke arasında, 11. Sırasıyla Hindistan, Ukrayna, Romanya, Türkiye, Macaristan, Rusya Federasyonu, Endonezya, Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Slovakya. Aynı hesaplama ve sıralamayı ilaç hammaddesi ithalatı açısından yapınca, 9 ülkenin son 5 yılda yüzde 50'yi aştığını tespit ettik: İran, Romanya, Slovakya, Singapur, Ukrayna, Slovenya, Macaristan, Hindistan, Çek Cumhuriyeti.
Aslında hepsinden önemlisi, bu orta gelir grubu denilebilecek 30 ülkede ortak olan nokta, son 5 yılda -küçük bir iki istisna dışında- sağlıkla ilgili ithalatta düzenli ve ciddi bir artış olması. Bir başka ortak nokta ise, bu ülkelerde Dünya Bankası merkezli/destekli sağlık reformlarının uygulanmakta oluşu.
GENEL SAĞLIK SİGORTASI
Şimdi sağlık reformları meselesine geçebiliriz. İki ana başlığı var bu reformların: "Genel sağlık sigortası" (GSS) ve "aile hekimliği". Yukarıdaki gerçekler ışığında, bunların anlamını sorgulayabiliriz.
Günümüzde gündeme gelen GSS ile 1880'li (ve 1910'lu) yılların GSS'si arasında ciddi bir fark var. "Eski" GSS, yönetici kesimlerin sınıf mücadelesine verdiği bir tepki/tavizken (bizim açımızdan bir kazanım), bugün gündeme gelen GSS, sermayenin sağlık kazanımlarına bir saldırışıdır.
"Eski" GSS, çalışanların primlerine dayanmakla birlikte, sermaye ve devlete de yüklenen bir projeyken, bugünkü GSS, sermayenin yüklerini hafifletmeyi amaçlamaktadır. Hatta, yeni GSS, sermayeye yeni kazanç kapıları açma amacını taşımaktadır. Kamunun hem hizmet sunan, hem de hizmeti finanse eden (ya da finansmanı denetleyen) yapısının bozulması, sağlık reformlarının en temel bileşenidir. Bu bozma, sağlık fınans kurumlarının hizmet ve mal alımına dayalı bir modeli sağlamaktadır. Kamu hizmetinin parçalara ayrılarak, bütünlüğünün bozulması, giderek özel sağlık şirketlerinin, bu parçaları ikame etmesine yol açmaktadır.
Finansmanın vergilerden, prim ve katkı payı üzerinden GSS'ye geçirilmesi, yeni bir kaynak yaratma amaçlıdır. Çünkü vergi yolu ile yaratılan ve adına bütçe denilen bölüme, dış (ve iç) borç adı altında el konulunca, hizmetler için yeni kaynak yaratılması gerekmektedir. GSS, işte bu noktada yeni, yani ek kaynak yaratma girişimidir. Ve bu kaynağa da, sermaye, hizmet ve mal satma/alma üzerinden el koymayı hedeflemektedir.
Kanıt mı? İşte çokuluslu sağlık şirketlerinin, son 20-25 yılda artan kârları ve büyümeleri ile GSS'nin gündeme getirildiği ülkelerdeki tıbbi amaçlı ithalatın düzenli artışları.
AİLE HEKİMLİĞİ
Ya aile hekimliği? Aslında aile hekimliği tartışması, bu işi sağlık ocağında mı, muayenehanede mi yapalım tartışmasının ötesinde bir anlama sahiptir. Aile hekimliği, sağlık reformları bağlamında, ayakta bakım hizmetlerinin özelleştirilmesinin ve bunun yaygınlaştırılmasının adıdır. Bu da, sağlık alanında tüketimin artırılması demektir.
Tekellerin, sağlık alanında denetimlerini artırması, sadece sağlık amaçlı tüketimin artırılması ile sınırlı değildir. Sınıfsal dengeler sonucu oluşan bütüncül-kamusal sağlık sistemlerinin bozulmasını amaçlayan, ticaret politikaları (Dünya Ticaret Örgütü eliyle) ve ideolojik müdahaleler (Dünya Sağlık Örgütü eliyle), artık eski rasyonel kapitalist sağlık sistemine geri dönüşü engelleme amaçlıdır. Artık, amaç kaotik pazarın yaratılmasıdır. Bu amaçla, eski kamu-sal-düzenli yapılar ve bu yapıların alt yapısını oluşturan ulusal mevzuat kırılmaktadır. Amaç, gündelik yaşamın tıbbileştirilmesi ve bu tıbbileşen yaşam ortamında ne yapacağını kestiremeyen kitlelerin daha çok sağlık tüketmesidir.
(*) Halk Sağlığı Uzmanı, Diyarbakır.