Bugünlerin önde gelen sağlık haberi mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker. Bu şeker, mısır şurubu olarak anılıyor. Yüzde 80 fruktoz içeriyor ve bu yoğunluktaki fruktoz insan sağlığını tehdit ediyor.
Şekerlemelerde, meşrubatta, kolalı içeceklerde, kekte, bisküvide çikolatada ve gofrette fruktoz var. Fruktoz kanser riskini arttırıyor. Obeziteye ve bu nedenle birçok hastalığa (diyabet, hipertansiyon) yol açıyor. Mısır, hayvan yemi olarak ithal ediliyor. Mısır şurubunun üretim maliyeti düşük. Bu nedenle tercih ediliyor. Ne yapmalı? Uzmanlar, sınırlamak gerektiği görüşünde birleşiyorlar. Mısır şekeri üretimine sınır konmalı. Bizde yüzde 15, Avrupa’da ise yüzde 3-4. Avrupa’da birçok okullarda meşrubat yasaklanıyor. Bizde de böyle yapılmalı, üretim kotası düşürülmeli ve pancar üretimine öncelik verilmeli.
***
Tıp fakültelerinde yeni çalışma düzeni başladı. Öğretim üyeleri tam gün çalışacaklar. Saat 17.00’den sonra muayenehanelerine gidebilirler. Bu da ilerde değişebilir. Tamgün çalışma bedeli performansa göre saptanacak, devlet hastanelerinde olduğu gibi. Yani onların öncelikle bir eğitici, bir araştırmacı oldukları dikkate alınmayacak, performans, eğitim ve araştırma üzerinden değil hasta bakarak, ameliyat yaparak, laboratuvar incelemeleri isteyerek sağlayacakları gelir üzerinden ölçülecek. Uzun yıllar çalıştığım ve emekli olduğum İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı’nda birkaç gün önce geçirdiğim birkaç saat içinde ciddi kayıplar olduğunu öğrendim. Beyin damar hastalıkları bilim dalının önemli bir üyesi emeklilik istemiş ayrılmıştı. Demans (Alzheimer) konularının dünyaca ünlü bir ismi de öyle. Nörofizyoloji bilim dalının deneyimli bir üyesi de onlara katılmıştı. Hepsinin en genci immun sistem immunolojik hastalıklar uzmanı yetenekli bir genç kızımız da umut kesip ayrılanlar arasında. Nöromüsküler hastalıklar bilim dalının çok ihtiyaç duyduğu bazı genetik testler yapılamıyor. Bu bilim dalının sorumlusu buna çare aramak için rektörden randevu almak istiyor.
Bana evde bakım ekibi kurulması için önemli bir destek veren İstanbul Üniversitesi rektörü 3 ayı aşan bir süredir randevu vermiyor.
Yakın yıllarda kurulan Anadolu’daki tıp fakültesinin birinde nöroloji yardımcı doçenti olarak görev yapan bir öğrencimizden, öteki dallarda olduğu gibi, iki yıldan beri tek başına çalıştığı fakültede fizyoloji - patoloji gibi bazı branşların da hiç olmadığını şaşkınlıkla öğrendim. Ama bu tıp fakültesi mezun veriyor, doktor yetiştiriyor. Patoloji öğrenmesin, fizyoloji öğrenmesin, zararı yok! Aman türbanlı kız çocuklarımız eğitimden yoksun kalmasın diye büyük duyarlılık gösterenlerin ve YÖK’ün acaba üniversitelerde neler oluyor neden oluyor, nasıl doktor yetiştiriyoruz diye bir kaygısı, bir duyarlığı var mı diye merak etmez misiniz?
Neden bu kadar çok çocuk ölümü, neden yoğun bakımlarda bu kadar çok enfeksiyon, neden gözünü, görmesini kaybeden katarakt ameliyatı kurbanları. Bunlar öncelikli sorunlar değil mi?
Tıp fakültelerinin, doktor ve uzmanlık eğitiminin kalitesine aldırmadan fakülte sayısını arttırmak övünülecek bir şey olabilir mi? Ama ülkede yönetim erkini elinde tutanlar bunu yapıyor ve öğretim üyelerini mutsuz ve verimsiz kılıyorlar.
CUMHURİYET