Uzm.Ecz.Ebru Cumbul
Farmasötik Biyoteknoloji Bilim Uzmanı
Aftöz Ülser& Oral Aft& Aftöz Stomatit
Aft=Ülser
Oral aft=Ağız Mukozasında ülserasyon
Stomatit=Mukoza inflamasyonu
Aftöz stomatit=Ağız mukozasında inflamasyon
Yanma, ateşlenme, iltihaplanma anlamlarına gelen ve Yunanca bir sözcük olan ‘aft’ kelimesi, ilk defa Hipokrat (M.Ö. 460–370) tarafından oral ülserleri tanımlamak için kullanılmıştır(1). Tekrarlayan Aftöz Ülserler, klinik olarak yuvarlak veya ovoid şekilli, nekrotik odaklı, zemini gri veya sarı renkli, kenarları oldukça iyi sınırlı, kenarlarında kızarıklığı bulunan, tek veya çok sayıda ağrılı ülserler şeklinde görülebilirler(2). Dünyada en sık görülen oral ülseratif hastalıklardan birisi olan Rekürrent Aftöz Stomatitisin(RAS) yapılan birçok araştırmaya rağmen etiyolojisi halen çözülememiştir.
RAS klinik olarak üç alt gruba ayrılır. Bunlar minör, majör ve herpetiform tekrarlayan aftöz ülserlerdir(1).
Minör Aftöz Lezyonlar
Lezyon boyutu 3-10 mm arasında, en sık görülen aftöz ülser türüdür, tüm aftöz lezyonların %75-80’inini oluşturur. Beyaz, grimsi oldukça ağrılı lezyonlar çıkar, genellikle 7-10 gün içerisinde iyileşirler.
Majör Aftöz Lezyonlar
Minör ülserasyonlarla aynı görünüme sahip, çapı 10 mm den büyük daha ağrılı lezyonlardır. Tüm aftöz lezyonların %10-15’ini oluşturur. Genellikle iyileşme 1 aydan daha uzun sürer ve iz bırakabilir. Dil, dudaklar, yanaklar, nadiren de uvula üzerinde çıkar.
Herpetiform Aftöz Lezyonlar
Lezyonların çapı 0.5-3 mm arasında değişir. Sayıları 5-100 arasında değişen küme şeklindedir. Genellikle ileri yaş hastalarında görülür, skar bırakmadan iyileşirler. Bu lezyonlar herpes virüsü infeksiyonu ile ilişkili değildir.
Aftöz ülserler; Behçet Hastalığı, Reiter Sendromu, rekürren eritama multiforme, Çölyak Hastalığı, Crohn hastalığı, ülseratif kolit, AIDS, periyodik ateş, faranjit ve adenit(PFAPA sendromu) gibi bazı sistemik hastalıkların seyri esnasında da görülebilmektedir. Bu nedenle RAS’da tedavi öncesi aftöz ülserasyonlarla ilgili ayırıcı tanı yapılmalıdır(3).
RAS’ın teşhisi sağlıklı bir kişide amamnez ve klinik kriterlere göre yapılabilir, herhangi bir klinik ve laboratuar metodu yoktur. RAS hastalarının sadece %20’sinde anormal hematolojik bulgular bulunmuştur(4). Tekrarlayan aftöz ülserli bireylerde vitamin B12 eksikliğinin daha sık olduğu belirtilmiştir (5,6). Teşhisten emin olunamadığında, özellikle oral kanser veya vezikülobulloz bir hastalıktan şüphelenildiğinde biyopsi tavsiye edilir.
En çok aftöz ülserler yanaklar, dil, dudak ve ağzın üst kısmında görülür.
RAS’ın kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak fiziksel travma, narenciye tüketilmesi, uyku eksikliği, ani kilo kaybı, gıda alerjileri, stres, bağışıklık sistemi reaksiyonları, B12 eksikliği, çinko, demir, folik asit eksikliği, bazı kemoterapi ilaçlarının kullanımı aftöz ülserlere neden olabilmektedir.
Ağız mukozasında travma en yaygın tetikleyici faktördür ve başlıca travma nedenleri: diş fırçası sıyrıkları, keskin ve aşındırıcı gıdaların yenmesi, yanlışlıkla ısırma aftöz ülserlere neden olabilir.
Çikolata, kahve, yer fıstığı, tahıllar, badem, çilek, peynir, domates gibi yiyecekler oral ülserasyonla ilişkili olabilir, ayrıca tuzlu ve baharatlı yiyeceklerin de RAS’ı alevlendirdiği gözlemlenmiştir. Yiyecek hassasiyeti RAS için sadece ilave bir hazırlayıcı faktör olarak düşünülebilir, etiyolojik bir faktör değildir.
Sodyum lauril sülfat(SLS) içeren diş macunlarının kullanılmasının aftöz lezyon riskini artırdığına yönelik yayınlar bulunmakla birlikte, SLS içeren diş macunlarının etkilerinin SLS içermeyenlerden çok farklı olmadığını belirten çalışmalar da vardır(6-10).
Sigaranın RAS üzerine önleyici bir etkisi vardır. Sigaranın fiziksel ve kimyasal bir travma şekli olmasına rağmen, sigara ve RAS arasında negatif bir epidemiyolojik ilişki bulunmuştur(1,11,12). Sigaranın bu önleyici etkisi muhtemelen oral mukozada sebep olduğu keratinizasyonla ilişkilidir.
RAS’ın Tedavisi
Etiyolojisi kesin belirlenemediğinden tamamen etkin bir tedavi ve koruma günümüzde mümkün değildir.
Tedavide temel amaçlar; lokal travmatik etkenlerden korumak, lokal immun cevabı baskılayarak ağrı kontrolünü sağlamak, ülser süresini kısaltmak/iyileşmeyi hızlandırmak, tekrarları ve sekonder infeksiyonu önlemektir.
Tedaviler genellikle palyatiftir ancak hiçbiri kalıcı remisyon sağlamaz(1).
Önlemler
*Alkolsüz ağız gargaralarının kullanımı
*Sodyum lauril sülfat’lı diş macunlarının kullanımından kaçınma
*Ağız içinde düzenli bakım ve diş tedavilerinin yapılması
*Baharatlı, aşırı tuzlu, asitli, keskin kenarlı yiyeceklerden kaçınma
*Düzenli uyku, düzenli beslenme, vücut direncini artırma sayılabilir.
Hafif ülserasyonda semptomatik tedavi
• Benzidamin hidroklorür gargara
• Klorheksidin glukonat gargara
• Karboksimetil sellülöz (Orabaz)
• Lidokain
Ağız içine aft üzerine uygulanan gargara, antiseptik solüsyonlar, ağızdan ağrı kesiciler ve vitamin mineraller kullanılmaktadır.
Antimikrobiyal gargaralar oral aft da, antimikrobiyal etkilerinden çok, antiinflamatuar ve analjezik etkileri için kullanılır. Klorheksidin glukonat, RAS’ın semptomatik tedavisinde kullanılır. %0,2 klorheksidin glukonat gargara ve %1 jel sprey formu mevcuttur. Son yıllarda yapılan çalışmalarda aft süresini azalttığı, aftsız gün sayısını arttırdığı gösterilmiştir.
Novocain-gliserin (%1) yine yemek öncesi ağrıyı azaltmak için en sık formüle edilen majistrallerden biridir.
Gündüz lokal anestezik, gece trimasinolon orabaz uygulaması ile oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Topikal kortikosteroidler, inflamatuar reaksiyonu baskılayarak semptomları azaltır, iyileşmeyi hızlandırır ve aft süresini kısaltır.
Tetrasiklinli ağız gargaraları iyileşme süresini ve ağrıyı azaltırken, rekkürens üzerine etkileri yoktur. Stabilite sorunu nedeniyle tetrasiklin gargarası taze hazırlanmalıdır. 10 ml suyla bir kapsül tetrasiklin (250 mg) toz içeriği karıştırılarak gargara şeklinde kullanımı önerilir(13).
Triklosan içeren diş macunu ve gargaralar antimikrobiyal, antiinflamatuar ve analjezik etki gösterirler. Ülser sayısını ve ağrıyı azaltır, ülseratif fazı kısaltırlar(14).
Kontrollü bir çalışmada, Propolis 500 mg/gün dozunda verilmiş, aft sıklığında belirgin azalma ve yaşam kalitesinde düzelme kaydedilmiştir(15).
Hidrojen peroksit %0.5 solüsyon, gümüş nitrat %1-2’lik solüsyon veya gümüş nitrat kalem ile koterizasyon eskiden beri bilinen, etkili yöntemlerdir ve aft süresinin kısalmasına belirgin etkileri vardır(16). Yine benzer şekilde diş hekimliği uygulamalarında aftın basit bir yara haline getirilmesinde lazer ile yapılan müdahaleler de yer almaktadır. Ancak cerrahi uygulama kısa dönemde faydalı olsa da; uygulanabilirliği ve hasta uyumu zordur(16).
Topikal tedaviye yanıt vermeyen, sık tekrarlayan, ağrının çok şiddetli olduğu hastalarda ikinci basamak olarak sistemik tedavi tercih edilebilir. Bu amaçla kortikosteroidler, kolşisin, dapson, pentoksifilin, levamizol,talidomid, doksisilin, siklosporin A, interferon alfa kullanılmaktadır(17).
Günümüzde birçok insanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen RAS’ın etiyolojisinin çok faktörlü olması ve halen netlik kazanmaması, tedaviyi güçleştirmektedir. Tıp ve diş hekimliğinde disiplinlerarası işbirliği ile RAS oluşumunda etkili olan etiyolojik faktörler belirlenerek kişiye uygun yaklaşım ve tedavi yöntemi ile başarı sağlanabilir.
Kaynaklar