MİLYONLARCA YURTTAŞ İÇİN SAĞLIK SİSTEMİNDEN DIŞLANMA TEHLİKESİ GÜNDEMDE!..
|
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
Genel Sağlık(sızlık) Sigortası İki Yılını Doldurdu
ENDİŞE VE İTİRAZLARIMIZ HAKLI ÇIKTI:
MİLYONLARCA YURTTAŞ İÇİN SAĞLIK SİSTEMİNDEN DIŞLANMA TEHLİKESİ GÜNDEMDE!
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’yla yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası (GSS) iki yılını doldurdu.
GSS’nin 1 Ekim 2008’de yürürlüğe girmesiyle birlikte sigortalılar için hak kayıpları dönemi başlamıştı.
SSGSS Kanunu 31 Mayıs 2006’da TBMM’de kabul edildiğinde hekim ve diş hekimi muayenelerinde alınacak katılım payı 2 TL olarak belirlenmişti. Ancak 17 Nisan 2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’la bu düzenlemede değişiklik yapılmış ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) muayene ücretlerini beş katına kadar arttırma yetkisi verilmişti.
SGK, daha uygulamanın ilk gününde bu yetkisini kullanarak muayene ücretlerini devlet hastaneleri için 3 TL, eğitim hastaneleri için 4 TL, üniversite hastaneleri için 6 TL, özel hastaneler için 10 TL’ye çıkarmıştı.
Bu düzenlemenin yargıdan dönmesine rağmen SGK ısrarından vazgeçmedi.
Bu arada, 10 Temmuz 2009 tarihinde yapılan yasal düzenlemeyle SGK’nın muayene ücretlerini arttırma yetkisi on katına çıkarıldı.
18 Eylül 2009’da yapılan yeni düzenlemeyle muayene ücretleri birinci basamak sağlık kurumlarında 2 TL, devlet hastanelerinde 8 TL, özel hastanelerde 15 TL olarak belirlendi. Birinci basamaktaki muayene ücretleri yargı kararıyla iptal edilmekle birlikte diğerlerinin uygulanmasına devam ediliyor.
Üstelik; daha önce muayene için hiçbir ücret ödemeyen SSK’lı aktif çalışanlar, yeşil kartlılar, kamu çalışanları ve emeklileri ile aile bireyleri de şimdi artık bu ücretleri ödemek zorunda kalıyorlar.
10 Temmuz 2009 yayınlanan 5917 Sayılı Kanun’la GSS uygulamasında çok önemli bir değişiklik daha yapılarak katılım paylarının kapsamı genişletildi.
5510 Sayılı Kanun’un 68. Maddesine eklenen dördüncü bentle, daha önce hiçbir kamu sosyal güvenlik uygulamasında olmayan bir şekilde, “Kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri” için de katılım payı ödeme zorunluluğu getirildi.
GSS’nin uygulamaya başlanmasıyla birlikte vatandaşların uğradığı önemli bir hak kaybı ilave ücret zorunluluğuyla gerçekleşmişti.
SSGSS Kanunu 2006 yılında kabul edildiğinde sadece öğretim üyesi tarafından sağlanan sağlık hizmetleri ve otelcilik hizmetleri için “fark ödemesi” öngörülmüş, Kanun’da 17 Nisan 2008’de yapılan değişiklikle ise vakıf üniversiteleri ve özel hastanelere sağlık hizmetleri bedelinin yüzde yüzüne kadar “ilave ücret” alma imkânı tanınmış; bu ücretin tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulu, bu tavan dahilinde alınabilecek ilave ücret oranlarını belirlemeye de SGK yetkili kılınmıştı.
Sigortalı vatandaşlar için GSS’nin ikinci yılındaki en önemli hak kaybı da bu değişiklik çerçevesinde gerçekleşti.
Özel hastanelere müracaat eden genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları bütün vatandaşlar için 2009 yılında yüzde otuz olarak uygulanan “ilave ücret”in tavanı 2010 yılbaşından itibaren kademeli olarak yüzde yetmişe yükseltildi.
Bu uygulama için özel hastaneler beş sınıfa ayrıldı ve hastalardan bulundukları sınıfa göre yüzde otuzdan başlayıp yüzde yetmişe kadar ilave ücret alma hakkı tanındı.
Böylece aslında SGK’lı vatandaşlar devlet tarafından ödeme güçlerine göre sınıflandırılmış oldu.
Özel hastaneye yüzde yetmiş ilave ödeme gücü olanlar A sınıfı, yüzde altmış ödeme gücü olanlar B sınıfı, yüzde elli ödeme gücü olanlar C sınıfı, yüzde kırk ödeme gücü olanlar D sınıfı, yüzde otuz ödeme gücü olanlar E sınıfı hasta-yurttaş olarak tasnif edildi.
Üstelik ilave ücret oranlarıyla ilgili olarak belirlenen bu tavanlar birçok özel hastane tarafından dikkate alınmayarak ihlal edilmekte ve vatandaşların yoğun şikayetlerine rağmen etkin bir denetim uygulanmamakta, dahası göz yumulmaktadır.
Çünkü; 5510 Sayılı Kanun’da var olan “belirlenen tavanın üzerinde fark alınması halinde, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının sözleşmeleri bir yıl süreyle feshedilir.” hükmü 5754 sayılı Kanun’la özel hastane patronları lehine kaldırılmış ve yakalandığı hastalığın çaresizliği içinde olan hastaların sınırsızca istismarının yolu açılmıştı.
GSS’nin toplumun geniş bir kesimini ilgilendiren bir başka yıkıcı etkisi bugünlerde gündeme geldi.
SSGSS Kanunu’nda, tanımı itibariyle bütün vatandaşlar için “zorunlu” olan GSS uygulaması için yeşil kart kapsamındaki yurttaşlar açısından öngörülen iki yıllık geçiş süreci dün itibariyle dolmuş bulunmaktadır.
Bu durumda GSS primi ödeyemeyen vatandaşlarımız gelir testi yaptırıp prim ödemeye başlamadıkları takdirde bugünden itibaren sağlık hizmeti alamamak tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
SGK Başkanı Emin Zararsız’ın TBMM açıldıktan sonra yapılacak yasal bir değişiklikle uygulamanın 2012 yılına ertelenme niyetini açıklaması tehlikeyi ortadan kaldırmamaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; SGK Başkanı’nın bugün karşılaşılan durum ve erteleme için gösterdiği “unutkanlık” gerekçesi gerçeği yansıtmamaktadır ve inandırıcılıktan tamamen uzaktır.
Açık olarak görülmektedir ki; siyasi iktidar ülkenin bir seçim sürecine girdiği bugünlerde GSS’nin hak kaybına ve tepkilere yol açacak bu uygulanmasını hayata geçirmeyi göze alamamakta ve seçim sonrasına ertelemeyi planlamaktadır.
Ancak bu durum GSS’nin toplum sağlığı için yıkıcı etkisini ortadan kaldırmamakta, tam tersine gözler önüne sermektedir.
SGK Başkanı’nın bahsettiği erteleme gerçekleşse bile GSS’nin ilgili düzenlemesi yürürlüğe girdiğinde milyonlarca yoksul yurttaşımız GSS primini ödeyemediği için sağlık hizmetinden mahrum kalacak, bir sağlık sorunuyla karşılaştığında müracaat ettiği hastane kapılarından geri çevrilecek ve üstelik büyük miktarlarda idari para cezalarıyla karşılaşacaklardır.
Herkesi sağlık güvencesi kapsamına alacağı iddiasıyla TBMM’den geçirilen GSS’nin daha ikinci yılı tamamlandığında gerçekler ortaya çıkmıştır. Sağlık hakkını prim ödeme zorunluluğuna bağlayan GSS sisteminin bütün hükümleriyle uygulanmaya başlandığında milyonlarca yurttaş sistemden dışlanması ve sağlık hakkından mahrum kalması gündemdedir.
Tam da bu nedenle GSS’nin “devrim” olduğu şeklindeki gerçek dışı propagandalarla oy toplayanlar şimdilerde vatandaşlardan gelecek tepkilerden korkarak uygulamayı seçim sonrasına ertelemek zorunda kalmışlardır.
Öte yandan GSS’nin ilk iki yıllık uygulanmasında doğan hak kayıpları ve bugün geldiği aşama, emek ve meslek örgütlerinin ve emek dostu örgütlerin GSS’ye karşı çıkmalarının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
KESK, DİSK, TMMMOB ve TTB olarak, bir kez daha, bütün vatandaşlarımızı;
sağlık hizmeti alma hakkını prim ödeme zorunluluğuna bağlayan,
“katılım payları”yla, “ilave ücret”lerle sağlığı ücretli hale getiren,
ilaç geri ödeme listelerini daraltarak vatandaşları daha fazla para harcamaya zorlayan,
yoksulları sağlık sisteminden dışlayan,
sağlığa zararlı etkileri her geçen gün daha fazla açığa çıkan GSS’ye karşı;
sağlıklarına ve sağlık haklarına sahip çıkmaya,
herkese eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hakkı mücadelesine katılmaya, destek vermeye davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla.
TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (DİSK)
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK)
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ (TMMOB)
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (TTB)
|