MENOPOZ’DA HORMONAL OLMAYAN TEDAVİLER VE YÖNETİMİ
Hormonal Olmayan Farmakoterapi
Meme kanseri, kronik kalp hastalığı veya venöz tromboembolizm riskine bağlı olarak hormon tedavisi adayı olmayan orta ila şiddetli sıcak basmalarından muzdarip kadınlar ya da kendi tercihleri doğrultusunda hormonal tedavi almamayı seçen kadınlar için seçenekler arasında hormonal olmayan ajanlar mevcuttur.
Pozitif sonuçları en iyi kanıtlanmış ajanlar arasında serotonin reseptör seçici inhibitörler, (SSRI)'lar, serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI'ler), antiepileptikler, klonidin, oksibutinin ve merkezi sinir sistemi üzerine etkili bazı ilaçlar bulunur.
Bu ilaçlar ayrıca hormonal tedavi sonlandırıldıktan sonra tekrarlayan sıcak basmaları yaşayan kadınlarda da sıklıkla denenmektedir. İlaç seçimimiz, hastanın tamoksifen kullanım durumuna, sıcak basmalarının şekline ve bir duygudurum bozukluğu veya uyku probleminin varlığına bağlıdır.
Orta ila şiddetli ve ağırlıklı olarak gündüz semptomları olan kadınlar için, paroksetin veya sitalopram birinci basamak ilaçlar olarak önerilir. Tamoksifen ile tedavi alan bir kadının paroksetini eş zamanlı kullanması uygun değildir. Herhangi bir endikasyon için tamoksifen kullanan kadınlarda, sıcak basmaları tedavisinde sitalopram , essitalopram veya venlafaksin kullanılmasını uyun olacaktır.
Ağırlıklı olarak gece semptomları olan kadınlar için gabapentin tavsiye edilir. Tipik olarak, yatmadan önce hastalara kullanmaları yönünde öneride bulunarak gündüz sedasyonu en aza indirirken gece yatıştırıcı etkisinden yararlanıp uyku kalitesini artırmak avantajlı olacaktır.
Menopoz sonrası kadınların çoğunda sıcak basmaları terapi olmaksızın kademeli olarak azaldığından, herhangi bir ilaç bir ila iki yıllık uygulamadan sonra aşamalı olarak azaltılabilir. Kadınlara, yoksunluk semptomlarını önlemek için SSRI'ların ve SNRI'lerin doz azaltılarak bırakılması gereken ilaçlar olduğu ve birden kesilmemesi gerektiği mutlaka söylenmelidir. Meme kanseri olan semptomatik kadınlar için fitoöstrojenlerin ve özellikle karayılan otunun kullanılması asla uygun değildir.
Östrojen kullanamayan vulvovajinal atrofi belirti veya semptomları olan kadınlara vajinal dilatörler, kayganlaştırıcılar ve nemlendiriciler önerilebilir. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanan hastalar, bu ilaçların cinsellik üzerindeki etkileri konusunda eğitilmeli ve ilaçlar kesildiğinde bu etkilerin geri dönüşlü olduğu konusunda bilgilendirilmelidir.
Hormonal tedavi menopoz semptomlarının kontrolünde en etkili ve faydası kanıtlanmış tedavi seçeneğidir. Buna rağmen birçok kadın hormonal tedaviyi sağlık durumları ve taşıdıkları riskler nedeniyle kullanamaz ya da birtakım endişeler sebebiyle kullanmayı tercih etmez. Menopoz dönemindeki kadınların yaklaşık %51’i tamamlayıcı ve alternatif terapi yöntemlerini kullanmayı tercih eder, %60’ından fazlası ise bu yöntemlere sıcak bakar ve etkili olduklarını düşünür. Bununla birlikte kadınların çoğu birincil bilgi kaynağı olarak internet ve televizyon programlarını dikkate aldıkları için sağlık uzmanlarına danışmadan tamamlayıcı ve alternatif terapi yöntemlerinden yararlanırlar.
2030 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 1,2 milyar kadın menopozal ya da postmenopozal dönemde olacak ve her yıl 47 milyon yeni kadın menopoza girecektir. Bu kadınların %85'inden fazlası sıcak basmaları, gece terlemeleri, uyku bozuklukları gibi semptomları deneyimleyecek ve bir kısmı da cinsel işlev bozukluğu, duygu durum bozuklukları, kilo alımı ve bilişsel fonksiyonlarda kayıp gibi sorunlarla baş etmek zorunda kalacaktır.
Tamamlayıcı ve alternatif terapi yöntemlerini 2 kategoriye ayırmak mümkündür; bunlardan birincisi mind-body uygulamaları, ikincisi ise beslenmeye yönelik uygulamalardır. Mind-body uygulamaları; hipnoz, bilişsel davranışçı terapi, gevşeme, biofeedback, meditasyon ve aromaterapi uygulamaları; beslenmeye yönelik uygulamalar ise diyet, bitkisel çaylar, vitaminler, mineraller ve desteklerini içerir. Ek olarak her iki kategoriye de dahil edilemeyen uygulamalar da vardır ki bunlar; geleneksel Çin tıbbı, refleksoloji, akupunktur ve homeopati olarak sayılabilir.
Beslenme ve Menopoz
Oosit olgunlaşması, yumurtlama, luteoliz ve folikül atrezisi reaktif oksijen türlerinden etkilenmektedir. Reaktif oksijen türlerinin dahil olduğu bir durum karşısında akla gelen ilk savaşçılar antioksidanlardır. Bu nedenden ötürü besinler üzerine yapılan araştırmaların bir kısmında antioksidan özellikleri üzerine yoğunlaşılmıştır. Beslenmenin oksidatif stres ve inflamasyon dahil foliküler atrofiyi indükleyen süreçler üzerindeki etkisi, beslenme faktörlerinin yumurtalık rezervini ve menopoz yaşını etkileyebileceği olasılığını desteklemektedir. Ek olarak, bazı besin tercihlerinin serum östrojen konsantrasyonları ve adet döngüsünün süresi ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle beslenmenin hem menarş yaşını hem de menopoz yaşını etkilemesi muhtemeldir. Kadınlarda besin seçimi ve menopoz yaşınının ilişkisini değerlendiren kapsamlı çalışmaların sonuçları aşağıda özetlenmiştir.
Taze baklagil porsiyonundaki artışın, menopoza girme yaşına 0,9 yıl eklediği belirtilmiştir. Taze baklagiller son derece yoğun antioksidan kaynağı bir besin grubudur. Yeşil ve sarı renkli sebzelerin de benzer şekilde yüksek oranda antioksidan içermeleri sebebiyle menopoza girme yaşını geciktirdikleri düşünülmektedir. Sebzelerdeki fenolik bileşikler, vitaminler ve karotenoidler reaktif oksijen türlerine karşı koyarak foliküler atrezi geçiren foliküllerin oranını azaltabilir.
Yağlı balıkların yüksek oranda tüketiminin menopoz yaşını 3 yıl kadar ertelediği bulgular arasındadır. Bunun aksine çoklu doymamış yağ asitlerinin tüketiminin daha erken menopoz başlangıcıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Balık yağının bu işlevini ortaya çıkartan durumun antioksidan özelliği ile reaktif oksijen türleri oluşumunu dengelemesi olduğu tahmin edilmektedir. Rafine makarna ve pirinç tüketiminin diyete daha çok dahil edilmesi daha erken yaşta menopoz ile ilişkilendirilmektedir.
Rafine karbonhidratlar, yüksek glisemik indekse sahip gıdalar olarak sınıflandırılırlar ve insülin direncini artırırlar. Artan insülin düzeyleri, karaciğerde üretilen cinsiyet hormonu bağlayıcı globülin seviyelerini azaltarak östrojen seviyelerini artırır, östrojenin artması LH salınmasına neden olur, bu durum daha sık menstruel döngü ve oositlerin daha hızlı tükenmesi anlamına gelmektedir, sonuç olarak erken menopoz kaçınılmazdır.
Vejetaryen kadınlarda menopoza giriş yaşının daha erken olması dikkat çekici bir husustur. Yüksek oranda lif içeren ve hayvansal yağları içermeyen gıdalardan oluşan vejetaryen diyetin, LH, FSH ve adet döngüsünün uzunluğunu etkilediği düşünülmektedir. Lif tüketiminin artırılması ile eş zamanlı azaltılan yağ tüketiminin daha düşük östrojen seviyeleri ile ilişkili olduğu geçmişte yapılan çalışmalarla da ortaya koyulmuştur.
Daha erken menopoza giren kadınlar, normal menopoz yaşı civarında menopoza giren kadınlara kıyasla östrojenin faydalarından daha fazla mahrum kalırlar, bu da onları osteoporoz ve kalp hastalığı gibi gelecekte bazı kötü sağlık sonuçları açısından daha büyük bir riske sokar. Öte yandan, menopoz dönemine daha ileri yaşlarda giren kadınlarda östrojene daha uzun süre maruziyet sebebiyle meme, endometriyal ve yumurtalık kanseri riski daha yüksektir.
Fitoöstrojenler ve Menopoz
Son yıllarda menopozla ilişkili semptomları hafifletmek için bitkilerden köken alan biyoaktif bileşikler olan fitoöstrojenlere duyulan ilgi giderek artmaktadır. Bitkilerde bulunan resveratrol, kateşinler, izoflavonlar ve kumestanlar bu bileşiklerin başlıcalarıdır. Yapısal olarak insan hormonu 17-β-estradiol'e benzerler ve östrojenik ve / veya anti-östrojenik etkiler gösterirler. Fitoöstrojenler, güçlü antioksidan ve antienflamatuvar özellikleriyle de dikkat çekmektedir. Soya, baklagiller, tohumlar ve kabuklu yemişler fitoöstrojen içeriğine sahip gıdaların başında gelmektedir.
Fitoöstrojelerden zengin besinleri diyetlerine daha çok dahil eden kadınların, koroner arter hastalığı, metabolik sendrom, tip 2 diabetes mellitus, osteoporoz ve bilişsel fonksiyon kaybı açısından daha düşük risk altında olduğu savunulmaktadır.
Günümüzde en popüler fitoöstrojenler soya, kırmızı yonca, keten tohumu ve şerbetçiotudur. Özellikle soya üzerine yoğunlaşan çalışmalar; menopoz dönemindeki kadınlarda endometriyal kalınlık, dolaşımdaki hormon konsantrasyonları ve diğer yan etkiler üzerinde hiçbir tedavi etkisi göstermediğini ortaya koymaktadır. Fitoöstrojenler 12 aylık devamlı kullanımda dahi güvenli görünmektedir ancak etkinliklerini destekleyen kanıtlar tutarsızdır. Yakın zamanda gerçekleştirilen sistematik incelemeler, fitoöstrojenlerin bilişsel fonksiyonlar üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermektedir.
Karayılan otu, geçmişten günümüze menopoz semptomlarını azaltmak için kullanılmış Kuzey Amerika kökenli bir fitofarmasötiktir. Etkinliğini belirlemek üzere çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen faydalı olduğuna dair klinik kanıt eksikliği vardır. Üstelik gastrointestinal yakınmalar, döküntü ve akut hepatit gibi yan etkilere yol açma riski taşır. Dong quai, Angelica sinensis kökünden elde edilir ve geleneksel Çin tıbbında kadınlarda üreme sistemiyle ilişkili hastalıkları tedavi etmek için sıklıkla kullanılagelmiştir. Diğer bitkisel preparatlarla birlikte etkili olduğuna dair kanıtlar olmakla birlikte hem çok sayıda ilaç ve besin ile etkileşim potansiyeline sahiptir hem de fotosensitizasyon, antikoagülasyon ve karsinojenite dahil olmak üzere ciddi güvenlik endişeleri mevcuttur. Güney Amerika'ya özgü bir bitki olan Maca, yüzyıllardır anemi, kısırlık tedavisinde ve kadınlık hormonlarını dengeleme amacıyla kullanılmaktadır. Faydalarına dair veriler elde edilmiş olmasına rağmen güvenlik profiline yönelik bilgi çok azdır. Çiçek poleninden elde edilen özütler vazomotor semptomlar, yorgunluk, ruh hali, yaşam kalitesi gibi tüm semptom kategorilerinde dikkate değer etkinlik göstermiş olsa da güvenlik açısından yeterince değerlendirilmemiştir. Çuha çiçeği bitkisinin tohumundan elde edilen çuha çiçeği yağı, temel omega-6 yağ asitlerini içerir ve çok sayıda enflamatuvar hastalığı ve kadın hastalıklarını tedavi etmek için kullanılmıştır ve etkili görünmektedir.
E Vitamini, vücutta çok güçlü bir antioksidan olarak hareket eden, yağda çözünen bir vitamindir. Menopozal semptomlar üzerine faydalarına dair kayıtlar mevcuttur ancak yeterli değildir. Vitaminler ve mineraller, eksikliği bulunan kadınlar için semptomların kontrolünde önemlidir, ancak normal düzeylere sahip kadınlarda fazladan takviye alınmasının menopoz semptomlarını azaltmadığı görülmüştür.
İncelemeler, bazı fitofarmasötiklerin anksiyete ve depresyonun hafifletilmesinde olumlu etkilere sahip olabileceğini ortaya koymuştur, literatürün kapsamlı bir taraması; Çemen otu özütünün depresyon ve anksiyete semptomlarını azalttığı, psikososyal bozuklukların gelişmesini önlediği, Maca özütünün kaygı bozukluğunda faydalı olduğu, Kırmızı yonca ve karayılan otunun psikolojik semptomların azaltılması üzerinde önemli etkiler gösterdiği, Rezenenin hem anksiyeteli hem depresyonlu kadınlarda olumlu etkileri olduğu yönünde bulgular önümüze sunmaktadır.
Mind-body uygulamalarının pek çoğu kadınlarda stres düzeyini azaltarak, özellikle psikolojik semptomlarda rahatlama sağlar. Vazomotor semptomlarda ise başarı şansı düşüktür. Buna rağmen güvenlik açısından herhangi bir risk taşımazlar. Hipnoz, menopozal semptomların tedavisi için dünyada sağlık otoriteleri tarafından önerilen bir uygulamadır, sıcak basmalarını klinik olarak önemli ölçüde azalttığına dair tutarlı kanıtlara sahiptir.
Aromaterapinin masajla birleştirilmesi ile uygulanan tedavi ise hem vazomotor semptomların hem de psikolojik semptomların yönetiminde plasebo etkisinin çok daha ötesinde bir fayda göstermektedir. Bununla birlikte, aromaterapiyi menopozal semptom yönetimi için bağımsız bir tedavi olarak desteklemek için yeterli kanıt yoktur geçerliliği kabul edilmiş tedavi yöntemlerine destek sağlayabilir.
Alternatif Yöntemler ve Menopoz
Refleksoloji, salgı bezleri ve organları uyardığına inanılan ellere ve ayaklara uygulanan özel bir masaj türüdür. Temelinde, ellerde ve ayaklarda belirli vücut bölgelerine karşılık gelen refleks noktaları olduğunu ve bu noktalara basınç uygulandığında hastalığa neden olan enerji blokajlarının ilgili vücut bölgesinde ortadan kaldırıldığı düşüncesi yatar. Üzerine az sayıda çalışma yapılmıştır ve fikir birliği yoktur.
Homeopatlar "benzer benzeri tedavi eder" ilkesi doğrultusunda hastalara, ideal sağlık durumuna sahip bir kişiye zararlı olabilecek doğal maddelerin seyreltilmiş preparatlarını uygularlar. Menopoz semptomlarına yönelik olarak kullanılan bazı preparatlar arasında sepia (mürekkep balığı mürekkebinden elde edilir), lachesis (Güney Amerika Bushmaster'ın zehrinden elde edilir) ve pulsatilla (aynı adı taşıyan bir çiçekten elde edilir) bulunur. Mevcut semptomları tedavi etmek için kişiselleştirilmiş formülasyonlar hazırlanmıştır. Kapsamlı bir araştırma geçtiğimiz yıl yaklaşık 5 milyon yetişkin ve çocuğun çeşitli nedenlerle homeopati kullandığını ortaya koymuştur, bu nedenle etkinlik ve güvenlik açısından üzerinde çalışılması gereken bir terapi yöntemidir.
Akupunktur teknikleri geleneksel Çin tıbbından köken alır. Hastalıkların ve semptomların bir bireyin yaşam gücü enerjisindeki bozulmalar nedeniyle ortaya çıktığı inancı vardır ve vücudun belirli noktalarına küçük iğnelerin sokulmasıyla enerji dengesinin tekrar sağlanması yoluyla etki ettiği savunulmaktadır. Deneyimleyen ve fayda gördüğünü ifade eden pek çok insan olması sebebiyle gerçek etkinliğini ve etki mekanizmasını ortaya çıkarmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Egzersiz ve Menopoz
Egzersizin menopozal semptomları nasıl etkilediğine dair yapılan çalışmalar göstermektedir ki fiziksel olarak aktif olan kadınlar menopozun vazomotor semptomlarından daha az etkilenmektedir. Açık havada yapılan hafif tempoda yürüyüşler ve hafif fiziksel egzersizler menopozal semptomları hafifletirken, ağır fiziksel egzersizin daha az etkili olduğu görülmüştür. Egzersizin sıcak basması üzerindeki etkisi üzerine yapılan değerlendirmeler de çoğunlukla olumlu sonuçlanmıştır. Haftanın birkaç günü 30 dakikalık orta düzeyde aktivitelerin uykuyu düzenleme, stresi giderme, vücudun yağ oranını düzenleme, kalp-damar sağlığını koruma ve osteoporozu engelleme üzerindeki etkisi kanıtlanmıştır.
Birkaç Küçük Öneri…
Yatak odasını geceleri, özellikle de uykunun ilk 4 saatinde serin tutmak, uyku sırasında daha az kesinti yaşamayı sağlar. Sıcak basmasını tetikleyen faktörlerden kaçınmak genellikle yardımcı olur. Klasik tetikleyiciler arasında sıcak içecekler, baharatlı yiyecekler ve kırmızı şarap bulunur. Daha genel olarak, birçok kadın uyumalarına yardımcı olmak için alkole yönelecektir; bu genellikle ters etki yapar, çünkü daha rahatsız edici bir uyku düzenini destekler ve sıcak basmalarını şiddetlendirir. Gece yatarken dar, sıkıntı verici olmayan, pamuklu kıyafetleri kullanmak tercih edilmelidir.
Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER
KAYNAKLAR