Zonguldak Eczacı Odası Başkanı Ecz. Sema KARAGÜLLE’ nin kongre konuşmasını yayınlıyoruz:

 

SAYIN BAŞKAN, SAYIN DİVAN, SAYIN MERKEZ HEYETİ BAŞKANIM VE ÜYELERİ, SAYIN ECZACI ODASI BAŞKANLARI VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, ÇOK DEĞERLİ DELEGELER VE SEVGİLİ ECZACI DOSTLAR,

 

Zonguldak Eczacı Odası üyeleri, Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, 37. Dönem Olağan Seçimli Genel Kurulumuzun  mesleğimiz adına başarılı geçmesini diliyorum.

 

Değerli Meslektaşlarım,

 

Mesleğimizin gerçekten bir dönüm noktasından geçtiği tarihi günler yaşıyoruz. Bu mesleğin ve bu örgütün bundan sonra ayakta kalabilmesi burada alınacak kararlara bağlı. Karşımızda  eczacılık mesleğini yok sayan bir zihniyet mevcut. Bu noktaya nasıl geldiğimizi tekrar etmeye hiç gerek yok, bunları bizler defalarca kürsülerde söyledik ve sonuçta yaşayarak da gördük. Bundan sonra önemli olan ne yapacağımız, nasıl yapacağımız…

 

Bizlerin bundan sonra en büyük görevlerinden biri bu mesleğin halk sağlığını korumada vazgeçilmez elemanlardan biri olduğunu kanıtlamak. Dün konuşan hocalarım bizlere çok güzel açılımlar yaptılar. Özellikle Levent hocama bunun için tüm meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum. Eczacının diğer sağlık hizmet sunucularından değil, gerçek sağlık hizmet sunucusu olduğunu ve Farmasötik bakımı Türk Eczacıları Birliğinin gündemine soktuğu bu konuda yol almamıza neden olduğu için. Dün de yeni kavram soktu hayatımıza “Eczacılık mesleğinin standardizasyonu'nu”… Hocamızın, bu konudaki araştırmalarının mesleğimize yeni açılımlar ve kazanımlar getireceğini biliyor ve sonucunu da sabırsızlıkla bekliyorum. Hocalarımız bizler için çok önemli ve ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar…

 

Değerli meslektaşlarım,

 

2004 yılından bu yana yaşadıklarımız, kayıplarımız bizlere ders olmalı. Beş yıldır bağırıyoruz, meslek elden gidiyor diye … Ancak sadece bağırıyoruz… Vazgeçilmezliğimizi kanıtlamak için ne yaptık bu güne kadar… Kocaman bir hiç.. Sadece bilmem kaç defa  bilmem ne Bakanı ile görüşmenin sorunlarımızı çözemeyeceğini anlayabildik nihayet, ancak biraz geç oldu… En azından bir kısım yöneticilerimiz bu görüşmeleri yaparken bir kısmımızda B planımız üzerinde çalışmalıydık. Ancak 30 yıllık meslek hayatımda bu örgütün hiçbir zaman bir B planı olduğunu görmedim maalesef. Bizler sadece kısır çekişmeler ve seçim kaygısı ile yapılan çalışmalar gördük bu güne kadar.

 

Bu gün geldiğimiz noktada hepimizin aynı kaygıyı taşıyor olması gerek. Mesleği ayakta tutabilmek… Büyük sermaye guruplarına bu mesleği yem etmemek… Bundan sonraki tek amacımız ve ortak hedefimiz bu olmalı… Bunun için de bu kongre çok önemli ve tarihi bir değer taşıyor. Böyle önemli bir kongrede liste kaygısı ve çalışması olmadan, herkesin, hepimizin tek hedefi mesleği kurtarmak olmalıydı.

 

Ancak maalesef öyle olmuyor. Liste çalışmaları, kulisler, toplantılar hala devam ediyor. Meslek elden gidiyor, kimin umurunda. Önemli olan listeye girebilmek, amaç Oda yöneticiliğini bir dönem de Merkez Heyeti üyesi olarak taçlandırabilmek…

 

Erki elinde tutanlar karşı liste oluşmasını engellemek için yaptıkları taktiklerin tutmadığını gördüklerinden beri yeni arayışlar içindeler.

 

Halbuki tarihi bir fırsatı kaçırıyorlar farkında değiller. Gerçekten önümüzdeki süreci akılcı ve mantıklı yürütecek bir Merkez Heyeti'ne ihtiyacımız var. Üç büyük Odanın, Levent Hoca gibi ufku açık bir akademisyenin, mesleğimizle ilgili önemli alanlarda uzmanlaşmış, fikri ve öngörüsü olan eczacıların içinde bulunacağı bir Merkez Heyeti oluşması önümüzdeki zorlu süreci yara almadan, mesleğimiz adına kazanımlarla atlatmak açısından çok önemli . Hala fırsat kaçmış değil, ben bu anlamda Sayın Başkanı 24bin eczacı adına sağduyuya davet ediyorum…

 

Ve ben inanıyorum ki biz hepimiz bir arada olduktan sonra hiçbir güç bizi yıkmaya yetmez. Yeter ki biz birbirimize inanalım, güvenelim.

 

Değerli delegeler,

 

Tüm eczacılık camiasının gözü bu kongrede . Herkes buradan çıkacak eylemlilik ile ilgili kararları bekliyor. Özellikle de cirosu düşük olan topun ağzındaki eczaneler,  bir can suyu, bir umut, bir ışık bekliyorlar. Ama biz ne yapıyoruz… Dünden beri konuşmaları izliyorum… Hiç öyle tarihi, çok önemli bir kongre gibi davranmıyor, birkaç kişi haricinde, kürsüye çıkan arkadaşlar. Kim ne demiş, ne yapmış, süreci nasıl geçirmiş hala onlar konuşuluyor. Halbuki böyle giderse üzerinde konuşacak bir mesleğimiz kalmayacak farkında değiller…

 

Değerli Arkadaşlarım,

 

İçimden ne geliyor biliyor musunuz? Hepinizi omuzlarınızdan tutup sarsmak geliyor. Kendinize gelin, meslek elden gidiyor, siz hala ne konuşuyorsunuz, hangi koltuğun pazarlığını yapıyorsunuz diye…

 

BU kongrede, kürsüye çıkan herkesin somut bir önerisi olmalıydı… Sonra da bu önerileri derleyip toparlayıp ortak bir yol bulmalıydık. Tüm Oda Başkanları bu kürsüye çıkıp önerilerini, düşüncelerini söylemeliydi. Ancak maalesef ilk defa bir kongrede Cuma günü konuşmaların 18.30 bittiğini gördüm, geri kalanlarda bugün öğlene kadar biter. Ya sonra ne karar alacağız… İllerimize döndüğümüzde eczacılarımıza ne diyeceğiz… Siz, söz almayan, kürsüde üyesinin içindeki yangını, çözüm önerilerini dile getirmeyen Oda Başkanlarım, ilinize döndüğünüzde eczacınıza ne cevap vereceksiniz ?

 

Neler yapılabilir düşünmemiz lazım;

 

Bir eylem planı oluşturmalıyız. Öncelikle amacımız, bizlerin ve  verdiğimiz hizmetin vazgeçilemez olduğunu göstermek olmalı. Bunu da ancak verdiğimiz hizmeti keserek   gösterebiliriz bence. Çünkü insanlar bir şeyin değerini ancak onu kaybedince anlarlar. Bunun da çeşitli yolları var…

 

Eczanelerimizi süresiz kapatmak bir yol, bir diğer yol da sözleşmelerimizi fesh etmek. Ancak tabiî ki bu e-sözleşmeyi gündeme getireceğinden bölünmelere yol açacaktır. Bu tehlikeyi de göz ardı etmemek lazım bence .

 

Daha agresif yöntemlerde var… Tüm Oda yöneticileri ve Teb Merkez Heyeti ile birlikte TBMM ni basmak, SGK ve Sağlık Bakanlığının kapısında oturma eylemi, açlık grevi  yapmak gibi… Anahtarlarımızı gerçek adres olan Sağlık Bakanlığı'na teslim etmek gibi…

 

Tabii bu arada İlaç Sanayiini de unutmamalıyız. Onlara karşı da eylemler planlamalıyız. Mesela İlaç Mümessillerini eczanelerimize sokmamak, eczanelerimizin kapısına “ eczacının hakkını gasp eden ilaç sanayinin temsilcilerini eczanelerimize kabul etmiyoruz” gibi afişler asabiliriz… Kampanyalarına itibar etmeyerek ilacı günlük alıp kotalarını tutturmalarını engelleyebiliriz.

 

Ancak şunu bilmeliyiz ki artık bundan sonra fax eylemi, miting veya bir günlük uyarı amaçlı kapatma eylemi bir sonuç getirmez. Bundan sonra daha radikal eylemler yapmalıyız. Bu eylemleri yaparken de halkı ve basını yanımıza almalıyız. Yandaş medyanın dezenformasyonları moralimizi bozmamalı, ama onlara karşı da önlem almalıyız.

 

Meslek hakkımız ve karlılığımız ilaç fiyat kararnamesi ile tanımlanıncaya kadar da eylemliliğimizi sürdürmeliyiz. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum sadece. 4 Aralık eyleminde hepimiz ilaç fiyatlarının düşmesini biz eczacılar olarak da istiyoruz dedik ancak burada bir yanlış var bence.. Ülkede her şeyin fiyatı yükselirken sadece ilacın fiyatının düşmesinin doğru olmadığını da anlatmalıyız. Biz de bu ülkenin vatandaşlarıyız, bu ülkede yaşıyoruz. Kimse elektriğin, suyun, doğalgazın, benzinin, ekmeğin fiyatı yükselirken  aylık gelirinin azalmasını kabullenemez. Bunu da doğru bir dille anlatabilmeliyiz.

 

Bu kongrede bir deklarasyonla da eylemliliğimizi açıklamalıyız.

 

Bu arada esas görevimizi de unutmamalıyız. Vazgeçilmezliğimizi kanıtlamamız lazım. Bunun içinde farmasötik bakım konusuna ciddi olarak eğilmeli ve tüm eczacılarımızı en kısa zamanda bu konuda eğitmeliyiz.

 

Ve son söz olarak “BAŞARMALIYIZ.” BAŞARISIZLIK GİBİ BİR ŞANSIMIZIN OLMADIĞINI DA BİLMELİYİZ.

 

 

Hepimize bu mücadelede başarılar ve kolaylıklar diliyor, saygılarımı sunuyorum.

 

Ecz.Sema Karagülle

12.12.2009

TEB 37.Kongre



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat